Peygamberimiz Hz. MUHAMMED

(S.A.V.)

"Efendim, Mujdecim, Kurtaricim, Peygamberim !
Sana uymayan olcu hayat olsa teperim"
N. F. Kisakurek
HZ IBRAHIM VE SONRASI

Yaratilis kitabi (Tekvin) bize Ibrahim'in cocugu olmadigini, cocuk sahibi olmaktan umit kestigini ve Allah'in cadirindaki Ibrahim'e soyle seslendigini soyler: "Simdi goklere bak ve sayabilirsen gokteki yildizlari say." Ibrahim gozlerini yildizlara cevirdi ve soyle bir ses duydu: "Senin soyun da ayni sekilde cogalacak."

Hanimi Sare 76, Ibrahim ise 85 yasinda idi; hanimi Ibrahim'e Hacer adinda Misir'li bir cariyeyi ikinci hanim olmak icin verdi. Fakat hanimla cariyesi arasinda gecimsizlik ortaya cikti. Hacer, Sare'nin kizginligindan kacti ve uzuntu icinde Allah'a yalvardi. Allah ona melekle bir mesaj gonderdi: "Senin soyunu o kadar cogaltacagim ki, onu saymak mumkun olamyacak." Melek ona sunlari soyledi: "Iste, bir cocugun olacak, bir erkek cocugu dunyaya getireceksin ve adini Ismail koyacaksin; cunku Allah senin kederini isitti." Sonra Hacer, Ibrahim ve Sare'nin yanina dondu ve onlara melegin soylediklerini haber verdi; cocuk dogdugunda, Ibrahim ona "Tanri isitir" anlamindaki Ismail adini koydu.

Cocuk 13 yasina geldiginde, Ibrahim 100, Sare 90 yasindaydi; Allah tekrar Ibrahim'e seslendi ve Sare'nin bir erkek cocugu dunyaya getirecegini, adini Ishak koymasini soyledi. Buyuk oglunun Allah katinda degerinin duseceginden korkan Ibrahim Allah'a yalvardi: "Ismail senin katinda yasamaya devam etsin." Allah ona soyle cevap verdi: "Ismail'le ilgili soylediklerini duydumş Uzulme, selamim onun uzerine olsun...Ben onu buyuk bir millet yapacagim. Fakat benim ahdim (sozum), Sare'nin gelecek yil bu vakitte dunyaya getirecegi Ishak ile yerine gelecek."

Sare, Ishak'i dunyaya getirdi ve onu kendisi emzirdi. Ishak sutten kesildiginde, Ibrahim'e artik Hacer ve Ismail'in kendi evlerinde kalmasina gerek kalmadigini soyledi. Ibrahim, Ismail'i cok sevdigi icin buna uzuldu. Fakat Allah tekrar Ibrahim'e seslendi ve Sare'nin teklifine uymasini ve uzulmemesini soyledi; ve Ismail'in korunanlardan olacagini tekrarladi.

Ibrahim bir degil iki buyuk milletin atasi olacakti -iki buyuk millet, yani hidayete erdirilmis iki buyuk guc, yeryuzunde Allah'in emirlerini yerine getirecek olan iki buyuk arac- cunku Allah din disi (profan) olan bir seyi rahmet olarak vadetmez ve Allah katinda ruh yuceliginden baska buyukluk yoktur.

Iki manevi irmak, iki din, Allah icin iki dunya, iki merkez nokta. Bir yer, asla orasini insanlar sectigi icin degil, fakat goklerde secildigi icin mukaddes olur. Ibrahim'in sahasi dahilinde iki mukaddes merkez vardi; bunlardan biri yaninda, oteki belki de daha henuz bilmedigi bir yerdi: Arabistan'da bir vadi. Hacer ile Ismail vadiye varip da susuzluktan kavrulmaya basladiklarinda, Hacer oglunun olmesinden korktu. Atalarinin geleneklerine gore, Ismail yattigi yerden Tanri'ya yalvardi ve annesi biraz otedeki tasin ustune cikip, yardim gelip gelmedigini arastirdi. Kimseyi goremeyince karsidaki yuksek tepeye kadar kostu, fakat yine kimseyi goremedi. Yari cilgin bir halde iki nokta arasindan yedi kez gecti, yedincisinde dinlenmek icin kayanin ustune oturdugu sirada melek geldi. Allah, Ismail'in topugunun oldugu yerden bir su kaynagi fiskirtti ve bu su daha sonra "zemzem" adini aldi.

Ismail ve Hacer gittikleri yere ulastiklarinda, Ibrahim'in daha yetmisbes yillik omru vardi ve oglunu o kutsal yerde ziyaret etti. Hacc Suresi 26. ayette Allah'in Ibrahim'e, Ismail'le birlikte zemzem kuyusunun yanina insa edecekleri mabedin yerini gosterdigini soyler; nasil yapacaklarini da. Bu mabede, sekil olarak "kup"e benzedigi icin Kabe adi verilir; dort kosesi, pusulanin dort yonune goredir. Mabedin yapimi bittiginde Allah tekrar Ibrahim'e seslendi ve ona Bekke'ye, veya daha sonra adlandirildigi gibi Mekke'ye hac gelenegini kurmasini emretti.

Daha sonra Ibrahim soyle dua etti: "Rabbimiz gercekten ben, cocukalrimdan bir kismini Beyt-i Haram (kutlu ve korunmus ev'in)yaninda ekini olmayan bir vadiye yerlestirdim; Rabbimiz dosdogru namazi kilsinlar diye (oyle yaptim), boylelikle Sen, insanlarin bir kisminin kalblerini onlara ilgi duyar kil ve onlari birtakim urunlerden riziklandir. Umulur ki sukrederler."

BIR BUYUK KAYIP

Ibrahim'in duasi kabul oldu. Kabe'ye akin akin ziyaretci gelmeye basladi. Ishak'in soyundan gelenler de, Kabe'yi Ibrahim tarafindan yapilan kutsal bir tapinak olarak ziyaret ediyorlardi. Fakat yuzyillar gectikce tek-tanri'ya olan ibadetin safligi bozulmaya ve kirlenmeye basladi. Ismail'in soyundan gelenler, Mekke vadisine sigmayacak kadar cogaldilar; uzaklara goc edenler bu kutsal tapinaktan taslar alip, Kabe adina ona saygi gosterdiler. Daha sonralari komsu putperest topluluklarin etkisiyle bu taslara putlar da eklendi; ve sonunda hacilar bu putlari Mekke'ye tasimaya basladilar. Bu putlar Kabe'nin cevresine yerlestirildi, iste o zaman yahudiler Ibrahim'in tapinagini ziyaret etmemeye basladilar.

BIR OGUL KURBAN ETMEYE ICILEN AND

Abdulmuttalip, comertligi ve akilliligi ile Kureys'ten saygi goruyordu. Yakisikli, zengin bir adamdi. Butun bunlarin ustune Zemzem'in tekrar insa edilmesine vesile olan secilmis kisi olmasi da ekleniyordu. Fakat daha once bir ogul sahibi olmanin eksikligini hic bu kadar hissetmemisti. Sadece bir tek erkek cocuga sahipti. Allah'a bunun icin daha cok dua etmeye basladi. Duasina, eger O, on evlat verirse ve hepsi de buyuyup bulug cagina gelirse, onlardan birini Kabe'de kurban edecegini de ekledi.

Duasi kabul olmustu. Yillar sonra dokuz oglu daha olmustu. Ogullari buyudugunde icmis oldugu and aklina gelmeye basladi. Fakat kurban etmek icin hangi oglunu sececegini bilemiyordu. En sonunda Kabe'de kura sonucu ok en cok sevdigi oglu Abdullah'a cikti. Abdullah'in annesi olan Fatima diger hanimlarina nazaran Mekke'deki en guclu kabilelerden biri olan Mahzum Kabilesi'ndendi, yani Kureysli'ydi. Abdullah'in kurban edilmesine izin vermediler. Bunun uzerine Abdulmuttalip Yesrib'de yasayan akilli bir kadinin yanina gitmeye karar verdi. Kadini uzun bir yolculuktan sonra Hayber'de buldular. Kadina olayi anlattiklarinda, onlara ruhla konusmasi gerektigini ve ertesi gun gelmelerini soyledi. Abdulmuttalip Allah'a dua etti, ertesi gun kadin sunlari soyledi: "Memleketinize donun ve kurban edeceginiz adami bir tarafa, on deveyi bir tarafa koyun ve aralarinda kura cekin. Ok adamin alehine cikarsa on deve daha koyun ve tekrar kura cekin. Fal develere cikincaya kadar develeri arttirin. Develeri kurban edip adami saliverin" dedi.

Mekke'ye donduler ve kadinin dediklerini yaptilar. Develerin sayisi yuzu buluncaya dek ok Abdullah'in aleyhine cikti. En sonunda Abdullah kurtuldu ve develer kurban edildi.

HZ. PEYGAMBERIN DOGUMU

Putlari kabul etmenin ve onlarin etkili olduguna inanmanin tek delili ve mesruiyeti gelenekti: Babalari, babalarinin babalari ve daha buyuk atalari hep oyle yapmisti. Bununla birlikte Allah, Abdullah icin buyuk bir gerceklik ifade ediyordu.

Ibrahim'in dinini tam anlamiyla surduren bir kac kisi vardi ve daima olmustu. Onlar putlara ibadetin geleneksel olmaktan cok, sonradan ortaya cikmis bir tehlike (bid'at) oldugu kanaatindeydiler. Hubel'in Israilogullarinin altin buzagisindan pek farkli olmadigini gorebilmek icin tarihe bir goz atmak yeterliydi. Kendilerine Hanifler adini veren bu sahislarin putlarla hic ilgisi yoktu ve putlari Mekke'yi pisleten ve alcaltan varliklar olarak goruyorlardi. Taviz vermekten uzak oluslari ve cogu seye karsi cikislari onlari Mekke toplumunun disinda kalmaya zorluyordu. Onlara karsi takinilan tavir, hosgoru, saygi veya kotu davranma, bir bakima kisiliklerini, bir bakima da kendilerini korumaya hazir olan kabileler tarafindan belirleniyordu.

