Peygamber efendimizden “Seyfullah” (Allah’ın kılıcı) unvanını alan kahraman. EshĂ‚b-ı kiramın ve İslĂ‚m kumandanlarının buyuklerindendir. İsmi HĂ‚lid, kunyesi Ebu’l-Velîd ve Ebû SuleymĂ‚ndır. Nesebi HĂ‚lid bin Velîd bin Mugîre bin Abdullah bin Amr bin Mahzûn’dur. Ebû Cehil bin HişĂ‚m ile ve Velîd bin Abd-i Şems ile kardeş cocuklarıdır. Velîd bin Velîd’in kardeşidir. Annesi LubĂ‚be, Ummul-mu’minîn Hazreti Meymûne’nin kardeşidir. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in soyu, Murre bin KĂ‚’b’da Peygamber efendimizin soyu ile birleşir. Kureyş’in ileri gelenlerinden ve kumandanlarındandır. Butun Arab kabileleri tarafından tanınır ve sevilirdi. 8 (m. 630) senesinde musluman oldu. 21 (m. 642)’de Humus’ta vefĂ‚t etti.
Bedir ve Uhud savaşlarında henuz musluman olmadığından duşman birliklerinden birinin kumandanıydı. Hudeybiye’de de duşman tarafında bulundu. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in kardeşi Velîd, Bedir’de esîr edildi. Fidye karşılığında serbest bırakılıp Mekke’ye donunce imĂ‚na geldi ve tekrar Medine’ye dondu. Oradan, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in musluman olması icin teşvik edici mektûblar gonderdi. Peygamber efendimiz Umre yapmak icin Mekke’ye gidince, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd saklandı. Hazreti Peygamberimize gorunmedi. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in kardeşi Velîd de, Peygamber efendimizin yanında bulunuyordu. Sevgili Peygamberimiz Ona “HĂ‚lid nerelerde? Onun gibi birinin İslĂ‚miyeti tanımaması, bilmemesi olamaz. Keşke o, butun gayret ve kahramanlıklarını muslumanların yanında muşriklere karşı gosterseydi ne kadar hayırlı olurdu. Kendisini, sever, ustun tutardık.” buyurdu. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, Peygamber efendimizin bu sozlerini haber alınca İslama meyli arttı. Hazreti Peygamberimizin yanına gitmek icin toparlandı. Bunu kendisi şoyle anlatıyor: “Allahu teĂ‚lĂ‚ bana ihsĂ‚n etti. Kalbime İslĂ‚m’ın sevgisini yerleştirdi. Hayrı ve Şerri ayıracak hale getirdi. Kendi kendime, “Ben Muhammed’e ( aleyhisselĂ‚m ) karşı her savaş yerinde bulundum. Ama bulunduğum her savaş yerinden ayrılırken, bozuk ve yanlış bir hĂ‚l uzere olduğumu ve Muhammed’in ( aleyhisselĂ‚m ) bir gun mutlaka bize galip geleceğini biliyordum. Bunu sezmiş olarak oradan ayrılıyordum. Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) Hudeybiye’ye geldiği zaman, ben de duşman suvarilerinin başında bulunuyordum.” Usfan’da onlara yaklaşıp gozuktum. Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) bizden emîn bir şekilde, EshĂ‚bına oğle namazı kıldırıyordu. Uzerlerine Ă‚nî baskın yapmak istedik, ama mumkun olmadı. Boyle olması da hayırlı oldu. Muhammed ( aleyhisselĂ‚m ) kalbimizden gecenleri anlamış olmalı ki, ikindi namazını temkinli olarak kıldılar. Bu durum bana cok tesir etti. “Bu zĂ‚t her hĂ‚lde, Allah tarafından korunuyor olmedi” dedim. Birbirimizden ayrıldık. Ben ceşitli duşunceler icinde bulunuyorken Muhammed ( aleyhisselĂ‚m ) Umre etmek icin Mekke’ye gelince ondan gizlendim. Kardeşim Velîd de Onunla beraber gelip beni bulamayınca, şoyle bir mektûb yazıp bırakmıştı. “BismillahirrahmĂ‚nirrahîm. Allahu teĂ‚lĂ‚ya hamd u sena ve Resûlullaha salĂ‚t u selĂ‚mdan sonra derim ki, hakîkaten ben, senin İslĂ‚miyyetten yuz cevirip gitmen kadar şaşılacak goruş bilmiyorum. Halbuki, gittiğin yolun yanlış olduğunu anlıyabilecek haldesin, niye aklını kullanmıyorsun? İslĂ‚miyet gibi bir dîni tanıyamamak, anlıyamamak ne kadar tuhaf. Hazreti Peygamberimiz, bana seni sordu. Senin, İslĂ‚miyyeti tanıman, gayret ve kahramanlığını Muslumanların arasında, muşriklere karşı kullanman, Peygamber efendimizin arzusudur. Ey kardeşim! Cok fırsatları kacırdın; ama, daha fazla gecikme!”
