“İcinizden Cumartesi gunu azgınlık edip de, bu yuzden kendilerine: ‘Aşağılık maymunlar olun!’ dediklerimizi elbette bilmektesiniz. Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hĂ‚diseyi bizzat gorenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, muttakîler icin de bir oğut vesilesi kıldık.” (2/Bakara, 65-66)

Mesh; Anlam ve MÂhiyeti
“Mesh” (mim, sin, hı –noktalı h-): Şeklin bozulması, cismin kendi aslî şeklinden cıkması, kılık değiştirmek, hilkat garibesi anlamlarına gelir. “Mesh”, bir sûreti, kendisinden daha kotu ve cirkin bir şekle cevirme veya o şekle girme demektir. Bir insan şeklinin değiştirilip hayvan şekline konulmasına “mesh” denir. Turkceye “başkalaşım” diye tercume edebileceğimiz mesh’e, batı dillerinde “memamorfoz” (metamorphose) denilir.

Mesh, yalnız mĂ‚nevî veya hem sûret (gorunuş olarak), hem de sîret (mĂ‚nevî durum, hal ve hareketler, ahlĂ‚k ve karakter) olmak uzere iki turludur. MĂ‚nevî mesh, ahlĂ‚k ve karakterlerdeki duşuklukle sonuclanan psikolojik değişme; hakiki ve tam mesh de ahlĂ‚kî cokuntu ile birlikte hayatî ve şekil/beden değişikliğini de doğuran donuşumdur. Tam ve gercek değişime uğrayanlarda tenĂ‚sul/ureme olmaz. Gecmiş ummetlerde, ozellikle İsrĂ‚iloğullarında mesh vuku bulmuştur. Hıristiyanlarda da, Hz. İsa’nın mĂ‚ide/sofra mûcizesi konusunda inkĂ‚rcıların meshe uğradıkları rivĂ‚yet edilir. Hz. Muhammed ummetinden, peygamberimiz’in Ă‚lemlere rahmet olarak gonderildiği icin tam meshin kaldırıldığı hadis rivĂ‚yetleriyle belirtilir.

İsrĂ‚iloğullarından Allah'a isyanda ısrar eden ve Allah’la alay eder gibi yasakları hevĂ‚ları istikametinde te’vil edenlerin, Allah’ın lĂ‚net ve gazabının bir sonucu olarak mesh cezasına carptırıldıkları Kur’an’da acıklanır. Bu insanların ibĂ‚det ve istirahat gunleri olan cumartesi gununun kutsiyet ve yasağını ciğnediklerinden, iclerinden bazılarının ısrarlı oğutlerini de kibirlerinden dolayı dinlemeyip bile bile isyanda bulunmaya devam ettiklerinden dolayı boylesine dehşetli bir cezaya carptırıldıklarını Kur’an haber vermektedir.

Mesh olayının nasıl olduğu konusunda goruş ayrılıkları vardır. Âlimlerin coğu onların fiziksel olarak maymuna cevrildikleri goruşundedirler. Bazı az sayıda bazı mufessir ise, onların o zamandan itibaren maymun gibi davranmaya başladıklarını, yani zihniyet ve karakter olarak maymunlaşmış olduklarını soylerler. Bunların başında, tĂ‚biîn’in meşhurlarından mufessir MucĂ‚hid gelir. MucĂ‚hid’e gore Allah onların fizyolojik yapılarını değil; sadece kalplerini dondurmuştur.

Fahreddin RĂ‚zî, maymunlaşmanın hem fizyolojik hem karakter yonuyle, yani tam bir mesh olduğunu kabul ederek MucĂ‚hid’in goruşunu delilleriyle curutmeye calışır. Meshin delillerle sĂ‚bit olduğunu, Ă‚yeti zahirî manasına almak mumkun olduğu muddetce te’vile ihtiyac olmadığını belirtir. Fakat şu ilĂ‚veyi de yapar: “Bununla beraber, MucĂ‚hid’in zikrettiği husus da gercekten pek uzak olan bir ihtimal değildir. Cunku insan, mûcizelerin ve delillerin ortaya cıkmasından sonra da cĂ‚hilliğinde devam ederse, orfte boyle olana bazen, ‘o eşektir, maymundur veya maymun kafalıdır’ denilir. Bu mecaz, zĂ‚hir ve meşhur mecazlardan olunca, bu manaya varmak mahzurlu değildir. ”

İbn Kesir de, Ă‚yetin zĂ‚hirine aykırı duştuğu icin MucĂ‚hid’in goruşunu garip gorur. İbn Abbas’dan nakiller yaparak meshin tam ve gercek anlamda olduğunu belirtir.

