

Yukarıdaki Âyet-i kerimelerde CenÂb-ı Hak şoyle buyuruyor: “Allah (inkÂrcılara): ‘Yeryuzunde kac sene kaldınız?’ diye sorar. Onlar, ‘Bir gun, ya da bir gunden daha az bir sure kaldık. Hesap tutanlara sor!’ derler. Bunun uzerine Allah şoyle buyurur: “Cok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha once) bilmiş olsaydınız.” “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar dondurulmeyeceğinizi mi sandınız?” [1]
Kardeşlerim!
Zaman hızla akıyor, omur sermayesi tukeniyor. Gunleri “dun” eyledikce, sayılı gunlerimiz azalıyor. Yılları eskittikce, hesap gunune biraz daha yaklaşıyoruz. Onumuzdeki Salı gunu yeni bir yıla gireceğiz. Duvarlarımıza yeni takvimler asacağız. Tıpkı bir sene onceki gibi. Nasıl da tukendi 365 gun! Nasıl da goz acıp kapamak kadar cabucak gecti yuzlerce gun, binlerce saat!
Şair ne guzel ifade ediyor bu hakikati!
“Geldi gecti omrum benim, şol yel esip gecmiş gibi
Hele bana şoyle geldi, bir goz yumup acmış gibi”
Kardeşlerim!
Yeni gunler, yeni bir yıl bekliyor bizi. Omrumuz olursa, onların da tukendiğini goreceğiz. Bir gun biz de bir takvim yaprağından once duşeceğiz dunyadan. Bizden once başkaları icin hep boyle oldu, bizim icin de boyle olacak. Başkaları icin sıradan olan bir gun, bizim icin en buyuk goc başlayacak. Omur defterimiz kapanacak. Ebedî omrumuzun rengi o gun belli olacak. Dunya imtihanımız sonlanacak, elimiz kolumuz bağlanacak. O gunden itibaren, ebedî hayatı kazanmak icin bir şey yapamaz hÂle geleceğiz. Gecirdiğimiz yılların hesabı sorulacak!
Kardeşlerim.
Yeni yıl, ister hicrî olsun ister miladi; onemli olan bizim vakti nasıl karşıladığımızdır. Onemli olan, yeni bir yılın başlamasına ne anlam yuklediğimizdir. Yıllar ister ay’a gore belirlensin, ister guneşe gore, fark etmez. Rabbimiz bize guneşi de şahit gosterir, ayı da… Onemli olan, yeni gunlerin adının ne olduğu değil, yeni gunlerde nasıl var olduğumuzdur. Zamanın gecişini haber veren yıl başlangıcı gibi ozel zaman dilimleri, bir fırsattır onumuzde. Yeni bir başlangıc yapmak icindir bu fırsat. Hatalarımızı gozden gecirip yeni kararlar almak icindir bu fırsat. Hayatımızda yeni beyaz sayfalar acmak icindir bu fırsat. Zamana değer katabiliriz elbet. Zamanı kurtuluş sebebimiz yapabiliriz. Zamanı ilmek ilmek işleyebiliriz. Gelen yılın gunlerinde cenneti kazandıracak işler yapabiliriz. Elimizdeki bir deste takvim yaprağından sonsuz mutluluk cıkarabiliriz. Onumuze gelen her yeni gunu kendimize guzel bir şahit yaparak ahirete yollayabiliriz.
Kardeşlerim!
Her yılın başlangıcı, aslında bizlere bu mesajları veriyor. Ancak uzulerek ifade edelim ki, başka dinlere, başka kulturlere, başka dunyalara ait sembolik unsurlar, yılbaşı eğlenceleri ile butunleştirilerek bir tuketim kulturune donuşmuştur. Daha endişe verici olanı ise geleceğimizin teminatı olan cocuklar uzerinden bir kimlik ve kultur erozyonu gercekleştirilmesidir.
Omrumuzden bir sene gittiği halde sanki bir sene kazanmış gibi zamandan intikam alırcasına, kendini ve değerlerini unutarak, kendinden gecerek alkollu ickilerle sabahlara kadar eğlenmek ne kadar hazindir. Emek harcamadan zengin olmak arzusuyla kumar, piyango, toto ve loto gibi talih ve şans oyunlarının peşinden suruklenmek ne kadar uzuntu vericidir.
Gonul ister ki, her yılın başlangıcı, insanoğlunun ic ice gecmiş muhasebelerini yaptığı, kendi insanlığını yeniden kurduğu bir milat olsun!
Kardeşlerim!
Her yılın ilk gecesi, anlamsız gayretlerin peşinde suruklenmenin vakti olmamalıdır. Aksine omrumuzden geride bıraktığımız yılın muhasebesinin yapıldığı vakittir. Yeni bir yıla daha kavuşturduğu icin CenÂb-ı Hakk’a şukretmemiz gereken vakittir. Zamanın sahibi CenÂb-ı Hakk’a karşı kulluğumuzun şuurunda olma vaktidir. Gunun beş vaktini secdeyle anlamlandırmaktır. Durduramadığımız vakti yureklerimizle doldurmaktır. Bu fani dunyadan ebedî cenneti cıkarabilmektir. Gelip gecen yılların tarlasından sonsuzluk hasadını elde edebilmektir.
Kardeşlerim!
Yeni bir yıla girerken etrafımızda olup bitenlere dikkat kesilmeliyiz. Suriye’de iki ateş arasında kalmış cocuklara, kadınlara, yaşlılara, ilacsız ve dermansız insanlara duyarsız kalmamalıyız. Bugun Suriye’deki kardeşlerimiz ve akrabalarımız bir insanlık trajedisi yaşamaktadır. Savaşın acımasız şartları icerisinde her gun olumle yuzleşmektedirler. Aclıktan ilacsızlığa, barınmadan ısınmaya cok zor şartlarla karşı karşıyadırlar. Gun, insanlığımızın ve Muslumanlığımızın imtihan edildiği gundur. Gun, Allah rızası icin insanlık namına Suriyeli kardeşlerimize yardım elini uzatma gunudur. Mezhebi, meşrebi, inanışı, dunya goruşu ne olursa olsun Muslumanlar, hatta butun insanlık, sivil toplum orgutleriyle, kurum ve kuruluşlarıyla bu yarayı sarmak durumundadırlar. Bu sebeple Turkiye Diyanet Vakfı olarak ulke genelinde Suriye icin insanî yardım kampanyası başlatmış bulunuyoruz. CenÂb-ı Hak, yaptığınız ve yapacağınız yardımları kabul eylesin!
Hutbemi başta okuduğum hadis-i şerifin mealiyle bitirmek istiyorum.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), bir gun ashaptan birine şoyle nasihatte bulunuyordu: “Beş şey gelmeden once beş şeyin değerini iyi bilmelisin; olumunden once hayatının, meşguliyetinden once boş zamanının, fakirliğinden once zenginliğinin, ihtiyarlığından once gencliğinin ve hastalığından once sağlığının.”[2]
[1] Mu’minûn, 23/112-115
[2] İbn Ebî Şeybe, Musannef, Zuhd, 6; HÂkim, Mustedrek, IV, 341.
Hazırlayan: Diyanet İşleri Başkanlığı
__________________