Kardeşimin mektûbu bana ulaşınca, musluman olma arzusu bende cok kuvvetlendi. Gitmek icin acele ediyordum. Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ) soyledikleri beni cok sevindirmişti. O gece uyurken, ruyamda sıkıntılı dar ve col gibi susuz yerlerden, yemyeşil geniş ve ferah bir yere cıkmıştım. Medineye varınca bu ruyamı Hazreti Ebû Bekir’e anlatıp, tabirini ondan sormaya karar verdim.
Ben Resûlullah’a ( aleyhisselĂ‚m ) gitmek icin toparlanırken, “Acaba oraya giderken bana kim arkadaş olabilir” diye duşunuyordum. SafvĂ‚n bin Umeyye’ye rastladım. Vaziyeti ona anlattım. O teklifimi reddetti. Daha sonra İkrime bin Ebû Cehil’e rastladım. O da aynı şekilde davetimi red edince evime gittim. Hayvanıma binip Osman bin Talha’nın yanına gittim. Ona da aynı şekilde, musluman olmak uzere, Hazreti Peygamberimize gideceğimizi, kendisinin de gelmesini soyledim. Tereddutsuz kabûl etti ve ertesi gunu seher vakti beraberce yola cıktık. Hadde denilen yere vardığımızda Amr bin Âs ile karşılaştık. O da musluman olmak icin Medine’ye gidiyordu. Hep beraber Medine’ye vardık. Elbisemin en guzelini giyip Resûlullah efendimizle goruşmeğe hazırlandım. O sırada kardeşim Velîd geldi ve “Acele et. Cunku Peygamberimize ( aleyhisselĂ‚m ) sizin geldiğiniz haber verilmiş ve O da cok sevinmiştir. Şimdi sizi bekliyor” dedi. Ben de acele ile O yuce Peygamberin huzûruna vardım. Gulumsuyordu. SelĂ‚m verdim, “Allah’dan başka ilĂ‚h olmadığına ve senin de Allah’ın Peygamberi olduğuna şehĂ‚det ediyorum” dedim. “Sana hidĂ‚yet eden, doğru yolu gosteren Allah’a hamd olsun.” buyurdu. Sonra gunahlarımın affı icin Allahu teĂ‚lĂ‚’ya duĂ‚ etmesini istedim. Benim icin duĂ‚ etti ve “İslĂ‚miyet, kendisinden once işlenmiş olan gunahları kesip atar.” buyurdu. Diğer iki arkadaşım da musluman oldular.
Peygamber efendimiz bana kendi evinin yanında bir yer verdi. Beni savaşta hep suvari birliklerinin başına kumandan tayin etti. Daha sonra Mekke’de iken gorduğum ruyayı Hazreti Ebû Bekir’e anlattım. O da “Gormuş olduğun o ferahlık yer, Allahu teĂ‚lĂ‚’nın, seni, muşriklikten İslĂ‚miyete erdirmesidir” buyurdu. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in musluman olması hicretin sekizinci yılında oldu. Musluman olduktan sonra Medine’de yerleşti.
Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, musluman olduktan sonra ilk olarak Mûte gazĂ‚sında bulundu. İslĂ‚m askeri Mûte’ye hareket ederken Peygamber efendimiz “Cihada cıkacak olan şu insanlara Hazreti Zeyd bin HĂ‚rise’yi kumandan tayin ettim. Eğer o şehîd olursa yerine Cafer bin Ebî TĂ‚lib gecsin. O da şehîd olursa yerine Abdullah bin RevĂ‚hĂ‚ gecsin. Eğer o da şehîd olursa, aranızda munĂ‚sib gorduğunuz birini secip ona tĂ‚bi olursunuz.” buyurdu. Mû’te harbi başladı. Şiddetli carpışma olurken; Hazreti Zeyd bin Harise, Hazreti Cafer ve Hazreti Abdullah bin RevĂ‚hĂ‚ şehîd oldular. Sancak Hazreti Sabit bin Akrem’e verildi. O, sancağı bir yere dikip, mucĂ‚hidleri yanına cağırdı. Herkes toplanınca “Aranızdan birini kendinize kumandan olarak seciniz ve ona tĂ‚bi olunuz.” dedi. “Biz seni kumandan sectik” dediler. “Ben bu işi yapamam” dedi ve Hazreti HĂ‚lid bin Velîde donerek, “YĂ‚ HĂ‚lid! Senin savaş tecruben, askerî bilgin, askeri heyecanlandırarak harekete gecirmen benden fazladır. Sancağı acele al. Savaş devam ederken bu işlerle oyalanmamız bizim aleyhimize oluyor” dedi. Boylece Hazreti HĂ‚lid bin Velîd sancağı aldı. Akşam vakti yaklaşmış idi. Guneş batıncaya kadar pek muthiş carpıştı. Onun bu maharetine kĂ‚firler bile şaşırdılar. Akşam oldu. Sabahleyin tekrar saldırılacaktı. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, şaşılacak derecede askerî dehĂ‚ya ve muharebe tecrubelerine sahip bir kahramandı. Sabah olunca, İslĂ‚m askerinin, duzenini değiştirdi. Sağ taraftakileri sol tarafa, sol taraftakileri sağ tarafa, on taraftakileri arka tarafa ve arka taraftakileri on tarafa aldı. Rum askerleri, daha once tanımış oldukları kişilerle karşılaşmayınca hepsi birden şaşırdılar. “Demek ki bunlara yardımcı kuvvetler gelmiş” diyerek korkuya kapıldılar. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in kumandasındaki mucĂ‚hidler, Rum askerlerinin morallerinin bozulmasından istifĂ‚de edip, hucuma gectiler. Ucbin kişilik İslĂ‚m askeri Heraklius’un yuzbin kişilik ordusunu bozguna uğrattı. Başkumandan Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in elinde, o gun dokuz kılıc parcalandı. Rum askerinin coğu kılıctan gecirildi. Peygamber efendimiz, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in bu, fevkalĂ‚de başarısını haber aldığı zaman onu “Seyfullah” (Allah’ın kılıcı) lakabı ile şereflendirdi.
Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, bundan sonra Mekke’nin fethinde bulundu. Ordunun sağ kanadının kumandanı idi. Hissedilir bir mukavemetle karşılaşmadan, ilk once HĂ‚lid bin Velîd’in ( radıyallahu anh ) kumandanı olduğu birlik, daha sonra Hazreti Zubeyr bin AvvĂ‚m, Muhacir suvarilerle Mekke’ye girdi. NihĂ‚yet, Peygamber efendimiz, hicretin sekizinci yılı Ramazan-ı şerîf ayı, on ucuncu Cuma gunu Mekke’nin fethini ihsĂ‚n ettiği icin Allahu teĂ‚lĂ‚’ya şukranından ve tevĂ‚zu’undan dolayı mubĂ‚rek başını eğmiş bulunuyordu. Yuksek sesle Fetih sûresini okuyarak Mekke-i Mukerreme’ye girdiler. Mekke’nin fethinden bir hafta sonra Peygamber efendimiz ( aleyhisselĂ‚m ) etrĂ‚fa askerî birlikler gonderip, İslama uymayan her şeyi değiştirmelerini, duzeltmelerini emretti. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, otuz suvari ile birlikte UzzĂ‚ putunu yok etmek icin gonderildi. UzzĂ‚, Nahle’de uc sakız ağacı veya buyuk dikenli ağac idi. Bunun yanında Gatafan kabilesinin tapdıkları bir put vardı. Bu put, muşriklerce en buyuk put sayılırdı. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd gitti ve bu putu yok etti. UzzĂ‚ ağacını da kesip, oranın kapıcısı olan DĂ‚bbe’yi oldurdukten sonra geri dondu. Peygamber efendimiz ( aleyhisselĂ‚m ) memnun oldular. Bundan sonra, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, ucyuzelli kişi ile beraber, Benî Cezîme kabilesini İslĂ‚m’a davet icin gonderildi.
Mekke feth edilince; Evtas, Sakif ve HevĂ‚zîn kabileleri birleşerek Muslumanlara karşı, binlerce kişilik bir ordu meydana getirdiler. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, bu gazĂ‚da suvari birliğinin kumandanı olup en onde carpışıyordu. Cok buyuk kahramanlık gosterdi. Bir ara yaralandı. Peygamber efendimiz, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in yaralandığını işitti. Duşmanlar bozguna uğratıldıktan sonra, Peygamber efendimiz, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in yerini sordu. Gosterdiler. Peygamber efendimiz geldi, yarasına baktı. Yaranın iyileşmesi icin duĂ‚ buyurdu. Allahu teĂ‚lĂ‚’nın izniyle yara iyileşti.
Huneyn muharebesinde bozguna uğrayan kĂ‚firler Taif kalesine sığınıp, kale kapılarını kapattılar. Peygamber efendimiz, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’i bin kişilik bir kuvvetle, onden yola cıkardı. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, Taif kalesini muhasara etti. Carpışmak icin er diledi. Kimse kale kapısından cıkıp carpışmağa cesĂ‚ret edemedi. Muşrikler, kaleyi cok iyi şekilde tamir edip bir yıllık yiyeceklerini depo etmişlerdi ve dışarı cıkmıyorlardı. Kale icinde bir sıkıntıları yoktu. Peygamber efendimiz, kalenin fethi icin şimdilik izin verilmediğini buyurunca, İslĂ‚m askeri geri dondu.
