

Gercekten munafıklar, ateşin en alcak tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın. (Nisa Suresi, 145)
... Eğer şedde iki nun sayılsa, okunmayan hemzeler ve (ye) de sayılsa 1376 (1956-1957) ederek, bu zulumatlı nifakın ((dinsizlik ve zulme dayalı, ikiyuzlu munafıkane sistemin) sukut mertebesine (susma, son bulma derecesine)... (Emirdağ Lahikası (1), Mektup no: 15)
Bediuzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası adlı eserinde, Nisa Suresi'nin 145'inci ayetinin ebcedinin "1956 yılına" işaret ettiğini ifade etmiştir. Bediuzzaman buradaki "bu zulumatlıı nifakıın sukut mertebesine" sozleriyle, 1956 yılının dunya capında İslam dunyası ve Muslumanlar acısından buyuk bir onem taşıdığını belirtmiştir. Bediuzzaman'a gore, bu yıla kadar hukum suren zulum, delalet ve nifak ortamı, 1956 yılından sonra tum dunyada gerilemeye başlayacak ve Allah'ın izniyle son bulacaktır. Nitekim Bediuzzaman'ın belirttiği, "Gercekten munafıklar, ateşin en alcak tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın." (Nisa Suresi, 145) ayeti de bu gerceğe işaret etmektedir. Bediuzzaman'ın "zulumatlı nifak" olarak adlandırdığı zulme ve inkara dayalı inanc sistemi de, aynı ayette bildirilen munafıkların durumu gibi, Allah'ın izniyle yok olacaktır. Munafıkların hicbir yardımcısının olmaması gibi, dunya genelinde Deccaliyet'i temsil eden bu zulum, nifak ve delalet ortamı da yardımsız kalarak son bulacaktır.
Kuran'da 1956 yılının ebcedini veren bir başka ayet ise Al-i İmran Suresi'nin 81. ayetidir:
Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir soz (misak)' almıştı: "Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elci geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yukumu aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Oyleyse şahid olun, Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım," demişti. (Al-i İmran Suresi, 81)
Bu ayette gecen "... sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elci geldi..." sozlerinin ebcedi "1956 yılını" gostermektedir. Nitekim Risale-i Nurlar'a uygulanan yasağın kaldırılması da bu tarihe denk gelmektedir. 1956 yılı Risale-i Nur acısından cok onemli bir yıl olmuştur. Bilindiği gibi bu yıla kadar Risale-i Nur bulundurmak, okumak, dağıtmak yasaklanmış, Nur Risaleleri hakkında bin beş yuz kadar kamu davası acılmıştı. 1956 yılında ise, 8 yıldır Afyon'da suren dava sonuclanmasıyla bu konuda verilen buyuk hukuk mucadelesi de son bulmuş ve risalelerin hicbir suc unsuru taşımayan imani eserler olduğu, mahkeme huzurunda karara bağlanmıştı. Afyon Mahkemesi, 1956'da DiyÂnet İşleri Riyaseti Muşavere Kurulu, butun Risale-i Nur KulliyÂtı'nı tek tek inceleyerek her bir Risale hakkında, olumlu ve yararlı Kur'anî bir tefsir olduğuna ilişkin bir rapor sunmuş, Nur Risaleleri'nin beraat ve iadesine karar vermiş ve boylece Risale-i Nurlar'ın yayınlanması serbest bırakılmıştı.
Bediuzzaman'ın da belirttiği gibi, Risalelerin serbest bırakıldığı bu tarihle başlayan Deccaliyet'in fikir sisteminin yok olması Allah'ın izniyle yakın gelecekte tumuyle son bulacak, Peygamberimiz (sav)'in de mujdelediği gibi Kuran ahlakı tum dunyada hakim olacaktır.
Risale Nur'da 1979-1980 Yıllarına İşaretler
İstikbal-i dunyeviyede 1400 sene sonra gelecek bir hakikati asırlarında karib (yakın) zannetmişler. (Sozler, s. 318)
Bediuzzaman'ın İslam ahlakının hakimiyet devrelerine dair risalelerde belirttiği bir başka tarih ise, "sahabe doneminden 1400 sene sonrası"dır. Bu tarih, Miladi olarak "1979-1980 yıllarına" denk gelmektedir.