Elmalılı Hamdi Yazır, cok kesin ifadelerle olmasa da, meshin mĂ‚nevî ve mecĂ‚zî olduğu anlayışını tercih etmektedir. O, bu olayı şoyle yorumluyor: Onlar verdikleri sozde durmadılar. Ahde vefĂ‚ etmek, insanlık borcu ve gereği iken ona yanaşmadılar. İşte bu sebeple insanlığın gereklerinden olan ilim ve idrĂ‚k, mĂ‚rifet ve iz’andan mahrum edilerek maymun kılıklı, sefil, boynu bukuk ve surunen kimseler oldular ki, buna mesh tĂ‚bir olunur. Bunlar, dış gorunuşuyle kuyruklu maymunlara mı donduler? Yoksa dış gorunuşuyle insan şeklinde oldukları halde, ic dunyaları ve huyları itibariyle mĂ‚nen maymun gibi mi oldular? Bunun tefsirinde iki goruş vardır. Tefsircilerden pek coğu, Ă‚yetin lafzına ve zĂ‚hirine nazaran tam ve gercek bir mesh (şekil değişikliği) olduğunu soylemişlerdir. MucĂ‚hid’in goruşu olan neshin mĂ‚nevî olduğu, zamanımızın anlayışına daha uygun gorunmektedir. Gerci hakikate nazaran, sûretce değişiklik mĂ‚nevî değişmeden daha muşkil ve daha muhim değildir. İnsanlık şiarlarının sonduğu bir bedenin dış yuzuyle dahi maymun sûretini alıvermesi, iyi duşunulurse, hemen hemen normal bile gorulebilir. Allah korusun, ceşitli hastalıklar ile kılığını değiştirmiş nice bedenlere tesaduf edilegelmiştir.

Fakat hayvan şekilleri icinden ozellikle maymun sûretinin zikredilmesi, herhalde mĂ‚nevî meshin ehemmiyetine bir karîne gibidir. Aslında insan ile maymun arasındaki gercek fark, yalnızca bir kıl, bir kuyruk farkı değildir. Akıl, mantık, huy ve ahlĂ‚k farkıdır. Maymunun butun huneri, taklit hissinin gelişmişliğindedir. Ama maymunun onunde gunlerce ateş yakın, soğuk gunlerde karşısında ısınmayı gosterin, sonra onu alıp bir kıra goturun, yanına kibrit, cıra, odun, komur koyun, o yine de uşuduğu zaman bunları bir araya getirip bir ateş yakamaz ve ısınmayı başaramaz. Bu kadarcık bile mantık ilişkisi gosteremez. Artık bunun uzerine terettup edecek aklî işlemlerin derecesini tasavvur edin. İşte mĂ‚nevî dunyası meshe uğramış olan insanlar da boyledir: Onlar kor bir taklitten başka bir şey yapamaz ve hayvanî duygularından oteye gecemezler. Bir bakıma insan gibi gorunurler, hakikatte ise maymundan başka bir şey değildirler. Fındığı kırar yerler de bir fındık ağacı dikmeyi akıl edemezler. “Onlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar.” (7/A’rĂ‚f, 179) (3)

Eğer Ă‚yet, ahlĂ‚kî bir dejenerasyona/bozulmaya işaret ise bu, her zaman ve her toplumda olur. İnsanlar nefislerinin kolesi oldukları zaman şeklen, sûreten değil; fakat sîreten, yani huy ve karakter itibariyle herhangi bir hayvanın karakterine girmiş olurlar. Bunlar şeklen insan gorunseler de mĂ‚nĂ‚da hayvan mertebesindedirler. Eğer Ă‚yet, şeklen bir değişim bildiriyorsa, o takdirde bazı insanların bozula bozula maymun kılığına donmuş oldukları duşunulmelidir. Ancak, eski ummetlerde vukû bulduğu kabul edilen bu şeklî donuşum, yani mesh olayı, bu ummetten kaldırılmıştır. Yalnız insan, ahlĂ‚kını korumalıdır ki, nefsinin tutsağı olmasın; insan ahlĂ‚k ve sıfatından cıkıp herhangi bir hayvanın huy ve sıfatına burunmesin.

