CEVAP
Fitne, sozlukte, altın, gumuş gibi madenleri potada, ateşte eriterek, saf hale getirmek anlamına gelir.
Aşağıda bildirileceği gibi, fitnenin, ıstılahta bircok anlamı varsa da, daha cok bozgunculuk, boluculuk, isyan, ihtilal, fesat cıkarmak gibi anlamlara gelir.
Nitekim Abdulgani Nablusi hazretleri de, (Fitne, muslumanlar arasında boluculuk yapmak, onları sıkıntıya, zarara, gunaha sokmak, insanları isyana kışkırtmaktır) buyuruyor. [Hadika] İmam-ı Birgivi ve Muhammed Hadimi hazretleri de fitneyi aynı şekilde tarif etmiştir. Fitne imtihan demektir. Anarşi, bozgunculuk, gunah, şirk, bela ve daha başka manalara gelirse de, ekseriya boluculuk, bozgunculuk anlamında kullanılır.
İmam-ı Birgivi hazretleri de, fitneyi boyle tarif etmiştir. (Tarikat-ı Muhammediyye)
Muhammed Hadimi hazretleri de fitneyi benzeri şekilde tarif ettikten sonra, yetmişten fazla fitne ceşidi bulunduğunu bildirerek buyuruyor ki:
(Fitne cıkarmak haramdır. Kur'an-ı kerimde, dinden saptırmak icin fitne cıkaranların Cehenneme atılacağı ve fitne cıkarmanın adam oldurmekten daha kotu olduğu ve hadis-i şerifte de, fitne cıkarana Allahu teÂlÂnın lanet edeceği bildirilmektedir.) [Berika]
Fitnenin değişik manalarına Kur’an-ı kerimden birkac ornek verelim:
1- Şirk, kufur:
(Fitne tamamen yok oluncaya kadar kÂfirlerle savaşın!) [Bekara 193]
2- Gunah:
(Bizi fitneye duşurme) diyenlerin kendileri fitneye duşmuştur. (Tevbe 49)
3- Bozgunculuk, kavga, ihtilal, bagilik [isyan], anarşi, kargaşa, boluculuk, fesat:
(Fitne cıkarmak, adam oldurmekten daha kotudur.) [Bekara 191]
(Allahu teÂlÂnın emirlerini yerine getirmez, kendi aranızda dost olmazsanız, yeryuzunde bir fitne ve buyuk bir fesat olur.) [Enfal 73]
Birkac hadis-i şerif meali:
(Fitne uykudadır. Fitneyi uyandırana Allah lanet etsin!) [İ.Rafii]
(Din, dunya menfaatine alet edilince, fitneler zuhur eder.) [A.Rezzak]
(Fuhuş yayılınca fitne coğalır.) [Deylemi]
(Fitneler artmadıkca, kıyamet kopmaz.) [Buhari]
(Eshabım arasında fitne cıkacak, o fitnelere karışanları, Allahu teÂl benimle olan sohbetleri hurmetine affedecektir. Bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatan Cehenneme girecektir.)[Muslim]
4- İmtihan:
(Sana [Miracta] gosterdiğimiz temaşayı halk icin bir fitne [imtihan] yaptık.) [İsra 60]
(Mallarınız, cocuklarınız, sizin icin fitnedir [imtihandır].) [Tegabun 15]
(Biz onlardan oncekileri de, fitneden [imtihandan] gecirdik.) [Ankebut 3]
5- Bela, musibet:
(Bir fitne olmayacak sandılar da, kor ve sağır kesildiler.) [Maide 71]
(O fitneden sakının ki, o sadece zalimlere dokunmakla kalmaz.) [Enfal 25]
6- Azab:
Onlara, (Fitnenizi [azabınızı] tadın) denecektir. (Zariyat 14)
7- Eziyet, işkence:
(Fitneye [eziyete, işkenceye] uğratıldıktan sonra hicret edip, ardından da sabrederek cihad edenlerin yardımcısı elbette Rabbindir.) [Nahl 110]
8- Deli:
(Fitneye duşeni [deli olanı] yakında sen de, onlar da gorecek.) [Kalem 5,6]
9- Zarar verme:
(Seferde iken, kÂfirlerin sizi fitneye duşurmelerinden [zarar vermelerinden] endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda bir vebal yoktur.) [Nisa 101]
10- Sapıklığa duşurme:
(Siz ve taptıklarınız, Cehenneme girecek olanlardan başkasını fitneye duşuremez [saptıramaz]) [Saffat 161-163]
