KURAN’DA YARATILIŞ DELİLLERİ

İnsanlar Allah'ın Zatı'nı goremezler. Ancak O'nun varlığını, kudret ve bazı sıfatlarını, yaratmış olduğu varlıklara bakarak anlarlar. Her resmin kendi ressamını tanıtması gibi, canlı ve cansız varlıklar da kendilerini yaratmış olan Allah'ı bize tanıtırlar. İnsanın bunlar uzerinde duşunmesi ve yaratılış delillerine tanık olması gerekir. Nitekim Allah Kuran'da, deve, sivrisinek, arı, orumcek gibi ceşitli hayvanları, bitkileri, ağacları, dağları, yerleri, gokleri birer iman hakikati, yani yaratılış mucizesi olarak ornek vermiştir. Bu gibi iman hakikatlerine dikkat cekilen ayetlerden bazıları şoyledir:Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? Goğe, nasıl yukseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu? Yere; nasıl yayılıp-doşendi? (Gaşiye Suresi, 17-20)
Şuphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan ustun olanı da, ornek vermekten cekinmez. Boylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rableri'nden gelen bir gercek olduğunu bilirler; inkÂr edenler ise, "Allah, bu ornekle neyi amaclamış?" derler. Bununla bircoğunu saptırır, bircoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz. (Bakara Suresi, 26)
Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaclarda ve onların kurdukları cardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tumunden ye, boylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yuru-ucuver. Onların karınlarından turlu renklerde şerbetler cıkar, onda insanlar icin bir şifa vardır. Şuphesiz duşunen bir topluluk icin gercekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 68-69)
Guneşi bir aydınlık, ayı bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz icin ona duraklar tesbit eden O'dur. Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk icin ayetleri boyle birer birer acıklamaktadır. Gercekten, gece ile gunduzun ardarda gelişinde ve Allah'ın goklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup-sakınan bir topluluk icin elbette ayetler vardır. (Yunus Suresi, 5-6)
Tabii ki yaratılışın delilleri sadece bu ayetlerdeki orneklerle sınırlı değildir. Cevremizde gorduğumuz -veya goremediğimiz- bircok varlık, vicdanıyla ve aklıyla bakan her insan icin bir iman hakikati olma ozelliği taşır. Orneğin bahcede yuruyen karınca, masada duran cicek, sokaktaki veya evimizdeki kedi, kopek ya da kuş, vucudumuz, goklerdeki ve yerdeki duzen, yağmurun yağması, cevremizi sarıp bizi uzaydan gelen zararlı ışınlardan ve maddelerden koruyan atmosfer ile bunlar gibi daha niceleri Allah'ı tanımak isteyen her insan icin birer yaratılış delilidir. Dev bir yıldızın hayatı, buyuk bir iman delili olabileceği gibi vucudumuzun herhangi bir organı da imana yonelten bir hakikat olabilir.
YARATILIŞ DELİLLERİNİN ONEMİNE KURAN’DA DİKKAT CEKİLİR
Kuran'da, insanı Allah'ın yarattığı, varoluş gayesinin O'na ibadet ve kulluk etmek olduğu, olumden sonra kendisini sonsuza kadar surecek bir ahiret hayatının beklediği acıkca bildirilir. Ayrıca insan, bu gerceklere şahitlik eden "deliller" uzerinde de derin duşunmeye cağrılır. Kuran'da Allah'ın varlığının, birliğinin ve sıfatlarının kesin delilleri olan olaylar ve varlıklar ise, "ayet" olarak tanımlanırlar. Allah'ın ayetleri Kuran'da yazılı olduğu gibi dış dunyada ve insanın kendi nefsinde de vardır. Kuran'da bu gercek, "Yeryuzunde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar icin ayetler (deliller) vardır. Ve kendi nefislerinizde de. Yine de gormuyor musunuz?" (Zariyat Suresi, 20-21) ifadesiyle vurgulanmaktadır. Aynı gercek başka ayetlerde de şoyle ifade edilmektedir:Biz ayetlerimizi hem afakta (ufuklarda), hem kendi nefislerinde onlara gostereceğiz; oyle ki, şuphesiz onun hak olduğu kendilerine acıkca belli olsun. Herşeyin uzerinde Rabbinin şahid olması yetmez mi? (Fussilet Suresi, 53)
