
Hatırat-ı Nur
Zubeyir Ağabey, hizmeti sebebiyle sık sık ziyaret edemediği anne ve babasını mektupla da olsa sıla-i rahim eder.
Bir bayram dolayısıyla yazdığı mektupta, Ustad gibi buyuk bir zatın hizmetine kabul edilişini, anne babasının mubarekliğine bağlar:
“Benim Kur’Ân’a, imana hizmetim, İslÂmiyete hizmetim, yani Kur’Ân’a, imana, İslÂmiyete, canını omrunu feda ederek hizmet eden Bediuzzaman Hazretleri gibi bu zamanda buyuk bir zatın hizmetine kabul edilmekliğim, sizin sayenizdedir. Cunku babam bana haram lokma yedirmemiş, anam bana haram sut vermemiş. Anam evlÂtlarına sut emzirirken, ‘Aman sutume bir şuphe girmesin.’ diye haram şuphesi olan şeylerden kacınmış. EvlÂdına şupheli sut vermemek icin Allah’tan korkmuş, helÂl sut vermiş. Uc-dort yaşında iken, ‘Bir bağ komşusunun duvarından bir cop alırsan o dahi haramdır.’ gibi dersler vermiş. Haramı helÂli oğretti. Ben anamın, rahmetli Hurşit dedemizin verdiği boyle din dersleriyle o kucuk yaşta merhum Hacı Osman emmimgilin elma ağacından bizim bağa duşen cok hoşlandığım mayhoş elmayı yemezdim. Alır, onların bağlarına atardım. Daha boyle misaller cok... Babam, cok para kazanacağım diye haram kazanclara tenezzul etmemiş, zengin olmamış. Fakat helÂl para gibi az da olsa, cok buyuk bir kalp zenginliğini taşımış.”
“İşte bana boyle mukaddes bir hizmetin nasip oluşu, sizin mubarekliğiniz hurmetinedir. Ben siz gibi anam ve babama son derece minnettarım. İşte ben de sizin ebedî hayatınız icin dunyayı terk ettim. Sizin ahiret hayatınızın nurlar, hayırlar ve sevaplarla dolması icin, imana, Kur’Ân’a, din hizmetine omrumu vakfettim. Bir evlÂdın kazandığı hayırlar ve sevaplar, o evlÂdın peder ve validesinin amel defterine de gecer. Benim şimdi size dunyalık bir faidem yok. Fakat bu fÂni, muvakkat dunyadan sonra gideceğimiz daimî, bÂki bir hayat icin, bÂki elmaslar hukmunde size kazanclar gelmesine hizmet ediyorum.”
“Babamı cok hatırlıyorum. Şoyle ki: Biliyorsunuz, diğer bazı Nur Talebeleri gibi, dinsiz bir hukumet zamanında hapislere duştum, zulumler cektim, işkenceler gordum, yoksulluk cektim. Fakat izzetle, şerefle yaşayarak o koca dinsiz hukumetten dahi korkmadım. Dinsizlerin zulumlerine karşı yılmadım. Yine Risale-i Nur’a sarıldım. Yine Risale-i Nur’u okudum, yazdım. Bir kat daha Ustad’ıma bağlandım. Kucuk yaşımda bağ evinde anamın bir gece, ‘Babanın gozu karadır, o korkmaz.’ dediği, hatırımdan cıkmıyor. Şimdi duşunuyorum ki, demek korkmamazlık, dinime imanıma cesaretle sarılma damarı, bana babamdan irsen gecmiş ki, o eski dinsiz hukumetten korkmadım. Risale-i Nur hizmetinden, babamın o yuksek ahlÂkı sayesinde cekilmedim. Dunyada, ahirette hepimizi mes’ut edecek Risale-i Nur’dan mahrum kalmadım “
“Cumlenizin, kardeşlerimin, akrabalarımın, eniştelerimin, teyzelerimin, Ayşe abamgilin, teyzelerimgilin, konu komşunun bayramını tebrik ederim, selÂm ederim.”
İhsan Atasoy’un “Nur kahramanları serisi”nden
__________________