EûzubillÂhimineşşeytÂnirracîym - BismillÂhirrahmÂnirrahîym

Bircok Bilim adamı da bizim gibi mubarek kitabımız Hazreti kur’ana buyuk hayranlık duymakta.

İşte onlardan biri.memleketimizin yetiştirdiği guzide bilimadamlarından Fizikci docent doktor Caner Taslaman.


HAZRETİ ALLAH CELLE CELALUH’UN kendi varlığına ve birliğine olan imanımız pekişsin diye HAZRETİ KUR’ANDA gosterdiği mucizevi delilleri anlattığı bir yazısıdır sizinle paylaşacağım yazı. “Kuran hic tukenmeyen mucize kaynağı”[/I] adlı eserinden alıntıdır.yazar kitabını internette mucizeler adlı sitesinde okunmaya acmıştır.


EûzubillÂhimineşşeytÂnirracîym - BismillÂhirrahmÂnirrahîym


Ve Evren’i (Goğu) kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz. (51 : 47)


evet evrenin genişlemesi keşfedildiği gunden beri bilimadamlarının evren hakkındaki calışmalarında ve evreni tanımlamakta kullandıkları en onemli bilgisidir.Kuran’ın Hazreti Allah celle celaluh tarafından indirildiğini inkÂr edenler,Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem’in Kuran’ı uydurduğunu soylemektedirler. Peki bunu soyleyenler Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) Evren’in genişlediğini, 1900’lu yıllardan once bilen Dunya tarihindeki tek kişi olmasını nasıl acıklayacaklar? Acaba Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) 1900’lu yıllarda yapılmış olan teleskobun bir benzerini 600’lu yıllarda icat etmiş olabilirmiydi? Acaba Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) teleskobu kullanmayı, yıldızların hareketlerini yorumlayacak astrolojik bilgiyi de biliyordu da, bunu insanlardan mı saklıyordu? Eğer (haşa) Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) kendi menfaatleri icin dini uydurdu denirse; bu nasıl bir menfaat uydurmadır ki bu kişinin uydurdukları ancak 1300 yıl sonra tam anlaşılıyor; fakat kendi doneminde bu ayeti soylemesi kendisine hicbir menfaat sağlamıyor!, hatta gozleriyle Evren’in genişlediğini fark edemeyen duşmanlarına belki koz bile vermiş oluyordu. Menfaat icin hareket eden kişi, kendi yaşarken kendisine faydası olmayan, hatta kendi doneminde anlaşılmadığı icin eleştirilmesine yol acacak bir şeyi soyler mi?

Eğer tum bu gerceklere karşın hÂl bir kişi “Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) icin kendi aklıyla bunu bildi” derse; bu nasıl bir akıldır ki kimsenin bilemediğini biliyor fakat bunları kendi bildiğini kabul edeceğine, Hazreti Allah Celle Celaluh bana bildirdi diye (haşa) yalan soyluyor! Toplu iğneyi bulan bir kişi bile bu buluşuyla ovunme eğilimindeyken, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) niye aklıyla ovunmuyor da “Bu (Kuran) benden değildir, bu Hazreti Allah celle celaluh’tendir .” diyor. Tevazudan mı?

EVRENİN GENİŞLEDİĞİ NASIL ANLAŞILDI?

Buyuk deha Newton’un fiziğinde bir eksik vardı. Newton, sonsuz genişlikte ve değişmeyen bir Evren modelini ongoruyordu. Newton’un yercekimi yasaları bir sorunla karşılaşıyordu. Nasıl oluyordu da Evren’in başlangıcından beri gecen cok uzun zaman surecinde tum madde birbirini cekip tek bir bileşime donuşmuyordu?

