Ramazana doğru yaklaşırken

Yaz ayının rehaveti uzerimize cokmuş vaziyette. Herkes dinlenmek icin, tatil icin bir yerlere gitme arzusunda. Bu, elbette ki hakkımız. Aynı zamanda ramazan da yaklaşıyor. Ramazan, safları sıklaştırmanın zamanı. Daha da duşunmenin, kendimizi yenilemenin zamanı. Gunahlarla araya perde koyma zamanı. Bir fırsat. Bu fırsatı iyi değerlendirmek lazım. Cunku Şaban ayındayız ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'in orucu, ibadeti, sadaka ve Kur'an-ı Kerim okuyuşunu coğalttığı bir mevsimdeyiz.
Hicbirimiz icin gec değil. Dunya'nın en buyuk gunahkarı olsak da gec değil. Cunku hicbirimizin gunahı, Yuce Rabbimiz'in affından daha buyuk değildir. Firavun bile Kızıldeniz'de boğulurken tevbe niyetiyle iki buklum olmaya cabalamış, ama gec kalmıştır. Belki biraz acele etseydi Yuce Allah (c.c.)'ın affına ulaşacaktı.
Ramazan ayının atmosferine girdiğimiz bu gunlerde sizi uc mesaj verici başlıkla baş başa bırakıyorum. Acık gonuller, duyan kulaklar ve goren gozler icin her hadisede alınacak binlerce ibret vardır.

MALIM YOK, SADAKA VEREMEM

Ebu Zerr anlatıyor; Efendimiz (s.a.v.) : "Herkes her gun sadaka vermelidir" buyurdu.
Ben dedim ki Ya Rasul! Malım yok.
Bunun uzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şoyle buyurdu:
Tekbir getirmek; Sadakadır.
Subhanallah; Sadakadır.
Elhamdulillah; Sadakadır.
La ilahe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur); Sadakadır.
Estağfirullah; Sadakadır.
İyiliği tavsiye etmek; Sadakadır.
Kotulukten sakındırmak; Sadakadır.
Yoldaki dikeni, taşı kaldırmak; Sadakadır.
Gozu gormeyene yardım etmek; Sadakadır.
Sağıra, dilsize laf anlatmak; Sadakadır.
Aradığını bulamayana yardım edip, aradığını bulmaya calışmak; Sadakadır.
Zor durumda olanın yardımına koşmak; Sadakadır.
Gucsuz birine arka cıkmak; Sadakadır.
Eşinle cinsel yakınlığın; Sadakadır.
(Ahmed, Musned. 1, 168-169)

SEVDİĞİNLE BERABERSİN

Hz. Enes anlatıyor;
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile beraber mescidden cıktık. Birden golgeden biri cıktı. "Ya Resulallah, kıyamet ne zaman kopacak?" diye sordu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Kıyamete ne hazırladın?" diye sordu.
Adamın başı onune duştu. Cevap veremedi. Sonra, "fazla birşeyim yok, ne fazla orucum, ne fazla namazım, ne sadakam var. Ben ancak farz ibadetleri yapabiliyorum. Fakat ben Allah'ı ve Resulu'nu cok seviyorum." Bunu duyunca Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şoyle buyurdu; "Sen sevdiğinle berabersin."
Enes anlatıyor. Bu cevap beni iliklerime kadar sarstı... Cunku ben de bu adam gibiyim. Hem Peygamberimiz'i, hem Hz. Ebubekir'i, hem Hz. Omer'i seviyorum. Onların yaptığını yapamasam bile onları seviyorum. Dilerim ki ahirette onlarla beraber olurum.
(Buhari, edeb, 96
Muslim, Birr, 164
Tirmizi, Zuhd, 50, Daamod, 98)

MU'MİN NASIL OLUR?

Efendimiz bir cenazededir. Baki'de (Medine mezarlığında gezinir) şoyle der: "Kabir azabından Allah'a sığının." Sonra olum olayını şoyle anlatır; "Mu'min şoyle olur; Ecel gelince, yuzu guneş gibi parlar. Melekler cennet kefeni ve guzel kokuyla gelirler. Yere inerler. adamın goreceği yere otururlar.
Olum meleği baş ucuna gelir: "Ey temiz ruh! Allah'ın affı icin artık cık" der.
Mu'minin canı su gibi akar.
Melekler onu cennet kefenine sararlar. Koku surerler. Goğe doğru yukselirler. Her tabakada sorarlar. "Kim bu adam?" Melekler cevap verirler. "Filanın oğlu filan." 7. kat goğe kadar boyle devam eder.
Yuce Allah'ın huzurunda; "Kulumu cennete kaydedin, sonra yere indirin. Ben onu topraktan cıkaracağım. Kulun canı/ruhu tekrar cesede konur. Kabre iner. İki melek gelir. Oturturlar. Soru sorarlar. Kul doğru cevap verir. Yuce Allah; "Kulum doğru dedi, cennet elbisesi giydirin. Kabrinden cennete kapı acın" buyurur.
Cennetin koku ve ruzgari gelir. Kıyamete kadar, cennetin kokusunu ve ruzgarını hisseder, hep onun yanında bulunurlar.
(Ahmed, 4/287-288
Hak Mustedrek, 1,93-95)

Nihat Hatipoğlu

__________________