Neden "Cok Yaşa.."deriz? Yatağın solundan kalkarsak veya aynamızı kırarsak uğursuzluk olur mu? Merdivenin altından gecmek ya da onumuzden kara kedi gecmesi başımıza neler getirir? Ya evin icinde şemsiye acarsanız? Bugun inandığımız batıl inanclarımız aslında binlerce yıl oncesinden geliyor.,
İnsanoğlu ustun zekası ile ulaşmış olduğu uygarlık duzeyine rağmen, uzun gecmişinden gelen sayısız izi de beraberinde taşıyor. Bilinmeyenin varlığına inanmak istemezken, her konuda batıl inanclardan da vazgecemiyor, hem inanıyor, inandığına utanırken de mazeret arıyor. Yoksa, uzay cağı teknolojisine ulaşmanın getirdiği şımarıklıktan mı? Oyle veya boyle, neyse diyelim ve gelin cokbilmişlerin de nedenlerini bilemediği, herkesin her gun icice yaşadığı cok sıradan ama yuzlerce yıldır varolan batıl inancların ne anlama geldiğini veya nereden kaynaklandığı arayalım. Sozluk anlamında batıl inanc yersiz, boş, doğru olmayan, gercekle uyuşmayan inanc, hurafe olarak tanımlanmakta. Ama bu acıklama gunluk yaşamımızın bir parcası olan batıl inanclarımızın nereden kaynaklandıklarını bize acıklamıyor. Oysa, tum batıl inancların ardında bir olay, bir duşunce bicimi veya bir başka gercek yatıyor. Bakın, nerelerden nerelere gelinmiş...
Cok Yaşa..
yaşa", "İyi ve uzun yaşa", "Sağlıklı yaşa","God bless you", "Gesundheit" ve diğerleri... Dunyanın her yerinde hapşıran insana soylenen bazı sozcukler. Eski insanlar nefesin veya soluğun ruh olduğuna veya yaşamın ozu olduğuna inanırlardı. Tanrı insanı yarattığında soluğunu insanlara uflemişti ve o soluk bedende bulunduğu surece yaşam suruyordu. Bu inancın doğrultusunda hapşırınca nefesin durması veya o kasılma hareketinin sonucunda soluğun dışarıya kacıp gideceğinden korkuluyordu. Bir başka Roma kaynağında ise hapşırma sırasında beyinde oluşan vakumun, iceriye kotu ruhların girmesine neden olacağına veya fırsat vereceğine inanıldığına raslanıyor. Roma´da hapşırmadan cok korkulur ve salgın hastalıkların ortaya cıkacağı duşunulurdu. Daha sonralarda Papa Buyuk Gregory doneminde Roma´yı kasıp kavuran veba salgını sayısız insanın canına maloldu ve Papa Gregory ilk kez hapşıran insanlara karşı "God bless you/ Tanrı sizi kutsasın" sozcuğunu kullandı. Sonrası malum..
Niye yatağın sağ tarafı?
Hemen her kulturde ve ulkede yatağın sağ tarafında yatmanın veya sabah kalkmanın hayırlı olacağına ve o gunun şanslı olacağına inanılır. Sağdan kalkılmalı ve sağ ayakla yere basılmalıdır yani ilk adım sağ ayakla atılmalıdır. Bir yere girerken sağ ayakla adım atılarak girmek iyidir, ucağa binerken de... Hatta yanlışlıkla sol ayakla girilmişse geri donerek, sağ ayakla tekrar girilir. Neden ? Yine Roma´dayız, Roma mitolojisinde ve halk arasındaki kult inanclarında sol tarafın Satanik yani kotu olduğu inancı vardı. Roma vatandaşları evlerine muhakkak sağ ayaklarıyla adım atarak girerlerdi. İlginctir işleri, sağlığı uzun zaman iyi giden insanlar, zor durumda olan evlere davet edilirler ve sağ ayaklarıyla iceri girmeleri istenirdi, boylece kacan iyilik ve şans geri gelecekti. Eski ve yeni İngilizcedeki "Sinister: uğursuz,meşum,şeytani" kelimesi latincedeki "sol taraf" sozcuğunden turetildi ve solun uğursuzluğu guncel dilde de yer aldı. Ne dersiniz? Galiba bu kelime solcular icin de pek hayırlı değil, baksanıza bir turlu iki yakaları bir araya gelemiyor.
Ayna kırarsanız ne olur?