Einstein’ın (Ayştayn) formullerinden yola cıkan Rus fizikci Alexander Friedmann en ufak bir etkide Evren’in genişleyeceğini veya daralacağını keşfetti. Evren’in genişlemekte olduğunu ise acıkca, iddialı bir şekilde ilk savunan, Fizikci Georges Lemaitre oldu. Lemaitre, Evren’in genişlemesini geri sardığımızda Evren’in tek bir bileşimden acılarak oluştuğunu, Evren’in genişlediğini; bir meşe palamudundan bir meşe ağacının buyumesi gibi Evren’in bu başlangıctaki bileşimden ortaya cıktığını soyledi. Bu o kadar inanılmaz gozukuyordu ki, başta bu iddiaya kendi formullerinden ulaşılan Einstein bile inanamadı. Lemaitre’nin fizikten pek anlamadığını soyleyerek, Evren’in sonsuz genişlikte ve değişmez olduğunu soyledi. İlk başta, Evren’in genişlediği kuramsal olarak ortaya konulmuştu. Hicbir felsefecinin tarihin uzun zaman diliminde ortaya koyamadığı bir acıklama, Kant gibi bir felsefecinin “Saf Aklın Eleştirisi” eserinde, zihinsel catışkılardan (zihnin cozemeyeceği sorunlardan) biri olarak gorduğu ve “Zihin bu sorunu cozemez” dediği konuda; başlangıcın olup olmadığı gibi dev bir hususta ortaya konulmuştu. Bu kuram her şeye uyuyor ve Evren’in neden yercekimine rağmen cokmediğini acıklıyordu. Alternatifi yoktu. Doğru anahtarın kendi kilidine uyması gibi, doğru acıklama Evrensel tabloya uymuştu. Fakat bilim dunyasında ilk defa duyulan bu acıklama klasik tepkiyle karşılaşmıştı: “Hayır, olamaz!”

Aynı yıllarda Amerikalı astronom Hubble, tum bu kuramsal tartışmaların dışında, Mount Wilson gozlemevinde son derece gelişmiş teleskobu ile gozlemler yapıyordu. Hubble tum galaksilerin birbirinden uzaklaştığını, boylece Evren’in genişlediğini gozlemsel olarak buldu. Boylece gormediğimize inanamayız diyenlere Hubble; “Gorduğunuze inanmalısınız” dercesine genişlemeyi ispatladı. (Hubble bu tespitinde Doppler etkisini kullandı. Buna gore uzaklaşan cisimlerin dalga boyları ışık dalgalarının spektrumunda uzar; boylece kırmızıya kayar, cisimler yaklaşıyor ise dalga boyu kısalır, boylece maviye kayar.) Tum galaksilerden gelen ışığın, spektrumda kırmızıya kayması, tum galaksilerin uzaklaştığını gosteriyordu. Hubble bu gozlemiyle beraber carpıcı bir yasa da buldu, galaksilerin uzaklaşma hızları, galaksiler arasındaki uzaklıkla doğru orantılıydı. Galaksi ne kadar uzakta ise, o kadar hızlı uzaklaşıyordu. Bu sonuc tekrar tekrar test edildi. 1950’de ABD’de Mount Palamar’da Dunya’nın en buyuk teleskobu inşa edildi. Tum testler, yeniden kontroller hep bu gozlemi doğruladı. Hatta olcumler yapılıp Evren’in ilk yaratılış anının yaklaşık 10-15 milyar yıl once olduğu iddia edildi.

Hubble’ın calışmalarıyla Einstein da, Lemaitre de ilgileniyordu. Daha once Lemaitre’ın goruşlerine katılmayan Einstein, bir konferansta Lemaitre’e haklı olduğunu beyan etti. Bu duşunceye inanmamasına yol acan goruşlerinin hayatının en buyuk hatası olduğunu itiraf etti. Boylece Evren’in dinamik, surekli genişleyen yapısı gozlemlerle doğrulanmış bir şekilde anlaşıldı, donemin en buyuk fizikcisi Einstein (Ayştayn) da bu sonucu kabul etti.

Hubble’ın ve Lemaitre’ın orneklerinde bir fizikcinin gerek kuramsal, gerek gozlemsel yolla sonuca ulaşabilmelerinin orneklerini goruyoruz. Fizikcilerin vardığı sonuc bircok birikimin ustunde yukselmektedir. Kuran’da ise bilim adamlarının birikimine dayanan bilgilerinden farklı olarak doğrudan sonuc verilir. Cunku bu bilgiyi kitabında aktaran Hazreti Allah celle celaluh, bu aracları kullanmadan bu bilgiyi bilmektedir zaten yaratan kendisidir hicbir şeyede ihtiyacı yoktur. Evet, Kuran’da doğrudan sonuclar verilir. Cok emin, cok kısa, cok net, cok acık bir şekilde.