Şuphesiz, mu'minler icin goklerde ve yerde ayetler vardır. (Casiye Suresi, 3)
Goklerin ve yerin yaratılması ile onlarda her canlıdan turetip-yayması O'nun ayetlerindendir... (Şura Suresi, 29)
Anlaşıldığı gibi, Allah'ın varlığını ve sonsuz kudretini gozler onune seren deliller sadece Kuran'da değil, yaşadığımız her ortamda bulunmaktadır. İster cama konan bir kuş, ister bahcede gorduğumuz bir cicek, ister gokyuzundeki bir yıldız olsun, yaşadığımız surece karşımıza cıkan herşey Rabbimiz tarafından manen "okumamız" icin bize gonderilen bir mesaj ozelliği taşımaktadır. Bu acıdan baktığımızda tek bir cicek dahi bir mektuptur. Onu okuyabilene, Yaratıcımızın mesajını getirmiştir. Ote yandan, bazı yaratılış delilleri de insanlara Kuran'ın hak Kitap olduğunu ispatlayıcı niteliktedir. Cunku; evrenin yoktan varoluşu ve genişlemesi, goklerle yerin birbirinden ayrılması, gok cisimlerinin yorungeleri, Dunya'nın yuvarlak olması, gokyuzunun korunmuş bir tavan gorevi gormesi, atmosferin katmanları, yağmurun oluşumu, aşılayıcı ruzgarlar, denizlerin birbirine karışmaması gibi, Kuran'da mucizevi bicimde 1400 yıl once tarif edilen bircok iman hakikati, ancak son yuzyılın bilimi sayesinde birer birer anlaşılmıştır. Bu gibi konularda, Kuran'ın vahyedildiği donemde hicbir insan tarafından bilinmeyen bilgilerin Kuran ayetlerinde acıklanmış olması, Kuran'ın Allah sozu olduğunu insanlığa bir kez daha acıkca gosteren onemli bir gercektir.
DUŞUNMEK VE BİLGİ SAHİBİ OLMAK
Vicdan sahibi insan cevresindeki herşeyin bir iman delili olduğunu bilir. Denizdeki avını yakalamak uzere suya doğru suzulen bir martının, toprak uzerinde yuruyen kucuk bir karıncanın, her sene kilolarca meyve veren bir elma ağacının, tonlarca ağırlığına rağmen gokyuzunde duran bulutların kısacası gozunu cevirdiği her yerde gorduğu herşeyin, Allah'ın varlığının delilleri olduğunun farkındadır.
Ancak Kuran ayetlerinde, iman hakikatlerinin derinlemesine gorulup anlaşılabilmesi icin iki onemli ozellikten daha bahsedilmektedir: Duşunmek ve bilgi sahibi olmak... Allah Kuran'da insanları surekli olarak goklerdeki, yerdeki ve ikisinin arasındaki yaratılış delillerini, yani iman hakikatlerini duşunmeye davet eder:
Şuphesiz, goklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gunduzun ardarda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yuzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryuzunu olumunden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada uretip-yaymasında, ruzgarları estirmesinde, gokle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip cevirmesinde duşunen bir topluluk icin gercekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)

Yeryuzunde hic bir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve gecici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tumu apacık bir kitapta (yazılı)dır.
(Hud Suresi, 6)

Allah, Kuran'daki bircok ayetinde yarattığı şeyler uzerinde duşunerek bunlardan oğut ve ibret almamızı ister. Cevremizdeki canlı cansız tum varlıklar bizim Allah'ın ustun yaratma gucunu, sanatını, ilmini derin derin tefekkur etmemiz icin yaratılmışlardır. Ayette de belirtildiği gibi bunların hicbiri boşuna yaratılmamıştır. Bunları onemsemeden gecmek ve duşunmemek, Allah'ın ayetlerinden yuz cevirmek anlamına gelir ki, muminin boyle bir tavırdan şiddetle kacınması gerekir. Nitekim Kuran'ın ceşitli yerlerinde, Allah'ın ayetlerinden ve yaratılışın delillerinden yuz cevirenlerin, inkarcılar olduğu vurgulanır.
