Yağmursuzluk bir musibettir ve ceza-yı amel bir azaptır. Buna karşı, ağlamakla ve huzun ve kederle, niyaz ve hazinane yalvarmakla ve pek ciddi nedamet ve tevbe ve istiğfar ile karşılamak ve sunnet-i seniyye dairesinde, bid'alar karışmadan, şeriatin tayin ettiği tarzda dergah-ı İlahiyeye iltica etmek ve dua ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmektir.
Hem boyle umumi musibetler, ekser nasın hatasından geldiği cihetle, o insanların ekseri (kısm-ı azamı) tevbe ve nedamet ve istiğfar etmekle def olur.
(Bediuzzaman, Emirdağ LÂhikası, s. 33)
Sual: Ustadım, yağmur duası ve namazın neticesi gorunmedi, faydasız kaldı. İki uc defa bulut toplandı, yağmur vermeden dağıldı. Neden?
Elcevap: Yağmursuzluk, bu ceşit dua ve namazın vaktidir, illeti ve hikmeti değil. Nasıl ki guneş ve ayın tutulması zamanında kusuf ve husuf namazı kılınır ve guneşin gurubuyla akşam namazı kılınır; oyle de, yağmursuzluk, kuraklık, yağmur namazının ve duasının vaktidir. İbadet ve duanın sebebi ve neticesi emir ve rıza-i İlahidir, faydası uhrevidir. Eğer namazdan, ibadetten dunyevî maksatlar niyet edilse, yalnız onlar icin yapılsa, o namaz battal olur. MeselÂ, akşam namazı guneşin batmaması icin ve husuf namazı ayın acılması icin kılınmaz. Oyle de, bu nevî ibadet, yağmuru getirmek icin kılınsa yanlış olur. Yağmuru vermek Cenab-ı Hakkın vazifesidir. Biz vazifemizi yaptık; Onun vazifesine karışmayız.
Gerci yağmur namazının zahir neticesi yağmurun gelmesidir; fakat asıl hakiki, en menfaatli neticesi ve en guzel ve tatlı meyvesi şudur ki: Herkes o vaziyetle anlar ki, onun tayınını veren babası, hanesi, dukkÂnı değil; belki onun tayınını ve yemeğini veren, koca bulutları sunger gibi ve zemin yuzunu bir tarla gibi tasarrufunda bulunduran bir Zat, onu besliyor, rızkını veriyor. Hatta en kucucuk bir cocuk da, daima ac olduğu vakit validesine yalvarmaya alışmışken, o yağmur duasında, kucucuk fikrinde buyuk ve geniş bu manayı anlar ki: Bu dunyayı bir hane gibi idare eden bir Zat, hem beni, hem bu cocukları, hem validelerimizi besliyor, rızıklarını veriyor. O vermese, başkalarının faydası olmaz. Oyleyse Ona yalvarmalıyız der, tam imanlı bir cocuk olur.
(Bediuzzaman, Emirdağ LÂhikası, s. 31)
***
Hem, du bir ubûdiyettir; ubûdiyet ise, semerÂtı uhreviyedir. Dunyevî maksadlar ise, o nevi du ve ibÂdetin vakitleridir; o maksadlar, gàyeleri değil. MeselÂ, yağmur namazı ve duÂsı bir ibÂdettir. Yağmursuzluk, o ibÂdetin vaktidir; yoksa, o ibÂdet ve o duÂ, yağmuru getirmek icin değildir. Eğer sırf o niyet ile olsa, o duÂ, o ibÂdet hÂlis olmadığından, kabule lÂyık olmaz.
Nasıl ki, guneşin gurûbu, akşam namazının vaktidir; hem guneşin ve ayın tutulmaları, kusûf ve husûf namazları denilen iki ibÂdet-i mahsusanın vakitleridir. Yani, gece ve gunduzun nurÂnî Âyetlerinin nikaplanmasıyla bir azamet-i İlÂhiyeyi ilÂna medÂr olduğundan, CenÂb-ı Hak, ibÂdını, o vakitte bir nevi ibÂdete dÂvet eder. Yoksa, o namaz, acılması ve ne kadar devam etmesi, muneccim hesÂbiyle muayyen olan ay ve guneşin husûf ve kusûflarının inkişafları icin değildir. Aynı onun gibi, yağmursuzluk dahi, yağmur namazının vaktidir. Ve beliyyelerin istilÂsı ve muzır şeylerin tasallutu, bÂzı duÂların evkàt-ı mahsusalarıdır ki, insan o vakitlerde aczini anlar; du ile, niyaz ile Kadîr-i Mutlakın dergÂhına iltic eder. Eğer du cok edildiği halde, beliyyeler def' olunmazsa, denilmeyecek ki, "Du kabul olmadı." Belki denilecek ki, "DuÂnın vakti, kaz olmadı." Eğer CenÂb-ı Hak, fazl ve keremiyle, belÂyı ref' etse, nurun al nur, o vakit du vakti biter, kaz olur.
Demek duÂ, bir sırr-ı ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hÂlisen livechillÂh olmalı. Yalnız aczini izhÂr edip, du ile Ona iltic etmeli; Rubûbiyetine karışmamalı. Tedbîri Ona bırakmalı, hikmetine itimad etmeli, rahmetini ittiham etmemeli.
(Bediuzzaman, Sozler, s. 287)
__________________
Yağmursuzluk: Yağmur DuÂsı ve Namazının Vaktidir
Dini Bilgiler0 Mesaj
●21 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaþam & Danýþman
- Eðitim Öðretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Yağmursuzluk: Yağmur DuÂsı ve Namazının Vaktidir