Hazreti Âdem (as) yeryuzunde ilk insan ve ilk peygamber, butun insanların babası’dır. Kadir-i HÂkim, melekler vasıtasıyla yeryuzunun her tarafından aldırdığı topraktan su ile camur yapıp, insan şekline koydu.
Kur’Ân’ı Kerîm’de, : “Allah insanı, pişmiş camur gibi bir balcıktan yarattı.”1 buyruluyor. Hazreti Âdem (as) yaratıldıktan sonra her şeyin ismi ve faydası ona bildirildi. Boylece insan maddî varlığı ile dunya hayatına, ruh yonuyle mÂn Âlemine uyum sağlayabilecek bir guce sahip kılındı.
Hazret-i Havva Validemizin yaratılışı da Kur’Ân-ı Kerîm’de, Hz. Âdem’den veya Âdem (as) ile aynı maddeden yaratıldığına şoyle işaret edilmiş: “Sizi bir tek nefisten yaratan ve gonlunun huzura kavuşacağı eşini de ondan var eden Allah’tır.” 2
İşte, İnsanlar hep aynı kokten, aynı anne ve aynı babadan (Hz. Âdem ve Havva) dolayı kardeştirler. İnsanlık bakımından aralarında fark yoktur. Onun icin insanlar biri birine ustunluk değil belki kardeşce nev’ini sevmelidir. Bediuzzaman Said Nursî Hazretleri, hÂli bir yerde Kur’Ân ve iman dÂvÂsı ile meşgul iken onu takibe alan ucak pilotlarına, “Ben nev’imle iftihar ediyorum” demiş. İşte insan sevgisi, işte kardeşlik bu olsa gerek.
Ne yazık ki, nefis ve gurur, cağımızda insanın en onemli hastalıklarından biridir. Biraz akademik kariyeri olan, biraz mal ve mulk sahibi olan, biraz makam ve mevki, biraz şan ve şohret elde eden, etrafında birkac insan bulunan hemen kendini farklı ve guclu hissetmeye başlar. Boylece dunyevî değerlerin cazibesine kapılıp, nefis ve gurur hastalığına ducar olur.
İnsanlar arasında ayrıcalık ve ustunlukten soz acılmışken, munasebete binaen cocukluk zamanımda hÂlen unutamadığım bir insanlık dramını siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum. Şimdiden olduğu gibi, eskiden de insanlar arasında sınıf ayrılığı vardı. Koy ahÂlilerine koylu veya bedevi; şehirlilere de efendi veya bey diyorlardı. Efendi koye geldiğinde buyuk bir izzetle karşılanır, ikramla ağırlanırdı…
Koylu şehre gittiğinde, eli boş efendisine gitmezdi. Efendinin evinde bir kenarda iki dizi uzerinde mutevÂzı ve makul oturur, efendinin suallerine nezaketle cevap verirdi. Boylece efendi kendi evinde de, koylunun evinde de efendi idi; koylu ise efendi tarafından bîcare, ağa tarafından kole veya raiyet; zaten devlet tarafından da tebaa idi…
İnsanoğlunun nev’i ve koku bir, insanlık cihetiyle aynı hakka sahip olmasına rağmen, sosyal ve ictimaî hayatın icinde insanlar arasında ast-ust iki denge, kurun-u ulÂ’dan cağımıza kadar hep beraber yurumuş. Biri efendi ve guclu; diğeri zayıf ve hukuktan yoksun insan. Dolayısıyla, zulum ve istibdat bir yerde hÂkîm olduğu muddetce haksızlıklar da devam edip gidecektir. Maalesef dun cehaletin istibdadı ile insanları ezenler; bugun ilmin taassubu ve kanunun gucu ile zulmun adını değiştirerek icra ediyorlar. İstibdat ve zulmun adı değişse de, portre aynı…
BedîuzzamÂn: “İstibdad ne şekilde olursa olsun, meşrûtiyet libası giysin ve ismini taksın; rast gelirsem sille vuracağım.” Şiddetle istibdata karşı gelmiştir.4
HÂsıl-ı kelÂm: İnsanlar hep aynı kokten, aynı anne ve aynı babadan (Hz. Âdem ve Havva) dolayı kardeştirler. Kaba guc ve ustunluk yerine, sevgi ve muhabbet hÂkim olsun ki; kin ve adavet ortadan kalksın, hayat butun guzellikleriyle devam etsin.
Dipnotlar:
1- Rahman Sûresi, 23.
2- A’rÂf, 7/189.
3- Sunûhat.
4- Tarihce-i Hayat, İlk hayatı.
__________________
PDU ® Kardeşlik bağımız nereden geliyor?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●23 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- PDU ® Kardeşlik bağımız nereden geliyor?