
Gelecekte neler olacak? Bu yıl başıma neler gelecek? Bunlar gibi onlarca soruyla ilgili olarak, insanların tarihin en eski zamanlarından bu yana birer aldatmaca olmasına rağmen başvurdukları fal ve kehanet yontemlerinin ic yuzu nedir?
Tarihin en eski cağlarından bu yana, insanların gelecekte ne olacağını bilme merakı fal, kehanet gibi batıl arayışları canlı tutmuştur. İnsanların bir kısmı başlarına gelecek tehlikeleri onceden oğrenebilecekleri zannıyla bazen sırf meraklarını giderebilmek, bazen kendilerince onlem alabilmek, bazen de sadece eğlence adı altında fal, kehanet ve astroloji gibi batıl yontemlere başvurmuşlardır.
Kimi insanlar bu batıl yontemlerin Allah Katında yasaklandığını duşunmeksizin bunları zararsız bir uğraşı olarak gorurken, bazıları ise insanların geleceği oğrenme merakından cıkar sağlamaktadırlar. Oysa bu batıl arayışların hepsi asılsızdır. Muminler “Onlar, 'tumuyle boş' şeylerden yuz cevirenlerdir.” (Muminun Suresi, 3) ayetinin hukmu gereği bu batıl inancların hicbirine itibar etmezler. Allah’a ve yarattığı kadere imanı zayıf olan veya bilgi eksikliği bulunan bazı insanların başvurdukları falcılık, tarot kartları, ruhlarla bağlantı kurduğunu iddia ederek gelecekten bilgi alma gibi yontemlerin birer aldatmaca olduğunun bilincindedirler.
Fal Bakmak, Baktırmak Kuran’da Yasaklanmıştır
Falcılık, cok eski cağlardan beri ceşitli kulturlerde izine rastlanan bir faaliyettir. Falın gecmişinin milattan once 4000 yıllarına kadar uzandığını gosteren belgeler, Mısır, Cin, Babil ve Kalde’de falcılık yapıldığını ortaya koymaktadır. En eski falcılık orneklerinin ise Mezopotamya’da bulunduğu tahmin edilmektedir. (Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 12/135) Oysa Kuran’da eskiden Arapların da başvurduğu bu batıl geleneğe işaret edilerek fal kesin olarak yasaklanmıştır:
“Ey iman edenler, icki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Oyleyse bun(lar)dan kacının; umulur kurtuluşa erersiniz.” (Maide Suresi, 90)
Yıldız Falı: Astroloji
Gunumuzde en yaygın olan fal turlerinden biri yıldız falıdır. Gokyuzundeki yıldızların konumuna gore gelecekten haber verme aldatmacasına dayanan bu falın tarihi SÂbiîlere uzanır. SÂbiîler, goğu oniki burca bolmuş, tapındıkları ve heykellerini diktikleri gezegenlerin durumlarına gore, yeryuzunde meydana gelecek olayları bildireceği iddiasıyla yıldızlarla ilgili birtakım hurafeler ortaya atmışlardı. (Elmalılı M.H.Yazır, "Hak Dini Kuran Dili", VII. 5208)
Gunumuze kadar ulaşan bu sapkın inanc doğrultusunda yıldızların insan uzerinde etkisi bulunduğuna inanmak, gok cisimlerine mustakil bir guc atfedilmesine neden olacağı ve insanları giderek onları ilah edinmeye (Yuce Allah’ı tenzih ederiz) yonelteceği icin Kuran ahlakı ile bağdaşmaz.
