Değişmeyen Gundemimiz


YegĂ‚ne Rabbimiz Allah TeĂ‚lĂ‚, yalnızca ve hicbir şirk koşmadan Kendisine ibadet etsinler diye yarattığını insan kullarına, emir ve nehiylerini bildirip onlar icin ornek olsun diye kendilerine gonderdiği son Nebi ve son Rasulu Muhammed (s.a.s) kuluna şu emri vermişti:
"(Oncelikle) en yakın hısımlarını (aşiretini) uyar."
Kendisini risaletle gonderen Rabbi Allah'dan bu emri alan yegĂ‚ne onderimiz ve hayat orneğimiz Rasulullah (s.a.s), Abdullah İbn Abbas (r.anhuma)'nın anlattığı gibi, Safa Tepesi uzerine cıkıp yukseldi ve:
"Ey Fıhr oğulları! Ey Adiyy oğulları!" diye butun Kureyş soylarını oymak oymak nîda etmeye başladı.
Nihayet cağrılanlar, oraya toplandılar. Cağrılanlardan her hangi biri oraya cıkmaya muktedir olmadığı zaman, toplantıda ne olacağına bakması icin bir elci gondermişti. Kureyş'le beraber Ebu Leheb de geldi.
Rasulullah (s.a.s), bu topluluğa hitaben:
"(Ya Kureyş) haydi bana reyinizi haber verin! Ben size, şu vadide bir takım duşman duşman suvarîleri vardır, sizin uzerinize baskın yapmak istiyorlar diye haber versem, bana inanırmısınız?" buyurdu.
Topluluk:
- Evet, inanırız! Biz, senin uzerinde yaptığımız her tecrubede, senin doğru sozlu olduğunu tesbit ettik, dediler.
Rasulullah (s.a.s):
"Oyleyse ben size, şiddetli bir azabın onunde sizleri uyarıp sakındırıcıyım!" buyurdu.
Bu hitabe uzerine Ebu Leheb:
- Yazık sana! Bundan sonraki gunlerde husrĂ‚na, zarara uğrayasın! Bizleri, bu konuşma icin mi burada topladın? dedi.
Bu sozleri uzerine şu sûre indi:
"Ebu leheb'in iki eli kurusun, kurudu ya.
Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı.
Alevi olan bir ateşe girecektir.
Eşî de, odun hamalı (ve)
Boynuna bukulmuş bir ip (bağlan mış) olarak." (Mesed/ Tebbet,111/ 1-5)(2)

Onderimiz Rasulullah (s.a.s), o gunden sonra başta bu ummetin Fir'avn'ı Ebu Cehil ve Ebu Leheb olmak uzere Mekke'nin muşrik egemen tağutların engellemesine rağmen, butun engelleri aşarak, risalet gorevini yerine getirmeye calışmıştı… Tevhîd akîdesinden asla taviz vermeyev Rasulullah (s.a.s) amellerin efdali olan
"Allah'a ve Rasulune İman'ı anlatmaya ve insanları bu değişmez hakikate davet etmeye butun gucuyle gayret etti. O gunden sonra ve omrunun sonuna kadar, O'nun değişmeyen gundemi, "Kelime-i Tevhîd" yani "LĂ‚ ilĂ‚he İllallah" oldu… Ve Kıyamete kadar gelecek ummetine de bunu mirası bıraktı: "Değişmeyen gundemimiz LĂ‚ ilĂ‚he illallah!"
Hayat orneğimiz Rasulullah (s.a.s), insanlara "Kelime-i Tevhîd" i tebliğ edip, onların dunyada ve ahirete kurtuluşlarının bu kelime olduğunu, kalben tasdik, dil ile ikrar edip ikrar ederek gereğini yaparak, aleyhinde hicbir suc işlememek gerekir gerceğini anlatıyordu…
Malik b. KinĂ‚ne oğullarından bir adam anlatıyor:
Rasulullah (s.a.s)'i, Zûl-MecĂ‚z carşısında dolaşırken ve şoyle derken gordum:
"Ey insanlar, LĂ‚ ilĂ‚he illallah deyin de kurtuluşa erin!"
Ebu Cehil ise, ote yandan O'nun yuzune toprak atıp şoyle diyordu:
- Ey insanlar, bu adam, sizi dininizden etmesin! O, sizden, dininizi bırakmanızı, LĂ‚t ve UzzĂ‚'yı bırakmanızı istiyor!
Amma Rasulullah (s.a.s), ona hic aldırmadan (gorevine devam ediyordu).