Maymun taklitcidir; duşunce ile hareket etmez, ancak gorduklerini taklit eder. İşte, duşunmeden, gordukleri her hareketi taklit edenler de gorunuşte olmasa bile gercekte maymun huyuna, karakterine girmiş, maymun sîretine burunmuş olurlar. Bazı İsrĂ‚iloğulları kabileleri, Allah’tan gelen bunca Ă‚yetleri duşunmeden, sıradan insanlardan gordukleri kotu hareketleri taklit ettikleri icin maymun karakterini almış, maymun sîretine burundurulup surundurulmuştur. Boylece hak yoldan cıkanların ne kotu bir sonuca duşeceklerine dair tum toplumlara ibret olmuşlardır.

Eskiden Afrika’da maymun avcıları ormana, icinde fındık dolu olan ağzı dar comlekler bırakırlarmış. Maymun gelir, comleğin icine elini uzatır, fındığı avuclarmış. Eli dolu olunca comleğin ağzından cıkamazmış. Fındık kıymetli olduğu icin bırakmayı da duşunemezmiş, boylece avcı onu rahatlıkla yakalarmış.

Yahudiler tarih boyunca altının peşinde koşmaları nedeniyle topyekun katliamlara uğramışlar. Para icin yapmadıkları aşağılık iş kalmamış; bu da, sonunda ırklarının bir avuc kalmasına sebep olmuştur. A’rĂ‚f sûresinin 163. Ă‚yetinin acıklamasına gore yahudiler, deniz kenarında yaşıyorlar. Cumartesi gunleri balıklar daha cok geliyor. Cumartesi gunu de avlanmak yasak. Balıkları cumartesi gunu denizden ozel havuzlara alıyorlar, pazar gunu de o havuzdan yakalıyorlar. Boylece insanlara yaptıkları hileyi Allah’a da yapmaya kalkıyorlar ama o cumartesi gununun onemini kavrayamamanın cezasını cekiyorlar.

Tarihin en eski milletlerinden olmalarına rağmen, nufusları İspanyol cingenelerinin nufusuna ulaşamıyor. Bu insanlar, siyaset de bilmiyorlar. Siyaset yapacağız derlerken butun insanların kinini uzerlerine cekiyorlar ve ara ara topyekun imha ediliyorlar. Siyaset, aslında Peygamber Efendimiz’in yaptığı gibi bedevîyi medenî yapmak ve dunyaya adalet dağıtmaktır; boyle olmalıdır siyaset.

Biz de ne zaman cuma’nın değerini yitirdik, bugunku durumlara duştuk ve Batı’nın kotu bir taklitcisi olduk cıktık. Halbuki yahudilerin durumu bizim icin iyi bir nasihat olmalıydı. Allah’ın gunleriyle oynamanın, Allah’ın kullarıyla oynamanın, Allah’ın Ă‚yetleriyle oynamanın cezası, bazen bu dunyada acele veriliyor, bazen acıklı azabı Ă‚hirete bırakılıyor. Bu dunyada verilmesi, başkalarını caydırmak, muttakî mu’minlere de nasihat olması icindir.

Seyyid Kutub bu konuda şunları soyler: Allah'a verdikleri sozden donmelerinden dolayı cezaya mustahak olup, insanlıktan cıkıp hayvanlar derekesine duştuler. Evet, midesinin sesinden başka bir ses duymayan irĂ‚desiz hayvanların derekesine... İnsanı insan kılan ve ulvîleştiren Allah verdiği soze itaatkĂ‚r kılan ozelliklerden koparak o derekeye duştuler. Mutlak şekilde vucutlarıyla maymun olmaları gerekmez. Ruhları ve fikirleriyle maymunluğa cevrilmiş olabilirler. Fikir ve şuurun izleri umumiyetle yuzlere akseder. TemĂ‚yullerin belirtileri de cok kere insanın dışına tesir ederek, ışığı temellere kadar ulaşabilir.

Bu kıssa ilk vuku bulduğu zaman, nasıl Hakk’a muhĂ‚lif olanları dizginlemiş ise, sonraki devirlerde de hakikatlere sırt cevirenleri susturan ibret ve nasihatlerle dolu bir hĂ‚dise olarak surup gelmektedir. Mu’minler icin şuphesiz ki bu hĂ‚diselerde buyuk dersler vardır.

Mevdûdî, olayın fiziksel bir değişim olduğu, yani meshin tam ve gercek olduğu kanaatindedir: “Kur’an’ın ifadesi, bunun fiziksel bir değişme olduğuna işaret eder. Bence, onların mevcutları maymuna cevrilmiş, azabın en şiddetlisini cekmeleri icin zihinleri insan olarak bırakılmıştır.”