Uc hadis-i şerif meali:
(Ahir zamanda, Âlim [gecinen]ler fitne unsuru olur, camiler ve hafızlar coğalır, ama, iclerinde [hakiki] Âlim hic bulunmaz.) [Ebu Nuaym]
(Fitne [bid’at, sapıklık, kufur] yayıldığı zaman, hakikati, doğruyu bilen, [imkanı nispetinde, soz ile, yazı ile, medya = gazete, dergi, radyo, tv ile] başkalarına [mumkun olan her yere ve herkese] bildirsin, [imkanı var iken, bir engel de yok iken bildirmezse], Allah’ın, meleklerin ve butun insanların laneti onun uzerine olsun!) [Deylemi]
(Ahir zamanda, Âlim ve ilim azalır, cahillik artar. Cahil ve sapık din adamları, yanlış fetva vererek fitne cıkarır, doğru yoldan saptırırlar.)[Buhari]
11- Uydurma mazeret:
(Onların, sadece “vallahi, biz muşrik değildik” sozlerinden başka fitneleri olmayacaktır.) [Enam 23]
12- Dalalet:
(Allah birini fitneye [dalalete, şaşkınlığa] duşurmek isterse, Allah’a karşı senin elinden bir şey gelmez.) [Maide 41]
13- İnsana sıkıntı ve zarar veren her şey:
Hadis-i şerifte, imamın namazı uzatıp cemaati sıkıntıya sokması fitne olarak bildirilmiştir. İhtiyara, “tecvitsiz namaz kılınmaz” demek gibi yapamayacağı fetvayı vermeye de fitne denmiştir.
Uc hadis-i şerif meali:
(Ummetim icin en korktuğum şey, kadın ve icki fitnesidir.) [İ. Suyuti]
(Guzel sac, guzel ses, guzel yuz, fitneye duşurebilir.) [Deylemi]
(Âdem aleyhisselamdan itibaren, Deccaldan buyuk fitne yoktur.) [Muslim]

Avrupa’daki muslumanlar
Sual: Buraya ceşitli İslam ulkelerinden gelen bazı muslumanlar, "Avrupa gayrı muslim diyarıdır. Avrupa’da kanunlara uymamak gunah olmaz" diyorlar. Avrupa’da muslumanların hareketleri nasıl olmalıdır?
CEVAP
Fıkıh Âlimlerinden İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Gayrı muslim ulkelerde, onların kanunlarına itaat etmek [karşı gelmemek] zarureti vardır. Mallarına, canlarına, ırzlarına saldırmak asla caiz değildir.) [Redd-ul Muhtar kadılık bahsi]
Abdulgani Nablusi hazretleri de şoyle buyuruyor:
(Hukumet mubah bir işi yasak ederse, bu emre itaat vacip olur. Kendini tehlikeye atmak caiz olmaz.) [Hadika s.143]
Muhammed Hadimi hazretleri de buyuruyor ki:
(Hukumetin emrettiği her mubahı yapmak millete vacip olur.) [Berika s.91]
Bu uc eserde de gorulduğu gibi, musluman, dunyanın neresinde olursa olsun, her yerde, kanunlara karşı gelmemeli, guzel ahlakı ile herkese ornek olmalıdır!

Kanuna karşı gelinmez
Almanya’da otomobille yolun sağından, İngiltere’de ise yolun solundan gitmek mecburiyeti vardır. (Avrupa’da kanunlara uymamak gunah olmaz) diyerek, Almanya’da yolun solundan, İngiltere’de ise yolun sağından giderek kaza yapıp, insanların ve kendisinin olumune sebep olan kimse, buyuk gunaha girer. Avrupa’da kanunlara karşı geldiği icin değil, topluma ve kendine zarar verdiği icin gunaha girmiştir. Bu bakımdan gayrı muslimlerin kanunlarına karşı gelmemek vaciptir. Karşı gelmek ise gunahtır.
Yabancı bir ilim adamı, İslamiyet’i inceleyip musluman olduktan sonra, Arap ulkelerine gidince, oralardaki muslumanların yanlış hareketlerini goruyor. (Sizlerin hayatını inceleseydim, musluman olmazdım) diyor. Ne kadar muhim bir teşhis. Hicbir muslumanın, yanlış hareketlerle İslamiyet’e golge duşurmeye hakkı yoktur.
