cihad ile ilgili ayetler Mumsema Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. (2/190)

Haram ay haram aya karşılıktır; hurmetler (de) karşılıklıdır. Oyleyse kim size saldırırsa onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki Allah muhakkak ki korkup-sakınanlarla beraberdir. (2/194)

Savaş hoşunuza gitmediği halde uzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin icin hayırlıdır ve olur ki sevdiğiniz şey de sizin icin bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. (2/216)

Şuphesiz iman edenler hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır esirgeyendir. (2/218)

Musa'dan sonra İsrailoğullarının onde gelenlerini gormedin mi? Hani peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gonder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi O: "Ya uzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan cıkarıldık ve cocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (ongorulduğu) zaman az bir kısmı haric yuz cevirdiler. Allah zalimleri bilir. (2/246)

Andolsun eğer Allah yolunda oldurulur ya da olurseniz Allah'tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların butun toplamakta olduklarından daha hayırlıdır. (3/157)

Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevab verdi: "Şuphesiz Ben erkek olsun kadın olsun sizden bir işte bulunanın işini boşa cıkarmam. Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte hicret edenlerin yurtlarından surulup-cıkarılanların ve yolumda işkence gorenlerin carpışıp oldurulenlerin mutlaka kotuluklerini orteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu) Allah katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah karşılığın (sevabın) en guzeli O'nun katındadır." (3/195)

Ey iman edenler sabredin ve sabırda yarışın (sınırlarda) nobetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz. (3/200)

Ey iman edenler (duşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa boluk boluk cıkın ya da topluca cıkın. (4/71)

Oyleyse dunya hayatına karşılık ahireti satın alanlar Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken oldurulur ya da galip gelirse ona buyuk bir ecir vereceğiz. (4/74)

Size ne oluyor ki Allah yolunda ve: "Rabbimiz bizi halkı zalim olan bu ulkeden cıkar bize katından bir veli (koruyucu sahib) gonder bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler kadınlar ve cocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (4/75)

İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar oyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hic şuphesiz şeytanın hileli-duzeni pek zayıftır. (4/76)

Kendilerine; "Elinizi (savaştan) cekin namazı kılın zekatı verin" denenleri gormedin mi? Oysa savaş uzerlerine yazıldığında onlardan bir grup insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz ne diye savaşı uzerimize yazdın bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dunyanın metaı azdır ahiret ise muttakiler icin daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma cekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksİnız." (4/77)

Artık sen Allah yolunda savaş kendinden başkasıyla yukumlu tutulmayacaksın. Mu'minleri hazırlayıp-teşvik et. Umulur ki Allah kufredenlerin ağır-baskılarını geri puskurtur. Allah 'kahredici baskısıyla' daha zorlu acı sonuclandırmasıyla da daha zorludur. (4/84)

Onlar kendilerinin inkÂra sapmaları gibi sizin de inkÂra sapmanızı istediler. Boylelikle bir olacaktınız. Oyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yuz cevirirlerse artık onları tutun ve her nerede ele gecirirseniz oldurun. Onlardan ne bir veli (dost) edinin ne de bir yardımcı. (4/89)

Mu'minlerden ozur olmaksızın oturanlar ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara gore derece olarak ustun kılmıştır. Tumune guzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah cihad edenleri oturanlara gore buyuk bir ecirle ustun kılmıştır. (4/95)

Yeryuzunde adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa cıktığınızda) kafirlerin size bir kotuluk yapmalarından korkarsanız namazı kısaltmanızda sizin icin bir sakınca yoktur. Şuphesiz kafirler sizin apacık duşmanlarınızdır. (4/101)

İclerinde olup onlara namazı kıldırdığında onlardan bir grup seninle birlikte dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; boylece onlar secde ettiklerinde arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz kılsınlar onlar da 'korunma araclarını' ve silahlarını alsınlar. Kufredenler size apansız bir baskın yapabilmek icin sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve muhimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir gucluğunuz varsa veya hastaysanız silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şuphesiz Allah kafirler icin aşağılatıcı bir azab hazırlamıştır. (4/102)

(Duşmanınız olan) Topluluğu aramakta gevşeklik gostermeyin. Siz acı cekiyorsanız şuphesiz onlar da sizin acı cektiğiniz gibi acı cekiyorlar. Oysa siz onların umud etmediklerini Allah'tan umuyorsunuz. Allah bilendir hukum ve hikmet sahibidir. (4/104)

Ey iman edenler, toplu olarak kÂfirlerle karşılaştığınız zaman onlara arka cevirmeyin (savaştan kacmayın). (8/15)