Bazı kişilerin yanlış bir kader anlayışına sahip olmaları, bazılarının da yıldızların geleceğe dair haber verdiğine inanmaları ahir zamanın gostergelerindendir. Peygamberimiz (sav) bir hadisinde bunu şoyle ifade etmiştir:
“Ahir zamanda ummetim hakkında en cok endişe duyduğum: yıldızlara (inanmak), kaderi yalanlamak…” (Ramuz-El Ehadis, 1/1540)
Allah’ın emir ve yasakları, hoşnut olduğu ahlak ozellikleri Kuran’da apacık bildirilmişken kuşkusuz bu iddialarının ne denli akılsızca ve samimiyetsiz olduğu ortadadır. Kuran’da buyuk bir yanılgı icinde olan bu kişiler şoyle haber verilmiştir:
“Biz bunlara sırf bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye tapıyoruz.” (Zumer Suresi, 3)
Gaybı Allah’tan Başkası Bilemez
Falcılık bir tur gayb (bilinmeyen) bilgisinden haber verme iddiasıdır. Oysa Kuran’da gaybı Allah'tan başka hic kimsenin bilemeyeceği, peygamberlerin dahi, kendilerine izin verilmedikce gaybdan haber veremeyecekleri acıkca bildirilmektedir. (En’am Suresi, 50)
Rabbimiz ancak razı olduğu kullarına gayb bilgilerini vahyedebilir. Bu gercek Kuran’da şu şekilde haber verilmiştir:
“O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (gorulmez bilgi hazinesini) kimseye acık tutmaz (ona muttali kılmaz.) Ancak elcileri (peygamberleri) icinde razı olduğu (sectikleri kimseler) başka. Cunku O, bunun onune ve arkasına izleyici (gozetleyici)ler dizer.” (Cin Suresi, 26-27)
Ayetlerde de bildirildiği uzere Allah’ın sectiği elciler dışında hicbir insanın kendi başına cabalaması ya da ruhlarla bağlantı kurmak icin uğraşması o kişiyi gaybe dair bir bilgiye ulaştırmaz. İnsanlar tarafından uydurulmuş New Age gibi batıl hareketlere kapılan insanlar cevrelerinde dikkat cekebilmek veya sivrilebilmek icin medyumluk, kahinlik gibi ozelliklere sahip oldukları yalanının arkasına saklanırlar. Bu yolla insanları kandırmayı, onlardan saygı gorebilmeyi, maddi cıkar elde etmeyi umarlar. İnsanların birkac kağıt parcasına, taşlara, kristal kurelere bakarak geleceği soyleyebilmeleri, Allah'ın dilemesi dışında, mumkun değildir.
De ki: ‘‘Goklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar.’’ (Neml Suresi, 65)
Kehanette Bulunmak Kuran’da Yasaklanmıştır
Gunumuzde sık sık karşılaştığımız, gelecekten veya gecmişten haber verdiğini iddia eden kahinler ve falcıların gaybı bilmeleri mumkun değildir. İman etmeyen cinlerle iş birliği halinde olan bu kişiler, zan ve tahminle yalan soylemektedirler. Kehanet adı verilen bu uydurmalar, Allah inancı zayıf bazı insanlar uzerinde etkili olabilmektedir. Allah’ın belirlediği kader dışında hicbir şeyin gercekleşemeyeceğini bilmeyen bu insanlar korku ve endişeye kapılmakta, kendilerince tedbir almak amacıyla akıl ve mantık dışı şeyler yaparak komik duruma duşmekte, boylece şeytanın oyununa gelmektedirler. Daha once de belirttiğimiz gibi gaybı yalnızca Yuce Allah ve O'nun dilemesiyle ilim verdiği kişiler bilebilirler. Bu nedenle falcılık ile geleceğe ve gecmişe dair bilgiler edinip bunlara gore hareket etmek buyuk bir sapkınlıktır.
