Kur’Ân-ı Kerîm'i “oku”mak cok cok onemli de…
Acaba bizi O’nunla yuzyuze getiren Allah Rasûlu'nu “oku”mak daha mı geride?… Allah Rasûlu'nu “oku”madan, acaba O’nun bize tebliğ ettiği “Kitab”ı ne kadar ve nasıl “oku”yabiliriz?
Genelde insanların, muslumanların, Rasûlullah'ı “oku”mak, gibi bir sorunu yoktur!.
Anlayışı kıt o coğunluğa gore;
Hz. Muhammed AleyhisselÂm, sanki Sirius yıldızında oturmakta olan Tanrının, oradan tebliğ edilmek uzere emirlerini gonderdiği Dunya uzerinde secilmiş postacısıdır!..
Tanrının aklına estiği gibi yolladığı fermÂnları, Cebrail adlı aracı kurumdan(!) alıp, insanlara tebliğ ile gorevli adli tebliğ burosu memuru sanki!. Yukarıdaki fermÂn buyura; postacı tebliğ ede; biz kapıkulları da buyrukları tuta!. Tutmayanları da kraldan kralcı yukarkinin kulları dove, oldure, katlede; “katli vÂcip” fermÂnı cıkara!. Yukarki adına, evlendirme, yargılama, katletme!. Kısacası, yukarıdaki Tanrının yeryuzundeki golgesi ya da hoparloru olan bir PEYGAMBER!.
Ve, VEHMİYLE PEYGAMBERE tÂbi olan coğunluk!.
TÂbi olacak ki, daha az azÂp ceksin gelecekte, Cehennem'den kurtulsun; zevk ve saadet icinde bir Cennet yaşasın sonsuz dek!.
Sopa korkusu ve havuc beklentisiyle koşturanlar gibi…Bir yandan bu korku ve umitle yap denilenleri yapmağa calışırlar olabildiğince; bir yandan da Yukarıdaki gormez ya da takmaz diye olabildiğince yasakları delmeye ve bunun getirisi olan zevkleri yaşamaya calışırlar…
Sorgulama, araştırma, tefekkur yoktur bunlarda!. Beyinlerinden gecmez hic, “neden-nasıl-nicin” turunden kelimeler!. Boyle buyrulmuş boyle olacak! Yapmıyorsan Cehennemliksin; yaparsan Cennetliksin!!!...
Neden Cehennem, nasıl Cennet, turunden soruların bırakın cevaplarını; bu soruları bile akıllarına getirmemişlerdir!… Peygamber, yukarkinden oyle almış ve hoparlor olarak bize iletmiş ya!. Gerisini koyver gitsin!.
Namaz kıl, demiş; gunde beş defa yatıp kalkıyorum ya!... Bunu ne amacla mı yapıyorum? Bu onemli değil; onemli olan benim yalnızca bu hareketleri yapıp, anlamını bilmediğim sozcukleri tekrar etmem!. Ben madem yukarkinin buyruğunu tutuyorum; O da beni cennete sokacak!… Senede bir ay ac kalıyorum ya buyruğu uzere; kÂinatı Yaratan nasıl benim ac kalmamdan yarar sağlıyorsa, elbette karşılığında da bana cenneti verecek!… Ben PEYGAMBERİNİ dinleyip fermÂnını yerine getiriyorum da, O beni niye cennetine sokmasın?.. Hem ben bu kadar taşa-toprağa para harcayıp, DİN adına okullar-cÂmiler yapıp, saraylar gibi susluyorum O’nun evlerini de, o bana cennette niye bir koşk vermesin ki? Bu arada insanlar dinin ne olduğunu bilmiyormuş, sorularına cevap alamıyormuş; din anlayışı cağa hitÂbetmez hÂle gelmiş; onlara parasız hic bir din bilgisi ulaşmıyormuş, bana ne!. Tonlarla insan aclıktan olecek hÂle gelmiş, ne umurum; yarattığı gibi kendisi duşunsun! Milyonlarla insan umurumda değil; ben elli-yuz cocuğa bina yapıp onları okutuyorum ya!. Bunun icin yuzmilyarlar harcıyorum ya!.
Elbette O da beni cennetine sokup yetmiş hûri, yetmiş gılman, yetmiş koşk verecek!…
Evet daha nice, boylesine gokte TANRI ve yerde hoparloru-postacısı PEYGAMBER anlayışından kaynaklanan bakış acısıyla yapılan değerlendirmelerle oluşmuş muslumanlık anlayışı!.