Risale Nur'da 1981- 1991 Yıllarına İşaretler
Bediuzzaman, hicri 1327'de Şam'daki Emevi Camii'nde on bin kişilik bir cemaate verdiği Şam hutbesinde de yine, 1371'den sonraki İslam aleminin geleceğine yonelik izahlar yapmış, ahir zamandan ceşitli tarihler vererek, İslam ahlakının mucadele ve galibiyet zamanına dikkat cekmiştir:
Evet şimdi olmasa da 30-40 SENE SONRA fen ve hakiki marifet (huner, sanat , ilim ve fenlerle oğrenilen bilgi) ve medeniyetin mehasini (iyi ve faydalı yonlerini) o uc kuvveti tam techiz edip (o uc kuvvetle donatıp), cihazatını verip (gerekli ihtiyacını karşılayıp) o dokuz manileri mağlup edip (o dokuz engelleri yenip) dağıtmak icin taharri-i hakikat meyelanını (gercekleri araştırma eğilimi) ve insaf ve muhabbet-i insaniyeyi (insan sevgisini) o dokuz duşman taifesinin (sınıfının) cephesine gondermiş, inşaAllah YARIM ASIR SONRA onları darmadağın edecek. (Hutbe-i Şamiye, s. 25)
Bediuzzaman'ın Şam Hutbesi, İslam ahlakının hakimiyet zamanı ile ilgili net tarihler vermiş olması acısından son derece onemlidir.
... Evet şimdi olmasa da 30-40 SENE SONRA…
Bediuzzaman'ın vermiş olduğu bu tarih ile, bu hutbenin okunduğu tarihten 30-40 yıl sonrası, yani hicri 1401-1411 yılları kastedilmiştir. Miladi olarak ise bu tarihler "1981-1991 tarihlerine" denk gelmektedir.
Bediuzzaman'ın bu konuyu acıkladığı sozlerinden bir başkası ise şoyledir:
YETMİŞ BİRDE fecr-i sadık başladı veya başlayacak. Eğer bu, fecr-i kazib de olsa, OTUZ-KIRK SENE SONRA fecr-i sadık cıkacak. (Hutbe-i Şamiye, s. 23)
Fecir: Tan yerinin ağarması, guneş doğmadan onceki kızıllık, sabah vakti
Fecr-i Kazib: Sabaha karşı ufukta yayılmaya başlayan birinci kızıllık.
Fecr-i Sadık: Fecr-i Kazib'den sonra yayılmaya başlayan ikinci aydınlanma
1371 + 30 = 1401 = 1981
1371 + 40 = 1411 = 1991
Bediuzzaman bu sozleriyle İslam ahlakının tum dunyaya hakim olmasını guneşin doğuşuna benzetmiştir. Bediuzzaman bu ornekle, guneşin battıktan sonra ertesi gun yeniden doğması gibi, İslam ahlakının da dunya uzerinde tekrar doğup parlayacağına işaret etmiştir. Fecr-i Kazib ve Fecr-i Sadık ifadeleriyle bu doğuşun başlangıc yıllarına dikkat cekmiş, ve buna gore Hakkın karşısındaki batılı temsil eden duşunce olan ateizmin ve materyalist felsefenin dağıtılmaya başlamasının "1981-1991 yıllarında" gercekleşeceğini belirtmiştir.
Risale Nur'da 1997 Yılına İşaretler
"...inkar edenlerin velileri ise tağut'tur..." (Bakara Suresi, 257)
Bediuzzaman, Bakara Suresi'nin 257. ayetindeki "tağut" (batıl fikir sistemi) kelimesinin ebced değerinin 1417 yani Miladi "1997 yılını" verdiğini belirtmiş ve bu tarihte "tağut"un yani Deccaliyet'in batıl ve inkarcı fikir sisteminin dunya capında azgınlaşacağını ve şiddetleneceğini bildirmiştir.
Risale Nur'da 2001 Yılına İşaretler
... İnşaAllah YARIM ASIR SONRA onları darmadağın edecek... (Hutbe-i Şamiye, s. 25)
Bediuzzaman Said Nursi, Kuran ahlakının tum dunyaya hakim kılınmasının yarım asır yani 50 yıl icinde tamamlanacağını bildirmiştir. Bediuzzaman bu sozleriyle materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerinin insanlar uzerindeki etkisinin 10 yıl gibi kısa bir sure icinde yok olacağına işaret etmektedir. Bu tarih ise Hicri 1421 yani Miladi "2001 yılına" denk gelmektedir.