Cinler de Gaybı Bilemezler
Bazı insanlar cinlerin gaybı bildiği yonunde yanlış bir inanışa da sahiptir. Ancak gayb konusunda cinler de tıpkı insanlar gibi Allah’ın bildirdiği dışında herhangi bir bilgiye sahip değillerdir. Gaybe dair soyledikleri ise birer zan ve tahminden ibarettir. Cunku cinler de tıpkı insanlar gibi imtihan icin yaratılmış varlıklardır. İclerinde iman edenleri olduğu gibi, inkar icinde yaşayan cinler de bulunmaktadır. Kuran’da kesin olarak bildirilen onemli bir gercek ise cinlerin gaybı bilmedikleridir. Cinlerin gayb haberlerine ulaşmaya calıştıkları ancak başarılı olamadıkları ayetlerde şoyle bildirilir:
"Doğrusu biz goğu yokladık; fakat onu guclu koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk. Oysa gercekte biz, dinlemek icin onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur. Doğrusu bilmiyoruz; yeryuzunde olanlara bir kotuluk mu istendi, yoksa Rableri kendileri icin (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?" (Cin Suresi, 8-10)
Cinlerin insanlara gaybtan haber vermelerinin mumkun olmadığının acık bir delili ise Sebe Suresi'nin 14. ayetinde haber verildiği uzere cinlerin Hz. Suleyman’ın olumunden, sonradan haberdar olmalarıdır. Bu gercek Kuran’da şoyle haber verilmiştir:
”Boylece onun (Suleyman’ın) olumune karar verdiğimiz zaman, olumunu, onlara, asasını yemekte olan bir ağac kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-duşunce, acıkca ortaya cıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı boylesine aşağılanıcı bir azab icinde kalıp-yaşamazlardı.” (Sebe Suresi, 14)
Mumin Ancak Allah’tan Yardım Diler
Hak dine karşılık binlerce ceşit hurafeye dayalı batıl inanc vardır. Uğurlu gunler, uğursuz gunler, sayılar, renkler, tarihler, bazı hayvanlar, eşyalar, sozde uğur getiren taşlar, kurutulmuş otlar ve daha sayamayacağımız kadar cok yuzlerce batıl inanc...
Bunlar tum insanlık tarihi boyunca var olmuş ve hak dinden uzaklaşıldığı donemlerde iyice yaygınlaşmıştır. İnsanların maneviyat ihtiyaclarını batıl inanclarla doldurmaya calışan materyalist bir zihniyetin urunu olan bu tur inanc ve oğretiler, hak dinin yaygınlaştığı yerde yok olmaya mahkumdur. Bu batıl inanclar gunumuzde bir kısım medya tarafından da desteklenmektedir. Bunun sebebi, insanların maneviyat ihtiyaclarının suni olarak karşılanabileceğinin ve din adı altında sunulan batıl geleneklerin din hakkında olumsuz bir kanı oluşturacağının duşunulmesi, bu sayede de insanların Kuran ahlakından busbutun uzaklaşmasının beklenmesidir.
Sonuc: “Hak geldi, batıl yok oldu”
İnsan Allah’a kulluk etmek icin yaratılmıştır. Allah kimin daha iyi ve guzel davranışlarda bulunacağını, kimin şukredeceğini ve Kendi rızasına uygun yaşayacağını denemek icin dunyayı yaratmıştır ve her canlı icin bir kader belirlemiştir. Allah’ın belirlediği kader kusursuzdur, onbinlerce kez yaşansa da asla tek bir karesi bile değişmez. Kaderin kusursuzluğuna rağmen gelecekten haber almaya calışmak ve bu caba icinde asıl yaratılış amacından uzaklaşmak yalnızca zaman kaybetmektir.
Allah’ın insanlar icin secip beğendiği İslam ahlakı akılcıdır, aydınlıktır, insanları akla ve bilime yoneltir. Oysa batıl inancların mantıksızlığı ortadadır. İslam ahlakında yalnızca Allah’ın rızasını kazanmak vardır, ibadetler son derece acıktır, kolaydır. Ancak batıl oğreti ve uygulamalara baktığımızda birbiriyle tutarsız, akıl ve mantıktan uzak yuzlerce farklı uygulamayla karşılaşırız. Unutulmamalıdır ki Kuran ahlakının hakim olduğu bir toplumda batıl yok olmaya mahkumdur. Alemlerin Rabbi olan Allah Kuran’da bu gerceği şoyle bildirmiştir:
“Hak geldi, batıl yok oldu. Hic şuphesiz batıl yok olucudur.” (İsra Suresi, 81)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 31. sayı (Ocak 2007) 56. sayfada yayınlanmıştır.
__________________