Kim onlara boyle bir gunde -yine savaşmak icin bir yana cekilen ya da bir başka boluğe katılmak icin yer tutanın dışında- arkasını cevirirse, gercekten o Allah'tan bir gazaba uğramıştır ve onun barınma yeri cehennemdir. Ne kotu bir yataktır o. (8/16)

Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgececek olurlarsa şuphesiz Allah yaptıklarını gorendir. (8/39)

Ey iman edenler bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman dayanıklık gosterin ve Allah'ı cokca zikredin. Ki kurtuluş (felah) bulasınız. (8/45)

Onlara karşı gucunuzun yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla Allah'ın duşmanı ve sizin duşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (duşmanları) korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz size 'eksiksiz olarak odenir' ve siz haksızlığa uğratılmazsınız. (8/60)

Ey Peygamber mu'minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer icinizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa iki yuz (kişiyi) mağlub edebilirler. Ve eğer icinizden yuz (sabırlı kişi) bulunursa kÂfirlerden binini yener. Cunku onlar (gerceği) kavramayan bir topluluktur. (8/65)

Şimdi Allah sizden (yukunuzu) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu bildi. Sizden yuz sabırlı (kişi) bulunursa (onların) iki yuzunu bozguna uğratır; eğer sizden bin (kişi) olursa Allah'ın izniyle (onların) iki binini yener. Allah sabredenlerle beraberdir. (8/66)

hicbir peygambere yeryuzunde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması yakışmaz. Siz dunyanın gecici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir. Allah ustun ve gucludur hukum ve hikmet sahibidir. (8/67)

Onlarla carpışınız. Allah onları sizin ellerinizle azablandırsın hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin mu'minler topluluğunun goğsunu şifaya kavuştursun. (9/14)

Yoksa siz icinizden cihad edenleri ve Allah'tan ve Resûlu'nden ve mu'minlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah 'bilip (ortaya) cıkarmadan' bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (9/16)

Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı Allah'a ve ahiret gunune iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (9/19)

İman edenler hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katında buyuk dereceleri vardır. İşte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır. (9/20)

De ki: "Eğer babalarınız cocuklarınız kardeşleriniz eşleriniz aşiretiniz kazandığınız mallar az kÂr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler sizlere Allah'tan O'nun Resûlu'nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez." (9/24)

Andolsun Allah bircok yerlerde ve Huneyn gununde size yardım etti. Hani cok sayıda oluşunuz sizi boburlendirip-gururlandırmıştı fakat size bir şey de sağlayamamıştı. Yer ise butun genişliğine rağmen size dar gelmişti sonra arkanıza donup gerisin geri gitmiştiniz. (9/25)

(Bundan) Sonra Allah elcisi ile mu'minlerin uzerine 'guven duygusu ve huzur' indirdi sizin gormediğiniz orduları indirdi ve inkÂr edenleri azablandırdı. Bu inkÂrcıların cezasıdır. (9/26)

Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gunune inanmayan Allah'ın ve Resûlu'nun haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam'ı) din edinmeyenlerle kucuk duşurulup cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın. (9/29)

Ey iman edenler ne oldu ki size Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği zaman yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp) dunya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (gore) bu dunya hayatının yararı pek azdır. (9/38)

Eğer savaşa kuşanıp-cıkmazsanız O sizi pek acı bir azabla azablandıracak ve yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O'na hicbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah herşeye guc yetirendir. (9/39)

Hafif ve ağır savaşa kuşanıp cıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin icin daha hayırlıdır. (9/41)

Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. "Eğer guc yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) cıkardık." diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka surukluyorlar. Allah onların gercekten yalan soylediklerini biliyor. (9/42)

Eğer (savaşa) cıkmak isteselerdi herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah (savaşa) gonderilmelerini cirkin gordu de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi. (9/46)

Sizinle birlikte cıksalardı size 'kotuluk ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak uzere icinizde caba yuruturlerdi. İcinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır. Allah zulmedenleri bilir. (9/47)

Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla onlara karşı savaş acılana (mu'minlere savaşma) izni verildi. Şuphesiz Allah onlara yardım etmeye guc yetirendir. (22/39)

Onlar yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı haksız yere yurtlarından surgun edilip cıkarıldılar. Eğer Allah'ın insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı manastırlar kiliseler havralar ve icinde Allah'ın isminin cokca anıldığı mescidler muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şuphesiz Allah guclu olandır aziz olandır. (22/40)

Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O sizleri secmiş ve din konusunda size bir gucluk yuklememiştir atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha once de bunda (Kur'an'da) da sizi Muslumanlar olarak isimlendirdi; elci sizin uzerinize şahid olsun siz de insanlar uzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın zekatı verin ve Allah'a sarılın sizin Mevlanız O'dur. İşte ne guzel mevla ve ne guzel yardımcı. (22/78)

Bizim uğrumuzda cihad edenlere şuphesiz yollarımızı gosteririz. Gercekten Allah ihsan edenlerle beraberdir. (29/69)

Oyleyse inkÂr edenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman hemen boyunlarını vurun; sonunda onları 'iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da' artık (esirler icin) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lutuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin). Oyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte boyle; eğer Allah dilemiş olsaydı elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş) sizleri birbirinizle denemesi icindir. Allah yolunda oldurulenlerin ise; kesin olarak (Allah) amellerini giderip-boşa cıkarmaz. (47/4)

Ey iman edenler eğer siz Allah'a (Allah adına İslama ve Muslumanlara) yardım ederseniz O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır. (47/7)

İman edenler derler ki: "(Savaş izni icin) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" Fakat icinde savaş (kıtal) zikri gecen muhkem bir sure indirildiği zaman kalplerinde hastalık olanların uzerine olum baygınlığı cokmuş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gordun. Oysa onlara evla (olan): (47/20)

Oyleyse siz ustun (bir durumda) iken barışa cağırmak suretiyle gevşekliğe duşmeyin. Allah sizinle beraberdir; O sizin amellerinizi asla eksiltmez. (47/35)

Bedevilerden geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşcı olan bir kavme cağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) Musluman olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz Allah size guzel bir ecir verir; eğer bundan once sırt cevirdiğiniz gibi (yine) sırt cevirirseniz sizi acı bir azab ile azablandırır." (48/16)

Kor olana gucluk (sorumluluk) yoktur topal olana gucluk yoktur hasta olana da gucluk yoktur. Kim Allah'a ve Resûlu'ne itaat ederse (Allah) onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de sırt cevirirse onu acı bir azab ile azablandırır. (48/17)

Kafir olanlar sizinle savaşmış olsalardı arkalarını donup kacarlardı; sonra ne bir veli (koruyucu dost) ne bir yardımcı bulamazlardı. (48/22)

Ki onlar inkÂr ettiler sizi Mescid-i Haram'dan ve durdurulmakta (bekletilmekte) olan hediyeleri (kurbanları) yerlerine varmaktan alıkoydular. Eğer kendilerini bilmediğiniz mu'min erkekler ve mu'min kadınları bilgisizlik dolayısıyla darmadağın edip de bu yuzden size 'dayanılmaz bir sıkıntı' dokunmayacak olsaydı (o zaman durum farklı olurdu. Durumunun boyle olması) Allah'ın dilediğini rahmetine sokması icindir. Eğer (karışık yaşayan mu'minler) secilip ayrılmış olsalardı muhakkak iclerinden inkÂr edenleri acı bir azab ile azablandırırdık. (48/25)

Mu'minlerden iki topluluk carpışacak olursa aralarını bulup-duzeltin. Şayet biri diğerine tecavuzde bulunacak olursa artık tecavuzde bulunanla Allah'ın emrine donunceye kadar savaşın; eğer sonunda (Allah'ın emrini kabul edip) donerse bu durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil davranın. Şuphesiz Allah adil olanları sever. (49/9)

Allah sizinle din konusunda savaşmayan sizi yurtlarınızdan surup-cıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Cunku Allah adalet yapanları sever. (60/8)

Allah ancak din konusunda sizinle savaşanları sizi yurtlarınızdan surup-cıkaranları ve surulup-cıkarılmanız icin arka cıkanları dost edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse artık onlar zalimlerin ta kendileridir. (60/9)

Ve eğer eşlerinizden (kafirlere kacmalarından dolayı) herhangi bir şey kafirlere gecer boylece siz de (savaşta onları yenip) ganimete kavuşursanız eşleri (kacıp) gidenlere (mehir olarak) harcama yaptıklarının bir mislini verin. Kendisine iman ettiğiniz Allah'tan sakının. (60/11)

Şuphesiz Allah kendi yolunda sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak carpışanları sever. (61/4)

Allah'a ve O'nun Resulu'ne iman edersiniz mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Bu sizin icin daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. (61/11)

Ey Peygamber kafirlere ve munafıklara karşı cihad et ve onlara karşı 'sert ve caydırıcı' davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kotu bir donuş yeridir o. (66/9)

__________________