Saat hangi dakikada durur?
Gunlerden hangi gundur?
Mevsim kış mıdır, bahar mı?
Yer yerindedir de benim yerim kaymıştır ayaklarımın altından.
Son denilen andır. Neyle kalakaldım?
Elimde avucumda ne var?
Şukur mu, sabır mı, kanaat mi?
Kulluk mu, isyan mı?
Andan ana değişir haller omur surdukce.
Saat bir sabrı vurur, bir isyanı…
Bugun bilir, duyarım acizliğimi.
Yarın buyur buyur de yer uzerinde kibirle yururum.
O, tevbeleri cokca kabul eden, bağışlaması bol olandır.
Ve goklerin kapıları acıktır hÂlÂ, yer ayaklarımızın altındadır.
Son pişmanlıktan once pişman olmak icin belki son fırsattır.
Başka kapımız yok
Aciziz, kusurluyuz, hatalıyız Ya Rabbi!
Ya tevbeleri cokca kabul eden olmasaydın!
Ya tevbeyi yaratmasaydın!
Halimiz nice olurdu?
Layık değiliz kapına, lakin gidecek başka kapımız yok.
Kime varalım?
Rasulun haber verdi:
“Bir adam gunah işlemişti. Bildi gunahını, yalvarıp yakardı:
- Ya Rab! Hatalıyım, kusurluyum. Bağışla, affet, merhamet et!
Allah Teal şoyle buyurdu:
- Kulum bir gunah işledi ve gunahını affedecek ya da cezalandıracak bir Rabbi olduğunu bildi. Şu halde ben de kulumu affettim.
Sonra bu adam bir muddet Allah’ın dilediği halde yaşadı. Ve bir gun yine bir gunah işledi. Gunahını bildi, acizliğine sığındı, Rabbine yalvardı: “Pişmanım!” Allah Teal buyurdu:
- Kulum bir gunah işledi ve kendisini gunahından dolayı affedecek ya da cezalandıracak bir Rabbi olduğunu bildi. Ey kulum! Ne yapsan da ben seni affettim.”
Gunahımı bildikce acizliğimi biliyorum.
Acizliğimi bildikce kendimi biliyorum.
Kendimi bildikce Rabbimi biliyorum.
Kapılar acıktır
Allah Rasulu s.a.v.’e bir sahabi sordu:
- Ey Allah’ın Rasulu! Musluman olmadan once, cahiliyet zamanında işlediğimiz gunahlardan dolayı azap gorecek miyiz?
Allah Rasulu s.a.v. buyurdular:
- “Her kim muslumanlıkta guzel hareket ederse cahiliyet hayatında işlediği gunah ile muaheze olunmaz, kınanmaz.
Fakat her kim, muslumanlıkta sebat etmeyip geri donme gafletinde bulunur ve kufur uzre olurse, o hem evvelce cahiliyetteki ameliyle, hem de sonra muslumanlıktan donuş kufruyle yargılanır ve ebedi cehennemde kalır.”
Yine bir gun Efendimiz s.a.v.’e bir genc geldi ve şoyle dedi:
- Ya Rasulallah! Bir gunah işledim!
Efendimiz s.a.v. de:
- Tevbe et, dedi. Genc:
- Tevbe ettim ama yine gunah işledim, dedi. Peygamber Efendimiz yine:
- Tevbe et, buyurdular. Genc adam sordu:
- Ne zamana kadar tevbe edeyim?
Bunun uzerine Efendimiz s.a.v. şoyle buyurdular:
- Şeytan mağlup oluncaya kadar tevbe et.
Genc adam yine sordu:
- Ya Rasulallah, benim gunahım cok olduğu zaman ne olacak?
Efendimiz s.a.v. buyurdular:
- Allah’ın affı senin gunahından daha buyuktur.
Gunahına cok uzulen bir adam İbn Mesud r.a.’a sordu:
- Bunun tevbesi var mıdır?
İbn Mesud r.a. aldırış etmedi. Adam sorusunu tekrar etti. İbn Mesud r.a. baktı ki adamın gozlerinden yaşlar akıyor. Şoyle dedi:
- Cennetin sekiz kapısı var, bunlar bazen acılır, bazen kapanır. Fakat tevbe kapısı asla kapanmaz. O kapıda gorevli bir melek var, o melek daima kapıyı acık tutar. Sen ameline bak, umidini kesme!
