Alemlerin efendisi Cehennemdekilerin halini gorunce ağlamaya başladı. Allahu teÂlÂya yalvardı. Ummetinin zayıflığını ve boyle azaba takat getiremeyeceklerini soyleyerek, o kadar cok ağladı ki, Cebrail aleyhisselam ve cumle melekler de beraber ağlaştılar.
Allahu teÂlÂdan hitap geldi ki:
"Ey Habibim! Senin hurmetin ve kıymetin benim katımda buyuktur, duan kabul olunmuştur. Hatırını hoş tut. Seni, muradına eriştiririm. Sana oyle bir makam veririm ki, pek cok sayıda asileri, senin şefaatin ile bağışlarım. Ta ki, sen yeter diyene kadar."
Peygamber efendimiz gorduklerini anlatmaya devam ederek buyurdu ki:
"Daha sonra, Semavattan gecip, Musa'nın (aleyhisselam) bulunduğu makama geldim.
Bana; "Hak teÂlÂ, sana ve ummetine ne farz eyledi" dedi. Ben de; "Her gun ve gece icin elli vakit namaz kılınmasını bana farz kıldı" dedim. "Rabbine don, biraz hafifletmesini dile. Cunku ummetin bunun altından kalkamaz", dedi.
Bunun uzerine, Rabbime dondum ve dedim ki: "Ya Rabbi! Ummetimden bu emri biraz hafif eyle." Bunun uzerine elli vakitten sadece beş vakit indirdi.
Musa'ya (aleyhisselam) dondum ve beş vakit indirdi dedim. Dedi ki: "Rabbine don! Biraz daha hafifletmesini dile. Cunku ummetin bunun altından da kalkamaz." Boylece Musa (aleyhisselam) ile Rabbimin arasında gidip geldim ve nihayet Allahu teÂl şoyle buyurdu:
"Bu namazı beş vakte indirdim. Her namaz icin on sevab vardır. Bu bakımdan sonunda yine elli namaz olur. Zira her kim bir sevabı kastedip de yapamazsa, onun icin bir sevab yazılır. Fakat yaparsa, bire karşılık tam on sevab yazılır. Fakat bir gunaha kasdedip de yapmazsa, hic bir şey yazılmaz. Yaparsa, ancak o bir gunah olarak kayda gecer."
Allahu teÂl boylece, sevgili Peygamberimizin cektiği sıkıntılarla yaralanan mubarek kalbini, teselli eyledi. Hic bir mahlukuna vermediği, kimsenin bilemiyeceği, anlayamıyacağı nimetleri, O'na ihsan eyledi.
Alemlerin efendisi, sonra bir anda Kudus'e ve oradan Mekke-i mukerremeye, Umm-i Hani'nin evine geldiler. Yattığı yer henuz soğumamış, leğendeki abdest suyunun hareketi durmamış idi.
Dışarda dolaşan Umm-i Hani uyuklamış, bir şeyden haberi olmamıştı. Peygamber efendimiz, Kudus'ten Mekke'ye gelirken, Kureyş'in kervanına rastladı. Kervandaki bir deve urktu, yıkıldı. Sabah olunca, Kabe yanına gidip Miracını anlattı.
Kafirler, alay ettiler. Musluman olmaya niyetli olanlar da tereddude duştuler. Muşriklerden bazıları sevinerek, Ebu Bekir'in evine geldiler. Cunku onun akıllı, tecrubeli, hesaplı bir tuccar olduğunu gayet iyi biliyorlardı.
Kapıya cıkınca;
-Ey Ebu Bekir! İyi bilirsin. Mekke'den Kudus'e gidip gelmek, ne kadar zaman surer? diye sordular. Hazret-i Ebu Bekir;
-İyi biliyorum. Bir aydan fazla surer, dedi.
Bu soze sevinen kafir guruhu;
-Akıllı, tecrubeli adamın sozu boyle olur, dediler. Gulup, alay ederek ve hazret-i Ebu Bekir'in de kendileri gibi duşuneceğini umarak;
-Senin efendin, Kudus'e bir gecede gidip geldiğini soyluyor, artık iyice sapıttı, dediler. Hazret-i Ebu Bekir'e sevgi, saygı gosterip bel bağladılar.
Hazret-i Ebu Bekir, Resulullah efendimizin mubarek adını işitince;
-Eğer O soyledi ise doğrudur. Bir anda gidip geldiğine ben de inandım, deyip iceri girdi.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kaynak / Mehmet ORUC - Kainatın Efendisi Kitabı
__________________
"O soyledi ise doğrudur"
Dini Bilgiler0 Mesaj
●27 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- "O soyledi ise doğrudur"