Musluman, İslam’ın guzel ahlakı ile suslenmeli, kimseye zarar vermemeli, isyankÂr olmamalı, anarşi cıkarmamalı, kotu kimselere aldanmamalı, kısacası, Allah’a karşı gunah, kanunlara karşı suc işlemekten sakınmalıdır! Gorulduğu gibi, Avrupa’daki muslumanların işlenen kotulukleri el ile duzeltmeye kalkmaları fitne olur. Fitne ise buyuk gunahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamet yaklaştıkca fitneler coğalır. Boyle zamanlarda kenarda kalan ileri atılandan, oturan ayakta olandan, ayakta olan yuruyenden, yuruyen de koşandan hayırlı olduğu icin evinizde oturun, fitneye karışmayın!) [Ebu Davud]
(Fitne zamanında evinizde oturun, gunahlarınıza tevbe edin, dilinizi tutun, kendi işinize bakın, başkalarının işine karışmayın!) [Nesai, Ebu Davud]
(İnsanın fitneden selamet kalması, evine kapanıp kalması ile mumkun olur.) [Deylemi]
(Fitne, fırtına gibi insanları savurduğu zaman, Âlim ilmi ile, kendini fitneden korur.) [Ebu Nuaym]

isyan ve itaat
Avrupa’daki gayrı muslimlerin kanunlarına karşı gelmek başka şey, onlara itaat etmemek başka şeydir. Avrupa’daki Âmirler, patronlar, musluman işcilere icki, kumar gibi haram şeyleri yapmalarını emrederlerse, muslumanlar, bunları yapmaz. Cunku (Halıka isyan olan işte, mahluka itaat olmaz) hadis-i şerifi vardır. Ancak, gayrı meşru emre itaat edilmez diye isyan etmek caiz olmaz. Ana-baba da haramı, hatta kufru emretse, onlara da itaat edilmez. Fakat isyan edip onları uzmek doğru olmaz.
Hakimin bildirdiği hadis-i şerifte emir [Âmir], (Muslumanlığı bırak, bırakmazsan, oldururum) derse, (Muslumanlığı bırakma, boynunu uzat) buyuruluyor.
KÂfir olmaya zorlayan bir emire bile isyan etmeyi dinimiz caiz gormuyor. Halbuki kÂfir olmayan bir emir, muslumanı kÂfir olmaya zorlamaz. Dunyanın neresinde olursa olsun, fitneden kacmalıdır!

Fitne cıkarmak ve pasiflik
Bazıları, Maide suresinin “Hazret-i Âdem’in oğlu Kabil, kardeşi Habil’e “Seni oldureceğim" dediği zaman, Habil, “Sen beni oldurmek icin elini uzatsan da, ben seni oldurmek icin elimi sana uzatmam, cunku ben Allah’tan korkarım” demiştir) mealindeki 27 ve 28. Âyetlerinden dolayı Hazret-i Habil’i pasif ve korkak olarak vasıflandırıyorlar.
