FRİTZ HAARMANN HANNOVER VAMPİRİ
1879-1925
Yirminci yuzyılın en kotu şohretli şehvet katili olan Haarmann 1879 yılında Almanya'nın Hannover kentinde bir işci ailesinin cocuğu olarak dunyaya gelmişti. En buyuk zevki bir kız cocuğu gibi giyinmek olan asık suratlı, fazla zeki olmayan bir cocuktu. 17 yaşında cocuk tacizcisi olarak tutuklanmasının ardından bir akıl hastanesine yatırıldı. Altı ay sonra buradan kacıp İsvicre'ye gitti, sonra da Hannover'e geri dondu.
Bir sure boyunca saygın bir hayat surmeye gayret etti; Puro fabrikasında bir iş buldu ve genc bir kızla nişanlandı. Ama bu goreceli normal donem uzun surmedi. Nişanlısını terk ederek orduya katıldı. 1903 yılında tekrar Hannover'e donduğunde irili ufaklı suclarla dolu bir hayatın icine atıldı. Yirmili yaşlar boyunca yankesicilikten hırsızlığa uzanan turlu suclar nedeniyle devamlı hapse girip cıktı. Birinci Dunya Savaşı'nı demir parmaklıklar arkasında gecirdi.
1918'de hapisten cıktı, doğduğu şehre dondu ve bir kacakcılık cetesine katıldı; cetenin kacırdığı mallar arasında karaborsa sığır eti de vardı. Bu arada polise muhbirlik de yapmış ve bu ek işi ona yasa dışı faaliyetlerine karşılık bir koruma sağlamıştır. Ancak 1919'da yatakta genc bir erkekle yakalanınca tekrar hapse gonderildi.
Dokuz ay sonra hapisten cıkınca, Haarmann daha once hicbir şekilde orneği gorulmemiş sapkınlıktaki kariyerine başladı. Hannover'in suc batağı olan eski mahallesinde yaşayan Haarmann, Hans Grans adında eşcinsel bir erkek fahişenin esiri oldu. Bu ikili beraberce savaşın yıktığı şehri dolduran genc erkek gocmenleri avlamaya cıktılar. Her ne kadar Haarmann 27 cinayetle suclandıysa da, en az 50 cinayetten sorumlu olması muhtemeldir. Kurbanlarını oldurme yontemi her seferinde aynıydı.
Karnı ac olan genci odasına girdikten sonra, Haarmann onun karnını doyuruyor, daha sonra da uzerine cullanarak (coğu zaman Grans'ın da yardımıyla) gencin boğazını neredeyse kafası kopuncaya kadar ısırıp ciğniyordu. Genellikle kurbanın vucudu uzerinde debelenirken cinsel bir tatmine ulaşıyordu.
Daha sonra, Haarmann ve Grans cesedi parcalayıp karaborsada et niyetine satıyorlardı. Kurbanların giysilerini de satıyor ve cesetlerin yenilemeyecek parcalarını kanala atıyorlardı.
Kaybolan genclerin sayısı artınca polisin şuphesi Haarmann'ın uzerinde toplanmaya başladı. Ondan karaborsada "biftek" alan bir kadın, bunun insan eti olduğundan şuphelendi ve eti polise goturdu. 1924 yazında kanalın kıyısında birkac tane kafatası ve bir cuval kemik bulundu. Haarmann'ın odasını araştıran dedektifler, genclerin giysilerini buldular. Ev sahibesinin oğlunun giydiği palto-bunu ona Haarmann vermişti- kaybolanlardan birine aitti.