Rasulullah (s.a.s), insanları kurtuluşa davet ederken, Ebu Cehil onları, şirkin ve kufrun karanlıklarına davet edip, şirk ve kufur uzere direnmelerini telkin ediyordu… Rasulullah (s.a.s), insanları hakka ve aydınlığa, huzura ve mutluluğa, kardeş olmaya ve barışa davet ederken, Ebu Cehil, onları batıla, kargaşaya, isyana, husrana ve zarara davet ediyordu…
Rasulullah (s.a.s), Âlemlerin Rabbi olan Allah adına davet ederken, insanların şeytanlaşmışı olan Ebu Cehil, iblis adına davet ediyor ve tağut olduğunu apacık ortaya koyuyordu…
"Allah iman edenlerin velisi(dostu ve destekleyicisi)dir. Onları karanlıklardan nura cıkarır. İnkĂ‚r edenlerin velisi ise, tağuttur. Onları, nurdan karanlıklara cıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, orda suresiz kalacaklardır."
Şirk ve kufur hukumleriyle yonetilen Mekke'nin egemen tağutları, Rasulullah (s.a.s)'in benzeri olmayan kurtuluş cağrısını cok iyi anlıyorlardı… Eğer insanlar, dunyada kendilerine izzet ve şeref verecek, ahirette ise kendilerini ebedî cennetlik kılacak "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" kurtuluş mesajına inanacak ve gereğini amel olarak yapacak olurlarsa, egemen zalim tağutların duzeni yıkılacak, devletleri ve hukumetleri yerle bir olup tarihe karışacaktı… Kullara kul olmaktan kurtulan insanlar, Allah'a kul olacak, o zaman egemen tağutların yalancı ilĂ‚hları ortaya cıkacaktır… Kendilerinin de, Allah'ın birer aciz kulu olduğu anlaşılacak ve kendilerinin hevĂ‚larından ortaya koydukları hukumlerin hicbir tanesine itaat edilmediği gibi, cahiliye duzenine ait olan butun anlayışlar ayaklar altına alınacaktır…
Ebu Cehil ve yandaşları olan Mekke'nin egemen tağutları, bunun icin "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" mesajının insanlara ulaşmasını engelliyor ve O, mesajı insanlara tebliğ vazifesi ile vazifeli olan Rasulullah (s.a.s)' nin sesini susturmak istiyorlardı… Onların cağdaş izleyicileri de, Rasulullah (s.a.s)'in izinde giden ve değişmeyen gundemimiz olan 'LĂ‚ ilĂ‚he illallah'ı yaymak isteyen muvahhid mu'min Muslumanlar icin aynı şeytanî tavrı sergilemektedirler…
Onların oncusu olan Ebu Cehil:
-"Ey insanlar, bu adam, sizi dininizden etmesin! O, sizden, dininizi bırakmanızı, LĂ‚t ve UzzĂ‚'yı bırakmanızı istiyor!" diyordu…
Evet, muşrik ve egemen tağut Ebu Cehil, "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" deyin de kurtulun!" mesajının hakikatini cok iyi kavramıştı… "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" her turlu şirkin ve kufrun bırakılması demektir… Her turlu beşerî ve tağutî ideolojiyi terk etmek ve her turlu gayr-i İslamî duzenleri reddetmek demektir…
"LĂ‚ ilĂ‚he illallah", tağutu, butun kurum ve kuruluşlarıyla, butun inanc ve ameliyle, butun orf ve adetleriyle reddetmek, sonra Allah'a katıksız iman etmektir…
Şoyle buyurur Rabbimiz Allah:
"Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şuphesiz, doğruluk (ruşd) sapıklıktan apacık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa O, sapsağlam bir kulpa yapışmıştır, bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir."
Onderimiz Rasulullah (s.a.s), Allah tarafından bu mesajla, bu hakikat ile gonderildi… "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" deyip, yeryuzunde Allah' hukumlerini gecersiz kılan, Allah'ın hukumlerinin yerine ilĂ‚hlaştırdıkları nefislerinden kaynaklanan hukumleri gecerli kılan egemen zalim tağutları reddedip, "İllallah" deyip yalnızca Allah'a iman ederek, O'nun hukumlerini kabul edenler, sapasağlam kurtuluş kulpuna yapışmışlardır…
Rasulullah (s.a.s), Rabbimiz Allah tarafından bu vazife ile gonderildi: Tağutların reddi, kula kul olmaktan kurtulmak kalbdeki, beyindeki ve dışındaki putların ve putlaştırılan'ların paramparca edilip kırılması, Allah'ın bir tanınması ve O'na hicbir şeyin ortak edilmemesi!..