İnsanın derinleşmesinde, yakininin parlamasında iman hakikatleri uzerinde surekli duşunmenin onemi pek cok ayette vurgulanmaktadır. Bir ayette orneğin, muminlerin goklerin ve yerin yaratılışı hakkında uzun uzun duşunduklerinden bahsedilmektedir:Şuphesiz goklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gunduzun ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri icin gercekten ayetler (deliller) vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve goklerin ve yerin yaratılışı konusunda duşunurler. (Ve derler ki "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yucesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 190-191)
Allah, yaratılış delillerinin duşunen insanlar icin bir anlamı olduğunu belirtmiştir. Ancak burada duşunmekten kastedilen bazı insanların sandığı gibi "Allah ne kadar guzel yaratmış" veya "ne kadar muhteşem bir hayvan" gibi sadece sozde kalan ezberlenmiş tepkilerden ibaret değildir. Yapılması gereken uzun uzun, derin ve kapsamlı bir şekilde Allah'ın yarattıkları hakkında duşunmek, yaratılıştaki hikmet ve incelikleri tespit etmek, boylelikle Allah'ın sonsuz ilmine, kudretine ve sanatına şahit olmaktır. Bunu yaparken kullanılabilecek yontemlerden biri, cevremizdeki varlıklar, olaylar uzerinde sorgulama ve kıyas yontemi kullanmaktır. Allah bir ayetinde, bu duşunce sisteminin bir orneğini bize şoyle oğretir:Şimdi siz, icmekte olduğunuz suyu gordunuz mu?
Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şukretmeniz gerekmez mi? (Vakıa Suresi, 68-70)
Su, Dunya'nın dort bir yanını kaplayan, hemen her zaman kolayca ulaşabildiğimiz bir nimettir. İnsanların buyuk bir coğunluğu da hayatları boyunca her gun ictikleri su hakkında belki bir kez bile duşunmemişlerdir. Suyun varlığını ve bizim ihtiyaclarımıza uygun şekilde olmasını, cok doğal, sıradan, uzerinde duşunmeyi gerektirmeyen bir olgu olarak gormuştur. Oysa yukarıdaki ayetlerde bildirildiği gibi eğer Allah dileseydi, suyun fiziksel ve kimyasal ozellikleri daha farklı olurdu veya Dunya'nın atmosfer yapısı veya ısısı daha farklı olurdu. O zaman "bulut" diye bir şey olmazdı ve bulut olmadığı durumda da yeryuzunde tatlı su kaynakları var olamazdı. Bize sadece denizlerin tuzlu suyu kalırdı ki, boyle bir dunyada insanlık ya hic yaşam surduremez veya cok zor koşullar altında, daimi bir su krizi icinde yaşardı. Tatlı su olmadığı icin tarım da yapılamaz, tum dunya colleşir ve dolayısıyla kıtlık başgosterirdi. Oysa Allah bize tatlı su kaynakları vermiş, hem de bunları dunyanın hemen her bolgesine ulaştırmıştır. Bu gercek karşısında elbette Allah'a şukretmemiz gerekir.




Sıkıp suyu cıkaran (bulut)lardan 'bardaktan boşanırcasına su' indirdik. Bununla taneler ve bitkiler bitirip-cıkaralım diye. Ve birbirine sarmaş-dolaş bahceleri de.
(Nebe Suresi, 14-16)
Ancak gorulduğu gibi, bu şukru samimi olarak hissedip yapabilmek icin, oncelikle suyun başlı başına bir nimet olduğunun farkına varmak gerekmektedir ki, bu da "duşunmeye" bağlıdır. Kuşkusuz su icin verdiğimiz bu ornek, cevremizdeki tum doğal varlıklar, canlılar ve olaylar icin de gecerlidir. Hepsi bize Allah'tan bir nimettir, ama bunu gorebilmek icin oncelikle duşunmek, "eğer daha farklı olsa ne olurdu" diye bakıp kıyas yapmak, Allah'ın herşey uzerinde ne kadar hassas olculer yarattığını kavramak gerekmektedir. Bir başka ayette, tabiat olayları uzerinde duşunmenin, bunlar uzerinde "akıl kullanmanın" onemi bir kez daha şoyle acıklanır:Gece ile gunduzun ardarda gelişinde, Allah'ın gokten rızık indirip olumunden sonra yeryuzunu diriltmesinde ve ruzgarları yonetmesinde aklını kullanan bir kavim icin ayetler vardır. (Casiye Suresi, 5)
Ayette gecen "aklını kullanan" kimseler muminlerdir. Cunku akıl, ancak iman ile kazanılan bir ustunluktur; inkar edenler ise akıl gibi bir meziyetten yoksun oldukları icin Allah'ın ayetlerini fark etmezler, etraflarındaki sayısız delili gormeden gecerler. Nitekim, goklerdeki ve yerdeki sayısız ayeti gormezden gelmek ve bunların farkında değilmiş gibi davranmak Kuran'da bir muşrik ozelliği olarak tarif edilmektedir:Goklerde ve yerde nice ayetler vardır ki, uzerinden gecerler de, ona sırtlarını donup giderler. Onların coğu Allah'a iman etmezler de ancak şirk katıp-dururlar. (Yusuf Suresi, 105-106)
İman hakikatlerini derinlemesine kavramak icin gereken ikinci ozellik ise, bilgiye sahip olmaktır. Ancak burada onemli bir nokta vardır. Bir konuyu iman hakikati olarak gormek icin mutlaka o konunun en carpıcı yonlerini bilip, tum detayları hakkında geniş bilgiye sahip olmak gerekmez. Akıl sahibi her insan etrafına baktığında bir olağanustuluk olduğunu ve herşeyin bir yaratıcısının olduğunu hemen anlar. Bir bocek, orneğin bir yusufcuk gorunce onu bir yaratanın olduğunu bilir. Bunun bir iman hakikati olduğunu anlamak icin canlının sadece varlığı yeterlidir. Bu canlı hakkında oğrenilecek detaylı bilgiler uzerinde duşunmek ise imanı ve şevki artıracak birer vesiledir.