Sonunda Haarmann her şeyi itiraf etti. 1924'te yargılandı, suclu bulunup idama mahkum edildi. İdamını beklerken "Hannover Vampiri" (Bu ad ona basın tarafından verilmişti.), yazılı bir itirafname hazırladı ve burada yaptığı korkunc şeylerden aldığı zevki hicbir saklama endişesi duymadan anlattı. Kendi isteği uzerine şehrin Pazar alanında başı bir kılıcla kesildi. Oldukten sonra beyni cıkarıldı ve incelenmek uzere Goettingen Universitesine gonderildi. Maalesef bu incelemeden bir sonuc cıkmadı. Yetmiş yıl sonra bile ilim Fritz Haarmann gibi canavarların icindeki şeytanı anlamaya yaklaşmış değildir
HAROLD SHİPMAN
Butun şuphelerin otesindeki katil İngiliz Doktor Harold Shipman'ın 27 yıllık meslek hayatında 250 kişiyi oldurduğu raporla belgelendi. Yakın tarihimizin en ilginc seri katili olarak da değerlendirilen Shipman, İnglitere'nin Manchester bolgesinde doktorluk yapıyordu.
"Butun şuphelerin otesindeki katil" olarak da nitelendirilen Dr. Shipman hakkındaki rapor hakim Janet Smith tarafından hazırlandı. Shipman'ın 1971-1998 yılları arasında toplam 250 kişiyi oldurduğu tahmin ediliyor. Shipman'ın hastalarını yuksek dozda morfinle oldurduğu belirlendi.
Dunya tarihinde bir tek seri katil Shipman'dan daha fazla insan oldurdu. O da Kolombiyalı Pedro Lopez Monsalve. 1980 yılında yargılanan Monsalve'nin 1970'li yıllarda Kolombiya, Peru ve Ekvator'da 300 kişiyi oldurduğu belgelenmişti. Monsalve, 60 kız ve erkek cocuğunu tecavuz ettikten sonra oldurmuştu.
Dr. Shipman hakkında şimdiye kadar beş rapor daha hazırlandı. Hakim Smith hazırladığı yeni raporunda Shipman'ın 15 yeni cinayet daha işlediğini belgeledi. Bu cinayetlerin ise İngiltere'nin Yorkshire bolgesinde 1971-74 yılları arasında henuz genc bir doktorken gercekleştiği belirlendi.
İntihar etti
Shipman hakkındaki ilk şupheler ise Pontefract'ta 137 şupheli olumun kendisi ile bağlantılandırılması sonucunda başlamıştı. Hakim Smith raporunu kamuoyuna acıklarken yaptığı değerlendirmede, "Benim cıkardığım sonuc Shipman'ın yaklaşık 250 kişiyi oldurduğu" dedi.
Shipman Pontefract hastanesinden sonraki cinayetleri ise Hyde'de bulunan kabinesinde gercekleşti. Evli ve dort cocuk babası olan Shipman, 1998 yılında bir cinayet sonucunda tutuklandı. 2000 yılında ise işlediği 15 cinayetten dolayı omur boyu hapis cezasına carptırılan Shipman gectiğimiz yılın ocak ayında 57 yaşındayken hucresinde intihar etti.
1971-1974 yılları arasında işlenen cinayetlerden sadece ucunun Shipman tarafından işlendiğinin belgelendiğini acıklayan Smith, 12 cinayetin daha Shipman tarafından yapıldığına yonelik şuphelerinin bulunduğunu acıkladı. Bu cinayetlerden birisi de 4 yaşındaki bir kız cocuğunun 1972 yılında oldurulmesi.
Smith, Shipman'ın kabinesinde meydana gelen olum olaylarının yuzde 15'nin şupheli olduğunua belirtti. Yapılan hesaplara gore de ise bu rakam 237 ile 238 arasında değişiyor. Pontefract'taki şupheli olumler de Shipman'ın listesine eklendiğinde toplam 250 dolayında cinayet oluyor.
Not : oldurduğu yaşlı kadınların fotoları vardı koyamadım icim el vermedi.
KURBANLAR
Marie West
Irene Turner
Lizzie Adams
Jean Lilley
Ivy Lomas
Muriel Grimshaw
Marie Quinn
Kathleen Grundy
Kathleen Wagstaff
Bianka Pomfret
Norah Nuttall
Pamela Hillier
Maureen Ward
Winifred Mellor
Joan Melia
HENRY LEE LUCAS
"Birini oldurmek, sokağa cıkmak gibi bir şeydir. Eğer bir kurban istiyorsam, sokağa cıkar ve bir tane bulurum."