VEHMİN getirdiği, Peygambere tÂbiîyet!.
Anlayışı kıtların TANRI-Din ve PEYGAMBERİ sistemi; ve buna dayalı yaşam duzenleri…
Ve bir de AKLIYLA, “ALLAH RASÛLU”ne tÂbi olanlar!…
Hz. Muhammed AleyhisselÂm'ın ashÂbından bazıları kendisi “Ya Nebîyallah” derlerdi, bazıları da “Ya Rasûlallah”!…
Kimse, ona “Ya Peygamber” demedi!.. Kur’Ân-ı Kerim'de hic “Peygamber” kelimesi de gecmedi!…
“Nubuvvet” nedir, ne işlev gorur, neden Nebîdir, nasıl Nebi olunur, “Nubuvvet” nasıl oluşur kişide, “Nubuvvet” varlığını nereden alır; Niye Hz. Muhammed AleyhisselÂm'a Nebîlik vasfı verilmiştir?
Niye Kur’Ân-ı Kerim'de, O ZÂt icin, “Peygamber” kelimesi kullanılmamıştır da; ozellikle, belli tanımlamalara donuk olarak “Nubuvvetin” işlevine işaretle, “Nebî” ismiyle sozedilirken; başka tanımlamalar ve işlevler icin “RisÂlet” kavramından ve “Rasûl” oluşundan soz edilerek bu iki kavram birbirinden ayrılmıştır!.
RisÂlet nedir, ne işlevi vardır, kişi ne yonuyle Rasûldur, nasıl Rasûl olunur, “risÂlet” nasıl acığa cıkar kişide, “risÂlet” varlığını nereden alır; Ne yonuyle ve NASIL Hz. Muhammed AleyhisselÂm “Allah Rasûlu” olmuştur?
Niye Meryem sûresi 54’te, Kitap veya sahife getirmediği halde, İsmail AleyhisselÂm'ın hem Nebî hem de RASÛL oluşu ayrı ayrı vurgulanmaktadır; yalnızca kitap getirene Rasûl denir, diyorlarsa?
Bunlar farkedilmeden…..
Hz. Muhammed AleyhisselÂm'ın acıkladığı ve bize farkettirmeye calıştığı “ALLAH Adıyla İşaret Edilen” anlaşılmadan…
ALLAH Adıyla İşaret Edilen”in “VELΔ oluşunun, ne demek olduğu kavranmadan…
“Sem” nın Kur’Ân'da pek cok yerde “gok” anlamından ziyÂde “BOYUT” anlamına olarak kullanılmakta olduğunu değerlendirmeden…
“NÂZİL” olmanın, gokten dunya uzerine değil; birimin hakikatından bilincine doğru olduğunu anlamadan…
“URÛC”un, bilincten varlığın hakikatına doğru yapılan duşunsel bir yoneliş-yukseliş olduğunu hissetmeden…
Tum bunları yaşamış ve sonucunda, ALLAH RASÛLU olarak tum insanlara gereken bildirimi yapıp, ebedi saadete ermeleri icin yol gosteren bir ZÂT’a, nasıl PEYGAMBER denilir, postacı ya da hoparlor olarak bakılır?
Aklınızı başınıza toplayın!…
Yalnız bir koşeye cekilip, SİSTEMLİ bir şekilde DUŞUNMEYE başlayın!.
Milyarlarca GALAKSİYİ icinde barındıran bu evreni, bir NOKTA’dan halkeden; ve indinde sayısız NOKTA’lar ve o NOKTA’ların her birinden sayısız evrenler yaratmış bulunan; ve dahi, her an bu işlevi devam eden “ALLAH Adıyla İşaret Edilen”i; nasıl olur da Sirius yıldızında oturan bir tanrı gibi duşunur ve onun yeryuzunde hoparlor-postacı arası bir PEYGAMBERİ olabileceğini kabul edersiniz?
Eğer hÂl boyle duşunuyorsanız, kozanızda mutluluklar dilerim sizlere!.
