Birisi, buyuk bir zatın evinin kapısında sahur davulu calmakta idi. Gece yarısı aşk ile şevk ile davul calıyordu. Ona kabiliyetli birisi dedi ki: Evvela bu davulu, seher vakti cal, gece yarısı bu kepazelik olmaz. Bir de ey hevesli adam, şunu da bil ki bu evde hic kimse yok.
Burada şeytandan periden başka kimse yokken ne diye vaktini zayi ediyorsun? Tefi, davulu birisi duysun diye calıyorsan duyacak kulak nerede? Bunu anlamak icin akıl lazım, fakat akıl hani?
Davulcu dedi ki: Sen sozunu bitirdin şimdi cevabımı dinle de şaşırıp kalma. Sence şimdi gece yarısı ama bence neşe sabahı yaklaştı. Her sınıklık bence kutlu bir hale geldi. Butun geceler, gozume gunduz kesildi.
Nil ırmağı sana kandır ama bence kan değil, sudur ey akıllı kişi. Sence o demirdir, tunctur ama Davut peygambere mumdur. Dağ, sana karşı ağırıdır, cansızdır, fakat Davut’un onunde usta bir calgıcı, bir okuyucudur.
Senin onunde o kırık taşlar susarlar. Fakat Ahmed’in onunde fasih bir hale gelir, hamdu senada bulunurlar. Senin onunde mescidin sutunu oludur, fakat Ahmed’e karşı gonlunu aldırmış bir aşıktır.
Cihanın butun cuzuleri halkın onunde oludur, Allahya karşı bilgi sahibi ve muti. Bu evde bu konakta kimse yok, neden bu davulu calıyorsun dedin. Bu halk, Allah icin paralar verir, yuzlerce hayrın temelini atar, mescitler yaparlar. Sarhoş aşıklar gibi uzun bir yol olan Hacca giderler, seve seve canları ile, malları ile oynarlar. Hic o evde kimse yok derler mi? Ev sahibi, ev icinde gizlenen cana benzer.
Allah nuru ile ışıklanan, sevgilinin konağını dolu gorur. Nice dolu ve kalabalık konaklar vardır ki işin sonunu gorenler, onları boş gorurler. Kimi dilersen Kabe’de ara da derhal onunde beliriversin.
Ziynetli ve yuce olan bir suret, nasıl olur da Allah yurdu olmaz, boş olur? Ona kapı kapanmaz, o geldi mi derhal acılır. Fakat başkaları, aşkla değil, ihtiyaclardan gelirler. Hacca gidenler neden bu ses duymadan “Lebbeyk” deyip duruyoruz derler mi? Hakikatte onlara şu “Lebbeyk” demeyi nasip ediş, her lahza tek Allahdan gelen bir sestir.
Ben de koku aldım, biliyorum bu koşk, bu konak, can meclisinin kurulduğu yerdir toprağı da kimyadır. Hafif ve tiz nağmelerle bakırımı ebediyen onun kimyasına vurup duracağım. Nihayet bu sahur davulum, denizleri coşturacak, inciler sacacak, ihsanlarda bulunacak. Halk, savaş safında Allah icin canları ile oynar. Birisi Eyup gibi belalara duşer, oburu Yakup gibi sabreder. Yuz binlerce susuz ve muhtac kişi, Allah icin tamaha duşer, calışır durur.
Ben de sucları yargılayan, orten Allah icin bu kapıdan sahur davulu calıyorum, benim de umidim onda. Parasını almak icin muşterimi istiyorsun? Gonul, Allahdan daha iyi muşteri nerede var? Malından pis dağarcığı alır, sana kendinden ışıklanan bir gonul nuru verir. Hakikatte yok olan şu buz kesmiş bedeni alır, vehmimize sığmaz bir saltanat ihsan eder.
Birkac katra goz yaşı alır, şekerlerin, balların kıskandığı kevseri bağışlar. Sevdalarla, dertlerle dolu ah-ı alır, her ah-a karşılık yuzlerce karlı mevkii lutfeder. Gozyaşı bulutunun surduğu ah bulutu yuzundendir ki Halil’e fazla ah eden dedi.
Gel de hemen şu eşi olmayan alışverişi durmayan pazarda eskileri sat, hazır ve elde bir olan beyliği al. Eğer bir şuphe gelir de yolunu vurursa ticarette bulunan peygamberleri kendine senet yap.
O padişahlar padişahı, onların talihlerini oyle yaver etti, onlara oyle bir baht verdi ki dağlar bile onların pılı pırtılarını cekmeye muktedir değildir.




Alıntı;
Mesnevi'den Hikayeler


__________________