TASAVVUFUN TARİFİ
Tasavvuf,kalbin ve nefsin iyi ve kotu hallerini bilip ,kotu hallerden temizlenmeyi ve iyi hallerle bezenip Allah-u teala’ya yakın olmayı oğretir.
Tasavvufun mevzuu, ma’rifetullahtır . Yani, Allahu tealayı bilmektir. Tasavvufun kurucusu (vazıı) Hazreti Allah celle celaluhudur.
Tasavvuf,dinin ruhudur.
TASAVVUFUN LUZUMU
Tasavvufun luzumuna dair, iki buyuk zatın iki kıymetli sozunu buraya almakla iktifa ediyoruz:
İmam-ı Azam Hazretleri buyuruyor:
‘’- (Tasavvufa intisabım olan son)iki sene olmasaydı, Numan helak olmuştu’’
Seyyid Şerif Curcani Hazretleri buyuruyor:
‘’Hace Alaeddin Attar’ın hizmetine yuz vurmayınca , Allah Teala’yı bilemedim’’
İNSAN
Tasavvufun hedefi insan olunca ,tasavvufun insana nasıl baktığını bilmek lazımdır:
İnsanın iki cephesi vardır.
1-Maddi vucut 2- Manevi vucut
Maddi vucut herkes tarafından bilinen ve gorulen vucuttur. Manevi vucut ise gozle gorulmez.
Kur’anı kerimde ve hadis-i şeriflerde isimleri gecen, Kalb, Ruh, Akıl, Nefs gibi unsurlar hep manevi vucudun azalarıdır.Bu unsurlar hayvanlarda yoktur.
İnsan maddi vucudunun yaşaması icin yemeye , icmeye, teneffus etmeye ihtiyacı olduğu gibi, manevi vucudun da gıdaya ihtiyacı vardır.
Manevi vucudun gıdası ise nurdur. Nur Allahu Teala Hazretlerinden gelir. Murşid-i kamil denilen buyuk velilerin kalbi vasıtasıyla dağıtılır.Manevi vucut ancak, bu nuru aldığı takdirde sıhhatli yaşayabilir. Nuru alamayan manevi vucut once hastalanır, sonra da olur. Bu manevi olumdur. Bu durundaki bir insan, yaşayan olu gibidir.’’Onların kalbleri vardır; anlamaz, gozleri vardır gormez, kulakları vardır, işitmez. Dikkat edin onlar hayvanlar gibidir; belki de dalalet hususunda onlar daha aşağıdadırlar.’’ayet-i kerimesi bu kimseleri tarif eder. A’raf-7/179
Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerimin; 191 yerinde ‘’manevi kalb’’den, 49 yerinde ‘’nur’’dan, 59 yerinde ‘’akıl’’dan, 9 yerinde ’’ruh’’tan bahsediyor.Tasavvuf işte bu;kalb,ruh, akıl ve nefs gibi manevi unsurlarla alakalanır.
Tasavvufun hedefi, insanın vucudunu, manevi olum ve manevi hastalıklardan korumak, dunya ve ahirette insanı manen, huzurlu ve sıhhatli yaşatmaktır.
Tasavvuf ilmine gore insanın manevi vucudunda iki zıt varlık vardır. Bunardan biri ruh, diğeri de nefstir. (Cenab-ı Hak Kur’an-ı Keriminde her ikisinden de bahsetmektedir.)Bu iki zıt varlık insanın vucuduna hakim maki in mucadele ederler. Vucut ulkesinde her ikisi de sultan olup idareyi ele almak isterler. İnsanın vucudu, bu iki varlığın mucadele ve savaş alanıdır.
Nefsin gıdası gunahlar, yardımcısı da şeytandır. İnsanın icinden her turlu kotu duşunce , fiil ve ahlaksızlığın sebebi nefstir.
‘’Nefs (insana) mubalağa ile kotuluğu emreder’’ Yusuf suresi a.52
‘’İnsanın en buyuk duşmanı iki kaşının arasındaki nefstir’’(hadis-i şerif)
‘’nefs kotuluklerin deposudur’’(mektubat i. Rabbani)
İşte din ve tasavvuf, insanın indeki bu habis ve kotu varlığın terbiyesi ve temizlenmesi ile alakalanır. Başta peygamberler, daha sonra da peygamberlerin hakiki varisi olan alimler ve evliyaullah=Murşid-i kamiller (aleyhimusselam) hep insandaki bu kotu varlığın temizlenmesi, nefsin mağlup olup ruhun galip gelmesi icin calışırlar.
EN KESTİME YOL
Nefsin temizlenmesi ve kalbin nuru ilahi ile dolmasının en kestirme yolu, Şah Nakşbend (k.s.) Hazretlerinin tarif ettiği yoldur. Bu yola girme hususunda, Muhammed Bahauddin-i Şah Nakşibendi (k.s.) Hazretleri şoyle buyurdular:
‘’Yolumuz, ender bulunan yollardandır. Sağlam halkadır. Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz Hazret-i Mustafa’nın sunnetlerine tutunmaktan başka bir şey değildir.Ashab- kiramın takip ettiği yolu izlemekten başka bir gaye yoktur.