İsrĂ‚iloğulları, dunyaya aşırı şekilde meyl etmiş, para ve madde sevgisi gonullerini kaplamıştı. Allah’tan sadece ibadete ayıracakları, hicbir dunya işiyle meşgul olmayacakları ozel bir gun istemişlerdi. Allah da onların dunyevîleşen hayatlarını dinîleştirmek icin cumartesi gununu secti. Onlar, toplumsal zaaf halinde kendilerini saran dunyevîleşmenin ahtapot kollarının arasında bu yasağı da ciğnediler. HĂ‚şĂ‚ Allah’ı kandırmak istercesine hile yoluyla te’villere saptılar. Cuma akşamından ağlarını denize geriyorlar, Cumartesi gunu yasak sona erince balıkları topluyorlardı. Allah’a isyan etmenin, ilĂ‚hî yasağa uymamanın cezası da benzer şekilde ağırdı: “Aşağılık maymunlar olun!”

Mesh denilen bu cezanın mĂ‚hiyeti konusunda farklı tefsirler yapılmıştır. Bazılarının yaptığı gibi Kur’an’ın haber verdiği bu olayı, bin dereden su getirerek fizikî değil de, sadece karakter ve huylarının maymuna benzediği gibi te’viller yapmak doğru olmaz. Bazıları da olayın, Allah’ın bir cezası olarak gercekleşen bir tur reenkarnasyon olduğunu ileri surer. Ancak bu ve benzeri olaylar icin daha acıklayıcı bilimsel bir bulgu şoyledir: Tarihin farklı donemlerinde ender gorulen bir belĂ‚ ve musîbet olarak kan kimyasındaki bozulma sonucunda insan şeklinin olağanustu deforme olarak tıpkı hayvanlara benzer hale geldiği, British Colombia Universitesi profesorlerinden kan kimyacısı Dr. David Dolphi tarafından keşfedilmiştir. Buna tıpta Progeria hastalığı deniliyor. Batıda yaygın olan “kurt adam” ve hayvana donuşen insan efsanelerinin kaynağını araştıran Dr. Dolphi’nin tesbitine gore, kanda meydana gelen bir hastalık sonucunda insanın organları şekil değiştiriyor, yuz ve beden tamamen hayvanlarda olduğu gibi kıllanıyor, bu illete yakalanan biri her haliyle insandan cok, bilinen bir hayvana benziyordu.

Allah bu olağanustu alcaltıcı cezayı, ihanetlerine bir karşılık ve insanlığa bir ibret olsun diye vermişti onlara (2/Bakara, 66; 7/A’rĂ‚f, 166). Allah’ın İsrĂ‚iloğullarına verdiği bu cezanın “maymunlaşma” biciminde tecellî etmesinin hikmeti, İsrĂ‚iloğullarının tıpkı bir maymun gibi etraflarındaki putperest kavimleri koru korune taklit etmeleri, peygamberleri tarafından uyarılmalarına karşın her seferinde duşmanlarının inancını ve kulturunu taklit pahasına oz kimlik ve kişiliklerini terk etmeleri olsa gerek.

Kur’Ă‚n-ı Kerim’de Mesh Kavramı
“Mesh” kelimesi, Kur’Ă‚n-ı Kerim’de sadece bir Ă‚yette, YĂ‚sin sûresi, 67. Ă‚yetinde gecer. Bu Ă‚yetin dışında “mesh” kelimesi kullanılmamasına rağmen, meshin mĂ‚hiyeti, yani insanların cirkin bir şekle donuşmesi olayı, Kur’an’da 3 yerde gundeme gelir. Bunlardan biri, Bakara, 65; diğeri aynı olayın daha ayrıntılı şekilde ele alındığı A’rĂ‚f sûresi, 163-166. Ă‚yetleri; bir diğeri de MĂ‚ide sûresi 60. Ă‚yetidir. Bunların dışında, bir Ă‚yette de bu “mesh”e işaret edilip atıfta bulunularak, Allah tarafından birtakım yuzlerin silinebilecceğinden sakınılması gerektiği vurgulanır.

Allah, dilemiş olsa, insanı daha başka şekilde yaratabilirdi. Dilese, onun şeklini ve yapısını değiştirir. Tıpkı, dunya hayatındaki organların eski gorevlerini goremeyecek hale getirilip, farklı organlara değişik fonksiyonlar vereceği Ă‚hiret Ă‚leminde insanın yapısını istediği kadar istediği şekilde değiştireceği gibi. “O gun onların ağızlarını muhurleyeceğiz; neler yaptıklarını ise elleri soyleyecek ve ayakları konuşacak. Eğer dileseydik gozlerini kor ederdik de, yolu bulmak icin koşuşup dururlard; o zaman nasıl gorebileceklerdi? Dileseydik, oldukları yerde mesh eder/kılıklarını değiştirirdik de, ne ileri gidebilirler, ne de geri donebilirlerdi. Kimin omrunu uzatıyorsak, yaratılışını tersine cevirip onu cocuk gibi yaparız. HĂ‚lĂ‚ akıllanmayacaklar mı?” (36/YĂ‚sin, 65-68)

