Hayatın her evresi ve her alanında sıkca karşılaşılan bir insan tipi hep ilgimi cekmiştir. Acaba o şekilde bir yaşam surmek bizi mutlu eder miydi? Belki de hayatın ayrımı bu ince cizgi ile başlardı. Dert edenler veya dert etmeyenler...
Sizi bilmem ama ben cok gordum dert etmeyen insanları ve genelde hep imrendim onlara. Bu yuzden kimi zaman onlar gibi olmayı istedim, kimi zaman onlardan uzak olmayı. Onların bu tavrının, hayatlarında cok şey kazanmalarına yardım ettiğine bizzat şahit oldum. Hic bir şeyi kafaya takmamak, her şeyi olağan ve sıradan karşılamak; tabir-i caizse rahat olmak. Evet, belki bu tavır bircok şey kazandırır insanlara, peki ya cok şey unutturursa?
Hicbir şeyi kafaya takmayarak hayatı son derece başarılı surduren insanların bu tavırları gun gelir onların Allah ile irtibatlarını da etkiler. Cunku şuphesiz ki insanoğlunu bekleyen kacınılmaz bir son ve bu sona giden belli bir imtihan sureci vardır. Hayatlarını bu dunya uzerine sabitlemiş, tek gayeleri dunyalık meşgaleleri olan insanlar ne zaman ahiret sozu acılsa şoyle bir ufleyip puflemeye başlar, oturdukları sandalyede pozisyonlarını değiştirir, bakışlarını kacırır ve konuyu değiştirmeye calışır. Sizin bu gerceği vurgulama gayretiniz, onların konuyu değiştirme gayretleriyle neredeyse eşdeğerdedir. Bu yuzdendir ki eğer azınlıktaysanız cumleleriniz hep boşta kalır, bir anlam ifade etmez.

İhya'nın son bolumu kitaplaştırılmış
İnsanın apacık husranda oluşu onlara bircok delille ispat edilmişse de, kalpleri muhurlenmiştir. Gormezler ve işitmezler. Belki bu yuzden kişi yeri geldiğinde yalnızca kendinden sorumlu olur. Bu konuya istinaden kişinin once kendi ahiret hayatını kurtarması icin okunması gereken bir kitap var. Semerkand Yayınları’ndan cıkan İmam Gazali’nin Ahiret Hayatı... Eser GazÂlî’nin (rah) meşhur eseri İhyÂu Ulûmi’d-Din’in son bolumudur. Şuphesiz ki GazÂlî’nin butun eserleri okunmalı, kutuphanelerin tozlu raflarından ara sıra cıkartılıp, hem tozu alınıp hem de gozden gecirilmelidir. Biz şimdilik bu eser hakkında bir kac kelam edelim.
GazÂlî’nin bu eseri de diğerleri gibi etkileyici cumlelere sahiptir. Hadislerden ve ayetlerden alıntı yapıp kaynak gosteren GazÂlî, kişiye ahiret hayatı ve hesap gunu gerceğini acıklamaya calışır. Dunya hayatına kapılıp gitmenin kişiye hesap gununu unutturacağını sık sık vurgular. Olum kacınılmaz bir sondur ve kişiye hic tahmin etmediği kadar yakındır. Olumun son derece yakın olduğunu İbn Abbas (r.a.) şoyle anlatıyor: Resûlullah Efendimiz abdestsiz olduğu ilk anın hemen akabinde teyemmum alırdı. Ben kendisine, “Ey Allah’ın Resûlu, yakınınızda su varken bu teyemmum niye?” diye sorduğumda şoyle buyurdu: “Bilmem, belki suya ulaşamam diye!”
Kişinin hakkında en az bilgiye sahip olduğu konu olmasına rağmen olum, kişinin en cok zikretmesi gereken konulardan biridir. Olumun ne zaman geleceğini bilmediğimizi Peygamber Efendimiz, (s.a.v.) bu hadisinde cok net bir bicimde acıklar. Fakat insanoğlu bunu bilmesine rağmen olum hakkında hic bir endişe duymaz. Kişi kendisini işine oyle bir kaptırmıştır ki, yapması gereken tek şeyin para kazanmak olmadığına onu kimse ikna edemez ve hayatı boylece surup gider.
Tûl-i emel sahibi olma!