FIL YILI

Abdulmuttalip dort tane Hanif taniyordu ve onlarin en saygini olan Varaka hristiyan olmustu. O bolgedeki hristiyanlar arasinda bir peygamberin gelisinin yakin oldugu fikri yaygindi. Bu inancin bu kadar yayilmasinin sebebi ise dogudaki kiliselerden bazilarinin bu inanci desteklemesi ve astrologlarla kahinlein de bu inanci paylasmasiydi. Yahudilere gelince, onlar da son gelen peygamberin Isa oldugunu bildikleri icin yeni bir peygamberin gelecegi konusunda hemfikirdiler. Yahudi alimleri onlara peygamberin cok yakinda gelecegini, onun gelecegine delalet eden bircok isaretin goruldugunu ve muhakkak onun secilmis kavim olan yahudilerden cikacagini soyluyorlardi. Varaka'nin da iclerinde bulundugu bir grup hristiyan ise bu konuda suphedeydiler; onlara gore peygamberin Arap olmamasi icin hic bir sebep yoktu. Araplarin, yahudilerden daha cok peygambere ihtiyaclari vardi, cunku en azindan yahudiler tek Tanri'ya tapma bakimindan Ibrahim'in dinini takip ediyor ve putlara tapmiyorlardi. Araplarin bu yalanci tanrilara tapmalarini ise sadece bir peygamber onleyebilirdi. Kabe'nin icinde ve cevresinde toplam 360 put vardi; bunun yanisira Mekke'de her evde, evin merkezini olusturan bir put bulunurdu. Bu uygulamalar sadece Mekke'ye ozgu degildi, tum Arabistan'a yayilmisti.

Develer kurban edilir edilmez, Abdulmuttalip kurtulan oglunu evlendirmeye karar verdi. Biraz arastirdiktan sonra, Vehb'in kizi Amine'yi uygun bir es olarak sectiler. Abdulmuttalip, Amine'yi ogluna, kizkardesi Hale'yi de kendine istedi.

Abdulmuttalip o sirada yetmis yaslarindaydi, fakat yasina gore her bakimdan hala genc gorunuyordu. Abdullah guzellikte zamanin Yusuf'u gibiydi ve o da yirmibes yasindaydi. Dugun yerine giderken yolda Varaka'nin kardesi Kuteyle'nin yanindan gecmislerdi ki "Ey Abdullah" diye bir ses duydular. Abdullah yuzunu Kuteyle'ye cevirdi, kadin ona nereye gittigini sordu. Abdullah "Babamla gidiyorum" diye cevap verdi. Kuteyle: "Beni simdi burada al ve benimle evlen, sana yerine kurban edilen develer kadar deve verecegim." dedi. Abdullah ise "Babamla beraberim, onun isteklerinin disina cikamam ve onu birakamam" diye cevap verdi.

Dugunden bir kac gun sonra Abdullah yine Varaka'nin kardesi Kuteyle'ye rastladi. Kadinin gozleri yuzunu oyle arastirir bakislarla tariyordu ki, konusmasini bekler bir sekilde yaninda durdu. Kadin bir sey soylemeyince, bir gun once soylediklerini neden tekrarlamadigini sordugunda Kuteyle'den su cevabi aldi: "Dun yuzunde varolan isik bugun yok. Bugun benim senden istediklerimi bana veremezsin."

Evlenmelerin meydana geldigi yil MS 569 idi. Bunu takip eden yil Fil Yili olarak bilinir ve birden fazla sebeple onem tasir.

RAHIP BAHIRA

Abdulmuttalib'in mallari hayatinin son doneminde oldukca azalmisti, olumunden sonra ogullarina sadece cok kucuk bir miras biakmisti. Ogullarindan bazilari, ozellikle Ebu Leheb olarak taninan Abdu'l Uzza, kendiliklerinden zengin olmuslardi. Fakat Ebu Talib fakirdi. Bu nedenle yegeni kendisini, yasamini kazanmak icin elinden geleni yapmaya zorunlu hissediyordu. Yasamini keci ve koyunlara cobanlik ederek kazaniyordu ve gun gectikce Mekke'nin ustundeki tepelerde veya otesindeki ovalarda yalniz gecirdigi gunler artiyordu. Buna ragmen amcasi onu bazen beraberinde yolculuga goturuyordu. Bunlardan birinde, Muhammed (S.A.V.) dokuz, bir goruse gore de oniki yasindayken bir ticaret kervaniyla Suriye'ye kadar gitti. Busra'da, Mekke kervaninin her zamanki konak yerlerinden birinde, icinde nesilden nesile bir hristiyan rahibin yasadigi bir hucre vardi. Biri oldugunde, digeri onun yerini aliyor ve eski el yazmalarini da iceren manastirdaki butun esyaya varis oluyordu. Bu el yamalarindan birinde Araplara bir peygamber gelecegi kayitliydi. Manastirda yasayan Rahip Bahira bu kitaplarin hepsinden haberdardi. Bu konuyla ilgilenmesinin asil sebebi ise Varaka gibi onun da peygamberin kendi yasam suresi icinde gelecegine inanmasiydi.

Bahira, Mekke kervaninin manastirdan pek uzak olmayan konak yerinde konakladigini bir cok defa gormustu. Fakat bu sefer daha once hic karsilasmadigi bir seyle karsilasti ve dona kaldi: alcak ve kucuk bir bulut onlarin ustunde yavas yavas ilerliyor ve surekli yolculardan bir veya ikisi ile gunesin arasinda yer aliyordu. Buyuk bir ilgiyle onlarin yaklasmasini izledi. Birden ilgisi saskinliga donustu. Cunku konakladiklari anda bulut hareket etmeyi durdurdu ve altinda golgelendikleri agacin ustunde sabit olarak kaldi. Agac ise dallarini asagiya indirerek onlarin iki kat golgede olmalarni sagliyordu. Bahira boyle bir mucizenin oneml oldugunu biliyordu. Sadece yuce bir sahsiyetin varligi bu olayi aciklayabilirdi ve aniden beklenen peygamber aklina geldi.

Manastira kisa bir sure once buyuk miktarda yiyecek gelmisti, elindekilerin hepsini birlestirerek kervana soyle bir haber gonderdi: "Ey Kureysliler! Sizin icin yiyecekler hazirladim ve buraya gelmenizi istiyorum. Yasli-genc, kole-hur hepinizi davet ediyorum."

Bunun uzerine hepsi manastira geldiler, fakat Bahira'nin tembihlerine ragmen Muhammed (S.A.V.)'i develerin ve yuklerin yaninda gozcu olarak biraktilar. Bahira oradakiler icinde kitapta tarif edilene benzer bir yuz goremeyince eksikligi farketti. "Ey Kureysliler! Geride kimse kalmadigindan emin misinizş" diye sordu. "Baska kimse kalmadi" dediler, "sadece en kucugumuz olan bir erkek cocuk kaldic" Bahira "Ona oyle davranmayin, onu da cagirin; bizimle beraber yemekte bulunsun" dedi. Sonra cocugu yemege cagirdilar.

Cocugun yuzune bir kez bakmak Bahira icin bu mucizeleri aciklamaya yetti. Yemek boyunca onu dikkatle incelediginde yuz ve vucut ozelliklerinin kendi kitabinda anlatilanlara ne denli yakin oldugunu gozledi. Yemekten sonra rahip bu genc misafirin yanina gitti ve ona yasam sekli, uykulari ve genel konulardaki tavirlariyla ilgili bazi seyler sordu. Cocuk ona bu konularda ayrintili cevaplar verdi; cunku adam saygidegerdi, sorular ise saygili ve hurmetkarca soruluyordu. Hatta rahip sirtina bakmak istediginde, gomlegini siyirmakta tereddut etmedi. Bahira zaten kesinlikle onun peygamber oldugu kanaatindeydi. Bir de sirtindaki iki kurek kemigi arasinda, kitabinda anlatilan yerde peygamberlik muhrunu gorunce tum supheleri silindi. Bahira Ebu Talib'e dondu ve "Bu cocukla akrabalik dereceniz nedirş" diye sordu. Ebu Talib "Oglumdur" dedi. Rahip, "Oglunuz degil, bu cocugun babasi sag olamaz" dedi. Ebu Talib "Kardesimin ogludur" dedi. "Peki babasina ne olduş" dedi rahip. Oteki "Daha annesi ona hamileyken oldu" dedi. "Iste bu dogru" dedi Bahira, "Kardesinin oglunu ulkene geri gotur ve onu yahudilerden koru. Cunku benim bildigimi onlar da bilirler ve gorurlerse ona kotuluk yaparlar. Kardesinin oglunun geleceginde buyuk seyler gizli."

EVLILIK TEKLIFLERI

Mekke'deki zengin tuccarlardan birisi bir kadindi -Esed kabilesinden Huveylid'in kizi Hatice. Ayni zamanda hristiyan olan Varaka'nin ve kardesi Kuteyle'nin de kuzeni idi. O zamana dek iki kez evlenmisti ve ikinci kocasinin olumunden beri kendi adina ticaret yapacak bir adam gorevlendirmeyi adet edinmisti. Bunlardan biri de artik Mekke'de el-Emin (guvenilir), serefli olarak taninan Muhammed (S.A.V.)'di. Bu sohreti isekendisine emanet edilen ticaret kervanlarinin sahiplerinden yayiliyordu. Hatice, O'nu bir kolesini de yanina vererek ticaret kervaninin basina getirdi. Gidip donene kadar yanindaki kole bir cok mucizelere sahit olmustu. Bunlari Hatice'ye anlatti, Hatice de Kuzeni Varaka'ya. Varaka "Eger bu dogruysa, Hatice, Muhammed (S.A.V.) kavmimize gonderilen peygamberdir. Uzun sureden beri bir peygamberin gelecegini biliyordum ve iste geldi."