Ayvayı yediniz demektir zira ya 7 yıl herşey cok kotu gidecektir ya da yakınlarınızdan birisi ote tarafa geciş yapacaktır. Evde ayna kırıldığında hemen kırıklar evden uzaklaştırılmalı ve olabildiğince cabuk toprağa gomulmelidir. Boylece kotuluk geldiğinde ayna parcalarını evin dışında bulacağından, ev halkı pacayı kurtaracaktır. Aynanın icat edilmediği bilinmediği cağlarda insanlar parlak yuzeylere, gollere, havuzlara bakarlar ve ote yandaki kendilerini hayretle izlerlerdi. Goruntulerinin dalgalanması veya titreşmesi kotuydu, felaket geliyor demekti. Eski Mısır ve Yunan´da salt bu nedenle kırılmaz metal aynalar yapılıyordu, boylece ote yandaki goruntulerinin bozulmamasını garantiye alıyorlardı. Roma´da ise camcılık ileri olduğundan ayna kırılmaları tabii ki daha coktu ve kırık aynaların kotu talihin işareti olduğu kabul gordu. 7 yıl ise onemli bir surec cunku yine Antik Cağ´da her yedi yılda bir insanın tum bedeninin yenilendiği duşunulurdu, işte bu yuzden ayna kırıldıktan sonra ancak yeni beden oluşana kadar kotuluk surecekti. Buyu sanatında ise ayna gecit veya geciştir yani bir başka boyuta veya insandışı varlıkların yaşadığı yere ayna ile gecilir ve onlar oradan bu tarafa gecebilirler. Ya ayna kırıldığında, bu tarafa gacmiş kotu bir varlık varsa? O zaman durum vahim olabilir zira geri donemeyecek ve başınıza kalacaktır.
Eyvah merdivenin altından gectim!
Eğer bir merdivenin altından gecerseniz yandınız, zira tanrıların gazabı uzerinizde olacaktır. Gectinizse artık geri donuş yok, sakın yine gecmeye kalkmayın, parmaklarınızı duğumleyin veya bildiğiniz hayır dualarını okumaya başlayın. Neden mi? Merdiven geometrik olarak duvarla veya dayandığı yuzeyle ve de tabanla bir ucgen oluşturur. Bu ucgen Hıristiyan inancındaki "Teslis" in yani kutsal ruh´un veya uclemenin simgesidir, oyleyse bu kutsal alanın icine girmek gunahtır ve uğursuzluk getirir. Kara buyude de kullanılan icice iki ucgen koruma alanını oluştururlar. Bu alanın dışına bilincsizce veya hazırlıksız cıkarsanız şeytani gucler sizi ham yaparlar. Şaka bir yana, bunun ciddi kanıtları da yok değil.
Kara kedinin şerri var mı?
Yolunuza bir kara kedi cıktı diyelim, ozellikle de evinize giderken, şimdi başınız ciddi olarak dertte, peki niye? Eski Mısır´da kedi kutsal hayvandı ve bir kedinin olumune neden olmak kafanızı kaybetmeniz icin cok yeterli bir nedendi. Orta cağlarda ise kara kedi ozellikle engisizyon doneminde buyuculuk ve satanizmle ilişkili olarak kabul gordu. Ruhunu şeytana satmış kişinin ruhu kara bir kediye geciyordu ve kara kedi o andan sonra kotulukleri yapmaya başlıyordu. Buradan yola cıkarak goruyoruz ki, kara bir kedinin yolunuza cıkması sizin buyucu taifesi ile haşır neşir olarak telef olacağınızın ta kendisidir.
Ve de şemsiye inancı
Şemsiyeler dışarda yağmura karşı kullanılmak icin icat edilmiştirler, evlerin icinde yağmur yağdırılamadığından kapalı mekanlarda kullanılmazlar. Ama eğer oturma odanızda tv seyrederken şemsiyenizi acarsanız, başınız derde girebilir haberiniz olsun. Niye mi? Basit, şemsiye ilk kez Uzak Doğu´da MO 11.yy´da kullanılmaya başlandı. Sadece ve sadece politik ve dinsel hiyerarşinin tepesinde bulunanlar şemsiye kullanabilirlerdi, onlar guneşin sıcak ve yakıcı ışınlarından korunma hakkına sahiptiler veya bu hak yanlız onlara verilmişti. Sıradan kulların veya vatandaş makulesinin boyle bir anayasal pardon guneşyasal hakkı bulunmamaktaydı. Daha da otesi şemsiyeler şimdikiler gibi standartize değildiler, kişinin ruhsal hakediş belgesine gore şemsiyenin capı belirleniyordu. Yani şapka gibi, kafana gore yani ruhsal capına gore. Demek o zamanlarda kafana gore takıl yerine ruhunun capı kadar konuş deniliyormuş. Ayrıca şemsiyenin kutsallığı elbette ki Guneş Kultu´ne dayanmakta, guneş evlerin icine tecavuz edemediğinden boş yere şemsiye acmak uğursuz oluyor. Unutmamak gerek, maji veya batıl inanc evreninde herşey dumduz ve doğru, ne ne icinse onun icin kullanılacak, oyle insansal varyasyonlar yasak vesselam. Batıl inanclarımızın acıklamaları bu kadar değil tabii..
__________________