Amr İbn Abese es-Sulemî (r.a.) anlatıyor:
Ben, Rasulullah (s.a.s)'e:
-Sen, Kimsin? dedim.
"Ben Peygamberim!" cevabını verdi.
-Peygamber ne demektir? dedim.
Rasulullah (s.a.s):
"Beni, Allah gonderdi!" buyurdu.
- Seni ne ile gonderdi? dedim.
"Allah beni, akrabaya yardım edilmesi, putların kırılması, Allah'ın bir tanınması ve O'na hicbir şeyin ortak kılınmaması (vazifesi) ile gonderdi!" buyurdu.
Rıb'î b. Hıraş (r.a)'dan
Âmiroğullarınadan biri, başından geceni şoyle anlattı:
Rasulullah (s.a.s), bana izin verdi, yanına geldim ve dedim ki:
-Bize ne getirdin ?
"Ben size, sadece Allah'a ibadet etmeniz, hicbir şeyi ortak koşmamanız, LĂ‚t ve UzzĂ‚, gibi putları terk etmeniz, gece-gunduz beş vakit namaz kılmanız, her sene bir ay oruc tutmanız, Kutsal mabede (Kabe'de) hac yapmanız ve zenginlerden alınıp fakirlere dağıtmanız şeklinde hayır getirdim." buyurdu."
Rasulullah (s.a.s)'in getirdiği her şeyi hayır olan, ondan başka hicbir hayır bulunmayan hak bu idi!..
Rabbimiz Allah, Rasulullah (s.a.s)'e ve O'nun şahsında butun muvahhid mu'min musluman kullarına hitaben şoyle buyurur:
"Şu halde bil, gercekten Allah'dan başka ilah yoktur (LĂ‚ ilĂ‚he illallah)."
"Senden once hicbir Rasul gondermedik ki, ona şunu vahyetmiş olmayalım: Benden başka ilĂ‚h yoktur. Oyleyse Bana ibadet edin."
Gerek en son Nebî ve en son Rasul Rasulullah (s.a.s)'e, gerekse O'ndan onceki Nebîlere ve Rasullere değişmeyen tek hakikat vahyedilmiştir: "LĂ‚ ilĂ‚he illallah!..
Butun Nebîler ve Rasuller (Allah'ın salĂ‚t ve selĂ‚mı uzerlerine olsun), kendilerine vahyedilen "Kelime-i Tevhid" hakîkatini kavîmlerine tebliğ ettiler… Onların bu hakikatle tanışmasına vesile oldular… hidayete ermeleri ve hakka iman edip idrak edrak etmelerini sağladılar… Kendilerînden sonra gelen iman ehli nesillere "LĂ‚ ilĂ‚he illallah"ı vasiyet ettiler…
Abdullah İbn Amr (r.a)'ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s) şoyle buyurur:
"Allah'ın Peygamberi Nuh (a.s)'ın vefatı yaklaşınca, oğluna şoyle dedi:
-Ben, sana vasiyetimi soyluyorum:
Sana iki şeyi emrediyor ve sana iki şeyi yasaklıyorum!
Sana, "LĂ‚ ilĂ‚he illallah"ı emrediyorum. Cunku yedi kat goklerle yedi kat arz, eğer bir terazi kefesine konsa ve "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" da diğer kefesine konsa, bu Tevhid, onlara daha ağır basardı. Eğer yedi kat goklerle yedi kat arz, ucsuz bucaksız bir cember olsalar, onları, "LĂ‚ ilĂ‚he illallah ve Subhanallahi ve bi hamdihi" kelimeleri kırardı. Cunku bu kelimeler, her yaratığın duĂ‚sıdır ve bunlarla herşey rızıklanır.
Bir de, Allah'a ortak koşmaktan ve kibirlenmekten seni men'ediyorum."
Rabbimiz Allah TeĂ‚lĂ‚ şoyle buyurur:
"Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yuz cevirir? Andolsun, Biz O'nu dunyada sectik, gercekten ahirette de O salihlerdendir
Rabbi O'na: 'Teslim ol' dediğinde (O' Âlemlerin Rabbine teslim oldum' demişti.
Bunu İbrahim oğullarına vasiyet etti, yakub da: 'Oğullarım, şubhesiz Allah sizlere bu dini secti, siz de ancak Musluman olarak can verin' (diye benzer bir vasiyette bulundu)."
Rasullerin vasiyeti: İman ve Teslimiyet… Tevhid ve İslam…
Katıksız iman eden teslim olur… Gercek teslim olanlar, katıksız iman edenlerdir… "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" deyip iman edenler, imanlarının gereği olan teslimiyeti gundeme getirir ve Rableri Allah'a asla şirk koşmadan ibadet eder, yani İslam'ın gereği olan Salih ameller işlerler…
Dinleri, yegĂ‚ne hayat nizamıdır: İslam.