Yok eğer; artık boyle duşunmem mumkun değil; diyebiliyorsanız…
O zaman “ALLAH RASÛLU ve NEBÎSİ MUHAMMED MUSTAFA” isimli “OKU”nması gereken ve hÂl “oku”nmamış olarak rafta bulunan “KİTAP”ı, bugune kadarki tum değer yargılarınızı bir yana bırakarak, yeniden elinize alınız!.. (Anlayışı kıtlara: sayfaları ve cildi olan kağıttan mÂmûl bir kitaptan sozetmiyorum!.)
“ALLAH Adıyla İşaret Edilen”in her an yaratmakta olduğu sayısız NOKTA’lardan, yalnızca bir nokta olarak varolan evrenimizdeki milyarlarca galaksiden birindeki yuzmilyarlarca yıldızdan birinin uydusu Dunya uzerinde, “HALİFE” olması amacıyla ve bu amacı gercekleştirecek fıtratla Mekke’de acığa cıkmış Bilincin, yaşam safhalarını ve DUŞUNCE SİSTEMİNİ “OKU”maya calışarak işe başlayın…
“Hanif”lik genetik veri tabanına sahip; yıldızlardaki melekî gucu tanrı kabul etme anlayışını baltasıyla(?) yıkan ve olu kuşu Allah kudretiyle dirilten şuurun genetik mirasını bunyesinde bulan; ve daha başından “halife”lik fıtratına hÂiz olarak madde dunyasında yer alan Bilincin, icinde bulunduğu şartları, varlığı ve kendi hakikatını nasıl değerlendirebileceğini farketmeye, kavramaya calışın!.
O eşsiz bilinc!…
O muhteşem huviyet!…
O HÂrikulÂde devrimci kişilik!…
Sirius ya da BETA NOVA’daki TANRI’dan mı aldı PEYGAMBERLİĞİ?…
Yoksa…
“ALLAH Adıyla İşaret Edilen”in “RASÛL”U ve bunun yanısıra “NEBΔsi mi idi?
Gokteki tanrının fermanlarını ileten yeryuzundeki vÂlisi-komutanı-postacısı-hoparloru mu idi?
Yoksa…
İnsanlara, hakikatleri olan “ALLAH Adıyla İşaret Edilen”in, fark ettirilmesi ve gereğinin yaşatılması amacıyla, teklif edilen onerileri, kendi hakikatı olan Allah’tan gelen bir şekilde; bu boyuta elcilik-transfer ederek acığa cıkaran “RASÛL”u mu?
İnsanların sonsuz azÂptan korunup, sonsuz saadete ermelerini sağlayacak dunyevi bakış acısını ve uygulama bicimlerini teklif eden Allah “NEBΔsi mi?
Ciddî olarak duşunun bir; Tanrının Hz. Muhammed adlı Peygamberine mi inanıyorsunuz; “ALLAH Adıyla İşaret Edilen”in “Rasûl”u ve “Nebî”si olan Muhammed Mustafa AleyhisselÂm'a mı?
Eğer, ikincisine inanıyorsanız… Birincisine inanmaktan hangi farklı yonleri var bu duşuncenizin, lafzından-sozcuklerinden başka? Bunları ayırın bakalım bir yana?
Bu hususları oncelikle cok iyi anlayalım ki, ondan sonra, “ALLAH Adıyla İşaret Edilen”in “RASUL” ve “NEBΔsi olan MUHAMMED MUSTAFA isimli “KİTAB”ı “oku”maya calışalım!.
O ZÂt’ın, hangi olayda, neyi nasıl değerlendirdiğini; olaylara bakış acısını; sorunların cozumunu “Allah”ta nasıl aradığını; sorunun cozumunun, olayları nereden nereye yonlendirilerek cozulmek istendiğini; insanların yaşamı ve olayları nasıl değerlendirmesi gerekliliğinin neden “Allah” bakışın dayalı nasıl olması îcÂbettiğini “oku”maya hazırlanalım.
Bu arada da…
Kesinlikle bilelim ki;
Dunya ve Âhıret saadetini istiyorsak, “ALLAH Adıyla İşaret Edilen”in son “Nebî”sine; “Hakikat”ımız olan “ALLAH Adıyla İşaret Edilen”e ermek istiyorsak “ALLAH RASÛLU”ne tÂbi olmaktan başka şansımız ve caremiz yoktur!.
Allah bu gerceği farkettirsin, idrÂk ettirsin, gereğini kolaylaştırsın ve hazmını versin!.

Daha ceşitli ve araştırmaya değer konular icin : www.ahmedhulusi.com
__________________