İLK ADIM
Hakiki bir murşide gelip bu ilmi oğrenmek isteyen bir mumin,nefsinin terbiyesi icin ilk adımı atmış olur. Artık o murşide kendini teslim etmiş ve biat etmiş demektir.
Bu maksatla bir murşide gelip bağlanan kişiye murid ( yani Allah’a ulaşmayı arzu eden kişi) denir.
Murid gecmiş gunahlarına tovbe etmiş, farzları yapmaya ve haramlardan kacınmaya kati derecede soz vermiştir. Artık bu kişnin nefsi sıkı bir takip ve kontrol altına girmiş demektir. Sonra murid kalbine ve ruhuna Allahu Teala’dan gelen bu nuru almakta vasıta; peygamberler ve peygamberlerin varis ve vekili olan murşidi kamillerdir. Murşid nuru almakta bir sebeptir ve ceşme vazifesi gorur.

NURUN ALINIŞI
Murid tenha ve temiz bir yerde kıbleye donerek oturur. Gozlerini yumar. Murşidin tarif ettiği sure ve duaları okuduktan sonra da dilini damağına yapıştırır. Sonra aklından ve kalbinden masivayı (mahlukatı duşunmeyi ) cıkarır. Butun dikkatini nurun cıkış merkezine toplar. Ve orada manevi kalbine Allahd’dan gelen nurun geldiğini duşunur. Bir muddet sonra da dilini oynatmadan sırf kalbinden Allah ismi şerifini zikreder. Bu Allah’a yakın olmanın ilk adımıdır. Nur geldikce ruh kuvvetlenir. Nesfte boyle bir ruha galip gelemez ve vucut mucadelesini ele geciremez.
SEVGİ VE İSTİKAMET ŞARTTIR
Allahtan gelen nurları alabilmek icin, Allah’ı Resulullah’ı ve Rasulullah’ın varisi olan velileri sevmek şarttır.Bir kimsenin bu ucunden birini sevmemesi nurdan mahrum olmasına sebeptir.Cunku Allah nurun sahibi, diğerleri de nuru insanlara getiren oluklardır.
Sevgi hakkında Sunen-i Ebi Davud’da zikredilen bir hadis-i şerif şoyledir.:
Hazreti Omer r.a.rivayet ediyor:
-“Allah rasulu (s.a.v.) buyurdu:Allahın kullarından bir takım insanlar vardır ki ne peygamberdirler ve nede şehittirler. Lakin Allah katındaki mevkilerinden dolayı onlara hem peygamberler hem de kıyamet gunu gıpta edeceklerdir. Dediler ki:
-Ey Allah’ın rasulu kimdir onlar bize bildirir misin ? Buyurdular ki:
- Akrabaları olmadıkları halde ve mali yonden hicbir cıkarı da bulunmadığı halde birbirlerini sırf Allah icin seven kimselerdir. Vallahi onların yuzu nurdur. Şuphesiz onlar nur uzere olacaklardır. Onlar, insanlar korktukları zaman onlar korkmayacaklardır, uzuldukleri zaman onlar uzulmeyeceklerdir. Sonra da şu ayeti okudu (surei yunus ayet 62 ): Haberiniz olsun Allahın velileri var ya;onlar icin ne korku vardır ne de mahzun olacaklardır.”
Yine sevginin insanı nerelere goturduğune dair bir hadis-i şerif:
Bir adam Peygamber Efendimize:
-Kıyamet ne zaman kopacak? Diye sordu
Efendimiz:
-“Soruyorsun ama ona ne hazırladın?” buyurdu.
-“Bir hazırlığım yok; sadece Allah ve resulunu seviyorum” deyince o şoyle buyurdu:
-Elmer’u mea men ehabbe= Kişi sevdiğiyle beraberdir.”
Bu hadisi şerifin ravisi Enes Rdiyellahu anh buyuruyor ki:
-İslamdan sonra artık Peygamber Sallellahu Aleyhi vesellem’in “O halde sen sevdiklerinle berabersin” sozunden daha cok hicbir şeye sevinmemek. İşte ben de Peygamber Sallellahu Aleyhi ve selemi, Ebu Bekr’i ve Omeri seviyorum. Onlar gibi amelim yoksa da onları sevdiğim icin inşallah onlarla beraber olurum”.
Goruluyor ki; Allahın veli kullarını sevmek mumini bir yere goturebiliyor. Bir şartla ki,Kuranı Kerimdeki (fettebiuni) emri icabı Peygamberimizin sunnetine tam sarılmakla.
__________________