Onderleri, tek onder: Rasulullah (s.a.s).
"Sizin ilĂ‚hınız tek bir ilĂ‚htır, O'ndan başka ilah yoktur. O, bağışlayandır, esirgeyendir,"
İlk insan, ilk Peygamber ve ilk medeniyet korucusu Âdem (a.s)' dan, son Rasul ve son Nebî Rasulullah (s.a.s)'e kadar butun peygamberlerin değişmez gundemi "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" idi. Peygamberlerin miras bıraktıkları dĂ‚vĂ‚ da, "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" dĂ‚vĂ‚sıdır… Muvahhid mu'minler, ilĂ‚hî dĂ‚vĂ‚nın varisleri ve yeryuzunun halifeleridirler…
Yerde ve goklerde Allah'dan başka hicbir ilĂ‚h olmadığına iman eden muvahhid mu'minler, hukmune itaat edilecek yeğane Rabbin Allah TeĂ‚lĂ‚ olduğuna şubhesiz inanırlar… "LĂ‚ ilĂ‚he illallah"ın gereği, hukmun, yani butun egemenliğin yalnızca Allah'ın olduğuna iman etmektedir… Bu da, Allah'dan başkasına kulluk etmemeyi, yani onların hukumlerine gore yaşamamayı gundeme getirir… Hukmune tabî olunup hayatını Ona gore duzenleyecek tek ve ortaksız merci, Allah TeĂ‚lĂ‚'dır…
"Hukum, yalnızca Allah'ındır. O, Kendisinden başkasına kulluk etmememizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur. Ancak insanların coğu bunu bilmezler.”
"LĂ‚ ilĂ‚he illallah", dunya hayatında izzetin, ahirette ise cennetin anahtarıdır… Dunya hayatlarını "LĂ‚ ilĂ‚he illallah"a gore duzenleyenler izzet uzere yaşarlar… Dunyada "LĂ‚ ilĂ‚he illallah"ın gereği gibi yaşayan izzet sahibi kullar, ahirette cenneti hakkederler…
Muaz b. Cebel (r.a)'ın rivayetiyle şoyle buyurur Rasulullah (s.a.s) :
"Cennetin anahtarı: LĂ‚ ilĂ‚he illallah (diye) şehadet etmektir."
IyĂ‚d el-Ensarî (r.a)'dan
Rasulullah (s.a.s) şoyle buyurur:
"LĂ‚ ilĂ‚he illallah, Allah katında cok değerli bir kelimedir. Allah katında yeri cok buyuktur. Kim tam bir ihlĂ‚s ve sadakat icinde onu soylerse, Allah onu, cennete koyar. Kimde onu inanmayarak soylerse, kanı korunur, malı da korunur. Amma yarın Allah'a kavuştuğunda hesabı gorulur."
Dunya hayatlarında imtihan edilen insanlar, dunyada da, ahirette de kendisinden hesaba cekilecekleri hakikat, "LĂ‚ ilĂ‚he illallah"dır… Âlemlerin Rabbi Allah kendilerini, "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" konusunda hesaba cekecek ve bu mukaddes kelimeye karşıdurumlarından soracaktır… Bundan dolayı "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" muvahhid mu'minlerin değişmeyen gundemidir… Buna imandan ve imandaki ihlĂ‚stan sorulacakları gibi, onu, yaşayıp, yaşatmaktan, tebliğ ve dĂ‚vetten de sorulacaklardır…
Enes b. Malik (r.a)'dan.
Rasulullah (s.a.s):
"Rabbine andolsun, onların tumune (bunu) soracağız.
Yapmakta oldukları şeyleri." (Hicr, 15/ 92-93) ayeti hakkında şoyle buyurdu:
"Rasulullah (s.a.s) sozunden."
İlim ehlinden bir cemaat, Allah TeĂ‚lĂ‚'nın şu:
"Rabbine andolsun, onların tumune soracağız.