Bediuzzaman, aşağıda da yer verilen 1981-1991 yılarına işaret eden sozunde yine bir kez daha "2001 yılına" dikkat cekmektedir:
YETMİŞ BİRDE fecr-i sadık başladı veya başlayacak. Eğer bu, fecr-i kazib de olsa, OTUZ-KIRK SENE SONRA fecr-i sadık cıkacak. (Hutbe-i Şamiye, s. 23)
Bediuzzaman bu acıklamasında, Hakkın karşısındaki batılı temsil eden duşunce olan ateizmin ve materyalist felsefenin dağıtılmaya başlamasının 1981-1991 yılları, fikren tam anlamıyla susturulup dağıtılmasının ise "2001 yılında" olacağına işaret etmiştir.
Risale Nur'da 2004 Yılına İşaretler
Bediuzzaman'ın Risale-i Nur Kulliyatı'nda, Hz. Mehdi'nin mucadele ve hakimiyet devreleri ile ilgili olarak verdiği tarihlerden bir diğeri ise 2004 yılına ilişkindir. Bediuzzaman Kuran'ın "Ağızlarıyla Allah'ın nurunu sondurmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor." (Tevbe Suresi, 32) ayetindeki "...Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor" cumlesi hakkında, geleceğe yonelik şoyle bir bilgi vermektedir:
"Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli "lamlar" ve "mimler" ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulumatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi'nin şakirtleri (talebeleri) olabilir." (Şualar, sf. 605)
Bediuzzaman bu ayetin ebced değerinin Hicri 1424 yani miladi "2004 yılına" denk geldiğini ve bu tarihin, Hz. Mehdi onderliğinde Kuran ahlakının dunya hakimiyeti devrelerinden birine işaret ettiğini bildirmektedir.
Risale Nur'da 2007-2008 Yıllarına İşaretler
Şu ayetin gizli imasına "Kim Allah'ı, Resûlu'nu ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hic şuphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır." (Maide Suresi, 56) ayeti teyid ediyor. Cunku "... hic şuphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır." ayetindeki şeddeli nun (Arapca şeddeli nun harfi) bir sayılsa tam evvelki ayete tevafuk ile (denk gelmesiyle) Hizb-ul Kur'an'ın (Kuran taraftarlarının) faaliyetine vasıta olan bir hadiminin (hizmet eden kimsenin) Kur'an okumaya başladığı 1302 tarihine iki fark ile tevafuk etmekle beraber şeddeli nun iki nun sayılsa bin uc yuz elli (1350) eder ki; bu tarihte Kuran'dan muktebes (alınan bilgilerle hazırlanmış) olan Risale-i Nur etrafında toplanan, butun kuvvetleriyle Kuran hizmetlerine calışan Hizb-ul Kur'an'ın faaliyeti ve delalet (sapkınlık) ve zındıkaya (dinsizliğe) manen galebe ettikleri (galip geldikleri) bir zamana tevafuku (denk gelmesi) ise istikbalde (gelecekte) tam galebelerine (tam galibiyetlerine dair) bir ima-i gaybidir (gizli bir işarettir). (8. Lem'a, Keramet-i Gasviye)
Bediuzzaman Said Nursi bu sozunde, ayetin "...hic şuphe yok galip gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır" cumlesinin ebced değerinin, Hicri 1350 tarihini verdiğini ve bu tarihte Kuran ahlakının bir galibiyeti olacağına işaret ettiğini bildirmiştir. Ancak ayetin ayrıca, bunun gibi gelecekte de yine Kuran ahlakının ustun geleceği bir başka donem olacağına dair gizli bir işaret icerdiğini de hatırlatmıştır. Nitekim ayetin bu cumlesinin Arapca yazılımında yer alan baştaki "fe" harfi de hesaba katılarak ebcedine bakıldığında, bu sefer de ebced değeri 80 cıkmaktadır. 1350 uzerine 80 ilave edildiğinde de Hicri 1430 etmektedir ki, bu tarih de miladi olarak "2008 yılını" vermektedir. Allah'ın izniyle bu tarih Bediuzzaman'ın sozlerinde belirttiği ayetin, Kuran ahlakının gelecekteki, Darwinist, materyalist ve ateist felsefeler gibi dinsiz akımlar karşısındaki tam galibiyetine işaret etmektedir.
__________________