Ortuler altında kalsın
Allah Rasulu s.a.v. buyurdular:
“Ummetimin hepsi Allah tarafından affolunmuştur. Yalnız acık gunahkÂrlar değil. Bu acık gunahkÂr delilerden oyleleri vardır ki; geceleyin bir gunah işler de sonra, ‘Şoyle şoyle bir gece gecirdim.’ der.
Halbuki Rabbi onun gunahlarını ortmuştu. Fakat bu deli, Allah’ın orttuğu perdeyi acarak sabahlıyor, gunahını gosteriyor.”
Yine bir gun ashaptan biri Efendimiz s.a.v.’e gelerek sordu:
- Ey Allah’ın Rasulu! Butun bu insanların hesabını kıyamet gununde kim takip edecek?
Efendimiz s.a.v.:
- Allah Teal takip edecek, dedi. Sahabi yine sordu:
- Bizzat kendisi mi takip edecek?
Efendimiz s.a.v.:
- Evet, dedi.
Bu cevabı duyan sahabi guldu. Efendimiz s.a.v. sordu:
- Nicin guldun?
Sahabi şoyle dedi:
- Kerem sahibi Rabbimiz affeder, hesap gorurken de musamaha gosterir.
Efendimiz s.a.v. onu doğruladı:
- Doğru soyledin. Allah’tan daha keremli, daha comert kimse olamaz. O, butun keremlilerden keremlidir.
Efendimiz s.a.v. diyor ki, “Kalbime oyle şeyler gelir ki, her gun ve gece yetmiş defa Allah’a istiğfar ederim.”
Ve yine Efendimiz s.a.v. tevbe yolunu şoyle tarif ediyor:
“Sakın sizin biriniz; ‘Allahım dilersen beni mağfiret eyle, Allahım dilersen bana merhamet eyle!’ diye dua etmesin. Azim ve katiyetle, kesin olarak; ‘Ya Rab! Beni affet, bana merhamet et!’ diye dua etsin. Cunku Allah’ı zorlayan hicbir kuvvet yoktur.”
Bırakalım, gunahlarımız Rabbimizle aramızda kalsın. Cunku O affeder.
İnsanları şahit tutmayalım.
Karanlığın icindeki zulumleri aydınlığa kavuşturmayalım.
Zira gunah işleyen nefsine zulmeder, hayata kıyar.
Aydınlıklar tevbemize şahit olsun da, gecelerimize ay doğsun.
Allah affeder
Uhud bir yaralı dağ. HÂl kanıyor, hÂl yanıyor.
Bağrındakiler şehit, olu değil ki, diriler hÂlÂ.
Kanları kurumamış, akıyor kırmızı, akıyor sıcak.
Nasıl yanmasın Uhud? Yiğit Hamza’nın bir dağ gibi duştuğunu gormuştur.
LÂkin sular mecrasına donuyor artık, gonuller sahibine teslim oluyor.
Oyle yaralı bakma Uhud, acını icine gom, başın goklere ersin artık.
Vahşi, Hamza’nın katili Vahşi, Allah Rasulu s.a.v.’e geliyor. Geliyor başı onunde, geliyor pişman.
Şimdi sevinme vaktidir. Şukretme ve buyume vaktidir. Zira affettikce buyuyeceksin.
Vahşi sorar:
- Ey Muhammed! Nasıl beni İslÂm’a cağırıyorsun? Adam oldurenin, şirk koşanın azaba uğrayacağını, o azap icinde hor ve hakir olarak kalacağını soyleyen sen değil misin? Ben bunların hepsini yaptım. Benim icin bir cıkış yolu var mı ki?
Bunun uzerine Cenab-ı Hakk tarafından şu ayet nazil oldu:
“Tevbe ve iman edip salih ameller işleyenlerin Allah kotuluklerini iyiliklere cevirir. Allah cok bağışlayıcı, cok esirgeyicidir.” (Furkan, 70)
Bu ayet uzerine Vahşi dedi ki:
- Ey Muhammed, salih ameller işleme şartı cok ağır. İhtimal ki ben iyi ameller yapacak gucu kendimde bulamam.
Bunun uzerine bu kez şu ayet nazil oldu:
“Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Ondan başka dilediği kimseleri bağışlar...” (NisÂ, 48)
Vahşi hÂl korkuyordu, dedi ki:
- Anladığıma gore bu bağışlama isteğe bağlı. Bilemiyorum ki, bu gunahlarımla Allah beni affeder mi, affetmez mi?