Halbuki Kur’an-ı kerimde, fitne kotulenmektedir. Birkac Âyet-i kerime meali şoyledir:
(Onlar oyle sapıklar ki, yeryuzunde fitne ve fesat cıkarırlar.) [Bekara 27]
(Onlara; "Yeryuzunde fitne fesat cıkarmayın" dendiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler.) [Bekara 11]
(Fitne cıkarmak adam oldurmekten daha kotudur.) [Bekara 217]
(Kalblerinde eğrilik olanlar, fitne cıkarmak icin, Âyetleri kendilerine gore yorumlar.) [Al-i imran 7]
(Onlar fitne cıkarmak icin can atarlar.) [Nisa 91]
(Onlar yeryuzunde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.) [Maide 64]
(Fitneden sakının.) [Enfal 25]
(Yeryuzunde fitne fesat cıkaranlara lanet olsun.) [Rad 26]
Fitne, Muslumanlar arasında boluculuk yapmak, onları sıkıntıya, zarara, gunaha sokmak, insanları isyana kışkırtmak demektir. (Hadika,Tarikat-ı Muhammediyye, Berika)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Fitneden sakının! Soz ile cıkarılan fitne, kılıc ile cıkarılan fitne gibidir.) [İbni Mace]
(Malı ve canı ile cihad eden, ortalığın karışık olduğu zaman bir kenara cekilip ibadetini yapan ve kimseye zararı olmayan insan, kÂmil mumindir.) [Hakim]
(Ne mutlu fitneye karışmayana.) [Ebu Davud]
(Olaylar, fitneler, zuhur edince, katil [olduren] olmaktan kurtulup, maktul [oldurulen] olabilirsen ol!) [Ebu Nuaym]
(Fitneciler saldırdığı zaman, "Beni oldurmek icin sen bana elini uzatırsan da, seni oldurmek icin ben sana elimi uzatmam" diyen Âdem’in oğlu [Habil] gibi ol!) [Ebu Davud, Tirmizi]
(Fitne zamanı evinizden ayrılmayın! Âdem’in oğlu [Habil] gibi olun!) [Ebu Davud, Tirmizi]
(Fitne uykudadır, uyandırana Allah lanet etsin!) [İ.Rafii]
Dinimizde fitne cıkarmak haramdır. Ehl-i sunnetin dort hak mezhebin dışında kalan mezhepsizler tarih boyunca fitne kaynakları olmuşlar, Muslumanları birbirilerine duşurmuşlerdir

Âmire itaat
Sual: GunahkÂr, fasık ve zalim olan bir Âmire dinimize gore itaat gerekir mi?
CEVAP
Dinimiz, cemiyetin huzur icinde yaşaması, kargaşadan uzak olması icin Âmirler kotu de olsa, onların meşru emirlerine itaat edilmesini emreder. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir hayvanın ayağını veya yaş bir hurma ağacını kesenin yahut ortağına hıyanet edenin, kazandığı sevapların dortte biri gider. Emirine isyan edenin ise sevaplarının tamamı gider.) [Beyheki]
[Emir, Âmir, başkan demektir.]
(Emirinizin beğenmediğiniz bir şeyi yaptığını gorurseniz, ona sabredin! Cunku cemaatten bir karış ayrılan, cahiliyyet olumu ile olmuş olur.) [Buhari]
[Cahiliyye olumu ile olmek, imansız olmek demektir.]
(Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur. Benim tayin ettiğim emire itaat eden, hakikatte bana itaat etmiş, ona isyan eden de hakikatte bana isyan etmiş olur.) [Buhari]
(Başı siyah habeşli bir kole olsa da, emirinize itaat edin!) [Buhari]
(Elleri kesik, sakat bir kole olsa da, emirinize itaat edin!) [Muslim]
Huzeyfe radıyallahu anh diyor ki:
Peygamber efendimiz, (Bir zaman gelecek, benim gosterdiğim yola uymayan, sunnetime riayet etmeyen emirler bulunacaktır. Bunlar gorunuşte insan ise de, kalbleri şeytan kalbi gibidir) buyurunca (Ya Resulallah bu zamana yetişirsem ne yapayım?) diye sual ettim. Buyurdu ki:
(Emirin sozlerini dinle ve itaat et! Sırtına vurup malını alsalar bile, emirin sozunu dinle ve ona itaat et!) [Buhari]
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Musluman, hoşuna gitse de, gitmese de, emirin sozunu dinler ve ona itaat eder. Emir, gunah olan bir şeyi emrederse, o emri dinlemek gerekmez.) [Buhari]
Dinimizde birlik ve beraberliğin sağlanması icin Âmire itaatin onemi buyuktur. Âmirimiz kotu diye yakınmamız doğru değildir. Once kendimize bakmamız gerekir. Acaba kendimiz iyi miyiz? Kendimizi duzeltirsek, Âmirlerimiz de duzelir. Nitekim Şir’a şerhindeki hadis-i şerifte (Siz nasılsanız, başınıza oyle Âmirler gecer) buyuruluyor. O halde, ilkonce kendimizi ıslah etmeliyiz!

Fitneye sebep olmak haramdır
Sual: Camimizin bir hocası var. Cuma vaazlarını uzun tutuyor. Soyledikleri şeyler doğru ancak sanki hepimiz evliyaymışız gibi anlatıyor. Genci yaşlısı, Âlimi cahili var. Cumadan Cumaya geleni var. Yeni namaza başlayanlardan bazıları daha gelmiyor. Dalga geceni de oluyor. Bunlar dinimizi hic bilmiyorlar. Hocanın herkesin durumunu goz onunde bulundurup, ona gore anlatması lazım değil mi?