Olum meleğinin ne zaman geleceğini bilmeyen insanoğlu hayatını, sanki o hic gelmeyecekmiş gibi yaşar. Ona gore sağındaki ve solundaki melekler kendisinden bîhaberdir. İnsanoğlunun hayatını sadece dunyalık şeyler ustune kurması ve olum hic gelmeyecekmiş gibi yaşaması onun gafil olduğunun en buyuk delilidir. Evet, insanoğlu son derece gafildir fakat, GazÂlî bu durumda yapılması gereken en onemli şeyin ‘tefekkur’ olduğunu soyler. GazÂlî’ye gore olumden korkan insan ona hazırlıklı olmayan insandır. Kişi eğer hayatını ibadetle gecirmişse ve tefekkur etmeyi elinden bırakmamışsa, olumden korkması icin bir sebep yoktur. Ustelik olum anının ertelenmesini de istemez.
GazÂlî’ye gore uzun emel kurmak kişiye olumu unutturan en buyuk etkendir. Uzun emel kurmanın sebebini de iki başlıkta izah eder; “Dunya Sevgisi” ve “Cahillik”…
İnsanoğlunun dunya işleriyle hayatını gecirmesi, surekli mal derdine duşmesi, ‘nereden geldim ve nereye gidiyorum’ sorularını sormaması... Ozellikle bu durumların icinde en sakıncalı olanı uzun emellerdir. Kişi ‘filanca ihaleyi alayım da ondan sonra hacca, umreye giderim; evlatlarıma birer tane daire alayım da ondan sonra zekatların tamamını oderim; koydeki arazi bakımsızlıktan calılarla kaplandı, onu bir elden gecireyim’ derken, bir omur goz acıp kapayıncaya kadar gececektir. Ustelik tum bu hayatı icerisinde ne zaman aklına ibadetler gelse; ‘daha gencsin, onunde cok uzun zaman var, vakti geldiğinde tovbe edersin’ diye duşunur. Fakat ne yazık ki kişinin hayatı, bu cumleyi tekrar ederek ibadetlerini ertelemekle gecer.
Şu an kalp krizi gecirip olmeyeceğini nereden biliyorsun?
Aslında cahillik bir yerde kişinin dunya sevgisine bağlanmasının da sebebidir. Cunku kul bilse ki olum ona son derece yakındır, değil dunya işlerine aldanmak, ibadet etmeyi bir an bile olsun elden bırakamaz. Fakat kişinin cehaletinin farkına varması bile elde edilmesi gereken buyuk bir erdemdir. Bu hakikatin yanında kul hic bir zaman o tabutun icini kendisine layık goremez. Defalarca cenaze namazlarında cemaatte saf tutmuş, tabut taşımış, hatta belki de kabrin ustunu toprak ile ortmuştur. Fakat kendisini orada hayal etmemiştir. Kulun cehaletinin en buyuk delillerinden biri de budur. Eğer ki kul biraz olsun olumun bir gun kendi başına geleceği hakkında tefekkur etse, ibadetlerini cok daha huşu icerisinde ve bilincli eda eder.
Cahiliyetin en sık gorulduğu insan tipi de genclerdir. Kişi, damarlarından akan deli kanın akıbetine kapılarak onundeki hayatı son derece uzun zanneder. Bilmez ki hastalığın yeri ve zamanı yoktur. Hic kimse başına gelen en ağır hastalığı kendisine layık gormez ve onunde daha cok uzun bir hayat olduğunu zanneder. Buna istinaden kac kişi şu anda kalp krizi gecirmeyeceği garantisi verebilir. Halbuki bedenen dinc nice genc sporcu bile hic beklenmedik bir anda kalp krizi gecirerek hayatını kaybetmiştir.
Cahiliyetin tedavisi temiz bir kalp ile tefekkur etmek ve temiz kalbe sahip olanların hikmetli sozlerine kulak vermekle mumkun olabilir. Dunya sevgisini kalpten atmak ise bir hayli zor bir iştir. Kişinin ahiretteki nimetler karşısında dunya mallarının ne kadar basit ve değersiz olduğuna inanması, dunya sevgisini kalbinden atması icin onemli bir adımdır.
Ahiret Hayatı adlı eser kişiyi hayrete duşurebilecek hikmetlerle dolu. Mutlaka eseri alıp okumanızı tavsiye ederim.
Abdullah Said Can haber verdi
dunyabizim
__________________