Hicretin dokuzuncu senesinde, Bizanslıların muslumanlara karşı, Şam civarında 30 000 kişilik bir ordu hazırladıkları haberi alındı. Haber kat’î olmamakla birlikte, derhal İslĂ‚m ordusu hazırlanıp gonderildi. Bu ordu Tebuk Mevkiinde 20 gun kadar bekledi. Civarda yaşayan Arabların hepsi Hıristiyan olup, Rum Kayserine bağlıydılar. Herhangi bir savaş halinde, bunlardan İslĂ‚m ordusuna zarar gelmemesi icin, itaat altına alınmaları gerekiyordu. Ezrah ve Eyle adındaki reîsler, itaati kabûl ettikleri halde Ekider adlı reîs kabûl etmedi. Hazreti Peygamberimiz, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’e “Dortyuzyirmi sahabe ile git. Ekîder’i zahmetsiz, alır gelirsiniz. İnşĂ‚allah onu dışarıda avlanırken yakalarsınız.” buyurdu. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, emre uyarak, derhal hareket etti. Oraya varınca, hakîkaten Ekîder’i avlanırken yakaladılar, diri olarak Hazreti Peygamberimize teslim ettiler. Ekîder cizye vermeği kabûl ettiğinden, kendisine emĂ‚n verilip serbest bırakıldı. Tebuk” gazĂ‚sından sonra, kabileler, grup grup Medine’ye geldiler ve musluman oldular. Bunun icin o seneye (elciler yılı) denildi.
Peygamber efendimiz ( aleyhisselĂ‚m ) Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’i Benî Huzeyme kabilesini İslĂ‚m’a davet icin gonderdi. Onlarla anlaşma yaptı. Hicretin onuncu senesinde, yine Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’i ( radıyallahu anh ) Haris bin Ka’boğullarına gonderdi. Peygamber efendimiz ilk uc gun kılıc kullanılmamasını tenbîh etmiş idi. Bunun icin Hazreti HĂ‚lid bin Velîd tatlılıkla işi halletti ve onlar da İslĂ‚m’ı kabûl ettiler. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, Haris bin Ka’boğullarının İslĂ‚m’a gelmesi uzerine, Peygamber efendimize bir mektûb gonderdi.
Bu mektûb şoyledir:
“BismillahirrahmĂ‚nirrahîm.
Allahu teĂ‚lĂ‚’nın Resûlu, Peygamberimiz Muhammed AleyhisselĂ‚m’a HĂ‚lid bin Velîd tarafından.
EsselĂ‚mu Aleyke YĂ‚ Resûlallah!
Kendisinden başka ilĂ‚h olmıyan Allahu teĂ‚lĂ‚’ya hamd ederim. YĂ‚ Resûlallah, beni Haris bin KĂ‚’b Kabilesine gonderdiniz. Onlarla uc gun muharebe etmememi ve İslĂ‚m’a davet etmemi, musluman olurlarsa aralarında kalmamı ve İslĂ‚mın esaslarını, Allahu teĂ‚lĂ‚’nın kitabını ve Resûlunun sunnetini oğretmemi, eğer musluman olmazlarsa muharebe etmemi emir buyurmuştunuz.
Ben de, emr-i şerifleriniz uzere hareket ederek, Haris bin Ka’boğullarına uc gun nasîhat edip, İslĂ‚m’ı tebliğ ettim. Suvarilerim “Ey Benî Harisler! SelĂ‚mete ermek isterseniz, musluman olunuz” diye onları İslĂ‚m’a davet ettiler. Onlar, hic carpışmadan musluman oldular. Ben de onlara, Allahu teĂ‚lĂ‚’nın emirlerini Resûl AleyhisselĂ‚m’ın sunnet-i şeriflerini oğrettim. YĂ‚ Resûlallah! Bundan sonra, nasıl hareket etmem gerektiği hakkında ikinci bir emr-i şerîfiniz gelinceye kadar burada bekliyeceğim.
EsselĂ‚mu aleyke YĂ‚ Resûlallah!”
Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ) de, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in mektûbuna şoyle cevap yazdırdılar:
“BismillahirrahmĂ‚nirrahîm.