Hz. Hatice, Hz. Muhammed (S.A.V.)'e evlilik teklifi goturdu. Hz. Muhammed (S.A.V.) maddi imkansizligini ileri surerek "Ben boyle bir evliligi nasil yapabilirimş" dedi. Araci Nuseyfe "Orasini bana birak!" deyince Hz. Muhammed (S.A.V.) "O halde benden tarafi tamam" dedi. Gereken her sey yapildi ve aralarinda Hz. Muhammed (S.A.V.)'nin yirmi disi deve vermesi kararini aldilar.

COCUKLARI VE HZ. ZEYID

Damat amcasinin evinden ayrildi ve gelinle birlikte yasamak uzere onun evine yerlesti. Hatice kocasina bir es oldugu kadar, onun en yakin arkdasi ve ideallerini ve isteklerini paylasan bir dostu idi. Acilar ve kayiplar olsa da evlilikleri cok mutlu geciyordu. Hz. Hatice, Hz. Muhammed (S.A.V.)'e alti cocuk dogurdu, iki erkek ve dort kiz. En buyuk cocuklari Kasim adinda bir oglan cocuguydu. Bundan sonra O'na Ebu'l Kasim (Kasim'in babasi) denmeye baslandi. Fakat cocuk iki yasini doldurmadan vefat etti. Ikinci cocuklari Zeyneb adinda bir kizdi, onu uc kiz cocugu daha takip etti: Rukiyye, Ummu Gulsum ve Fatima. Son cocuklari ise yine cok az bir sure yasayan bir erkek cocuguydu. Evlendigi gun Muhammed (S.A.V.) babasindan miras kalan sadik cariyesi Bereke'yi azat etti. Hatice ise O'na kolesi Zeyd'i hediye etti. Zeyd iyi bir ailedendi, fakat yillar once kacirilarak kole olarak satilmisti. Muhammed (S.A.V.)'in kolesi olduktan aylar sonra bir gun daha once yakalayamadigi bir firsati, ailesine haber gonderme imkanini yakalamisti: Mekke sokaklarinda kendi kabilesinden adamlara rastladi. Eger onlari bir onceki yil gormus olsaydi, duygulari cok farkli olurdu. Boyle bir karsilasmayi uzun suredir arzuluyordu, fakat simdi saskinliga dusmustu. Rahatinin iyi oldugunu ve geri donmek istemedigini anlatmak uzere birkac misra yazip gonderdi. Ailesi haberi aldiginda hemen yola ciktilar ve Hz. Muhammed (S.A.V.)'e Zeyd'i kendilerine satmasini teklif ettiler. Hz. Muhammed (S.A.V.) "Birakin kendisi secsin, eger sizi secerse hicbir ucret istemeden onu size veririm; eger beni secerse, ben; beni secen birinin ustunde karar verici degilim."dedi. Zeyd'e soruldugunda sunlari soyledi: "Senin ustune baska adam sececek degilim. Sen bana annem ve babam gibisin." Ailesi hayret etti.

Hz. Muhammed (S.A.V.) daha sonraki konusmalari kisa keserek onlari Kabe'ye davet etti. Hicr'de ayakta durarak yuksek sesle sunlari soyledi: "Ey burada bulunanlar, sahid olun ki, Zeyd benim oglumdur, ben onun, o da benim varisimdir." O gunden sonra Zeyd, Zeyd Ibn Muhammed diye anilmaya basladi.

KABE'NIN YENIDEN INSASI

Hz. Muhammed (S.A.V.) 35 yasinda iken Kureys'liler Ka-be'nin tekrar insasina karar verdiler. Kabe yikildiktan sonra Haceru'l Esved'in bulundugu kosede Suryanice bir yazi buldurlar ve onu bir yahudiye okuttular. "Ben Allah'im ve Bekke (Mekke)'nin Rabbiyim. Mekke'yi ve gokleri ben yarattim, Ay'a ve Gunes'e sekil verdigimi ve Gunes'in etrafina dokunulmaz olan yedi melegi yerlestirdigim gun yarattim. O (Mekke), insanlara sut ve su ile yardim eden iki tepe varoldukca varolmaya devam edecektir." yazmakta idi. Bir parca yazida Ibrahim makaminda Kabe'nin kapisi yaninda Hz. Ibrahim'in ayak izini tasiyan kayanin altinda bulundu. "Mekke, Allah'in kutsal evidir. Onun surekliligi uc yonden gelir. O'nun yakinindaki insanlar onu ilk kirletenler olmasin."

Ka-be'nin yapilmasinda butun kabileler calisti ve yeniden yapildi. Sira Haceru'l Esved tasinin yerine konulmasina geldiginde yerlestirme serefine tum kabileler nail olmak istemekte idiler. Aralarinda anlasamiyarak ihtilafa dustuler. Bu tartisma bir kac gun surdu ve yasli bir adam soyle bir oneri getirdi: "Mescid'e ilk giren hakem olsun." Tam busirada Hz. Muhammed kapidan iceri girdi. Hepsi Muhammed Emin'dir karari kabulumuzdur dediler. Durumu kendisine anlattilar. Hz Muhammed bana bir kumas getirin dedi. Kumasi yere serdi. Haceru'l Esvedi kendi elleriyle kumasin uzerine yerlestirdi. Her kabilenin reisi bezin ucundan tutsun. dedi. Tas yukselincede onu yerine kendi elleriyle yerlestirdi. Boylece insaatin kalan kismina devam edildi ve sorun cozuldu.

ILK VAHIY VE PEYGAMBERLIK

Hz. Muhammed'e bazi haller olmaya basladi. Bunlarin nasil oldugu soruldugunda "uykuda iken gelen sabahin aydinligi gibi gercek goruntuler" oldugu soylerdi. Hira dagindaki bir magaraya inzivaya cekilmeye basladi. Sehirden ayrilip magaraya yaklastiginda "Ey Allah'in Rasulu, sana selam olsun." seslerini duyardi. Geriye donup bakinca agaclar ve taslardan baska hic bir sey goremezdi. Ramazan ayinda kirk yasinda iken insan seklinde bir melek geldi ve O'na "OKU" dedi. O, "ben okuma bilmem" deyince, Melek onu eline aldi ve dayanabilecegi son nokyata kadar sikti. Sonra tekrar "OKU" dedi. "Ben okuma bilmem!". Ucuncu kez ayni olay tekrarladindi. ve biraktiginda soyle dedi:

Insana bilmedigini ogretti. (A'lak Suresi 1-5) Bunlar Kur'an-i Kerimin ilk gelen ayetleridir.

O bu sozleri melegin arkasindan tekrarladi ve melek onu birakip gitti. (Bu melek vahiy meledigi Cebrail A.S.'di) Sonra Peygamberimiz Hira magarasindan evine dondu. Olaylari Hz Hatice validemize anlatti. Hz. Hatice O'na "-Senin peygamber olacagini umuyordum. Ne mutlu sana. Mujdeler olsun sana!" dedi. Hz Hatice hemen amcasinin oglu Varaka Bin Nevfel'e olanlari anlatti. Varaka'nin cevabi: "-Bu gordugun Allah-i Tealanin Musa'ya indirdigi Namus-u Ekber'dir. (Cebrail'dir) Ah keske senin davet gunlerinde genc olsaydim. Kavmin seni cikaracagi gunlerde hayatta bulunsaydim." dedi ve Rasulullahin mubarek baslarindan optu.

Ilk vahiyden sonra vahiy belli bir sure kesintiye ugradi. Bu sessizlik doneminden sonra onu temin edici bir vahiy geldi. (Duha Suresi 1-11)

ILK EMIR NAMAZ

Hz Muhammed (S.A.V) en yakin ve sevgili buldugu kisilere Melek ve Vahiy hakkinda gorduklerini anlatmaya basladi.Bir gun Cebrail ona geldi ve topuguyla cimenlige vurdu. Oradan hemen su fiskirmaya basladi.Namazdan once nasil temizlenecegini peygambere gosterdi ve abdest aldi. Peygamber onu taklit ettive namazi nasil kilacagini, kiyam, ruku, sucud ve tesehhud mikteri oturmanin nasil yapilacagini ogretti ve namaz vakitlerini ogretti. Peygamber evine donunce ogrendiklerini Hatice'ye de ogretti ve birlikte namaz kildilar.

Din artik abdest ve namaz esalari uzerine kurulmustu.Hatice'den sonra bu esalari ilk uygulayanlar Ali, Zeyd, Ebu Bekir idi.

AILENI UYARIP KORKUT

Henuz Islam'a acik bir cagri yapilmamisti, fakat gun gectikce mu'minler grubuna kadin-erkek bir cok genc katiliyordu. Peygamberin kuzenleri de dahil bir cok akrabasi yeni dine girmelerine ragmen amcalarindan hicbiri onun pesinden gelmeye yatkin gorunmuyordu. Ebu Talib, Hamza ve Abbas Peygamberi kisisel olarak sevdikleri halde, Ebu Leheb acikca yegeninin sapik oldugunu soyluyordu.

