Senin Cenab-ı Hak’tan talep ettiğin şeylerin en hayırlısı,
Cenab-ı Hakk’ın senden istemiş olduğu şeydir.
İbn Ataullah İskenderi
EY SALİK !Ne cok isteğimiz, emelimiz, hayalimiz, dileğimiz var değil mi?
İnsanın arzu ve emellerinin bir sınırı bir nihayeti yok.
Hz. Peygamber insanoğlunun ihtiyarlayacağını ancak iki şeyin onunla genc kalacağını soyluyor.
Bunlar: emel ve hırs.
İnsan bitip tukenmek bilmeyen heves ve arzulara yani tul-i emele sahiptir. Kimimiz makam mevki isterken kimimiz mal ve mulk isteriz. Kimimiz evladuiyalinin cokluğunu isterken kimimiz işinin gucunun, kazancının buyumesini ister. Uzun yaşamak isteriz, sağlıklı olmak isteriz, gezmek tozmak isteriz, sevilmek, saygı gormek, takdir edilmek isteriz… Hep bu dunya hayatına matuf emeller ve arzular… Bu dunyada hep cok cok isteyen insanın bir vadi altını olsa ikinci bir vadiyi daha ister. Hırsı ve ac gozluluğu sebebiyle gozu doymayan insanı ancak bir avuc toprağın doyuracağını soylerken Efendimiz, insanın bu tul-i emelinin olumle sona ereceğine işaret ediyor.
Hic olmeyecekmiş gibi hırslarının ve isteklerinin peşine duşen insan, yarın olecekmiş gibi yaşamayı hep sonraya erteliyor nedense.
Allah’tan isterken de eksikliğini hissettiği şeyleri sıralıyor ha bire. Elbette o cok comert, gani ve kerem sahibi olan Rabbu’l Âlemin, benden isteyin isteyeceğiniz ne varsa, diye buyuruyor. Cunku tum duaları ve istekleri duyup, kabul eden ve vermeye kadir olan sadece O’dur. Ama isterken insan olcuyu koyamıyor, oncelikleri yanlış hesaplıyor, hayrı ister gibi şerri de istiyor.
Hangi isteğin daha hayırlı olduğunu bilmek istersen, nefsinin isteklerine değil Rabbinin istediklerine bakacaksın
EY SALİK!
Rabbin senden ne istiyor diye duşun de istikameti bul. Onceliğin kendi isteklerin değil de Rabbinin senden istekleri olursa istikamet uzere yaşar, bereketli bir hayat surer ve Rabbin hoşnutluğunu kazanırsın.
Peki, ne istiyor Rabbimiz bizden diye sorarsan ey salik,
evvela kalb-i selim ister elbette.
Bizim dunyamızı mamur etmek icin istediğimiz şeyler o buyuk gunde fayda vermeyecek zira “O gun ne mal fayda verir ne de evlat, ancak Allah’a kalb-i selim ile gelenler (o gun de fayda bulur).” (Şuara, 26/88-89.) buyuran Hak Teala’nın, sonsuz nimetlerine layık olabilmek icin her şeyden once doğruyu yanlıştan ayırabilen arınmış bir kalp istiyor bizden.
Cenab-ı Hakk’ın cemal tecellilerine ayna olan selim kalp, iyi ve doğru olursa yaptığın işler, soylediğin sozler, attığın adımlar da hep iyi ve doğru olur. Hani ashaptan biri gelip sordu Efendimize, iyilik nedir, diye. O zaman kalbine danış buyurarak, kalb-i selime işaret etti Rasulullah:
“Kalbine danış. İyilik, sana uygun gelen ve yapılmasını kalbinin tasdik ettiği şeydir. Gunah ise icini tırmalayan ve başkaları sana yap diye nice defa fetva verse bile icinde şuphe ve tereddut uyandıran şeydir.”
(Ahmed bin Hanbel,Musned, IV, 227-228.)
Eğer kalp kotuluklerden, ihtiras ve gunahlardan temizlenip arınırsa iyiyi kotuden ayırabilir, hakikatin şaşmaz pusulası olur. Kalpteki iman nuru hep canlı kalırsa pusula da hep doğruyu gosterir. Kalbin iman nuru ile aydınlık kalması icin de bir hata işlediğinde hemen tovbe etmek, ilmiyle amel etmek, her amelinde ihlasa sarılmak, Allah’ın nimetlerine şukur etmek, Allah’ın verdiği rızka kanaat etmek, olumden ibret almakla hÂsıl olur, der sufiler.