Allahu teĂ‚lĂ‚’nın Resûlu Muhammed AleyhisselĂ‚m’dan, HĂ‚lid bin Velîd’e,
EsselĂ‚mu aleyke YĂ‚ HĂ‚lid, Allahu teĂ‚lĂ‚’ya hamd ederim. Benî Haris bin KĂ‚’blıların kendileriyle carpışmanıza ihtiyĂ‚c kalmadan musluman olup, Allahu teĂ‚lĂ‚’nın birliğine ve Muhammed’in, O’nun kulu ve Resûlu olduğuna şehĂ‚det ettiklerini ve hidĂ‚yete kavuştuklarını haber veren mektûbunu elciniz bana getirdi.
Onları, Allahu teĂ‚lĂ‚’nın ve Resûlunun emirlerine gore hareket ederlerse Ă‚hıret ni’metleriyle mujdele. Eğer aykırı hareket ederlerse Ă‚hıret azĂ‚blarıyla korkut. Sonra buraya gel. Onların elcileri de seninle beraber gelsin.
VesselĂ‚mu aleyke ve Rahmetullahi ve berekĂ‚tuhu.”
Bundan sonra, Peygamber efendimiz Hazreti Ali’yi, bir mufreze ile Yemen’e arkasından O’na yardım etmeleri icin, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’i de bir mufreze ile gonderdi. Hazreti Ali’ye ulaştıkları zaman, ona tĂ‚bi olmalarını tenbîh etti. Gittiler. Yemen halkı biraz karşı koydu ise de az bir carpışmadan sonra, İslĂ‚m’ı kabûl ettiler.
Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, Peygamber efendimizin vefĂ‚tlarından sonra Hazreti Ebû Bekir devrinde, ortaya cıkan ve Peygamberlik iddiasında bulunan bazı kimseler uzerine yurudu. Bunlardan Tuleyha ve AvĂ‚nesini oldurdu, Ayniye bin Husayn’i yakalayıp Medine’ye getirdi. YemĂ‚me’de Museylemet-ul-Kezzab’ın ordusunu dağıttı. Bu muharebede Museyleme’nin ordusundan 20 bin kişi, Museyleme de Hazreti Vahşi tarafından olduruldu, İslĂ‚m ordusundan 2000 asker şehîd oldu. Bundan sonra Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, murted olanlarla ve zekat vermek istemeyenlerle uğraştı. Daha sonra, İslĂ‚m’ın yayılması icin, Irak tarafına gonderildi. Muzar muharebesinde 30 000 İran askeriyle carpıştı. Galip geldi. Coğunu nehre doktu, İranlı kumandan Hurmuz’le muthiş carpışmalar oldu. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in kumandanlarından Hazreti Ka’ka bin Amr fevkalĂ‚de kahramanlıklar gosterdi, kalın zincirlerle yapılmış istihkĂ‚mları kırdı. İran ordusuna karşı muzaffer oldular.
Hazreti HĂ‚lid bin Velîd Kesker’de İran’ın buyuk bir ordusunu ani gece baskınıyla hezimete uğrattı. İran kumandanı, kederinden oldu. Elis’te de İranlılarla yapılan savaşta Hazreti HĂ‚lid bin Velîd gosterdiği kahramanlıklarla askerini coşturdu. Bu savaşta da galip geldi.
Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, Hire uzerine yurudu. Kaleyi kuşattı. Goruşmek uzere bir kimse istedi. Hireliler: “Oldurmezseniz gondeririz” dediler. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd oldurmeyeceklerini soyleyince Abdulmesih bin Hayyam bin Bukayle ile Hîre vĂ‚lisi, Hazreti HĂ‚lid’in huzûruna geldiler. Hazreti HĂ‚lid onlara: “Sizi Allah’a ve İslĂ‚m’a davet ediyorum. Eğer musluman olursanız, muslumanlara Ă‚it olan haklara sahip olursunuz ve muslumanın yapacağı vazîfeleri de yaparsınız. Bunu kabûl etmezseniz, cizye verirsiniz. Bunu da kabûl etmezseniz, sizin yaşamaya karşı olan hırsınızdan daha fazla şehîd olmaya karşı hırslı olan bir orduyla geldim” dedi. Bunları soylerken Abdulmesih’in elinde bir şişe gordu. Şişedekinin ne olduğunu sordu. Abdulmesih şoyle cevap verdi: “YĂ‚ Hazreti HĂ‚lid! Bu zehirdir. Eğer sen, bizim arzularımıza uygun bir anlaşma yaparsan ne Ă‚lĂ‚. Milletimin arzularına uygun olmayan bir anlaşma ile gitmektense, bu zehiri icerek hayatıma son vereceğim.” Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, zehiri Abdulmesih’in elinden aldı ve “Bismillahillezi lĂ‚ yedurru ma’asmihi şey’un fil erdi ve lĂ‚ fissemĂ‚i ve huves-semî’ul-alîm.” diyerek sonuna kadar icti. Abdulmesih ve Hîre vĂ‚lisi, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’i hemen olecek diye boş yere beklediler. Sonra Abdulmesih ve vĂ‚li anlaşma şartlarını goruşmek uzere kaleye girdiler. Halk onları merakla bekliyordu. Abdulmesih onlara: “Ben, kendilerine zehir tesir etmeyen bir kavmin yanından geliyorum” dedi. Kavmiyle istişĂ‚re edip tekrar Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in yanına gelerek: “Biz, sizinle harp edemeyiz. Fakat dîninize de giremeyiz. Size cizye vermeğe hazırız” dedi. 90 bin dinar uzerinden sulh anlaşması yaptılar. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, Hirelilerle yaptığı sulhnĂ‚meyi bitirince İran hukumdĂ‚rına ve erkanına bir mektûb yazdı. Bu mektûb aynen şoyledir:
“BismillahirrahmĂ‚nirrahîm,
HĂ‚lid bin Velîd’den, Rustem, Mihran ve Acem reîslerine. SelĂ‚m, hidĂ‚yete kavuşanlara olsun. Allahu teĂ‚lĂ‚’ya hamd ederim. Onun kulu ve Resûlu olan Hazreti Muhammed AleyhisselĂ‚ma salĂ‚t u selĂ‚m olsun.