"Seks benim zayıf noktalarımdan biridir. Yapabildiğim her şekilde seks yaparım. Eğer bunun icin birini zorlamak durumundaysam, yaparım.. Onlara tecavuz ederim; bunu yaptım. Onlarla seks yapmak icin hayvanları oldurdum ve onlarla canlıyken de seks yaptım."
İstismarcılığı delilik derecesine varan annesinin kendisine yaşattığı dehşet verici şeylerle buyuyen Lucas, sadist sapkınlık kariyerine henuz cocuk yaşlarda başlamıştır. 13 yaşına geldiğinde uvey ağabeyiyle seks yapmaya başlamış, yine ağabeyi onu hayvanlarla seks ve hayvanlara işkence yapma eğlenceleriyle tanıştırmıştır. En sevdikleri şey kucuk hayvanların gırtlaklarını kesip sonra da onlara tecavuz etmekti.
Bir yıl sonra ilk cinayetini işlemiş, tecavuz etmesine direnen 17 yaşındaki bir kızı boğmuştu. 1954'te 18 yaşındayken ceşitli hırsızlık suclarından 6 yıl hapis cezası aldı. 1959 yılında tahliye olduktan sonra bir gun 74 yaşındaki annesiyle tartıştı ve onu bıcaklayarak oldurdu.(Yakalandığında annesinin cesediyle seks yaptığını soyleyecek ve daha sonra bunu inkar edecekti.)
İkinci derece cinayetten 40 yıl hapis cezasına carptırılan Lucas, bir akıl hastanesine konulmuştur. Tum itirazlarına rağmen 10 yıl sonra serbest bırakıldı. Daha sonra bu konuda şoyle soyleyecekti."Beni affettiklerinde onlara dışarı cıkmaya hazır olmadığımı soyledim. Gardiyana, doktora, herkese yeniden oldureceğimi defalarca soyledim." On sekiz ay sonra da iki genc kıza tecavuzden tekrar cezaevindeydi.
Lucas eyalet hapishanesinden 1975 yılında cıktı. Acımasız bir psikopat olan Ottis Toole ile tanıştı. Otis, Amerikan suc tarihinde en tuyler urpertici suc dalgasında onun suc ortağı olacaktı. Bundan sonraki 7 yıl icinde bu ikili tum Amerika'yı dolaşacak ve bilinmeyen sayıda insanı oldurerek parcalayacaklardı. Lucas gibi sapık olan Toole nekrofili meraklısı ve yamyamdı. Lucas yamyamlığa karşıydı. Cunku insan etini sert buluyordu. Bu yolculukları sırasında Ottis'in ergenliğe varmamış yeğeni Becky Frieda Powell da onların yanındaydı. Bu kız daha sonra Lucas'ın sevgilisi, nikahsız eşi ve nihayetinde de kurbanı olacaktı.
Lucas 1984'te ruhsatsız silah bulundurmaktan gozaltına alındı. Nezaretteyken gardiyanı yanına cağırdı ve "Kotu şeyler yaptım." Diye mırıldandı. Bununla birlikte cok sayıda cinayetleri bir bir itiraf etmeye başladı. Bunların bazıları doğrulanırken bazılarının ise yalan olduğu ortaya cıktı.
Bazı dedektiflere gore Lucas 69 kişiyi oldurmuştu, bazılarına gore ise 81 ve ya daha fazlasını.1985'te Lucas 10 cinayetten hukum giydi. Bu bile idam cezası icin gereğinden fazlaydı.
LUCAS VE OTİS'İN SUC YOLCULUĞUNUN HİKAYESİ
Henry Lee Lucas insanlık tarihinin gormuş olduğu en ilginc canilerden biridir. Daha kucukken belden aşağısı olmayan babası fahişelik yapan annesinin aşağılamalarına dayanamayarak intihar etti. Kardeşi ile şakalaşırken oyduğu gozu tıbbi mudahale gormeden annesinin işkenceleri ile gunlerce kotuye gitti. Ancak gunler sonra fenalaşan cocuğun gozunu bir doktor temizledi. Annesi bir seferinde o kadar kotu sopaladı ki cocuk gunlerce yarı baygın yattı ancak yine daha sonra doktora goturuldu. Bazen de sadece canı sıkıldığı icin kız elbisesi giydirip, saclarını yapıp oyle okula gonderirdi.