Herhangi birimiz Evren’e ustten bakma şansına sahip olsaydık ve biri bize “Evren’i tarif et” deseydi, herhalde ilk soyleyeceğimiz şeylerden biri Evren’in genişlediği olurdu. Ancak bilimsel birikim ve gelişmiş teleskoplarla farkedebildiğimiz bu gerceği, Kuran’ın 1400 yıl once soylemesi ne muthiş bir olaydır. Bazıları “Hz. İsa aleyhisselam korleri iyileştirecek şekilde mucizeler gosterdiyse, niye cevresindeki herkes iman etmedi?” diye sormaktadır. İşte dine bilimle karşı cıkılmaya calışıldığı bir ortamda, Kuran, bilimin en zor birkac sorusundan birine bir cevap vermekte ve tarihte bu cevabın aynısına rastlanmamaktadır. Gelişmiş teleskopların icadıyla yapılan gozlemler Kuran’ı doğrulamakta, Kuran’ın bu mucizesinin benzerini hic kimse gosterememekte, fakat inanmaya niyetli olmayanlar yine inanmamaktadır. Zaten Kuran bazı insanların hangi mucizeyi gorurlerse gorsunler inanmayacaklarını belirtmiş ve insan psikolojisinin bu yonunu acıklayarak da mucize gostermiştir. Sanırız bu orneği goren kişi,Hazreti İsa’nın ve diğer Peygamberlerin (Aleyhumusselam) gosterdiği mucizelere karşı kendilerine niye inanılmadığını anlayacaktır. Mucizelerin şekli, zamana gore değişmekte, fakat, hep acık arayan, gerceği bulmaya calışmak yerine, “Ben nasıl inkÂr ederim” diye duşunen bazı insan tipleri hic değişmemektedirler.

Buyuk Patlama’dan (Big Bang) sonra bu kadar cok maddenin, yercekimi kuvvetinin etkisiyle birbirinin uzerine kapanmadan, bu kadar geniş bir uzayı oluşturarak, bu kadar buyuk bir hızla birbirinden uzaklaşması, Buyuk Patlama’da uygulanan kuvvetin olağanustuluğunu gostermektedir. Bu kuvvet sayesinde Evren genişlemekte ve madde birbirini cekip yeniden kapanmaktan kurtulmaktadır. Bu kuvvet hem cok buyuktur, hem de Hazreti Allah celle celaluh’un ustun bilgisiyle cok ince bir şekilde ayarlanmıştır. Bu kuvvet eğer daha zayıf olsaydı gezegenler oluşmadan madde birbirini cekerek kapanacak ve ne galaksiler, ne Dunyamız, ne de hayat oluşacaktı. Eğer patlamada uygulanan kuvvet daha şiddetli olsaydı; madde o kadar buyuk bir alana yayılacaktı ki, yine ne galaksiler, ne Dunyamız, ne de hayat olacaktı.


Bu şaşılacak derecedeki hassas ayarı bilimadamları şoyle hesaplamışlar:

Avustralya'daki Adelaide Universitesi'nden unlu matematiksel fizik profesoru Paul Davies, bu konuda uzun hesaplar yapmış ve şaşırtıcı bir sonuca ulaşmıştır: Davies'e gore,Big Bang'in ardından gercekleşen genişleme hızı eğer milyar kere milyarda bir oranda (1/1018) bile farklı olsaydı,evren ortaya cıkamazdı.Milyar kere milyarda bir ifadesini rakamsal olarak şoyle yazabiliriz: "0,000000000000000001". Yani bu derece astronomik kucuklukte bir farklılık dahi evrenin var olamaması demekti.


bu patlamanın galaksilerin, Dunyamız’ın, hayatın oluşacağı şekilde ayarlanmasının olasılığı bir kurşun kalemi havaya attığımızda, sivri ucu uzerinde durması kadar bile değildir.Hazreti Allah celle celaluh, bu patlamayla hem kudretinin buyukluğunu, hemde herşeyi kendi iradesi ile ilk andan itibaren nasıl ayarladığını gostermekte, ayrıca mesajı Kuran’da bu oluşumları anlatarak Kuran’ın kendi mesajı olduğunu da ispat etmektedir.

