"Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hic kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hic kimse nerede oleceğini bilemez. Şuphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır." (1)


HÂris b. Omer Resullulah (s.a.v.) hazretlerine gelir ve şu suali sorar:
- Ya Muhammed! Kıyametin kopması ne zaman? Beldelerimiz kuraklıktan sıkıldı, bolluk ne zaman? Karımı gebe bıraktım, ne doğuracak? Bugun kazandığımı biliyorum, yarın ne kazanacağım? Nerede doğduğumu biliyorum, fakat nerede oleceğim?" (3)

Bu soru uzerine yukarıdaki ayet-i kerime iner. Âyet, sorulan bir sorunun cevabıdır, aynı zamanda onceki Âyetlere gore de gizli bir sorunun cevabıdır. Rûm,/55 suresinde buyurulduğu gibi burada da "Bir gunden korkun ki, baba cocuğuna hicbir fayda veremez." buyurulması uzerine şuphesiz ki o gun, o saat ne zaman? diye bir soru hatıra gelebileceğinden bununla, ona cevap verilmiş oluyor.

* O saat ne zaman? denilirse Şuphesiz Allah ki, kıyamet saatinin bilgisi ancak O'nun yanındadır.
* Ve yağmuru o indirir. O halde ne zaman, nereye, ne kadar ve ne şekilde yağdıracağını da tam olarak o bilir. O halde oldukten sonra dirilmenin ne zaman olacağını da ancak O bilir.
* Butun rahimlerdekini de O bilir. Erkek mi, dişi mi? beyaz mı, kırmızı mı? tam mı, eksik mi? Her birinin ozellikleri nedir? Butun rahimlerdekinin tafsilÂtını O bilir. Dolayısıyla kabirlerdekinin de tafsilÂtını O bilir. O yaratan, diriltir.
* Ve hicbir kimse yarın ne kazanacağını kestiremez. Yani ileride başına ne geleceğini, eline ne gececeğini, iyilik mi kotuluk mu kazanacağını kendi gayretiyle bilemez.
* Yine hicbir kimse; gerek iyi, gerek kotu kim olursa olsun hangi yerde oleceğini kestiremez. Kucuk kıyameti bilemez, buyuk kıyameti nerede bilecek? Fakat Allah'a gelince Şuphe yok ki Allah, her şeyi bilir, her şeyden haberdardır. Olmuşu, olacağı, goruleni, gorulmeyeni, acığı, gizliyi hepsini bilir, hepsinden haberdardır. (2)

Allah TeÂlÂ'nın, bazı ileri gelen kullarına, hatta bu beşten bazı gayıb şeyleri bildirmesine ters olmaz. Cunku o sınırlı parcalardandır.

Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki:

"Allah TeÂl rahime bir melek gorevlendirmiştir. Ya Rab! Bir damla su, ya Rab! Yapışkan bir parca, ya Rab! Bir ciğnem et der. Allah TeÂl da yaratma işini yerine getirmeyi dilediği zaman erkek mi, dişi mi, azgın mı, itaatkÂr mı? Rızkı ne, eceli ne? soyler, anası karnında bunlar yazılır. O zaman onu, o melek ve Allah TeÂlÂ'nın kullarından dilediği kimseler de bilir." (4)

Demek ki bazılarının bu şekilde bile bilmesi onları bilmenin Allah'a mahsus olduğuna aykırı değildir. Cunku Allah'a mahsus olan ilim, gaybda iken her birinin durumlarına geniş ve teferruatlı bir şekilde vakıf olan tam ve mukemmel ilimdir. Meleklerin ve bazı ileri gelen kimselerin bilebileceği ilim ise, az cok delili ortaya cıkmış bir şekildeki eksik ilimdir. Aynı şekilde bulut, ruzgar, barometre gibi bazı işaretlerden yağmura, ceninin bazı konum ve hareketlerinden erkek veya dişi olduğuna intikal etmek şeklinde meydana gelen ve zanna dayanan şeylerle delil getirmek de buna ters değildir. Cunku zan, ilim değildir. İlim, şuphesiz olandır. (2)

Gaybı bilmek ile gayb hakkında bir zanda ve tahminde bulunmak arasında fark vardır. Bir kimse tahminen bir şey soyleyebilir, bu gaybı bilmek manasına gelmez. Zira zannın mertebesi ne olursa olsun hicbir vakitte ilim mertebesini bulamaz. Cunku kesinlil ifade etmez. (5)
Kıyametin ne zaman kopacağı hakkında ileri surulen tahminler ve teoriler bir kesinlik ifade etmez. İfade edilenler, hep mevcut şartlara goredir. Tahminlerde ilahi takdir nazara alınmadığı icin her şey tabiat kanunları doğrultusunda değerlendirmeye alınır. Guneşten, ısıdan, meteorlardan, cevresel kirlemelrden, nukleer patlamalardan bahsederler, şu kadar milyon sene şu kadar milyar sene kıyamet kopacak derler, tabiki bu eldeki verilerin değerlendirmesidir, sadece ve sadece tahmindir. O halde, Allah istediği zaman kıyameti koparır, ne zaman koparacağını da ancak ve ancak O bilir.