Ve bu samimi itiraflara, Rabbimizden hepimiz icin bir cevap geldi:
“Ey gunah işlemekte haddi aşarak nefslerine karşı cinayet işlemiş kullarım! Allah’ın rahmetinden umit kesmeyin. Muhakkak Allah butun gunahları bağışlayıcıdır. Cunku o cok bağışlayıcıdır cok esirgeyicidir.” (Zumer, 53)
Vahşi, Allah’ın buyukluğu karşısında boynunu buktu. Hamza r.a.’ı duşundu, isyanla gecen yıllarını, boynunu buktu. Musluman oldu. Sahabiler şoyle dedi:
- Ya Rasulallah, biz de Vahşi’nin yaptıklarını yaptık. Bu mujdenizden biz de nasiplenecek miyiz? Efendimiz s.a.v. buyurdu:
- Evet, bu tevbe eden herkes icindir.
Affettikce affedileceğiz
Ve Hind, Hz. Hamza’nın karnını deşerek ciğerini parcalayan Hind, Hz. Peygamber s.a.v.’e geliyor. Yuzu ortuludur. Zira utanmaktadır. Biat ederek affını istiyor. Hz. Peygamber s.a.v. onu tanıyor fakat tanıdığını Hind’e sezdirmiyor.
Hind cok zeki bir kadındı. Allah Rasulu s.a.v.’in kendini tanıdığını fakat belli etmediğini anladı. Bu tavır gonlune o kadar tesir etti ki şoyle dedi:
- Ey Allah’ın Rasulu! Bugune kadar yer uzerinde senin meclisinden daha fazla nefret ettiğim bir meclis, bir ev yoktu. Fakat artık senin meclisinden daha guzel bir meclis goremiyorum.
Muşriklerin ileri gelenlerinden Saffan bin Umeyye, bir zamanlar buyuk mukafatlar vaat ederek Umeyr’i Efendimiz s.a.v.’i oldurmesi icin tutmuştu. Saffan, Mekke fethedilince deniz yoluyla Yemen’e gitmek uzere Cidde’ye kacmıştı.
Umeyr, Efendimiz s.a.v.’e gelerek:
- Saffan kactı, gemiye binip gidecek, dedi. Rasul-i Ekrem s.a.v.:
- Onu affediyorum, buyurdu. Umeyr af alameti olarak bir şey istedi. Rasul-i Ekrem s.a.v. sancağını verdi. Umeyr Cidde’ye yetişerek Saffan’ı buldu ve ona affedildiği mujdesini verdi:
- Peygamberin ne derece affedici olduğunu bilirsin. Vakit kaybetmeden don!
Saffan hemen geri dondu. Allah Rasulu s.a.v.’e geldi ve:
- Beni affettiniz mi, diye sordu. Rasul-i Ekrem s.a.v.:
- Evet, dedi, affettim. Saffan:
- O halde beni kendi halime bırakın, dedi. Rasul-i Ekrem s.a.v. de:
- İstersen dort ay yalnız kal, buyurdu.
Ve Saffan kendi arzusu ile musluman oldu.
Affettikce affa lÂyık olacağız.
Affettikce taştan katı kalbimiz yumuşayacak.
Ancak o zaman ağlayacağız.
Yoksa taş kalpler pişman olur mu?
Toprağa doner, suya yonelir mi?
Her zerresiyle yanarak der mi? “Ya Rabbi ben pişmanım!”
Ellerimiz yanılır.
Dilimiz yanılır.
Gun gelir bir bir dokerler yapıp ettiklerimizi, bir bir anlatırlar.
Gonlumuz pişmanlığımızı bilir, tevbemize şahittir. Cunku bir muslumanın gonlu incinir hatalardan, gunahlardan.
İncinir de pişman olur.
Elimizin işlediğini gonlumuz reddeder.
Biz pişmanız, hatalarımız cok.
Sana layık bir kul olamadık.
Taatımız az, şukrumuz az.
Sabrımız kalmadı.
Pişmanız Rabbim.
Birbirimizin gunahını gormedik, gormeyeceğiz. Sen settarsın cunku. Sen ortesin diye gunahlarımızı, gormedik birbirimizin ayıbını.
Lakin tevbelerimize şahidiz, pişmanlığımızı bildik. Yine yollara koyulduk. Kapına geldik. Şahidiz.
Sen, topluca tevbe edin, dedin.
Kesin ve samimi bir donuşle tevbe edin, dedin.
Pişmanız ya Rabbi!
Kapındayız...
__________________
Kapılar kapanmadan kapıya gelebilmek
Dini Bilgiler0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Kapılar kapanmadan kapıya gelebilmek