"(Oncelikle) en yakin hisimlarini(asiretini) uyarip korkut."(Suara :214) ayetinden sonra Peygamber(sav),Ali!yi cagirip Abdulmuttalib ogullarini bir araya toplamasini, onlara yemek verecegini soyledi. Hasim Kabilesi gelince 1 koyun budu ve bir masrapa sut butun kabileyi doyurmaya yetti.

KUREYS KARSI CIKIYOR

IslÂm'in ilk gunlerinde, muslumanlar sik sik Mekke'nin disina gider ve topluca namaz kilarlardi. Bir gun birkac putperest,onlar namaz kilarken alay edince Zuhre Kabilesinden Sa'd kafirlerden birini yaraladi. Bu Islam' da ilk kan dokulmesi oldu. Fakat Peygamber Efendimize sik sik gelen vahiylerde sabrin tavsiye edilmesini dikkate alarak o gunden sonra siddetten kacinmaya karar verdiler. "Onlarin demelerine karsi sen sabret ve onlardan guzel kopma(dusunce ve eylem bakimindan koklu bir tutum )ile kopup ayril" ve "Sen simdi o kufretmekte olanlara muhlet ver, kendilerine az bir sure tani"(Muzemmil:10-11)

Kureys'ten bir grup Ebu Talib'e gelip yegenini engellemesini, yoksa savas cikaracaklarini soylediler. O da yegenine haber gondererek kendini korumasini istedi. Kureysin korkusu o sene hacca gelecek olanlarin Muhammed (sav) ve taraftarlarinin putlari horgordugunu farkedip, bir daha Mekke'ye gelmemeleri ve bunun sonucu olarak da hem ticaret hem de Mescit koruyucularinin seref ve haysiyetinin kotu duruma sokulacak olmasiydi

Kureys bu durumu onlemek icin cesitli yontemler aradi.Mekke'ye gelen Arap'lara, Muhammed' in (sav) araplari temsil etmedigi anlatilmaliydi. Bunun yanisira baska seyler soylemek gerekliydi.Once mecnun (deli) veya sair demeyi dusunduler, fakat daha sonra buyucu demek konusunda hemfikir oldular. Cunku biliyorlardi ki Muhammed insan kazanmak konusunda cok basariliydi.

Planlarini titiz bir sekilde uygulamalarina ragmen, nasibi olanlarin Islam'a girmesine engel olamadilar. Mekke'ye gelen hacilar,kendilerine dusmanlarindan farkli bir hikaye anlatan Peygamber (sav) taraftarlariyla karsilastilar ve her biri yaratilisinin geregi olarak iman etti.Arabistan'in her yerinde, ozellikle de Yesrib'de yaygin olarak yeni dinden bahsedilmeye baslandi.

EVS VE HAZREC

Evs ve Hazrec kabileleri kendileriyle birlikte Yesrib'de yasayan bazi yahudi kabileleriyle muttefiktiler. Fakat cogunlukla aralari kotu idi.Cunku tek tanrici yahudiler, Allah'in secilmis kullari olarak, cok tanrili Arap'lara guclerinden dolayi saygi duymalarina ragmen kisaknclik besliyorlardi. Yahudi alimleri ve kahinler,peygamberin nereye gelecegini soranlara Yemen tarafini isaret ederlerdi. Yesribliler Mekke'de bir peygamber gelecegini duyunca dikkat kesildiler, cunku zaten akide olarak tek tanrici akideye asina idiler. Yahudiler, onlarla iyi gecindikleri zamanlarda, Tanri'nin biriligini ve insanin esas amacinin ne oldugunu anlatirlar ve bu konuyu birlikte tartisirlardi.

Yahudiler peygamber gelecegine inaniyor; fakat "Allah nasil olur da secilmis olmayan bir milletten birini peygamber olarak gonderir."diye inanmiyorlardi.Bunun yaniisra Hazrecliler, simdi bir peygamber oldugunu iddia eden ve daha once cocukken annesiyle, sonralari da Suriye'ye giderken bircok kez ugramis Yesrib'e ugramisolan bu adamla aralarinda guclu kan bagi oldugunun farkindaydilar.Hacilar ve Mekke'yi ziyaret edenlerin getirdigi haberlerle desteklenen tum bu faktorler, vadi halkinin uzerinde etkisini gostermeye basladi.

Evs ve Hazrec Kabileleri arasinda; -2 kisi arasindaki bir catismadan dolayi- savas baslamisti ve bu baslica sorun haline gelmisti.Bu nedenle Evs'in ileri gelenleri, Mekke'ye,Kureyslilerden Hazrec'e karsi yardim istemek uzere bir delege gondermeye karar verdiler. Delegeler,Kureys'ten cevap beklerken Peygamber(sav) yanlarina geldi; o da gorevinden ve teblig etmekle yukumlu oldugu dinden bahsetti,Kur'an'dan bir bolum okudu.Muaz oglu Ilyas ona inandi.Bu nedenle o,Islam'a giren ilk Yesrib'li sayilabilir.

EBUCEHIL VE HAMZA

Mekke'deki Mu'minlerin sayindaki artis,beraberinde kafirlerin dusmanligini da arttirdi. Islam'in en kotu dusmanlarindan biri, ailesi ve arkadaslari arasinda Ebu'l Hakem diye anilan,mu'minlerinse adini Ebu Cehil(cehaletin babasi ) koyduklari Mahzum kabilesinden Amr idi. O zaman Mahzumilerin basinda bulunan Velid'in de yegeni oluyordu ve onun yerine gececeginden emindi. Peygamberi kotulemek icin calisanlarin en usanmazi ve onu buyucu diye adlandiranlarin en bagirgani idi. Caresiz Mu'minlere karsi acimasizlikta cok asiri idi ve diger kabileleri de buna tesvik ediyordu.

Bir gun Peygamberimizi (sav) Mescid'in disindaki Safa kapisi yakininda otururken gordu. Karsisina gecerek agzina gelen butun kufurleri soyledi. Peygamber(sav) ona sadece bakti, hicbirsey soylemedi. Ebu Cehil Kureyslilerin yanina dondu. O sirada avdan donen Hamza karsidan gozuktu. Onun yaklastigini gorunce, Safa kapisina yakin olan evinden bir kadin cikti ve onu durdurdu. Peygambere bagli olan bu kadin, Ebu Cehil'in Peygambere(sav) kufurlerini duymus ve sinirlenmisti. Hamza'ya; Ebu Cehil'in yegenine kufur ve hakaret ettigini, onun da karsiliginda hicbirsey soylemedigini anlatti. Kabe' yi isaret ederek Ebu Cehil'in orada oldugunu belirtti.Hamza yumusak huylu bir insandi,bununla birlikte Kureys'in en cesuru idi,kizdirildiginda ise en sert adami olurdu. Su anda guclu yapisi kizginliktan sarsiliyordu. Kabe'ye giren Hamza, Ebu Cehil'in yanina giderek yayi tum gucuyle arkasina indirdi. "Ben de onun dinindenim, onun iddia ettiklerinin hepsini onayliyorum. Eger karsi cikmaya gucun varsa bana karsi cik." Ebu Cehil kendisine yardim etmek isteyenleri durdurarak soyle dedi: "Birakin, Ebu Umare istedigini yapsin, cunku Tanri'ya andolsun ki onun yegenine cirkince kufrettim."

KUREYS'IN ISTEKLERI VE TEKLIFLERI

Hamza'nin musluman olusundan sonra Kureys artik Peygamber'e, Hamza'nin koruyacagini dusunerek, direkt saldirilarda bulunamiyorlardi. Bunun icin Muhammed (s.a.v.)'e teklif goturmeye karar verdiler. O'na "Sen, bildigin gibi kabilenin soylularindansin ve senin soyun sana serefli bir konum sagliyor. Fakat sen halkina ciddi ve tehlikeli bir mesele getirdin, bununla onlarin toplulugunu birbirinden ayiriyor, onlarin yasam tarzinin sacma oldugunu soyluyor, dinlerini ve tanrilarini kucumsuyorsun ve onlarin atalarina kafir diyorsun. Eger istedigin zenginlikse, mallarimizi birlestirir seni aramizda en zengin kimse yapariz.. Eger istedigin serefse, seni liderimiz yapariz ve senin sozunden hic cikmayiz. Ve eger kral olmak istiyorsan seni kral yeperiz. Eger sana musallat olan cinden ve hastaliktan kurtulamiyorsan sana bir hekim buluruz ve iyilesene dek senin icin tum servetimizi harcariz. Peygamber (s.a.v.), ayetlerle etkileyici bir cevap verdikten sonra okumasini su sozlerle bitirdi:

"Gece, gunduz, gunes ve ay O'nun ayetlerindendir. Siz gunese de, aya da secde etmeyin. Allah'a secde edin ki, bunlari kendisi yaratmistir. Eger O'na ibadet edecekseniz."

Onlarin tek cevabi daha once kaldiklari yerden devam etmeleriydi. Eger onlarin tekliflerini kabul etmiyorsa, Allah'in elcisi olduguni ispatlayacak birseyler gostermeliydi, o zaman mesele hallolurdu. "Rabbinden cevremizdeki daglari kaldirmasini, topragi dumduz yapmasini ve ulkemizdeki daglari kaldirmasini, topragi dumduz yapmasini ve ulkemizden Suriye ve Irak gibi nehirler akitmasini iste... Veya bizin icin bunlari istemeyeceksen kendin icin bir seyler iste. Allah'tan senin sozlerini dogrulayip bizimkileri yalanlayacak bir melek indirmesini iste... ki senin Allah katinda ne kadar degerli olduguni gorelim." Peygamber onlara su cevabi verdi: "Ben Allah'tan boyle seyler isteyecek degilim, cunku O beni uyarmam ve mujdelemem icin gonderdi." Onu dinlemeyi reddederek soyle dediler: " O zaman gokyuzunu parca parca uzerimize indir." Bunu su ayete karsi soyluyorlardi: "Eger biz dilersek onlari yerin dibine gecirir, ya da gokten uzerlerine parcalar dusururuz." "Karar verecek olan Allah'tir, dilerse yapar" diye cevap verdi Peygamber (s.a.v.).