Yıllar sonra bir gun, cok alkollu iken Lucas annesini arkadan bıcaklayıp cesedi ile cinsel ilişkiye girdi. Yirmi yıldan kırk yıla kadar ağır hapis cezası aldı, on yıl sonra tarihin en vahşi seri katillerinden biri olarak serbest kaldı.
Genclik yıllarında bir akrabası ile ava gidip ceşitli hayvanları oldurup onlara tecavuz etmeye başlamış oldu. Aynı zamanda uvey kardeşi ile ensest eşcinsel bir ilişkisi vardı. İlk cinayetini ve necrophiliac ilişkisini 14 yaşında yaşamış. Otobus durağında bekleyen 17 yaşında bir kızı kacırıp, terk edilmiş bir yerde dove dove oldurdukten sonra tecavuz etmiş. Ancak polis merkezine buna benzer bir kayıp vakası asla bildirilmemiş. Lucas, itiraflarını yalanlamak gibi bir huya sahipti ve sık sık yalan soylemeye cok meyilliydi. Bu nedenle, şimdi bile bir cok itirafının gercek olduğu ne kanıtlanabiliyor ne de yalan olduğu kesin.
Bir sureliğine hapse giren Henry, serbest kaldığı gunun ertesi 12 yaşındaki yeğenine tecavuz ettiği iddia edildi. Dışarıda fazla dayanamayan Lucas'ı yakın zaman sonra yine haneye tecavuzden tutukladılar. Tekrar cıkışından bir sure sonra annesini bıcakladı. Cocukluğunu kabusa ceviren kadın yoğun bakımda elli saat can cekiştikten sonra oldu. 10 yıl sonra hapishanenin kapısından "ozgur" olarak ayrıldıktan sonra iki kadın daha oldu. Birisini hapishaneden gorulebilsin diye yakında bırakmış, ama bu iddiayla ilgili herhangi bir kanıt bulunamadı. Kucuk bir kız cocuğunu kacırmaya calışırken yakalanınca 1975'e kadar dort yıl daha hucrenin yolunu tuttu.
En son serbest kalışından sonra seyahat etmeye başladı. Eyalet eyalet dolaşıyordu. Bir ara başından bir evlilik gecti ama karısının iki kucuk cocuğunu cinsel sapkınlığına alet ettiğini fark ettiğinde ayrılmak zorunda kaldı. Kız kardeşinin yanına yerleşti, kardeşinin kocasının yanında calışmaya başladı fakat kardeşinin torununa cinsel taciz yapınca buradaki yaşamı da bir sona erdi. Bir kac şey almak icin kamyoneti odunc aldığında Maryland'de idi, kamyoneti polisler Jacksonville, Florida'da buldu. Henry Lee Lucas'ın cinayet zinciri burada ilginc bir alaşım halini alacaktı.
Ottis Toole ile bir corbacıda tanıştı. Ottis Toole, insan etine karşı dayanılmaz bir iştah duyan biseksuel bir caniydi. Annesi, babası, karısı ve zihinsel ozurlu iki yeğeniyle aynı evde yaşayan Ottis'in misyonerlikten eve garip adamlar getirmesi ve onlarla eşcinsel ilişki kurması, hatta bu arkadaşlarını karısı ve daha kucuk bir kız cocuğu olan ozurlu yeğeniyle seks yapmalarını izlemeyi sevmesi her nasılsa artık normal karşılanmaya başlamıştı. Lucas bu eve taşınınca Toole'un karısına yatak odasında yer kalmadı ve komşularla yaşaması icin evden kapı dışarı edildi. Ozurlu yeğen de iki sevgilinin seks oyuncağı olarak yaşamına devam etti. İki cocuk ile yollara duşen kana susamış bu iki katil, yol boyunca karşılarına cıkan otostopcuları once oldurduler. Sonra Lucas cesetlerle kendi ilgilendiği işleri bitirince Toole da akşam yemeği icin hazırlık yapıyordu. Yol uzerinde dukkanları ve hatta bankaları soyarak yola devam ettiler. Bir dukkanı soyarken Lucas kasiyeri oldurdu ve oturup Toole'un tecavuz edişini seyretti. Bir seferinde ise yolun kenarında yuruyen bir ciftin yanında durup Toole erkeğe dokuz kez ateş edip oldurdu ve Lucas da dove dove kızı arabaya bindirdi. Yola devam ederken Lucas kıza defalarca tecavuz etti, sonra Toole kenara cekip kızı altı defa vurdu. Bazen ise durmaya bile tenezzul etmeden sadece carpıp kacıyorlardı.