CEVAP
İlmi siyaset diye bir ilim var, o ilmi bilmeyen her zaman rezil olur. Mudara ilmi var, bunu da bilmeyen sıkıntılara girer. Fitneye sebep olmak haramdır. Hadis-i şerifte (Ehli olmayana ilim oğretmek domuza inciden gerdanlık, kolye takmaya benzer) buyuruluyor. Bilmeyene dinden bahsetmek fitneye de sebep olur.
İnsanlara akılları olcusunde, anlayacağı şekilde, anlayacağı kadar konuşmak lazım. Aynı tabip gibi olmak lazım. Tabip ne yapıyor? Once hastayı dinliyor, muayenesini yapıyor. Gerekirse rontgen cektiriyor, tahlil yaptırıyor. Ancak hastalığı teşhis ettikten sonra luzumlu ilacı veriyor. Ac karnına veya tok karnına iceceksin, suyla iceceksin, sutle iceceksin diyor. Şunları şu kadar yiyeceksin, şunları yemeyeceksin diyor. Yani perhiz yapacaksın diyor. Yani hastanın, hastalıklarını doğru teşhis edip, doğru ilacı, doğru zamanlarda veriyor. Bunları yapmazsa, yahut eksik veya yanlış yaparsa, hastasına zarar verebilir, hatta olumune sebep olabilir.
Dini anlatmak, oğretmek de buna benziyor. Ustelik faydası veya zararı daha fazla, mukayese bile edilmez. Ebedi Cennet nimetleriyle Cehennem azaplarıyla, dunyadaki rahatlık veya sıkıntı hic mukayese edilir mi? Ehliyeti olmadan her onune gelenin doktorluk yapamıyacağı gibi herkes de dini anlatamaz. Biz boşuna mı İslam Âlimlerine uymak lazım, dort hak mezhepten birine uymak lazım diye anlatıyoruz. Boşuna mı yalvarıyoruz, vallahi bunlar doğru, billahi bunlar doğru, bu buyuklere uyun, ebedi saadete kavuşun diye. Cunku Onlar da dinin mutehassıslarıdır. O mubarek insanlara uyan rahat eder, uyan doğruya kavuşur, uyan hem dunya hem ahiret saadetine kavuşur. Hacısı da hocası da, Âlimi de cahili de bu buyuk zatlara tÂbi olmalıdır. Hem kendi rahat eder, hem de insanlara iyilik eder, kotuluk etmemiş olur. Kaş yapayım derken goz cıkartmamış olur. Herkes ahirette bunu cok guzel anlayacaktır, ama iş işten gecmiş olacaktır.


Yumuşak davranmalı
Sual: Haksızların haksızlıklarını yuzune karşı soylemek uygun mudur?
CEVAP
İnsan, sıkıntılar icinde olunca, sıkıntılarını kendisini dinleyen birisine anlatarak deşarj olmak ister. Yahut kızdığı zaman karşısındakine yuksek sesle cıkışır. Belki biraz rahatlar. Fakat karşıdaki bizim rahatladığımızı duşunmez. Ustelik kendisine cıkıştığımız icin uzulur. Kendimizi tatmin etmek icin başkalarını uzmek asla doğru olmaz.
Haksızın haksızlığını soylemek icin ceşitli usuller vardır. Yuzde yuz haksız olan birisine, yuzune karşı haksız olduğunu soylersek, haksız olmayı hazmedemiyeceği icin haksızlığını kabul edemez. Başkaları da bizim gibi insandır. Onlar da haksız olmayı kabul edemezler.
Hic kimse kolay kolay haksız olduğunu kabul etmez. Haksızın uzerine uzerine gitmekle onu kotu yoldan dondurmediğimiz gibi, iyice bataklığa saplanmasına sebep oluruz.
Hataları yuze vurmak yerine, umumi olarak anlatmak daha tesirlidir. Yumuşak davranarak, alaka gostererek, suclamaya girmeden yazdığımız mektuplar sayesinde bircok muspet netice aldığımızı defalarca gorduk. Fikirlerimiz, ne kadar doğru olursa olsun, zorla kabul ettirmemiz mumkun değil denecek kadar zordur. Fakat yumuşaklıkla, dostlukla samimiyetle, fikrimizi kabul ettirmemiz mumkundur.