KUREYS'IN ILERI GELENLERI

Peygambere tabi olanlar surekli artiyordu. Fakat bunlarin hemen hepsi ya kole ya azatli ya da Mekke disindaki Kureyslilerden olusuyordu. Abdurrahman, Hamza ve Erkam istisna hepsi zayif idiler, bunlar da liderlik vasfindan uzaktilar. Bu nedenle Peygamber (sav), icinde amcasi Ebu Talib'in de bulundugu Kureys liderlerinden hic olmazsa birkacini kazanmak istiyordu. Eger Ebu Cehil'in amcasi Velid'in destegini kazanirsa, davetini daha kolay yapabilecekti. Bir Gun Peygamber (sav) Velid'le sohbete dalmisken, Islam'a henuz girmis kor bir adam yanlarindan gecti; Peygamberin (sav) sesini duyunca kendisine Kur'an'dan bir parca okumasini rica etti. O da biraz sabirli olmasini istedi. Adam israr edince Peygamber (sav) hiddetlendi ve ondan yuzunu cevirdi. Sohbeti yarim kalmisti. Fakat bunun bir kaybi yoktu, cunku Velid mesaja tamamen kapaliydi.

O anda vahiy geldi."Surat asti ve yuz cevirdi;kendisine o kor geldi diye."

Kisa sure sonra Velid "Ben Kureys'in en ustunu oldugum halde bana gelmiyor da Muhammed'e mi vahiy geliyorş" diyerek kendini begenmisligini ortaya koyuyordu. Ebu Cehil de ondan geri kalmiyordu: "Biz, Abdu Menaf ogullari ile aramizda seref konusunda yaris ederiz.Simdi onlar ' Bizim adamlarimizdan biri Peygamber'dir. Ona gokten vahiy geliyor.' diyorlar. Biz onun bir esini ne zaman elde edecegiz.Tanri'ya andolsun ki biz ona inanmayacagiz." diyordu.

Digerleri de Ebu Cehil kadar olmasa da ayni seyi dusunuyorlardi.Hepsi de degisik derecelerde vahyin diline ve uslûbuna duyarliydilar.Fakat anlamina gelince babalarinin hicbirsey kazanmadigini ve onlarin tum cabalarinin bosa gittigini vurgulayan Âyetlere gonullerini kapatmislardi: "Bu dunya hayati, yalnizca bir oyun ve (eglence turunden) 'tutkulu bir oyalanmadir.'Gercekte ahiret yurdu ise, asil hayt odur.Bir bilselerdi."(Ankebut:34).

KORKU VE UMIT

Elbette genclerin ve zayiflarin hepsi ilahi daveti hemen kabul etmemisti; fakat hic olmazsa kucuk yasamlarini bir klarnetin notalari gibi bolen davet ve vaazlarin onem ve siddetine karsi kulaklarini tikamalarina neden olacak kendini begenmislikleri yoktu.Osman'in colde duydugu:"Ey uykudakiler, uyanin" sesi vahyin kendisiydi.ve daveti kabul edenler uykudan uyanmislardi.

Kafirlerin tutumu su sozlerle ifade edilebilir:"Bu dunya hayatimizdan baskasi yoktur.Ve bizler diriltilecek de degiliz."(en'am:29)Bu sozlere ilahi cevap da suydu:"Biz gogu, yeri ve ikisi ikisi arasindakileri oyun olsun diye yaratmadik."(Enbiya:16;Duhan:38) "Bizim bos bir amac ugruna yarattigimizi ve sizin gercekten bize dondurulup getirilmeyeceginizi mi sanmistinizş"(Mu'minûn:115)Bu ayetlerse henuz kufrun yerlesmedigi kimselerde etkisini gosteriyorduve bunda emirleri getiren elcinin etkisi cok buyuktu.

"Suphesiz:'Bizim Rabbimiz Allah'tir.'deyip dosdogru bir istikamet tutturanlar (yok mu) onlarin uzerlerine melekler iner (ve der ki):'Korkmayin ve huzne kapilmayin,size vadolunan cennetle sevinin.Biz dunya hayatinda da ahirette de sizin velileriniziz..Orda nefislerinizin arzuladigi hersey sizindir ve istemekte oldugunuz hersey de sizindir.Cok bagislayan, cok esirgeyen (Allah)'tan bir agirlanma olarak"(Fussilet:30-32)

Benzer bir ayet:
"Bu mu daha hayirli, yoksa takva sahiplerine vadedilen cennet miş Ki onlar icin bir mukafat ve son duraktir.Icinde ebedi kalicilar olarak, orada her istedikleri onlarindir, bu rabbinin uzerinde istenen bir va'didir."(Furkan:15-16)

Gercek Mu'minler "Bizimle Karsilasmayi umanlar"diye tanimlanmistir.Oysa kÂfirler:"Bizimle karsilasmayi ummayanlar,dunya hayatina razi olanlar ve bununla tatmin olanlar ve bizim ayetlerimizden habersiz(gafil) olanlar."dir. Mu'min'in tutumu, her konuda kafirinkinin aksi olmalidir. Hakk'a uyanik olmak sadece umitlerin bu dunyadan Ahirete cevrilmesi degil, Dunyada her tarafa serpilmis olan ayetlerden ders almasidir:

"Gokte burclari kilan, onlarinicinde bir aydinlik ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne yucedir.O gece ile gunduzu birbiri ardinca kilandir;ogut alip dusunmek ya da sukretmek isteyenler icin."(Furkan:61-62)

Kureys liderleri kustahca peygamberlerden bu ayetleri (isaret ve mucizeleri) gostermesini istediler.Gokten onu destekleyen bir melegin gelmesini veya onun goge yukselmesini istiyorlardi. Ve bir gun dolunayin aydinlattigi bir gecede, bir grup kÂfir gelerek, eger gercekten Allah'in Resûlu ise Ay'i ikiye bolmesini istediler. Mu'min ve kararsizlari da iceren buyuk topluluk, Ay'i ikiye ayrilmis gorunce buyuk bir saskinlik yasadilar. Peygamber(sav) "Iste sahit olun." dedi. Bu mucizeyi asil isteyenler inkar ettiler ve bunun buyu oldugunu soylediler. Diger taraftan inananlar sevindi, kararsizlarin bazilari iman etti, bazilari da imana yaklasti.

"Kendileri bakmiyorlar mi o deveye, nasil yaratildiş Goge nasil yukseltildiş Daglara; nasil oturtulup-kurulduş Yere; nasil yayilip dosendiş"(Gasiye:17-20)

Inananlardan beklenen korku ve umidin her ikisi de Allah'a goturen davranislardir. Allah'a sukrun belirtisi olarak soylenen "Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'adir." sozu ayni zamanda korku da tasir. "Rahman ve Rahim olan Allah'in adiyla" sozu insani umitle ayni yone yoneltir. Bu, en belirgin sekilde Fatiha sûresinde yer almistir : "Hamd, alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve din gununun maliki olan Allah'adir.Biz yalnizca sana ibadet eder ve yalnizca Senden yardim dileriz.Bizi dosdogru yola ilet, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba ugrayanlarin ve sapiklarinkine degil..." Kur'an'in son surelerinden Ihlas suresi de Islam ogretisinin en guzel ve tam ifadesini yazan bir sûredir.

"De ki: O Allah birdir. Allah Samed'dir. O dogurmamis ve dogrulmamistir.Ve hic birsey O'nun dengi degildir."(Ihlas Sûresi)

ES-SAA (KIYAMET)

Kafirlerin siki sik one surdugu seylerden biri de, eger Allah gercekten vahiy gonderdiyse bir melek gondermeliydi fikri idi. Buna karsi Kur'an'in cevabi suydu:
"Eger yeryuzunde (insan degil de) tatmin bulmus yuruyen melekler olsaydi, biz de onlara goklerden elci olarak elbette melek gonderirdik."(Isra:95)

Cebrail'in zaman zaman yeryuzune inmesi onu Kur'anî anlamda elci yapmiyordu. Elci olabilmek icin, mesaj getirilen insanlar arasinda yeryuzune yerlesmek gerekliydi. Kur'an soyle diyordu:
"Bize kavusmayi ummayanlar dediler ki: 'Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimizi bir gormemiz gerekmez miydiş 'Andolsun onlar kendi nefislerinde buyukluge kapildilar ve buyuk bir azginlikla bas kaldirdilar. Melekleri gorecekleri gun, suclu gunahkÂrlara bir mujde yoktur. Ve ogun (melekler onlara) derler ki:'(Size sevincli haber) yasaktir,yasak.' "(Furkan:21-22)

Bu yasaklama, onlarin dunya ile ahiret arasina bir perde cekilmesi icin yalvarmalarina, ama kibir icinde yalvarmalarina karsiliktir. Sema ile direkt baglantiya gecildiginde ve dunya yerle bir olup zaman ve mekan anlamsizlastiginda ebedi son gelmis olacaktir. "Insanlarin, her yana dagilmis 'pervaneler gibi olacaklari gun ve daglarin da etrafa sacilmis' renkli yunler gibi olacaklari gun" ve cocuklarin saclarini agartan gun.", "Gercekten Rabb'inin katinda bir gun, sizin saymakta olduklarinizdan bin yil gibidir."