Allah, kotuluk ve isyanda bilincli olarak ısrar edenleri dunyada da rezil ve rusvay eder, maskara maymunlara cevirir. Onlar, bir şey anlamayan, doğruyu bulamayan atalarına uydukları (2/Bakara, 170)
ve bĂ‚tıl yol mensuplarının ya da zĂ‚lim tĂ‚ğutların izini koru korune tĂ‚kip ve taklit ettikleri icin, maymunlaşırlar. Cezalar, suc cinsindendir. BĂ‚tıl zihniyetlere uyup itaatte ve izini takip edip taklit etmekte aşırı gidenler de bu suclarının cezasını bizzat maymunlaşarak cekerler; veya maymun gibi her gorduğunu bilincsizce taklit eden ve başkalarına benzeyen kişiliksiz karakterle cezalandırılırlar. “İcinizden Cumartesi gunu azgınlık edip de, bu yuzden kendilerine: ‘Aşağılık maymunlar olun!’ dediklerimizi elbette bilmektesiniz.” (2/Bakara, 65)

Mesh olayının Hz. DĂ‚vud zamanında meydana geldiği ve Kudus yakınlarında deniz kenarında bulunan “Eyle” ismindeki bir yerleşim yerinde meydana geldiği rivĂ‚yet edilir. Ama, Kur’an’da boyle bir acıklama yoktur. Zaten Kur’an, bu ve benzer olayları, kıssaları tarih ve coğrafyanın dar kafesleri arasına sokmaz; evrensel bir anlayışla ele alır ve her zaman icin, her yerde vuku bulabilecek ibret vurgusunu one cıkarır. Bu olay, tarihî bir bilgi olsun diye anlatılmıyor Kur’an’da. Mesh hĂ‚disesi, o donemde gozleri onunde cereyan eden bu dehşet verici olayın şahitleri icin nasıl ibret dersi ise, bu olayı gormeyen taklitci isyankĂ‚rlar icin de ibrettir; İsyandan sakınan muttakî mu’minler icin de bir nasihattir, oğuttur: “Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hĂ‚diseyi bizzat gorenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, muttakîler icin de bir oğut vesilesi kıldık.” (2/Bakara, 66)

Bu maymun kılığına sokulma, maymunlaşma olayı, A’rĂ‚f sûresinde daha tafsilĂ‚tlı olarak anlatılır: “Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor. Hani onlar cumartesi gunune saygısızlık gosterip haddi aşıyorlardı. Cunku cumartesi tatili yaptıkları gun, balıklar meydana cıkarak akın akın onlara gelirdi, cumartesi tatili yapmadıkları gun de gelmezdi. İşte boylece Biz, fıskları/yoldan cıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk. İclerinden bir topluluk: ‘Allah’ın helĂ‚k edeceği yahut şiddetli şekilde azap edeceği bir kavme ne diye oğut veriyorsunuz?’ dedi. (Oğut verenler) dediler ki: ‘Rabbinize mĂ‚zeret beyan edelim diye, bir de sakınırlar umidiyle (oğut veriyoruz). Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca, Biz de kotulukten men edenleri kurtardık, zulmedenleri de yapmakta oldukları kotuluklerden oturu şiddetli bir azap ile yakaladık. Kibirlenip de kendilerine yasak edilen şeylerden vazgecmeyince onlara: ‘Aşağılık maymunlar olun!’ dedik.” (7/A’rĂ‚f, 163-166)