(Hakkı soylemiyecek miyiz?) diyen cıkabilir. Elbette hakkı soyleyeceğiz. Hırcınlıkla değil, nezaketle hareket edersek muspet netice almak mumkun olur. Hakkı soyleyeceğiz diye, karşımızdakini inat cukuruna gommek, fayda yerine zarar verir. Maksadımız, herkesin hakkı, doğruyu, iyiyi bulmasıdır. Yanlış hareketlerimizle, iyiliğe elverişli olana mani olmamalıyız!
Birisinin yuzune karşı hakkı soylersek, nasihat eder gibi konuşursak, yaptığının yanlış olduğunu bildirirsek, karşımızdakine (Sen cahilsin, sen bu hususları bilmezsin) demiş oluruz. Boylece karşımızdakini uzmuş, kalbini kırmış oluruz. Kalb kırmak, KÂbe’yi yetmiş defa yıkmaktan daha buyuk gunahtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Emr-i maruf ve nehy-i munkeri ancak, rıfk ve hilm sahibi fakihler yapar.) [İ. Gazali]
Allahu teÂl da, Musa aleyhisselama Firavunla konuşurken yumuşak konuşmasını emretmiştir. Yarın ahirette Firavun, (Bana sert hareket edildiği icin hakkı kabul edemedim) diyemiyecektir. O halde olcumuz, daima yumuşak hareket etmek olmalıdır!

İslamiyet’i doğru duymak insanların hakkıdır
Sual: Hep yumuşak hareket edilmesini bildiriyorsunuz. Neden hakkı mertce ve sertce soylemekten cekiniyorsunuz?
CEVAP
Biz hakkı, doğruyu olduğu gibi yazıyoruz. Şu veya bu şahısla ne işimiz vardır ne de alıp veremediğimiz. Ne bir menfaat beklentimiz, ne de bir mevki makam isteğimiz vardır. Ancak İslamiyet’i insanlara doğru olarak bildirmek lazım. Din ne sizin ne de bizim tekelimiz altındadır. Sizin ve bizim goruşumuzun de ne kıymeti vardır ne de dinde yeri vardır. Din adına dinin dışına cıkmamalı, fitne cıkarmamalı, mezhepsizlik yapmamalıdır. Edille-i şeriyyeye gore İslamiyet’i anlatmak lazım. Bu insanların hakkıdır. Hem de en tabii hakkıdır. Bunu yapmak, doğru yapmak muslumanlık vazifesidir. Yanlış anlatanlar, aklına gore anlatanlar yarın hesabını veremeyecekleri gibi cok acı azaplara ducar olacaklardır.
Kendimiz tam yapamasak bile, biz doğruları soylemeye devam edeceğiz, ama iyilikle, yumuşaklıkla. Biz, onune gelene catan, aslında kendi akıllarından başkalarınınkini beğenmeyen, fitne cıkaran, idareye baş kaldırtan mezhepsizlerden değiliz. Maksadımız, Allahu teÂlÂnın kullarına hizmet olup, onların İslamiyet’i doğru oğrenmelerine, hidayete ermelerine vesile olmaktır.
