Muşriklerin Bedir'de hezimete uğrayıp, perişan bir vaziyette savaş meydanından kacmaları, Mekke'de buyuk bir şaşkınlık meydana getirdi. Hic beklemedikleri, hatta hic akıllarından gecmeyen bir netice ortaya cıkmıştı.
Haberi ilk getirenin sozlerine, Ebu Leheb ve diğer muşrikler inanmadılar. Harp meydanından kacan Ebu Sufyan Mekke'ye geldiğinde, onu hemen yanlarına cağırdılar. Ebu Leheb ona; "Ey kardeşimin oğlu! Anlat bakalım, nasıl oldu?" diye sordu.
Ebu Sufyan orada, bir yere oturdu. Bir cok kimse de ayakta dinliyorlardı. Ebu Sufyan şoyle anlattı: "Hic sorma, Muslumanlarla karşılaşınca, sanki elimiz kolumuz bağlı idi. İstedikleri gibi hareket ettiler. Bir kısmımızı oldurduler, bir kısmımızı esir ettiler. Yemin ederim ki, ben, bizimkilerden kimseyi kınayıp, ayıplamıyorum. Cunku, o sırada yer ile gok arasında kır atlar uzerinde beyazlara burunmuş kimselerle karşılaştık. Onlara ne bir şey dayanabilir, ne de bir kimse karşı durabilirdi."
İslÂmın ilk zamanlarında Musluman olmasına rağmen, muşriklerin şerrinden cekindiği icin Muslumanlığını acığa vurmayan Hz. Abbas'ın kolesi Ebu Rafi' hazretleri orada idi. Sessizce onları dinlemekte olan Ebu Rafi', sevincinden her şeyi unuttu ve; "Vallahi onlar meleklerdir" deyiverdi.
Ebu Leheb, ona şiddetli bir tokat vurdu ve kaldırıp yere carptı. Bir hayli de dovdu. Bunun uzerine, orada bulunan hazret-i Abbas'ın hanımı Ummu Fadl dayanamadı. Cunku kendisi de onceden Musluman olmuştu.Ummu Fadl, odadaki direklerden birini alıp; "Kimsesi yok diye onu gucsuz gordun değil mi?" diyerek, şiddetle Ebu Leheb'e vurdu.
Ebu Leheb'in başı yarıldı. Kanlar akarak zelil, hakir ve horlanmış bir vaziyette donup gitti. Yedi gun sonra, Allahu teÂl ona, kara kızıl denen bir hastalık verdi. Bu hastalıktan oldu. Oğulları iki veya uc gece defnetmeden bıraktılar.
Nihayet kokmaya başladı. Herkes, Ebu Leheb'in yakalandığı hastalıktan, ta'undan kacar gibi kacıyor ve iğreniyordu. Bunun uzerine Kureyş'ten biri, Ebu Leheb'in oğullarına; "yazık size, utanmıyor musunuz? Babanızı, kokuncaya kadar evde bıraktınız. Hic olmazsa onu bir yere gomup kaybedin" dedi.
Oğulları o şahsa; "Biz ondaki hastalıktan korkuyoruz!" diye cevap verdiler. Bu defa adam onlara; "Siz gidiniz, ben geliyorum, size yardımcı olacağım" dedi.
Sonra, ucu bir araya geldiler. Yuklenip, ucra bir yere bıraktılar. Gorunmeyinceye kadar, uzerine taş attılar. Ebu Leheb boylece sonsuz azab ve ateşler icerisinde kalacağı yurduna, karanlık ve Cehennem cukur olan kabrine girdi.
Bedir'de esir edilen Kureyşliler arasında Velid bin Velid de vardı. Onu Hz. Abdullah bin Cahş esir almıştı. Velid'in kardeşleri Hişam ile henuz Musluman olmayan Halid bin Velid Medine'ye geldiler.
Abdullah bin Cahş fidye-i necat yani kurtuluş akcesi verilmedikce bırakmak istemedi. Kardeşlerinden Halid razı olduysa da, babası bir, annesi ayrı kardeşi Hişam kabul etmedi. Resulullah efendimiz, babalarının silah ve techizatının verilmesini teklif etti.
Buna Hişam razı olduysa da Halid kabul etmedi. Fakat sonunda babalarının yuz dinar kıymetindeki kılıcı, zırhı ve miğferi karşılığında anlaştılar. Velid'i esaretten kurtarıp, Mekke'ye yola cıktılar. Fakat Velid, Mekke yolu uzerinde Medine'ye dort mil mesafedeki Zu'l-Huleyfe'de onlardan ayrılıp, Peygamber efendimizin yanına geldi. İman edip, Eshab-ı kiramdan oldu.
---------------------------------------------------------------------------------------------------
alıntırdır...
Kaynak / Mehmet ORUC - Kainatın Efendisi Kitabı
__________________
"Vallahi onlar meleklerdir!"
Dini Bilgiler0 Mesaj
●19 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- "Vallahi onlar meleklerdir!"