Yaptığınız butun calışmalarınızı dağıtan, topluluğunuzu parcalayan, sozlerinizde sizi ihtilĂ‚fa duşuren, gucunuzu kuvvetinizi zayıflatan, mulk ve hakimiyetinizi elinizden alan Allahu teĂ‚lĂ‚’ya sonsuz şukurler olsun.
Bu mektûbu Hîrelilere, İran’a gonderilmek uzere teslim etti. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd buraları emniyet altına aldıktan sonra, Anbar kalesini muhasara etti. Sulh yoluyla şehri ele gecirdi. Bundan sonra, Mehran’ın, muslumanlarla savaşmak uzere Aynuttemr’de hazırlık yaptığını haber aldı. Uzerine giderek bu kaleyi de fethetti. Bu sırada, Dûmet-ul-Cendel’de, Ekîder ve etrĂ‚fındaki kabile reîsleri ayaklandılar. Bunlar icin IyĂ‚d bin Ganem ( radıyallahu anh ) gonderilmişti. Bu, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’den yardım istedi. Hazreti HĂ‚lid gelip, Dûmet-ul-Cendel’i iki taraftan kuşattılar. Hazreti Halîd, Dûmet-ul-Cendel’in reîslerinden Gûdî’yi oldurdu. Az zaman sonra kale muslumanların eline gecti.
Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, bundan sonra Hîre’ye geri dondu. Bu sırada, İranlılar El-Cezîre’yi (Irak) geri almak icin hazırlanmışlardı. Hazreti HĂ‚lid, ani bir gece baskını ile İran ordusunu dağıttı. Hazreti HĂ‚lid’in ustun gayretleri neticesi bu mıntıkaya hakim olundu. Hazreti HĂ‚lid, yavaş yavaş Fırat tarafına ilerledi. Burası, asker sevkiyatı icin cok muhim bir mevki idi. Fırat nehri kenarında, gayri muslim Arablar, Rumlar ve İranlıların muşterek ordusu ile cetin bir muharebe oldu. Bu buyuk zaferin elde edilmesi ile Irak’ın her tarafı muslumanların hakimiyetine girmiş oldu. Bundan sonra, Halife Hazreti Ebû Bekir, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’e Şam tarafına hareket etmesini emretti. Derhal yola cıktı. Bir cok yerleri ele gecirerek Busra’ya ulaştı. Busra’da İslĂ‚m ordusu hucum etti. Musluman ordusu karşısında aman dilediklerinden onlarla cizye ve harac vermek şartıyla sulh yapıldı. Boylece Busra’lılar can ve mallarını teminat altına aldılar. Bu İslĂ‚m ordusu Ecnadeyn de yapılan savaşta da galip geldikten sonra, Şam civarına geldiler. Şehir uc taraftan muhasara edildi. Uc ay suren muhasarada netice alınamadı. Şehirde, bir gun, patriklerden birinin bir oğlu dunyĂ‚ya geldi. Halk her şeyi unutup, bayram yapmaya başladılar. Hazreti HĂ‚lid bin Velîd geceleri uyumayıp vaziyeti araştırırdı. Askerî dehĂ‚sı ve halkın bu zaafından istifĂ‚de edip, ordusuna hucum emri verdi ve ordu şehre girdi. Fahl mevkiinde Rumlarla yapılan savaşta, Rum orduları perişan edilerek, zafer kazanıldı. Şam’da yapılan ikinci karşılaşmada, Rumların butun orduları yok edilinceye kadar savaş devam etti. Ard arda yenilen Rumlar, Anadolu’da papazlar vasıtasıyla koy koy dolaşarak asker topladılar. Buyuk bir haclı seferi duzenlediler. 240 bin Rum askeri Yermuk’te toplandı. Buna karşılık, 46 bin kişilik musluman ordusu vardı. Başkumandan Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, ordusunu biner kişilik boluklere ayırdı. Her boluğe kumandanlar tayin etti. Askerin maneviyatını kuvvetlendiren nutuklar irad ettikten sonra, duşmana hucum emri verdi. Bu savaş tĂ‚rihde eşine ender rastlanan kahramanlıklara sahne oldu. Rum kumandanlarından Yorgi, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’e gelip musluman oldu. O da kĂ‚firlere karşı carpışmaya başladı ve şehîd oldu. Harbin şiddetinden oğle ve ikindi namazlarını imĂ‚ ile kıldılar. Bu harbte İslĂ‚m kadınları bile fevkalade cenk ettiler. Allah’ın kılıcı Hazreti HĂ‚lid, butun gucu ile Haclı ordusunun merkezine yuklendi. Merkezdeki kuvvetlerini dağıtınca Rum ordusu kacmaya başladı. Bu savaşta kan govdeyi goturdu. 