Az once verdiğimiz su orneğini hatırlayalım. Suyun hayatımız icin onemini biliriz. Ancak suyla ilgili temel fiziksel, kimyasal ve coğrafi bilgilere sahip olduğumuzda suyun hayatımız icin onemini daha iyi anlarız. Suyun ozelliklerini daha detaylı olarak incelediğimizde ise, suyun donmasından, genleşmesine, akışkanlık değerinden kimyasal ozelliklerine kadar insan yaşamı icin olabilecek en uygun olcuyle yaratıldığını daha acık şekilde goruruz. (Bu konuda ayrıntılı bilgi icin bkz. Harun Yahya, Evrenin Yaratılışı, 1999) Bu da tefekkurde derinleşmemize ve şukrumuzun artmasına vesile olur.

Yağmur damlalarının şekli de ozel bir tasarım urunudur.
Kuşkusuz son derece kısıtlı bilgiye sahip kucuk bir cocuk da, senelerce eğitim gormuş cok bilgili bir profesor de, vicdan ve samimiyetle yaklaştığında Allah'ın ayetlerini rahatlıkla gorup tanır. Ancak insanın cevresinde gormediği varlıkları tefekkur edebilmesi icin elbette ki kapsamlı bir bilgiye ihtiyacı vardır. Veya cevresinde gorduğu bir şey de olsa, onu daha derinlemesine tefekkur edebilmesi icin yine onun detaylarını oğrenmesi gerekir. Aksi takdirde yaptığı tefekkur belirli bir sınırda kalacak, hatta kimi zaman yuzeysel olacaktır. Orneğin uzaydaki sistemler hakkında hicbir bilgisi olmadan goğe bakıp tefekkur eden bir insan ile astronomi bilgisi kuvvetli olan bir insanın tefekkuru muhakkak ki birbirinden farklı olacaktır. Ya da insan vucudu, fizyolojisi ve anatomisi hakkında geniş bilgi sahibi olan bir kimsenin, insanın yaratılışındaki incelikleri, mucizeleri ve harikalıkları fark etmesi, bu konuda bilgisi olmayan bir kimseye gore cok daha derin ve yoğun olacaktır. Nitekim Allah, bilgi sahiplerinin akletme ve kavrama bakımından bil
meyenlerden ustun olduğuna ayetlerinde dikkat cekmektedir:
İşte bu ornekler; biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez. (Ankebut Suresi, 43)
Goklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O'nun ayetlerindendir. Şuphesiz bunda, alimler icin gercekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 22)
Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gonulden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: "Hic bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şuphesiz, temiz akıl sahipleri oğut alıp-duşunurler." (Zumer Suresi, 9)
Ancak şunu tekrar hatırlatmak gerekir ki, salt "bilgi", onu yorumlayacak akıl, vicdan ve basiret olmadıktan sonra insanı doğruya goturmez. Ancak samimi ve vicdanlı bir insanın sahip olduğu detaylı bilgiler, onun Allah'ı daha iyi tanıması ve O'na yakınlaşması icin onemlidir. İşte bu nedenle bugun bilim ve teknolojideki ilerlemelerin de Allah'ın yaratmasındaki ilmi, hikmeti, sanatı ve inceliği daha yakından gorup tanımada buyuk faydası olmaktadır.
Gunumuzde tıp, biyoloji, astronomi gibi bilim dalları sayesinde Allah'ın yaratışındaki mucizeler ve guzellikler daha net ve ayrıntılı bicimde ortaya cıkmıştır. Bu bilgileri oğrenip, Allah'ın yarattığı hikmetler ve guzellikler olarak değerlendiren insanların, Allah'ın sonsuz kudretine olan hayranlıkları katlanarak artmaktadır.

__________________