Delikanlı adamın gozleri ışıl ışıldır. Sınırların ve cizgilerin bir guzelliği tanımlamak icin var olduğunu bilir. Cercevelerin ve farklılıkların ayırmaya, dışlamaya, bolmeye, itmeye değil, yeniden tanımaya yaradığını oğrenmiştir.
Oyle gozunu kat kat katarakt bağlamış gibi kendisine yakın olanları gozlerine kilitleyip, kendisi gibi olmayanları kirli, puslu, neşesiz bir grinin bicimsizliğinde eritmek yazmaz delikanlılığın kitabında. Trabzonlu delikanlı ne kadar can parcası ise, Diyarbakırlısı da o kadar ana kuzusudur anasının gozunde. Yirmi kusur yıl kadar once, yeni doğduklarında, beşik kertmesiyle “duşman” yazılmadılar birbirlerine.

Delikanlı adamın yureği pırıl pırıldır. Sevmenin, sevilmenin, aşık olmanın, sevgilinin gozlerinin icine bakmanın taraf tutmadığını bal gibi bilir. Aşk padişah fermanını tanımadığı gibi; cumhuriyetin “misak-ı millî” sınırlarını da hesaba katmaz. Kalp, siyasî haritalara gore acmaz kanatlarını. Politikacıların kalplerini masa altına saklayarak cizdikleri “masa ustu” cizgileri ciddiye almaz. Karşı koyden “sarı gelin” de olsa sevdiği, bizim koyun Mihriban’ının sarı saclarına dolandığı gibi dolanır gonlu. Acıları, ayrılıkları, kayboluşları, olumleri, yıkılışları adamına gore kategorize etmeler delikanlılığa sığmaz.

Delikanlı adam bileğinin hakkıyla elde eder asaletini. Oyle doğuştan ayrıcalıklara fit olmaz; şikeli başarılarla ovunmez; hakkını vermediği etiketi yakasına takıp hava atmaz. Asaletin damarlarında dolaşan kanın biyokimyasına değil, Rabb’ine hakkıyla kul oluşuna bağlı olduğunu pekÂl bilir. Hep hatırındadır ırkını kendisinin secmediği. Kendisini ırkından, koyunden, babasından, dedesinden dolayı ovenlere gulup gecer. Eliyle emeğiyle tek bir taş koymadığı duvarlar uzerine basarak yukselmeyi kendine yakıştırmaz. Olsa olsa, asil dedelerinin torunu olmaya cabalar, guzel işlerle anılan milletine yakışır şeyler yapmaya ozen gosterir. İlkokul yıllarından beri belletilen “etrafı duşmanlarla cevrili ulkedeyiz” telkinlerine kanıp, sınırların otesine adım atmaya korkmak delikanlının işi değildir.

Delikanlı adam, delikanlılığın Rabb’ine kul olmaktan gectiğini bilir. Peygamberleri “en delikanlı” adamlar bilir. Babasına baş kaldıracaksa, “genc” İbrahim[as] gibi isyan eder. Yapıp ettiklerini sorgulamadan kuşaktan kuşağa aktaran kokuşmuş torenin kanlı ve kirli ipine bağlamaz aklını. Dimdik durur, durur İbrahim [as] gibi. Erkekliğini ispatlayacaksa, yakışıklı Yusuf [as] gibi durur şehvetle suslenmiş billboardlar karşısında. Erkek olmanın onune gelen yılışık cağrılara, gozunu boyayan sığ aşufteliklere, tenden otesini vaad etmeyen, hatta teni bile vaad etmeyen sırnaşık teklifsizliklere kapıanlmak olmadığının farkındadır. İntikam almak gerekirse kendine cektirenlerden, Mekke’yi fetheden Muhammed AleyhisselatuvesselÂm’ın yaptığını yapar. Duşmanlık edenlere, onların kendisine yaptığının aynısını yapmaz; kotuluğun yerine yeni bir kotuluk daha eklemez. Kotuluğun yerine iyiliği koyar; onların yaptığının tam tersini yapar. İntikamını boylece alır.

Delikanlı adam eline silah almadan once kitap alır, Kitab’ı alır. Dedelerinin, bugunku kuresel guclerin yerinde yeller eserken, korktukları icin değil, şirin gozukmek icin de değil, laik oldukları icin hic değil; kopkoyu Musluman oldukları icin, butun İbrahimî dinlerin hatırası olan Kudus’un kapısına “LÂ ilÂhe illÂllah”tan sonra “İbrahim halîlullah” levhasını yazdırdıklarını okur. Delikanlı adam, duruşunu, bir ihtilal nefretiyle yeryuzune kusulmuş, kaba ve softa “ulusalcılık” uzerinden değil, dini sığlaştırıp taraftarlığa donuşturen, gerceği siyasallaştırıp ‘oteki’ne cevrili mızrak gibi karikaturleştiren, oryantalist icadı “İslamcılık” uzerinden de değil; kendi kalbini kendisini bildiğinden cok bilen Rabb’ine adam gibi teslim olmanın inceliği uzerinden belirler. Heva ve hevesini alt etmeyi buyuk cihat diye oğreten, ofke ve nefretini yeneni en delikanlı pehlivan ilan eden incelikler Peygamberi’nin[asm] gul nefesiyle inceltir kendini. Bilir ki, Musluman incedir, incelir, incitmez, incinmez.

Delikanlı adam, sevdiğini serseri kurşunlara kurban etmeyi hak etmemiş bir kadının acıyla fısıldadığı “bir bebekten katil yaratan karanlık”a, bugunlerde, yeni bebeklerin doğduğunu gorup “nur”a kandil olmak icin yanıp tutuşur.


SENAİ DEMİRCİ

__________________