Allah, bu şekil ve huy değişikliğinin ne denli fecî olduğunu, dehşet veren kotuluğunu vurgulayarak, bu “mesh”in sadece maymunlaşma ile sınırlı olmadığını, bazılarının sîret veya sûretlerini domuza cevirdiğini de belirtir. Fahreddin RĂ‚zi ve Elmalılı’nın verdiği bilgilere gore ashĂ‚b-ı sebt, yani cumartesi yasağını ihlĂ‚l edenler maymun; Hz. İsa’nın mûcizesi olan sofrayı (mĂ‚ide) inkĂ‚r edenler ise domuz olmuştur. Diğer bir rivĂ‚yete gore, her iki mesih de Cumartesi yasağını ciğneyenlere yapılmıştır. Bunların gencleri maymun kılığına, yaşlıları da domuz kılığına sokulmuşlardır. “De ki: Allah katında yeri bundan daha kotu olanı size haber vereyim mi? Allah’ın lĂ‚netlediği ve gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tĂ‚ğuta tapanlar cıkardığı kimseler. İşte bunlar, yeri (durumu) daha kotu olan ve doğru yoldan daha ziyade sapmış bulunanlardır.” (5/MĂ‚ide, 60) Bu Ă‚yette “mesh”le birlikte bir vurgu daha yapılır; bazı kimselerin “tĂ‚ğuta tapanlar kılınması”. Allah’a itaat edip O’na hakkıyla kul olmayı kendilerine yakıştıramayanlar, tĂ‚ğutların kulu olacaklar; boylece de Allah’a teslim olup O’na ibadet yerine; ilke ve prensiplerine, hukum ve yasalarına itaat ettikleri tĂ‚ğutlara tapmış olacaklardır.

Gercek anlamda iman etmeyen ve Kitab’ın hukumlerini uygulamayan nankor ve yuzsuz insanlara, Allah’tan utanmadıkları ve bile bile isyan edip, doğruluk taslayarak yuzsuzluk yapanlara ceza olarak Allah dilerse cumartesi ashabına yaptığı gibi onların da yuzlerini dumduz edecek, yuzsuzluklerinin cezası olarak onları yuzsuz hale koyacaktır. Allah, dilerse, nankorlerin cezasını bu dunyada vermeye başlar ve verdiği nimetleri geri alır. En guzel şekilde yarattığı insana en guzel yeri olan yuzun guzelliğini siler, suratını ensesine benzetir (4/NisĂ‚, 47).
Eğer insan, yaratılış guzelliklerine (fıtratına) uymaz, sozlerin ve kanunların en guzeli olan Kitab’a tĂ‚bi olmazsa suratsız olmaktan korkmalıdır. Sîreti bozuk olanların suratlarını da Allah bozacaktır; Ă‚hirette ve ibret olarak bazılarını bu dunyada. Ornek olarak, zikirden (Kur’an’dan) yuz cevirenler, kıyamet gunu kor olarak haşredileceklerdir (20/TĂ‚hĂ‚, 124).
En guzel şekilde yaratılan insan, bu ustun ruh ve beden yeteneklerini serbest iradesiyle kotuye kullandığında, varlıkların en aşağı mertebesinde yer alacaktır (95/Tîn, 5).
Hayvanlar, ilimden kulturden mahrum yaşarlar. İnsanlar ise, ilimsiz, eğitimsiz, guzel faaliyet ve faydalı davranışlardan uzak yaşayamazlar. İman, ilim ve kultur, insan davranışına etki etmiyorsa, okuduğu Allah’ın kitabı bile olsa, onu aşağılık durumdan kurtarmayacaktır. Kitap, insanlara amel edilmesi icin gonderilmiştir; aksi takdirde yuk olmaktan ote bir fayda sağlamayacak, cahil hayvanlar gibi o da kulturlu bir hayvan, kitap yuklu bir eşek olacaktır (62/Cum’a, 5).

Gokteki ve yerdeki varlıkları hizmetine musahhar kıldığı insan (31/Lokman, 20), verilen emanetlere ihanet edip şukredeceği yerde nankorluk ettiğinde, iman etmesi gerektiği halde kĂ‚fir olduğunda, yuruyen canlıların en şerlisi/kotusu damgasını yiyecektir (8/EnfĂ‚l, 55). Bu gibi kimseler, akıllarına ve kendilerine ulaşan ilĂ‚hî tebliğe uymayıp, sırf hayvanî duygularına gore hareket etmeleri bakımından hayvanlara benzetilmiştir. Hayvanların hareketlerinin kendilerine verilen guc ve yeteneklerin yaratılış amaclarına uygun olmasına karşı, boyle kimselerin davranışlarının bu ozellikten yoksun bulunmasından oturu de onlardan gidişce daha sapık oldukları belirtilmiştir. Bu durumda, duşunmedikleriz ve omurlerini hep gafletle tukettiklerinden, duyu organlarını doğruyu bulmak ve hakka uymak yonunde kullanmadıkları icin, yaratılış amaclarına uyan hayvanlardan daha aşağı olacaklardır (7/A’rĂ‚f, 179; 25/Furkan, 44).
Benî İsrĂ‚il’den yahudileşen ve Allah’ın yasaklarını mantık oyunlarıyla ciğneyen insanları maskara maymuna cevirdiği gibi; Allah, dilerse benzer şekilde isyanlara dalan kitaplı ve kitapsız toplumları da yine benzer şekilde rezil ve rusvay eder: “Ey ehl-i kitap! Biz, birtakım yuzleri silip dumduz ederek arkalarına cevirmeden, yahut onları, cumartesi adamları (bu gune saygı gostermeyenler) gibi lĂ‚netlemeden once (davranarak), size gelenleri doğrulamak uzere indirdiğimize (Kitab’a) iman edin; Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir.” (4/NisĂ‚, 47)
“Andolsun, Biz cinler ve insanlardan bircoğunu cehennem icin yarattık. Onların kalpleri vardır, onunla duşunup kavramazlar; gozleri vardır, onlarla gormezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da aşağıdırlar (şaşkındırlar). İşte asıl gĂ‚filler onlardır.” (7/A’rĂ‚f, 179)
“Yoksa sen, onların coğunun gercekten (soz) dinleyeceğini, yahut duşuneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” (25/Furkan, 44)
“Tevrat’la yukumlu tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah’ın Ă‚yetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kotudur! Allah, zĂ‚limler topluluğunu doğru yola iletmez.” (62/Cum’a, 5)