Allahu teÂl yumuşak olmayı emretmektedir:
(Rabbinin yoluna, hikmetle, guzel oğutle davet et, onlarla en guzel şekilde tartış!) [Nahl 125]
([Ey Resulum] etrafındakilere yumuşak davranman, Allahu teÂlÂnın sana bir kerem ve rahmetidir. Eğer kotu huylu olup, sert davransaydın hepsi dağılıp giderlerdi.) [Âl-i imran159]
Bir vaiz, (Zalim sultan karşısında doğruyu soylemek cihad olur) diye, Halife Memun’a, sert sozlerle nasihat etmeye başladı. Halife, (Ey vaiz, Allahu teÂlÂ, senden iyisini, benden kotusune gonderdiği halde, o, yumuşak konuştu) dedi. Vaiz, (Benden iyi ve senden kotu olan kim?) dedi. Halife, (Benden kotu olan Firavun’dur, senden iyi olan da Hazret-i Musa’dır) dedi. Allahu teÂlÂ, Hazret-i Musa’ya, Firavun’a yumuşak şekilde nasihat etmesini emretmiştir. (TÂh 44)
Rıfk yumuşaklık demektir. Katılığın, kabalığın tersidir. Rıfk, mulayimlik, naziklik, yavaşlılık, tatlılık, guzellik, acımak, iyilik etmek, kısaca İslamiyet’e uymaktır. Yumuşak yerine sert ve kaba konuşan, fitneye sebep olur. Her zaman yumuşak davranmaya calışmalı, sertlikten kacmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Rıfk, hikmetin başıdır.) [HarÂiti]
(Rıfk ile bereket hÂsıl olur.) [Taberani]
(Rıfkı olmayanın hayrı yoktur.) [Muslim]
(Allahu teÂl refiktir her işte rıfkı sever.) [Buhari]
(Emr-i marufu ancak rıfk sahibi fakihler yapar.) [İ.Gazali]
(Rıfk, insana ziynet verir, kusurlarını giderir.) [İbni Hibban]
(Rıfktan mahrum olan butun hayırlardan mahrum olur.) [Muslim]
(Uygun sual sormak ilmin yarısı, rıfk, gecinmenin yarısıdır.) [Askeri]
(Rıfk sahibi olan, dunya ve ahiret iyiliklerine kavuşur.) [Tirmizi]
(İnsanlara kolaylık ve rıfk gosteren mumin, Cehenneme girmez.) [Tirmizi]
(Mumin oyle yumuşaktır ki, yumuşaklığından dolayı ahmak sanılır.) [Beyheki]
(Hilm [rıfk] sahibi, gunduzleri oruc tutan, geceleri namaz kılan kimsenin derecesine kavuşur.) [Mekt.Masumiyye]
(Allahu teÂlÂ, hilmi sever.)[Taberani]
(Hilm sahibi olmak Peygamberlerin sunnetidir.) [Beyheki]

Fitne ve pasiflik
Sual: Hakikat Kitabevi’nin kitaplarında ve sitenizde, fitne ocu gibi gosteriliyor. Fitnenin katillikten kotu olduğu, fitneye sebep olana lanet edildiği bildiriliyor. Bu korkular yuzunden emr-i maruf ve cihad yapamıyoruz. Sunnet uzere sarık sarıp gezemiyoruz. Zalimlere dur diyemiyoruz. Kısaca, fitne korkusu, bizi pasif hÂle getirdi, bizi uyuttu. Bu fitne engelini nasıl aşarız?
CEVAP
Bunlar cok tehlikeli ifadeler. Kitaptakiler Âyet ve hadis mealleridir. Muteber kitaplardan alınan bilgilerdir.
Fitne, sen zarar gormesen de, senin bir işinden, bir sozunden dinimizin ve Muslumanların zarar gormesidir. Fitne cıkarmak, duşman edinmektir. (Bugun İslam’ın vakarını, şerefini korumak icin fitneden sakınmak vacibdir) buyuruluyor. En tesirli hizmet, en guzel ornek, yol tabelası gibi olmaktır. Sadece Ehl-i sunnet kitaplarını gostermek, tavsiye etmek ve dağıtmak buyuk hizmet olur. Kotulukleri elle, zor kullanarak duzeltmek devletin, hukûmetin gorevidir. Zorla duzeltmeye kalkışmak fitne olur. Fitne hakkında iki Âyet-i kerime meali şoyledir:
(Fitne cıkarmak adam oldurmekten daha kotudur.) [Bekara 217]
(Yeryuzunde fitne cıkaranlara lanet olsun.) [Rad 25]
Fitne cıkarmak, sadece elle, zor kullanarak olmaz, dille, basın yoluyla da fitne cıkarmak cok zararlıdır. Bir hadis-i şerif meali şoyledir:
(Fitneden sakının! Sozle cıkarılan fitne, kılıcla cıkarılan fitne gibidir.) [İbni Mace]
Sokakta, dışarıda fitne varsa, uzak durmalı. Basın yoluyla veya başka yollarla da fitne koruklenmemeli. İki hadis-i şerif meali şoyledir:
(Ortalığın karışık olduğu zaman bir kenara cekilip ibadetini yapan ve kimseye zararı olmayan insan, mumin-i kÂmildir.) [HÂkim]
(Fitneden selamette kalmak, evine kapanmakla mumkun olur.) [Deylemî]
Evinde de olsa, internetle, telefonla veya başka yolla fitneye sebep olacak soz ve işe sebep olmamalıdır.
__________________