Kiyameti beklemek, muhakemeyi beklemektir. Kur'an, dogruyu yanlistan ayiran bir vahiy kitabidir. Cunku vahiy ezeli ebedi olanin fani iolanda gorunmesidir.ve bu nihai muhakemeye onculuk eder. Bu muhakeme sonucunda Cennet'le Cehennem acikca gorulur. Iyilik ve kotulugun izleri artik ortaya cikmistir. Peygamberin(sav) dogru yola cagirmasi kendisine karsi koyanlarin sapikligini tespit ettigi gibi, kendisine tabi olanlari da mukemmellik derecesine ulastirir.

Bu konuda bircok ayet indirilmistir:
"Andolsun, biz bu Kur'an'da cesitli aciklamalar yaptik, ogut alisverisi dusunsunler diye.Oysa bu, onlarin daha da uzklasmalarindan baskasini getirmiyor."(Isra:41)
"Biz onlari korkutmayiz.Fakat (bu) onlarda buyuk bir azginliktan baska birsey artirmiyor."(Isra:60)

UC SORU

Kureysliler toplandikleri her seferde, kendilerince en buyuk problem telakki ettikleri konu hakkinda mutlaka konusurlardi.Bu defa da Yesrib'deki Yahudi Alimlerine danismaya karar verdiler."Onlara Muhammed'den bahsedin , onu tarif edin ve soylediklerini iletin ;Cunku onlar ilk kutsal kitaba inaniyorlar ve mutlaka peygamberler hakkinda bilgileri vardir, bizim se hicbir bilgimiz yok" dediler.Yahudi alimleri su cevabi verdi"Ona bizim soyleyecegimiz 3 soru sorun.Eger bunlara cevap verebilirse, o Allah'in peygamberidir, fakat cevap veremezse yalanci ve sahtekÂrdir .Ona eski gunlerde ulkesini terk eden genc adamlari, onlara ne oldugunu ve ilginc hayat hikayelerini sorun. Yeryuzunun otesine, dogusuna ve batisina ulasan uzak yollarin yolcusundan haber vermesini isteyin.Bir de Ruh'u, onun ne oldugunu sorun.Eger size bunlari soylerse ona uyun, cunku o bir peygamberdir."

Elciler gelince Kureys liderleri bu 3 soruyu sordu. Peygamber(sav) de "Yarin size bunlarin cevabini verecegim." dedi, fakat "Insaalah" demeyi unuttu. Ertesi gun Kureysliler cevap icin geldiginde onlari geri gonderdi. O gunden itibaren onbes gun boyunca hicbir vahiy gelmedi.Cebrail de hic yanina ugramadi. Mekkeliler onunla alay ettiler, o ise bu sozler icin bekledigi yardimi alamadigi icin uzuluyordu. En sonunda Cebrail, onu teselli eden ve 3 soruya da cevap veren vahyi getirdi. Bu uzun bekleyisin sebebi su ayetlerle aciklaniyordu: "Hic bir sey hakkinda 'Ben bunu yarin mutlaka yapacagim.' deme.Ancak: 'Allah dilerse'(yapacagim de)."

Vahyin bu gecikisi peygamberi uzmesine ragmen mu'minlere guc kazandirmistir. Her ne kadar kÂfirler bu gecikmeden sonuc cikarmayi reddettilerse de, kafalarinda suphe olan bircok Kureys'li icin bu, vahyin Peygamber tarafindan uydurulmadigina, bilakis Allah'tan geldigine delil idi. Eger Muhammed (sav) daha onceki vahiyleri uydurdu ise, bu alay edilme ve uzuntuye ragmen bu kez vahyi geciktirmesi anlamsiz degil miydiş

Inananlar herzaman oldugu gibi vahyin kendisinden guc aliyorlardi. Kureysliler, eski gunlerde ulkesini terkeden genclerin hikayesini sorduklarinda _bu hikÂyeyi o zamana kadar Mekke'de hic kimse duymamisti_bu hikayenin o anki durumlariyla ilgili oldugunu, inananlarin yuceligini ve inanmayanlarin kotulugunu anlattigini bilmiyorlardi. Efes'li uyuyanlarin hikayesi soyle anlatilir : Milattan sonra III.yy.in ortalarinda halki putperestlige sapmis olan bir grup genc Allah'a imani muhafaza ediyorlardi, halk da onlari bu yuzden cezalandiriyordu. Bu eziyetlerden kacmak icin bir magazaya sigindilar ve orada 300 yil kadar uyudular.

Yahudilerin o zamana dek bildiklerinden baska Kur'an-i Kerim'deki kissa hicbir insanin gormedigi ayrintilardan da bahseder.Ornegin, uyuyanlarin uyandiktan sonra yuzyillar boyu uyuduklarini nasil farkettiklerini ve kopeklerin on ayaklarini kapinin esigine nasil uzatarak yattigini anlatir.

Ikinci soruya gelince, bu buyuk yolcu Zu'l-Karneyn'dir. Vahiy onun doguya ve batiya yaptigi yolculugu anlatir ve sorulandan fazlasina cevap vererek 3.yolculuktan bahseder. Zu'l-Karneyn iki dagin arasinda yasayan bir topluluga rastlar ve o topluluk Zu'l-Karneyn'e kendilerini Yecuc, Mecuc ve cinlerden koruyacak bir duvar yapmasi icin yalvarirlar.Allah da ona cinleri ve kotu ruhlari bir yere toplama gucu verir. O belirli gunde, bu kotu ruhlar yeryuzunde buyuk karisikliklara sebep olacaklardir. Onlarin ortaya cikisi, Kiyamet saatinden once olacaktir ve vaktin yaklastigini gosteren isaretlerden biri olacaktir.

Ucuncu soruya cevap olarak Vahiy, insanin aklî kapasitesinin ruhu kavarmaya yetmeyecegini soyler: "Sana ruhtan sorarlar, de ki:'Ruh, Rabbimin emrindedir, size ilimden yalnizca az birsey verilmistir.' "(Isra:85)

Yahudiler, Peygamberin(sav) sorulara verdigi cevaplari ilgiyle karsiladilar ve son cumledeki "ilmden az verilmistir" ibaresinin yahudileri mi yoksa Araplari mi kasdettigini sordular.Peygamber:"Her ikisini de" cevabini verince kendilerinin her turlu konuda bilgi sahibi oldugunu soyleyerek karsi ciktilar.Cunku onlar ,Kur'n'in da tasdik ettigi gibi herseyi ayri ayri aciklayan(En'am:154) bir kitap olan Tevrat'i okuyorlardi.Peygamber onlara soyle dedi: "Sizin bildikleriniz Allah'in ilmi yaninda cok azdir.Fakat yine de eger uygulasaniz bildikleriniz size yeter."Bundan sonra su ayet nazil oldu:"Eger yeryuzundeki agaclarin tumu kalem ve deniz de -onun ardina yedi deniz eklenerek -(murekkep) olsa, yine de Allah'in kelimeleri yazmakla tukenmez."(Lokman:27)

Kureys liderleri yahudi alimlerini sozune uymadilar,Yahudi alimleri de tum sorulara cevap vermesine ragmen onu kabul etmediler.Fakat bu cevaplar baskalarinin IslÂm'i kabûl etmesine neden oldu.Peygamberin taraftarlari arttikca dusmanlari yasam tarzlarinin tehlikeye girdigini daha cok anliyor ve kabilelerindeki muslumanlara iskenceler yapiyor, onlari dovuyor, ac ve susuz birakiyorlardi.

Iskence yapanlarin en acimasizi Ebû Cehîl'di Eger yeni dine giren kisinin kendisini koruyacak gucte bir ailesi varsa ona iskence edemiyor fakat hakaret ediyirdu. Zayif kimselere iskence ediyor, diger kabileleri de buna tesvik ediyordu.Kabilesindeki Yasîr,Sumeyye ve ogulleri Ammar'a (ra) inkence edilmesine ve bunun sonucunda Sumeyye'nin olumune o sebep oldu.Diger kabiledekiler onlar kadar dayanikli olamadilar. Iclerinden gelmese de " Lat ve Uzza da Allah gibi sizin tanrilariniz degil miş diye soruldugunda "Evet" diyorlardi.Bu insanlar artik IslÂm'i acikca yasayamiyorlar, cogu gizli olarak bile yasayamiyordu. Peygamber(sav),kendisi iskenceden kurtulabildigi halde, diger mu'minlerin surekli iskence cektiklerini gorunce onlara soyle dedi:"Eger Habesistan'a giderseniz, orada hic kimseye haksizlik adaletsizlik yapmayan bir kral bulacaksiniz.Orada dine simsiki bagli bir yasam vardir.Allah size cektiklerinizden bir kurtulus yolu gosterene dek orada kalan kalin."Bunun uzerinebir grup mu'min Habesistan'a gitmek uzere yola koyuldu. Bu, IslÂm'daki ilk hicret idi.

MIRAC

Ebû Talib'in karisi Fatim musluman olmustu, Ali ve Cafer'in kizkardesleri olan Ummu Hani (ra) de IslÂm'a girmisti.Fakat kocasi Hubeyre, Allah'in birigine kapali idi. Bununla beraber peygamber her geldiginde onu iyi karsilar, namaz vaktiyse evdeki muslumanlar cemaatle namaz kilarlardi. Boyle gunlerin birinde Peygamber (sav), namazini kildiktan sonra Ummu Hani 'nin teklifini kabul ederek geceyi onlarda gecirdi, fakat uyuduktan kisa bir sure sonra kalkarak Mescid-i Haram'a gitti.Cunku geceyi orada gecirmeyi severdi. Oradayken uyku bastirdi ve uyudu: " Cebrail geldi ve beni ayagiyla durterek uyandirdi. Bundan sonra, beni kolumdan tutup kaldirdi, birlikte Mescid'in kapisindan ciktik. Orada esekle katir arasi beyaz bir binek vardi. Iki yaninda bacaklarini oynattigi yerde kanatlari vardi ve her adimi gozun gorebilecegi uzakliga variyordu."