Tarihten Gunumuze; EfsĂ‚ne ve Destanlara Kadar Mesh’in Yansıması
Yarı insan yarı balık, insan başlı at, insan başlı yılan, insan başlı boğa... resim ve figurleri mesh’in toplumları etkilemesini belgeler. KerĂ‚met hikĂ‚yeleri ve taş kesilen, hayvana donuşen efsĂ‚neler de aynı olayın yansımasıdır. Dunyanın bircok yerinde meydana gelen efsĂ‚neler, masallar ve mankıbelerde yer alan şekil değiştirme motifi, “mesh”in derin etkisini gosterir. Pek cok efsĂ‚ne ve masalda, bazı hayvanların insan gibi konuştuğuna ve hayvan olan insanlara rastlanır. (Bu konuda geniş bilgi almak isteyenler, Saim Sakaoğlu, Anadolu Turk Efsanelerinde Taş Kesilme Motifi, Ankara, 1980 adlı kitaba bakabilir.)

Yunan tanrılarının coğu, ceşitli seruvenlerinde değişik turde hayvan kılıklarına girerler. MeselĂ‚, Zeus kuğu kuşu kılığına girerek Leda’yı, boğa kılığına girerek Europa’yı kacırır; İo inek kılığına girerek dunyayı dolaşır. Hint tanrıları ve Buda, ceşitli avatar’larında ceşitli hayvan kılıklarına burunurler. Mısır inanclarında tanrı Ra, bir yumurtadan kaz biciminde cıkar ve ucmaya başlar, onun ucuşuyla goğun karanlığı aydınlanır ve yeryuzu canlanır. Slav inanclarında Vseslavic kimi yerde kurt, kimi yerde kartal kılığına girer; bir savaşta da sansar kılığına girip duşmanın silĂ‚hlarını kemirir, butun ordusunu karınca kılığına sokup duşmana saldırtır.

Dunya halkları arasında kultur olarak yaygın kabul goren şekil değiştirme, genellikle ustun bir guc (yerine gore Allah, sihirbaz, cadı, evliyĂ‚) tarafından, ya yapılan bir iyiliğe karşılık mukĂ‚fat veya kotuluğe bir ceza olarak gercekleştirilmektedir. Coğu defa bu motifle, bir ağacın, hayvanın yahut cansız bir nesnenin şimdiki haline nasıl geldiği acıklanmaya calışılır. Bu motifi işleyen pek cok Turk efsĂ‚ne ve masalı mevcuttur. Şahmeran (şĂ‚h-ı merĂ‚n), deniz kızı motifleri gibi.