Yapmakta oldukları şeyleri." (Hicr, 15/ 92-93)." Kavlî hakkında:
-(Sorulacak şey) LĂ‚ ilĂ‚he illallah"dır, dediler.
et-Tirmizî el-Hakîm der ki:
"Bize gore bunun anlamı, LĂ‚ ilĂ‚he illallah'ın doğru ve samimi olarak soylediğinden ve ona gereği gibi bağlı kaldığından sorulacaktır. Cunku yuce Allah, Kur'Ă‚n-ı Kerim'de ameli de soz konusu ederek: "Yapmakta oldukları şeyleri" diye buyurmakta, soylemekte oldukları şeyleri diye buyurmaktadır. Her ne kadar sozun de, dilin ameli olarak kabul edilmesi mumkun ise de, bununla asıl kastedilen, dilcilerin orfen kabul ettikleri sozun soz, amelinde amel olduğu şeklindedir.
Rasulullah (s.a.s)'in: "LĂ‚ ilĂ‚he illallah'tan" diye buyurması, ona tam anlamıyla bağlı kalınmadığından ve soylenen o sozun muhtevasına samimiyetle bağlı kalınmadığından sorulacaktır, anlamındadır.
Nitekim Hasan el-Basrî (rh.a) de şoyle demiştir:
-İman, boş şeyleri temennî etmekle olmadığı gibi, din de temennî ile olmaz. Fakat O, kalblerde yer eden, amellerin de doğruladığı şeydir!"
Abdullah İbn Amr b. el-Âs (r.a)'ın rivayetiyle şoyle buyurur Rasulullah (s.a.s):
"Birbirinizin icinde iman, elbisenin eskimesi gibi eskir. Allah'dan, kalblerinizdeki imanı yenilemesini dileyin."

-Ya Rasulullah, imanımızı nasıl yenileyelim? sorusuna, Rasulullah (s.a.s):
"LĂ‚ ilĂ‚he illallah'ı cok soyleyin!" diye cevablamaktadır.
Onderimiz Rasulullah (s.a.s)'in boyle buyurması, Rabbimiz Allah TeĂ‚lĂ‚'nın emridir:
"Ey iman edenler, Allah'a, Rasulune, Rasulune indirdiği Kitaba ve bundan once indirdiği kitaba iman edin."
Rabbimiz Allah:
"Ey iman edenler, iman ediniz!" diye buyururken imanın, muvahhid mu'minlerin değişmeyen gundemi olduğunu ve devamlı canlı tutulması beyan buyurmaktadır… İman, yani "LĂ‚ ilĂ‚he illallah, Muhammedu'r- Rasulullah" devamlı ve canlı tutulmalıdır… Her anda tazelenmeli ve şuurlu beyan edilmelidir… Kalbde yer edinip, amellerle de doğrulması gerekir…
Abdullah b. Busr (r.a) anlatıyor:
Adamın biri:
-Ya Rasulullah, İslĂ‚m'ın (nafile) ibadetleri bana fazla geldi ve bana (devamlı yapabileceğim) bir şeyi bildir ki, ona sarılayım! dedi.
Rasulullah (s.a.s) şoyle buyurdu:
"Zikrin (Allah'ı anmanın) en faziletlisi, LĂ‚ ilĂ‚he illallah kelimesidir ve duĂ‚nın en faziletlisi, el-hamdulillah sozudur."
Muvahhid mu'minlerin dili devamlı "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" zikri ile ıslak olmalıdır… Hic değişmeyen gundemleri" "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" olmalıdır… Boylece ummetin vaat eti ciddî bir şekilde gundeme gelir… "LĂ‚ ilĂ‚he illallah"a katıksız iman edip gereğini yapan butun mu'min muslumanlar, tek yurek ve tek bilek hĂ‚linde hep birlikte Allah'ın ipine, yani hayat kitabımız Kur'an-ı Kerim'e sımsıkı sarılır ve kurtuluşa ererler…
"LĂ‚ ilĂ‚he illallah" imanları ve gundemleri olan muvahhid mu' minler, İslĂ‚m topraklarını işgal eden şirk ve kufurle yoneten yerli ve yabancı butun tağutları reddeder, onlardan uzaklaşır, onlarla asla uzlaşmazlar… Tağutlardan ilişkilerini kesen ve "LĂ‚ ilĂ‚he illallah" merkezli bir araya gelen mu'min Muslumanlar kurtuluşa ererler… İslĂ‚m topraklarını işgal eden zalim egemen tağutlarının iktidarların yıkılması ve somurulerinin bitmesi, mu'min muslumanların "LĂ‚ ilĂ‚he illallah"ın etrafında bir araya gelmeleriyle gercekleşir… Dunyada kurtuluş olduğu gibi, ahirette Cehennem ateşinden de kurtuluştur…
Itban b. Malik (r.a)'ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s) şoyle buyurur:
"Şubhesiz ki Allah, Allah rızasını arayarak LĂ‚ ilĂ‚he illallah diyen kimseyi ateşe haram etmiştir!"
__________________