100 binden ziyade Haclı olduruldu. Buna karşılık 3000 musluman şehîd oldu. Bu savaşta da zafer, İslĂ‚mın oldu. İran, Irak, Şam, Suriye, Filistin Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in kumandanlığı ve fevkalĂ‚de guzel idĂ‚resi ile feth edildi. Her gittiği yerde İslĂ‚miyeti tanıttı. Hazreti Ebû Bekir, tarafından, Suriye bolgesi vĂ‚liliğine tayin olundu. Hazreti Omer devrinde Medine’ye cağrıldı. Butun hesaplarını muntazam olarak verdiği icin, Halife Hazreti Omer’den cok ihsĂ‚n ve ikram gordu. Kısa bir sure sonra Harran taraflarına vĂ‚li tayin edildi. Bu vazîfede bir sene kaldı.
Hazreti HĂ‚lid bin Velîd, 21 (m. 642) yılında Humus’ta hastalandı. Yanında silah arkadaşları vardı. VefĂ‚t edeceği sırada kılıcını istedi. Kabzasını tutarak şefkatle okşadı. Sonra: “Nice kılıclar elimde parcalandı, işte bu benim olumumu gorecek olan son kılıcımdır. Beni en cok uzen, hayatı hep savaş meydanlarında gecip, yatak yuzu gormemiş olan bu HĂ‚lid’in yatakta olmesidir. Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ) hicbir EshĂ‚bı, rahat yatağında olmedi. Ya savaş meydanlarında veya uzak beldelerde Din-i İslĂ‚mı yayarken garîb olarak şehîd oldu. Ah... HĂ‚lid!... Şehîd olamıyan HĂ‚lid! Harb, benim etimi ciğneyemedi. Şehîdlik mertebesi haric elde etmediğim makam kalmadı. Vucûdumda bir karış yer yoktur ki, ya kılıc yarası, ya bir ok yarası veya bir mızrak yarası olmasın, omru, Din-i İslĂ‚mı yaymak icin savaşlarda at koşturan kimsenin sonu, boyle yatak uzerinde mi olacak? Olumu, harb meydanında, atımın uzerinde, duşmana Allah icin kılıc sallarken şehîd olarak beklerdim.” dedi. Sonra Yermuk savaşını hatırlayarak: “Ah... Yermuk gunu... İnsan kanlarının vadide sel gibi aktığı Yermuk!... Şiddetli bir kırağının olduğu gece, gokten boşanan yağmura karşı kalkanımın altında gecelediğimi unutamıyorum. O gece Muhacirlerden kurulu akıncı birliğimle baskın yapmak icin sabahı zor etmiştik. Ah.. Yermuk harbi... Ucbin yiğitle, yuzbin kuffara karşı zafer kazandığımız Mûte’yi bile unutturdun!... Ey yakınlarım! Cihada sarılın. Bu topraklar ancak Cihad etmekle korunabilir. Yermuk, Rumlarla yaptığımız ilk buyuk muharebedir. Bundan sonra, daha nice savaşlar birbirini takip edecektir. Sakın gaflete duşmeyin!... Şimdi, kendimi at kişnemeleri arasında, Allah Allah nidalarıyla insanlara dar gelen Yermuk VĂ‚disi’nde hissediyorum. Vallahi Rabbimden beni her gazĂ‚da diriltmesini ve o savaşın hakkını vermeyi isterim...” dedi. Sonra “Vasıyyetimi bildiriyorum, beni ayağa kaldırın...” deyince ayağa kaldırdılar. “Beni bırakınız, şimdiye kadar hep taşıdığım kılıcım artık beni taşısın” diyerek kılıcına dayandı, “Olumu, savaştaymışım gibi ayakta karşılayacağım, olduğum zaman atımı muharebede tehlikelere dalabilen bir yiğide veriniz. Atım ve kılıcımdan başka bir şeye sahip olmadan oleceğim. Mezarımı, bu kılıcımla kazınız. Kahramanlar kılıc şakırtısından zevk alır,” dedi ve yatağına duşup kelime-i şehĂ‚det getirerek vefĂ‚t etti.
