Hayatın Zevkini Arayanlar.......




İnsanın vucudunda ruhla bedenin savaşı vardır. Ruh, İslamiyet’le ilgili her şeyi ister. Vucudumuz ise maddî olduğu icin maddeye taliptir. Ruh, İslamiyet’e bağlı olduğu icin helal-haram olcusunden zevk alır; bedenimiz ise maddeye Âşıktır…

Bedenimiz maddeye Âşık olduğu icin, gozumuz guzeli, kulağımız şarkıları, ağzımız yiyecekleri ister. Eğer ruh, bedenin esiri olmuşsa beden dilediğini yapar, ruh sesini cıkaramaz, bedenle ruhun savaşı boyle surup gider…

Pek cok dindar, bu noktada olduğu icin, ahlardan uflardan kendini kurtaramaz. İnsanoğlu, bir yanda denizlerin dibinde dolaşma imkÂnı buldu, ote yanda goklerin derinliklerine ulaştı. Fakat bir turlu kendi ic dunyasına ulaşamadı. İcindeki sıkıntılara, hayatındaki karışıklıklara bir care bulamadı. Tarihin en medeni devirlerini yaşamamıza rağmen hayatı beğenmeyip intihar edenlerin sayısı pek coktur. Makineleri tamir eden insan şimdi arızalanmıştır.

Dikkat edilirse, huzursuz olan insanların, ruhlarını İslamiyet’le uyum icine sokamadıklarını goruruz. Bunlar, ufak şeyleri buyutur. Yeni yeni dertler icat eder. Gulmesini unutur.
Soylemek istesem gonuldekini
Dillere sığmayan bir hitap olur
Yazsaydım derdimin ben bir tekini
Ciltlere sığmayan bir kitap olur.

Aslında derdin esası, ruhun İslamiyet’le uyum icinde olmamasıdır.
Bir arkadaşla sohbet ediyorduk. Dedi ki; “Ağabey, Allah benden rahmetini kesti.” “Kardeşim, insan duşuncelerinin kolesi değil, efendisi olmalıdır. Rahmetini kesti de ne oldu?” dedim. “Canım namaz kılmak istemiyor.” dedi. “Kardeşim, canımız istediği icin namaz kılmayacağız, Allah istediği icin namaz kılacağız. Sen manen terfi etmişsin. Canının isteğinden Allah rızasına gecmişsin.” dedim. Arkadaş rahatladı.

Nasıl ki bir cekirdek, ağac olana kadar pek cok haller gecirirse, aynı şekilde cekirdek halindeki ibadetlerimiz de zamanla dunya ve ahiret saadetinin meyvelerini verecek bir ağac haline gelir.

Risale-i Nur’da buyrulmuş ki; “Hayatın zevkini ve lezzetini isterseniz; hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve feraizle ziynetlendiriniz ve gunahlardan cekinmekle muhafaza ediniz.”

Ehl-i dunyanın zevklerine bakarsak eğlenceler, plajlar, gezmeler… Bu zevklerin her biri gelecekte insana buyuk felaketler hazırlıyor. Ayyaşlar, kumarbazlar, perişan olanlar, yuvası yıkılanlar; bunların ekserisi zevklerin ve eğlencelerin kurbanı olmuştur. Oyleyse hakiki zevk imandadır. İslamiyet, insana zararlı olan her şeyi haram kılmıştır. Haramlardan kacanın dunyası cennet oldu ve olur.

Mesela ben kendi hayatıma bakıyorum. Fakirlik, meslek hayatımda yaşadığım zorluklar, hastalıklar, ailevi problemler… Bunların hepsi hayatımda tattığım kederler… İslamiyet, bu kederleri sefaya cevirdi. Onları keder olarak gormedim. İkaz-ı İlahî olarak gordum.

Uhud muharebesinden yaralı olarak donen Peygamberimiz (sas), buyuruyor ki; “Kucuk bir cihattan buyuk bir cihada donduk.” Sahabe soruyor, “Ya Resulallah, bu savaştan daha buyuk olan nedir?” Buyuruyor ki; “Nefisle olan mucadeledir.”

İnsanın noksanlarını, terk etmesi gereken hallerini bırakabilmesi, İslam’a uymayan huylarını değiştirebilmesi pek de kolay değil.
Amma cennet ucuz değil!..

Hekimoğlu İsmail
Zaman

__________________