KURAN’DA BİZ İFADESİNİN KULLANILMASININ SEBEBİ
Bu bolumde incelediğimiz ayette ve Kuran’da başka yerlerde de gecen “Biz” ifadesinin neden kullanıldığını acıklamakta fayda goruyoruz. Arapca’nın bu konudaki dil ozelliği bilinmediği icin bu ifade tarzını anlayamayanlar ve nedenini soranlar olmaktadır. Kuran’da Hazreti Allah celle celaluh kendisi icin birinci coğul şahıs olarak “Biz” ifadesini de, birinci tekil şahıs olarak “Ben” ifadesini de kullanır. Bu Arapca’nın dil ozelliğinden kaynaklanır. Arapca’da ve başka bazı dillerde de azamet, yucelik ifadesi olarak bazen bir kişi kendisi icin birinci coğul şahıs olarak “Biz” ifadesini kullanır. Orneğin Latince’de Papa’da, İngilizce’de yuksek mevkide olanlarda bu tarz kullanıma rastlanır; bu kullanıma Latince’de “pluralis maiestatis” İngilizce’de “majestic plural”, “Victorian we”, “royal pronoun” gibi isimler verilmiştir. Turkce’de ve başka dillerde karşımızda tekil şahıs varken yucelik, saygı ifadesi olarak ikinci tekil şahıs olan “Sen” yerine “Siz” demekteyiz. Turkce’de tekil olarak yaptıklarımız icin de bazen birinci coğul olarak “Biz” ifadesini kullanırız, fakat bu karşımızdaki tekil şahıs icin coğul olan “Siz” ifadesini kullanmamız kadar yaygın değildir. Kuran Arapca inmiş bir kitaptır, bu yuzden Kuran’da Arapca dil ozellikleri, Arapca deyimler bulunur. Bu konu bu cercevede değerlendirilmelidir.

Bir noktayı daha belirtmekte fayda goruyoruz: Kuran’da Hazreti Allah celle celaluh kendisinden birinci şahıs olarak bahsederken hem tekil “Ben” ifadesini, hem Arapca’nın dil ozelliklerinden dolayı coğul olan “Biz” ifadesini kullanır. Fakat Hazreti Allah celle celaluh’ten ikinci şahıs olarak bahsedildiğinde hep ikinci tekil “Sen” ifadesi gecer, hicbir zaman ikinci coğul olarak “Siz” ifadesi gecmez veya Hazreti Allah celle celaluh’ten ucuncu şahıs olarak bahsedildiğinde hep ucuncu tekil “O” ifadesi gecer, hicbir zaman ucuncu coğul “Onlar” ifadesi kullanılmaz. Oysa Kuran’da binlerce defa Hazreti Allah celle celaluh’ten ikinci veya ucuncu şahıs olarak bahsedilmiştir, bunların birinde bile ikinci coğul veya ucuncu coğul şahıs kullanılmamıştır. Ayrıca Kuran’da Hazreti Allah celle celaluh’ten gerek Hazreti “Allah ”, gerek “Rab”, gerek “Rahman”, celle celaluh gerek diğer isimleriyle binlerce defa bahsedilir ve tum bu isimler tekil formda kullanılır. Bunlar da “Biz” ifadesinin, Arapca’nın dil ozelliğinden kaynaklanan bir kullanım olduğunu gosteren verilerdir.


Not:

Fizikci docent doktor Caner Taslaman’nın “Kuran hic tukenmeyen mucize kaynağı” adlı eserinden alıntıdır.aynı eserde Hazreti Kur’anın diğer ayetlerinin bilim tarafından nasıl onaylandığı anlatan diğer calışmalarınıda bulabilirsiniz.kitabını internette mucizeler adlı sitesinde okunmaya acmıştır.ana konuya etki etmeyecek sadeleştirme ve eklemelerim vardır.

http://www.mucizeler.com/2011/10/sur...ende-yasiyoruz
__________________