Butun EshĂ‚b-ı kiram gibi, Hazreti HĂ‚lid bin Velîd de, omrunu İslĂ‚miyyetin yayılması icin harcamıştır. Peygamber efendimize olan hurmeti, muhabbeti ve bağlılığı son derece idi.
Peygamber efendimiz, Veda Haccı’nda mubĂ‚rek saclarını tıraş ettiriyordu. Butun EhsĂ‚b-ı kiram etrĂ‚fında toplanmış sacları yere duşurmemek icin havada yakalıyorlardı. MubĂ‚rek alınlarındaki saclarına sıra gelince Hazreti HĂ‚lid bin Velîd “Anam, babam, canım sana feda olsun YĂ‚ Resûlallah, ne olur, mubĂ‚rek alnınızdaki sacları bana verir misiniz” diyerek o kadar yalvardı ki, Hazreti Peygamberimiz onu kıramadı. Tebessum buyurdular. MubĂ‚rek sacları alan Hazreti HĂ‚lid, optu kokladı, yuzune gozune surdu ve sarığının icine yerleştirdi. Butun savaşlarda muzaffer olmasının sebebini sorduklarında, sarığını cıkarıp icindeki mubĂ‚rek saclar sayesinde olduğunu soylerdi. Yanında, Peygamber efendimizin ism-i şerîfinin, salĂ‚t u selĂ‚m ilĂ‚ve edilmeden yalnız olarak soylenmesine musaade etmezdi. Resûlullah’tan ( aleyhisselĂ‚m ) kendisine bir şey gelirse bundan, buyuk şeref ve se’Ă‚det duyar, iftihar ederdi. Butun EshĂ‚b-ı kiram gibi, o da, sevgili Peygamberimizin rızasını ve hoşnutluğunu kazanabilmek icin cırpınırdı. Bunun icin her şeylerini feda eder, hicbir şeyden cekinmezdi. CesĂ‚ret ve şecaatini ve askerlikteki tecrubelerini İslĂ‚miyetin her tarafa yayılması icin harcamış ve bunun icin Peygamber efendimiz tarafından meth edilmişti. Bir gun, Peygamber efendimiz kendisi icin “Allahın iyi kullarından biridir” diye soylemişlerdir. Hazreti HĂ‚lid hitĂ‚bet ve fesĂ‚hatta da cok mahir idi.
Hazreti HĂ‚lid bin Velîd’in cocukları hakkında, teferruatlı malûmat olmamakla beraber, Muhacir ve AbdurrahmĂ‚n isimli iki oğlundan bahsedilmektedir ki, bunlar da kendisi gibi şecaat ve cesĂ‚ret sahibi idiler.
¾¾¾¾¾¾¾¾&# 190;¾¾¾¾¾¾¾ 0;¾¾¾¾¾¾
1) El-A’lĂ‚m cild-2, sh. 300
2) El-İsĂ‚be cild-1, sh. 413
3) El-İsĂ‚be cild-1, sh. 413
4) TĂ‚rîh-ul-hamîs cild-2, sh. 247, 144
5) Usûd-ul-gĂ‚be cild-2, sh. 109
6) TabakĂ‚t-ı İbn-i Sa’d cild-4, sh. 262, cild-7, sh. 394
7) TĂ‚rîh-i Taberî cild-3, sh. 103, 156
8) MevÂhib-i ledunniye cild-1, sh. 197
9) EnsĂ‚b-ul-eşrĂ‚f cild-1, sh. 356
10) İbn-i HişĂ‚m cild-4, sh. 239
11) El-KĂ‚mil fi’t-tĂ‚rîh cild-2, sh. 303
12) İnsan-ul-uyûn cild-2, sh. 788
13) Sahîh-i BuhĂ‚rî cild-5, sh. 87
14) İbn-i Haldûn tĂ‚rîhi cild-2, sh. 41
15) ZerkĂ‚nî Mevahib Şerhi cild-2, sh. 273
__________________
ESHÂB-I KİRÂM HÂLİD BİN VELÎD ( Radıyallahu Anh )
Dini Bilgiler0 Mesaj
●22 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- ESHÂB-I KİRÂM HÂLİD BİN VELÎD ( Radıyallahu Anh )