Oğuz Kağan destanlarının onemli bir bolumunu “kopek başlı insanlar”ın ulkelerine yapılan akınlar teşkil eder. Destana gore Oğuz Han bu “it barak”lara karşı ilk akınında mağlûp olmuş, on yedi yıl sonra ise intikamını almış, onları yenmiştir. “Kopek başlı insanlar”a Avrupa, Cin ve Hint mitolojilerinde de rastlanır. Avrupalılar bu kopek başlı kavme “Borus” adını verirler. Borusların bugunku Finlandiya ile Rusya’nın kuzey kısımlarında yaşadıkları soylenir. Kopek, Hint mitolojisinde onemli bir hayvan olduğundan, Hindistan’daki kopek başlı insanlar, soylu Hintlileri temsil ediyordu. Doğu Gokturk devletinin onemli bir bolumunu meydana getiren Tarduş Turklerinin ataları da, “başı kurt ve vucudu insan” olan bir kimse idi.
Daha cok kerĂ‚met kıssalarında gecen şekil değiştirmeye eski dilde “...donuna girmek” denir. “Don”, elbise, kıyafet, şekil anlamına gelen Turkce bir sozdur. Şekle burunmek anlamına donmak, donanmak, şekle burunuş, burunduruş anlamına donatmak, donanma gibi sozlerin koku budur. Tasavvufculara gore evliyĂ‚nın/erenin farklı bir şekilde, meselĂ‚ guvercin gibi gorunmesi, “guvercin donuna girdi; geyik donunda gorundu” diye ifade edilir. “Her dondan baş gostermek” her şekilde gorunmeye denir. Abdal Musa, Hacı Bektaş-ı Veli’nin Anadolu’ya gelişini şoyle anlatır: “Guvercin donuyla Urum’a ucan, İmamlar evinun kapısın acan...” Yine başka bir şiirinde şoyle der: “Ali oldum, Âdem oldum bahane, Guvercin donunda, geldim cihĂ‚ne...” Tasavvufi anlayıştaki başkalaşım, mesh gibi bir ceza ve olumsuz ornek teşkil etmediğinden, bu olumlu başkalaşım, İslĂ‚m oncesi eski Turk ve doğu dinlerinden kaynaklanmıştır. Hacı Bektaş Veli ve benzeri evliya kabul edilen kişilerle ilgili geyik, kuş, yahut başka herhangi bir hayvanın şekline girmeğe dair inanclar, bir kısmı Şamanizmle intikal etmiş gorunmekle beraber, daha cok tipik budist inanclarıdır. Orta Asyadan Budizm’in Turkler tarafından kabulu esnasında Şamanizme gecmiş bulunmaktadır.

Metamorfoz/başkalaşım, kelebeğin tırtıl denilen bir larvadan değişim gecirerek kelebeğe donuşmesi gibi doğal hayatta cokca gorebileceğimiz bilimsel bir olaydır. İnsanın ana karnında gecirdiği evreler, değişiklikler bile bu konuda değerlendirilebilir. Kurbağa yavrusu tetarı su yaşamı surer ve solungaclarla solunum yapar; sonra başkalaşma gecirerek kara yaşamı suren ve akciğer ve deriyle solunum yapan bir hayvana donuşur. Başkalaşımda larva başkalaşım gecirerek erişkin bir hayvana donuşur; larvasal organların yerini yeni organlar alır. Bazı karıncanların sonradan kanatlanması orneği de verilebilir.

Ceşitli ulkelerde ortak halk anlayış ve inanışlarına gore, bazı hayvanlar meshe/ başkalaşıma uğramış varlıklardı. Buna gore olenlerin ruhu baykuşolarak geri gelirdi; fare ve kertenkeleler de kotu insanların olumlerinden sonra yeniden bedenlenmiş hali idi.

Maymun Soyu, İnsandan mı Oluşmuştur?
İbn Abbas’dan gelen bir rivĂ‚yetle mesh edilip maymuna cevrilen bu insanlar, uc gun bu şekilde yaşadıktan sonra olmuşlerdir. Hicbir nesil bırakmamışlardır. Hatta bu zaman diliminde hic yiyip icmemişlerdir. Allah TeĂ‚lĂ‚, maymunları, domuzları ve diğer yaratıkları Kitab-ı Kerim’de zikrettiği şekilde altı gunde yaratmıştır. Bu topluluğu (istisnĂ‚ olarak) maymun şekline cevirmişti. Allah dilediğine, dilediği şekilde davranır ve dilediğini dilediği şekle sokar. (10)
Peygamber Efendimiz, domuz ve maymunlara dair: “Bunlar mesholunanlardan mıdır?” şeklinde soru sorana şoyle buyurmuştur: “Allah, bir kavmi helĂ‚k edecek veya azab edecek olursa, onlardan nesil bırakmaz.” (Muslim, Kader 32-33) Maymunlar ve domuzlar, olaydan daha once de vardı.
Dolayısıyla insanın maymundan evrimleşerek oluştuğu İslĂ‚m dışı bĂ‚tıl bir teori olduğu gibi; bu gunku maymunların da insandan değişerek maymunlaştığı, yani maymunların insan neslinden geldiği de kesinlikle yanlıştır. Allah, insanı insan olarak, maymunu maymun olarak yaratmıştır. Bu mesh olayı, ibret olsun diye ve istisnaî bir şekilde cereyan etmiştir.
Kavram Tefsiri 
__________________