Yağmurun ne zaman yağacağı konusu Âyet-i kerimede acık bir şekilde bilinemeyeceği şekilde ifade edilmiyorsa da en buyuk tefsir olan hadis-i şerifte: (6)
"Allah'tan başka hicbir kimse de yağmurun ne zaman geleceğini bilemez" buyuruluyor. Butun tefsir sahipleride ayet-i kerimeyi bu hadis doğrultusunda tefsir etmişler, yağmurun ne zaman yağacağı hususunun gaybi olduğunu kayıt altına almışlardır. Hukmun gercek manasını bilmeyenler, itiraz ederek bunun aletlerle ve hava tahminleri ile bilinmmesinin mumkun olduğunu soylemişlerdir.

Cenab- ı Hak hikmetinden sual olunmaz, yağmurun ne zaman yağacağını, guneşin ne zaman doğacağı gibi bir kaideye bağlamamıştır. Yağmur icin gorulen belirtiler, butun sebepler bir araya geldiği, bulutlar indiği, havanın karardığı halde, ha şimdi yağdı yağacak, ortalığı sel getirecek denildiği halde, sahibi bakarsınız bir yerden bir ruzgar cıkarmıştır da ne bir bulut kalmıştır, ne de bir eser.

Meterolojiler yağmur yağmadan once ortaya cıkan bu belirtileri teknolojinin en son imkanlarıyla değerlendiriyor, ama ancak tahmin ediyorlar, ne zaman nereye, ne kadar yağacağını soylemek sadece bir tahmin oluyor.

Ana rahmindeki cocuğun durumu hakkındaki ayet-i kerime cocuğun erkek veya kız olmasının bilinmemezliğinden değil, ileride iyi veya kotu olacağının Allah'tan başka kimse tarafından bilinemeyeceğinden bahsetmektedir. Rontgen ışınıyla cocuğun kız veya erkek oluşunun bilinmesi ayet-i kerimeye ters duşmemektedir. Kur'an-ı Kerim cocuğun ozel kabiliyetlerinin geleceğinin , huyunun, davranışalarının ne olacağına dikkati cekmektedir. Bunları Allah'tan başka hic kimse bilemez.

Yarın ne kazanacağını bilmek, hic kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Gelecekte ne yapacağını bilemez. Onun icin bir şey yapmaya karar verme sırasında şu ayet-i kerimenin ikazını unutmamamak lazım.


"Allah dilerse (inşallah yapacağım de). Unuttuğun zaman Allah'ı an ve 'Umarım Rabbim beni,doğruya daha yakın olana eriştirir.'de" (Kehf,24)

Gelecekte bir işi yapmaya azmederken işi Allah'ın iradesine bağlamalı, "inşaallah" demeyi unutmamalı. İnsanlık icabı olarak unutmuş bulunursa, hatırladığı zaman "inşaallÂh" diyerek veya tesbih ve istiğfar ederek Allah'ı zikretmeli ki, bu şekilde sozun hukmu değişmezse de kusura keffÂret olur, gunahtan kurtulunur. Veya herhangi bir şeyi unuttuğun zaman insanın beceriksizliğini duşunup Allah'ı an ki, unuttuğunu hatırlayabilesin. Ozetle Allah'ın iradesinin sozunu etmeyerek yarın muhakkak şoyle yapacağım, boyle yapacağım demenin sakıncalarını anlamak icin bir insan icin en azından unutup yalancı cıkacağını duşunmesi bile yeter. (7)

İnsanın yapacağı işlerin bir kısmı kendi iradesine bağlıdır. Onları yapmaya o anda gucu yetebilir. Ancak, kendi iradesine bağlı olmayan oyle şeyler vardır ki, bir işi yapmaya kesin gozuyle baktığımızda, hic beklemediğimiz engellerin ortaya cıktığı coktur. Onun icin yarın yapılacak şeyler bir kannattir bir tahmindir. Akşam kapısına 40 dilenci gelen nicelerin o gunun sabahında 40 kapıya dilenci olduğuna cok şahit olunmuştur. Yarın ne olacağını ancak Allah (c.c) bilir.

İnsan nerede olecek, hic kimse olumun zaman ve yerini kesin olarak tesbit edemez. Olumun gizli olmasında elbetki hikmetler vardır. İnsan ne zaman oleceğini bilemezse her an Allah'tan korkma ve umit besleme noktasındaki halini muhafaza edebilir.

Rahmetinin eseri olarak Cenab-ı Hak insanoğlundan hayatının ne zaman, nerede olacağını gizlemiştir.

Kaynaklar:
1) Lokman suresi, 34
2) Elmalı Tefsiri, Lokman Suresi, 34
3)Buhari, Abdullah b. Omer (r.a.)dan rivayet edilmiştir
4)Buharî, Enes b. Malik (r.a.)den rivayet olunduğu uzere
5) Meseleler ve Cozumleri, Mehmed Paksu, Nesil Yayınları, 2000
6) Buhari, Istiska, 29
7) Elmalı Tefsiri, Kehf Suresi, 24
__________________