Daha sonra Peygamber (sav), Burak adli binege Cebrail'le nasil bindigini, Cebrail'in goge yukselirken binegin hizini, yonunu nasil ayarladigini, kuzeye, Yesrib ve Hayber'in otesine gidip Kudus'e vardiklarini anlatti. Orada bir grup peygamberle - Ibrahim, Musa, Isa ve digerleri - karsilastilar. Mescidde namaz kilarken butun peygamberler onun arkasinda namaz kildilar. Daha sonra onune iki fici kondu. Biri sut, biri sarap doluydu. Peygamber (sav) sut dolu ficidan aldi ve sarap ficisina hic dokunmadi. Cebrail soyle dedi:" Sen dogru yola yoneltildin, sen de halkini o yone yonelttin ve sarap sana yasaklandi."

Daha sonra bu dunyadan semaya yukseltildi. Kudus topraginin ortasindaki bir tasin ustunden Burak'a tekrar binerek yedi kat goge yukseldi. Her sema katinda Peygamberlerden biriyle gorustu. Onlari dunyevi olarak degil, semavi olarak goruyordu. Sonra Cennet ve Cehennemi gordu. Cennetteki bahceleri soyle anlatir: " Yay buyuklugundeki bir cennet parcasi, gunesin dogup battigi tum alandan daha iyidir. Eger Cennet kadinlarindan biri yeryuzunun insanlarina gorunse, gokle yer arasindaki butun alani isik ve guzel koku doldurur." Kendi manevi varligi hakkinda soyle demistir: "Adem henuz su ile camur arasi bir seyken ben peygamberdim."

Goge yukselisinin zirvesi Sidret'ul Munteha idi.Bir tefsirde sunlar gecer:"Sidr kokunun koku Taht'tadir ve bu agac peygamber olsun, Cebrail olsun herkesin bilme noktasinin sinirini belirler. Onun otesi Allah'tan baska herkese gizlidir." Evrenin bu kisminda Cebrail (as) Muhammed (sav) 'e asil sekliyle, yaratildigi gibi gorundu. Daha sonra Âyette gectigi gibi: "Sidre'yi orten ortmekte iken, goz kayip sasmadi ve (siniri) tasmadi. Andolsun, O, Rabbi'nin en buyuk Âyetlerinden olanini gordu.."

Sidr Agacinda Peygamber ummetine elli vakit namaz farz kilindi. Soyle anlatir:"Donusumde Musa'nin - o size ne iyi bir dosttu! - yanindan gecerken bana:'Sana kac rekat namaz farz olduş diye sordu.Ben elli vakit oldugunu soyleyince, Hz.Musa: 'Namaz agir bir ibadettir. Rabbine soyle, ve bunu hafifletmesini iste.'dedi. Bunun uzerin egeri dondum.Allah on vakit indirdi ve geri gonderdi.Fakat Hz.Musa yine cok buldu ve geri donmemi soyledi. Her seferinde beni geri gonderiyordu.Sonunda bes vakit namaz farz kilindi. Musa (as) yine ayni seyleri soyluyordu. Ben: ' Rabbime gittim ve utanana dek azaltmasini istedim; artik geri donemem.' dedim.Ihlas ile kilinacak her namaz on kati sevap kazandirir."

Peygamber (sav) ve Cebrail (asv) , Kudus'teki otasin yanina indikten sonra geldikleri yoldan, guneyden gelen kervanlari gorerek Mekke'ye donduler. KÂ'be'ye vardiklarinda hÂl geceydi. Peygamber oradan Yine Ummu Hani'nin evine gitti. Sabah olunca namaz kildilar. Sonra Peygamber ona : " Sizinle aksam namazini kildim. Daha sonra Kudus'e gittim ve orada namaz kildim. Simdi de gordugun gibi namazi birilikte kildik." dedi.Ummu Hani ona: "Bunu baskalarina soyleme, cunku onlar sana yalanci der ve seninle alay ederler." O ise :"Allah'a yemin ederim ki soyleyecegim." dedi.

Ertesi gun Peygamber bu olayi anlatinca musrikler inanmadilar. "Ona deli demek icin delil bulduk." dediler. Cunku hepsi Kudus'e gidip gelmenin bir ay surecegini biliyorlardi. Sonra bir grup Hz.Ebu Bekir'e gittiler. "Simdi bakalim arkadasin hakkinda ne dusuneceksinş O bize dun Kuduse gidip oarada namaz kildigini soyluyor." dediler.Ebu Bekir: "Eger o soylediyse dogrudur. Bunda sasilacak ne var." dedi. Ve onun yanina giderek herkesin icinde onu tasdik etti. Bazi kararsizlar donmek uzereydiler, Peygamber, Mekke'ye donerken yolda gordugu kervanlari anlatiyor, O kervanin kac gun sonra ve ne sekilde gelebileceklerini soyluyordu. Kervanlar Resulallah'in tarif ettigi sekilde gelince gercekler ortaya cikmis oldu.

GOCLER

Peygamber (sav), Mekke'deki muslumanlari Yesrib (Medine)'e hicret etmeye tesvik ediyordu. Ikinci Akabe Biatindan sonra Kureysli muslumanlar yavas yavas hicret etmeye basladilar. Ebu Bekir ve Ali disinda tum muslumanlar hicret edince, Ebu Bekir (ra), Peygamber (sav)'den hicret etmek icin izin istedi. Peygamber (sav) ona: "Acele etme, belki Allah sana bir arkadas verir" dedi. Ebu Bekir (ra), Peygamber (sav)'i beklemesi gerektigini anladi.

Kureysliler muslumanlari, gocten men etmek, icin ellerinden geleni yapiyorlardi.Gidecegini haber aldiklari mu'minleri iskence ile dinden dondurmeye calisiyorlardi.Bu sekilde Hisam ve Ayyas, yalan soylenerek yollarindan cevrildiler, ve iskence ile Islam'dan donduklerini acikladilar. Kisa zaman sonra bunun affedilmeyecek bir suc oldugunu anladilar. Fakat bir sure sonra su ayet nazil oldu:"De ki:Ey aleyhlerinde olmak uzere olcuyu tasiran kullari, Allah'in rahmetinden umit kesmeyin. Suphesiz Allah butun gunahlari bagislar. Cunku O, bagislayandir, esirgeyendir. Azab size gelip catmadan evvel, Rabbinize yonelip- donun ve ona teslim olun. Sonra size yardim da edilmez."(Zumer:53-54)

Hisam bu ayetleri okudu ve Ayyas'a gosterdi. Ikisi de Islam'a girdiler ve kacmak icin bir firsat beklemeye basladilar.

HICRET

Kureys bos durmuyordu.Sik sik toplanarak bu tehlikeden kurtulmak icin planlar yapiyorlardi. En son Ebu Cehil'in fikriyle her kabileden guclu, guvenilir, silahli bir genc secilecek ve hep birlikte, ayni anda Muhammed (sav) 'e saldirip O'nu oldureceklerdi. Boylece Beni Hisam, butun Kureys kabileleri ile ugrasamayacak, Kureys de onlarin one surdugu diyeti odeyecekti.

Peygamber (sav), Ebu Bekir'in yanina giderek, Yesrib' e hicret etmeleri icin izin ciktigini ve birlikte gideceklerini soyledi. Sonra da Hz.Ali'yi kendi yerine birakarak Yasin suresini okumakta iken disari cikti. Kapi onunde bekleyen musrikler, O'nu goremediler, yanlarindan gecip gitti. Sabaha kadar beklediler, Peygamber (sav) yerine Ali'yi gorduler ve O'ndan bir iz bulamayarak kabilelerine geri donduler

Peygamber(sav) ile Ebu Bekir geride Ali'yi birakarak Medine'ye dogru yola koyulmuslardi. Mekke'li musrikler durumun sonradan farkina varabildiler ve iki guzel insanin pesine kopekler gibi dustuler. En son bir magaranin yanina geldiklerinde peslerindekiler iyice yaklasmisti. "Ucunculeri Allah olan iki kisi" magaranin icinde, adamlar magaranin disindaydi. Adamlarin hepsi de kararli bir sekilde iceriye girmeye gerek olmadigini, cunku orada kimsenin bulunamayacagini soylediler. Daha sonra geldikleri yoldan geri donduler.Peygamber ve Ebu Bekir, kalkip baktiklarinda gorduler ki, magaranin onunde, sabah orada olmayan bir akasya agaci var ve tum magara agzini bir orumcek ag orerek kapatmisti.Yine girisin cukurunda bir guvercin yuva yapmis ve yumurtasi uzerinde oturmaktaydi.

Amr onlari Yesrib'e kadar goturecek henuz musluman olmamis, fakat sozune guvenilir bir rehber getirdi. Bu adam onlari Yesrib'e sadece gercek bir col adaminin bilebilecegi yollardan goturecekti.

Gunlerce once, Mekke'de Peygamber (sav)'nin kayboldugu ve onu bulana 100 deve odul verilecegi haberi vahaya ulasmisti. Kuba'lilar her sabah yanlarinda baskalarini da goturerek yola cikiyor ve O'nu ariyorlardi. Gelis zamani gecikmisti. Nihayet o gun geldi. O'nun geldigini ilk goren bir yahudi idi. Komsularindan nasil biri oldugunu ogrenmis ve onu hemen tanimisti. Yahudi bagirarak onlarin geldigini soyledi. Bu cagriyi duyan kadin ve erkekler evlerinden firladilar ve onu selamlamaya kostular. Iki gun sonra Ali de onlara katilmisti. Karsilayanlar arasinda, Iranli bir ailenin genc yasta hristiyan olmus oglu, Selman da bulunuyordu. O da bunca senedir Peygamber (sav) 'i beklemisti.