Yuce Allah, kalbini temizleyip arındıran, iman ile tenvir eden kulunun hep bu istikamet uzere yaratanına muteveccih tertemiz bir hayat surmesini ister:
“Gercekten Allah, sizden kiri (gunah ve cirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.”
(Ahzab, 33/33.)
Şimdi kula duşen bu kadar buyuk nimete kavuşmuşken bunu elden bırakmamak icin hep uyanık, hep rikkatli, hep vakarlı olmak ve Rabbine layık-ı vechiyle kulluk yapmaktır. Rabbin isteği ve muradı budur unutma ey salik! Sen kulluğunu guzel eylersen, o da sana ziyadesiyle karşılıkta bulunur. Sen istemesen dahi dunya ve ahrette nimetlerine gark eyler, iki dunyanı mamur eyler. Muminin hayatının merkezinde Allah’a layık kul olmak vardır, kulluğunu en guzel şekilde ifa etmek vardır. Zira dunyaya gonderiliş gayemiz de bu değil midir?
Hz. Mevlana bau hakikati unutup gaflete duşenlere şoyle sesleniyor: “Dunyada unutulmaması gereken bir şey var. Her şeyi unutsan da onu unutmasan korku yok. Fakat her şeyi yerine getirsen, onu unutsan hicbir şey yapmamış olursun. Hani bir padişah seni belli bir iş icin bir koye yollasa, sen de gitsen de o işten başka yuzlerce iş başarsan, hangi iş icin gittiysen onu yapmadın, başarmadın ya, hicbir iş başarmamış sayılırsın. Şu halde insan dunyaya bir tek iş icin gelmiştir, maksat odur. Onu başarmadı mı, hicbir iş başarmamış demektir.”
Hangi isteğin daha hayırlı olduğunu bilmek istersen, nefsinin isteklerine değil Rabbinin istediklerine bakacaksın
EY SALİK!
Rabbin senden ne istiyor diye duşun de istikameti bul. Onceliğin kendi isteklerin değil de Rabbinin senden istekleri olursa istikamet uzere yaşar, bereketli bir hayat surer ve Rabbin hoşnutluğunu kazanırsın.
Şoyle bir duşun salik, bizi kendisine kulluk icin yaratıp, dunyaya gonderen Rab Teala’ya kulluktan geri kalırsan neyi başarmış olursun?
Sen isteklerini say dok ama nicin yaratıldığını unutma!
Oyalanma yeri diyor ya Cenab-ı Hak bu dunyaya, sakın ha, oyalanıp da asıl vazifenden geri kalma, gaflete duşme!
Cenab-ı Hakk’ın bizden istedikleri esasında hep bizim hayrımıza ve faydamıza olan şeyler değil mi? Bizi yaradan hic bilmez mi bizim ihtiyacımızı?
Bize şahdamarımızdan daha yakın olan hic bilmez mi kalbinde olanı, umutlarını, korkularını, dileklerini.
Bize şefkat ve merhametle nazarıyla bakan hic ister mi zarar gormemizi, kotuluklere ducar olmamızı.
O hep kulunun ebedî kurtuluşunu ve felahını ister de bizi ona cağırır.
“Allah size gucluk cıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve uzerinizdeki nimetini tamamlamak ister.” (Maide, 5/6.)
Goklerde ve yerde buluna her şey O’nun hukmu altındadır. Eğer O’nun hukumranlığı altında olursan sana korku yok, keder yok tasa yok. Zira
“Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O’ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O’nun bol fazlını geri cevirecek yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O, bağışlayandır, esirgeyendir.”
(Yunus, 12/107.)
O dilemedikce insan hicbir şey dileyemez, hicbir şeye guc yetiremez. Sen ancak O’nun lutuf ve rahmeti ile yaşarsın ve hep O’na muhtacsın. Oyleyse O’ndan isterken de husnuedep ile iste ve Cuneyd-i Bağdadi Hazretlerinin duasına kulak ver:
“Ya Rabbi! Ben senden senin sevdiğini isterim ve seni gazaba getiren her şeyden sana sığınırım.
Ya Rabbi! Benim senden nihai isteğimi senin isteğin olan hÂl kıl, benim senden talep ettiğim istekler kılma!”
Diyanet Aylık Dergi / Nisan 2017
__________________
En Hayırlı İstek
Dini Bilgiler0 Mesaj
●23 Görüntüleme