MEDINE YOLU

Peygamber, vahÂya 27 Eylul MS 622, Pazartesi gunu ulasti. Medine'lilerin Peygamber (sav) Kuba'ya geldigi icin sabirsizlandiklari haberi geldi. Bu yuzden Peygamber (sav) Kuba'da uc gun kaldi. Ve ayrilmadan once Islam'in ilk camisinin temeli atildi. Cuma sabahi Kuba'dan ayrildi; o ve arkadaslari, onlari bekleyen Hazrec'li Beni Salim kabilesiyle namaz kilmak icin Ranuna ovasinda durdular. Bu, o zamandan itibaren yurdu olacak olan ulkede ilk kilinan Cuma namaziydi. Namazdan sonra Peygamber (sav), Ebu Bekir (ra) ve diger Kureysliler de develerine bindiler ve Medine'ye dogru yola ciktilar. Hz. Peygamberi karsilamak icin butun halk yola dokulmustu. O'nu O'na yakisir bir sekilde coskuyla karsiladilar. Herkes O'nu evinde misafir edebilmek icin birbiriyle yarisiyordu:"Buraya buyur ey Allah'in Resulu, cunku biz sizleri koruma gucune sahibiz." diyorlardi.

Peygamber (sav) se, devesinin cokecegi yerde kalacagini soyledi. Kesva isimli deve, bos bir bahceye coktu. Peygamber orayi satin alarak, evlerini oraya yaptilar. Hz. Peygamber de sahsen bu calismaya katildilar. Ev yapilana kadar da, Ebu Eyyub (ra) 'in evinde misafir oldu.

Peygamber (sav) yeni aldigi bahceye, bir cami yapilmasini istedi ve cami yapimina hemen baslandi. Bu arada Medine'li muslumanlara yardimcilar anlamina gelen Ensar, Mekke'den gelen ve diger kabilelerden olan muslumanlara da Muhacir denilmeye baslandi. O arada Medine'de yasayan yahudiler ve muslumanlar arasinda, esit statulere sahip olacaklari bir anlasma imzalandi. Fakat yahudiler icin bu anlasma yalnizca polititk bir anlam tasiyordu, ve Peygamber(sav) olduguna inanmiyorlardi.

Evs ve Hazrec arasinda Islamiyet hizla yayilmaya devam ediyordu ve eskiden dusman olan bu iki kabile birlesmislerdi. Bunu cekemeyen yahudiler, sesi guzel birini bularak, onlarin savastiklari zamandan kalma siirlerini, Evs ve Hazrec kabilelerinin bir arada bulundugu bir toplulukta okuttular.Evs'liler kendi siirlerini, Hazrecliler de kendi siirlerini alkisladilar. Sonra birbirlerine hakaret ederek, "Silahlanin, Silahlanin." demeye basladilar. Peygamber (sav), onlara hitaben:"Ey muslumanlar! Allah, Allah! Cahiliye devrindeki gibi mi davranacaksinizş Aranizda olmama, Allahin sizi dogru yola ulastirip sereflendirmis olmasina ragmen hÂl bunu mu yapiyorsunuzş" dedi.Bunun uzerine aglayarak birbirleiryle kucaklastilar, Peygamber (sav) ile birlikte Medine'ye gittiler.

Zamanla Islam'in tum emirleri ortaya cikmisti. Namaz, oruc, zekat farz kilinmis, helaller ve haramlar belirlenmisti. Fakat muslumanlarin namaza nasil cagrilacagi konusu belli degildi. Sonra Abdullah Ibn Zeyd, bir ruya gordu ve bu ruyayi Peygamber (sav) 'e anlatti:"Ustunde iki parca kumastan yesil elbiseli bir adam yanimdan gecti, elinde bir nakus (can) vardi. Ben 'Ey Allah'in kulu!, o nakusu bana satarmisinş' dedim.Ne yapacagimi sordu. 'Onunla insanlari namaza cagiracagim.' dedim.'sana ondan daha guzel bir yol gostereyim.' dedi.'Allahu Ekber demelisin.'Bunu dort defa tekrarladi.Sonra da ikiser defa sehadet kelimelerini okudu." dedi.

Bunun uzerine Peygamber (sav) :"Bu gordugun hak bir ruyadir. Bunu sesi guzel olan Bilal' e ogret." dedi. Bilal artik her sabah ezani buyuk bir sevkle okuyordu.

Caminin yapimi tamamlanmak uzere idi. Peygamber (sav) bu arada Aise (ra) ile evlendi.

BEDIR SAVASI

"Kendilerine zulmedilmesi dolayisiyla, onlara karsi savas acilma (mu'minlere savasma) izni verildi. Suphesiz Allah, onlara yardim etmeye guc yetirendir. Onlar, yalnizca: 'Rabbimiz Allah'tir' demelerinden dolayi, haksiz yere yurtlarindan surgun edilip cikarildilar."(Hacc:39-40)

Bu vahiy, Peygamber (sav)'e Medine'ye ulastiktan kisa bir sure sonra indi. Peygamber buradaki iznin emir anlaminda oldugunu biliyordu. Yahudilerle yapilan anlasmada da, savas gerekleri belirlenmisti. Baslangicta sadece Kureyslilerin kervanlarina baskin yapilmakla yetinildi.

Muslumanlar,Kureys'le savas halindeydiler ve muhacirler bir Kureys kervanini izliyorlardi. Su anda cok onemli bir karar asamasindaydilar. Cunku haram aylardan sonuncusu olan Receb'in son gunuydu, fakat saldirmazlarsa yarina kadar Mekke'ye ulasacaklar, boylece haram bolge ile korunacaklardi. Bir muddet kararsizliktan sonra saldirmaya karar verdiler.Ganimet Peygamber'e getirilince O, bunu kabul etmedi. Haram aylarda savasmanin yasak oldugunu soyledi.Bunun uzerine su ayet nazil oldu:

"Sana haram olan ay'i, onda savasmayi sorarlar. De ki: Onda savasmak buyuk (bir gunahtir). Allah katinda ise, Allah'in yolundan alikoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'a (ziyaretcilerin girmelerine) engel olmak ve halkini oradan cikarmak daha buyuk (bir gunahtir). Fitne ise, katilden beterdir." (Bakara:217)

Peygamber (sav) bu ayeti soyle yorumladi:"Haram aylarda savasmak yine haramdir, fakat bu durum istisnadir." O Saban ayinda onemli bir ayet daha nazil oldu:
"Biz, senin yuzunu cok defa goge dogru, saga sola cevirip- durdugunu goruyoruz. Simdi elbette seni hosnut olacagin kibleye cevirecegiz. Artik yuzunu Mescid-i Haram yonune cevir. Her nerede bulunursaniz yuzunuzu onun yonune cevirin."(Bakara:114)

Boylece kible tayin edilmis oldu.

Peygamber (sav), Muhacir ve Ensardan olusan 305 kisilik bir ordu kurdu.(Bu arada kizi Rukiyye hasta oldugu icin damadi Osman orduya katilmamisti.) MS. 623 yilinin 17 Martinda (Hicretin 2. yili 17 Ramazan) da iki ordu karsi karsiya geldi.Orduyu duzene soktu ve elinde bir okla hem onlara moral verdi, hem de saflari duzene soktu. Kureysliler dokuz-on bin kisi kadardilar.Kat kat fazla olmalarina ragmen Allah'in yardimi goruldu ve melekler de mu'minlerin yaninda savastilar. Kafirler buyuk bir hezimete ugradilar ve hala sayica cok fazla olan sekiz yuz kisilik ordulari kacmaktan baska cikar yol bulamadilar. Savas sonunda alinan esirler de fidye karsiliginda ailelerine geri verildiler. Savas Bedir Kuyulari'nin yaninda yapildigi icin bu ismi aldi.

Bu siralarda Peygamberimiz kizlari Rukiyye'yi kaybetmislerdi. Savastan bir sure sonra Peygamberimizin en kucuk kizlari ve o zaman yirmi yaslarinda olan Hz. Fatima evlilik yasina gelmisti. Eshabda ona en uygun kisi Ali (ra) 'di ve Fatimayi istemesi hususunda onu tesvik ettiler. Yapilan sade bir torenle evlendiler.

UHUD SAVASI

Yenilgiyi hazmedemeyen Mekkeli musrikler bunun intikamini almak icin and icmislerdi. Muhakkak acisini cikaracaklardi.Bunun icin ucbin kisilik bir ordu ile medine'ye dogru yola cikti. Orduda Habisistan'li kole Vahsi de bulunuyordu. Sahibi eger Hamza'yi oldururse onu odullendirecegini soylemisti. Bu konuda cok ustaydi. Bunu duyan Ebu Sufyan'in karisi Hind'de Hamza'yi oldurdugunde ona odul vermeyi vaad etti. Muslumanlar onlarin bu dusuncelerini ogrenmekte gecikmediler ve her iki taraf da savas hazirliklarina basladilar. Bu sirada Fatima Hasan adinda bir erkek cocugu dogurmustu.

Savasin seyri, bir onceki Bedir Savasinda oldugu gibi muslumanlarin lehine ilerliyordu. Peygamber (sav), okcularina her ne surette olursa olsun asla yerlerinden arilmamalarini tembihlemisti. Bir ara oyle bir an gelmisti ki musrikler kacacak delik aramaya ve savas meydanini terketmeye basladilar. Okcular, ilk saflardaki arkadaslarinin ganimet kazanmak icin giristikleri cabayi gorebiliyorlardi. Bundan dolayi okcular da savas
--------------------
BENDEN BU KADAR REPLERİ UNUTMAYALIM



__________________