İkilinin beraber 65'ten fazla kişinin olumunden sorumlu olduğu hesaplanıyor. Gerci Lucas 600'den fazla cinayetin itirafında bulundu ama coğunun polis kayıtlarında acıklanamayan cinayetlerin kendi ustune kalmasından hoşnut olmasından kaynaklandığını duşunuyorlar. İtiraflarının arasında uyesi oldukları bir satanist kultten soz ediyor. Bu sanatist topluluğun lideri uye olabilmeleri icin bir cinayet işlemelerini şart koşmuş. Bunu yerine getirmek icin bir gun sonra, Ottis adamın birini plaja doğru suruklerken Lucas elinde bir ustura ile plajda oturuyordu. Lucas adamı bir guzel doğradıktan sonra topluluğun uyeleri cesedi bir "Kara Gun" ayininde usulune gore pişirip yediler. Kole olarak satılmak uzere bebekleri ve kucuk cocukları kacırdılar. Cocuklara uyuşturucu verip yasadışı cocuk pornosu cektiler. Lucas'ın anlattıklarına rağmen boyle bir kultun varlığı ortaya cıkarılamamıştır. Yolda hastalanıp hastaneye kaldırılan Ottis Toole'dan ayrılan Lucas cocuklarla yola devam etti ama o da bir sure sonra tutuklandı ve iki ay hapse mahkum oldu. Cocuklar annelerine iade edildi . Yetiştirme yurduna transfer edilen kucuk kız Frieda, (Lucas ona "Becky" diyordu.) bir sure sonra dayanamayıp kactı. Tekrar Jacksonville'de bir araya gelen Lucas ve Becky evlendiler. Bu evlilik, Lucas'ın deyimiyle "babacan bir ilişki" ama Becky icin işler daha farklı yuruyordu hormonları zaten duzenli işlemeyen Becky bir gece bu isteğinde ısrarlı olmasından dolayı kontrolunu kaybetti, Lucas'a "****!" diye cıkışıp bir yumruk savurdu yuzune. Anında bir bıcak kaparak hızlı bir şekilde Becky'nin kalbini soktu ve kalbi cıkarılmış vucutla defalarca sevişti. Becky cok sonra acık bir alanda yastık kılıflarına doldurulmuş olarak bulundu.
Satanist topluluğun başı Don Meteric, Lucas ile bağlantıya gecti ve Texas'tan bir avukatı oldurmesini istedi. Lucas bir şekilde adamla samimiyeti kurup icki icmeye davet etti. Avukatı sarhoş etti, iyice kafayı bulduğu bir anda "tam ickiyi yutarken boğazını oyle derin kestim ki dışarı icki taştı." dedi itiraflarının bir bolumunde. Cesedi daha kolay bulunması icin goğus kafesi dışarıda kalacak şekilde gomdu. Green River cinayetlerini ustlenmeye kalktı fakat bunun gercek olmasının hic olasılığı olmadığı kanıtlandı.
Karısının ortadan kayboluşundan iki gun sonra kendisinden şuphelenmeye başlayan ev sahipleri Kate Rich, Lucas'a cıkıştı ve Becky'nin bir kamyoncu ile kactığına inanmadığını soyledi. Arabayla bir gezintiye cıkan ikili, ıssız bir yerde durdu. Lucas kadını bir cok kez bıcakladı, goğsune bir hac işareti kazıdı ve cesede tecavuz etti. Bir cukura attığı cesedi daha sonra gelip parcalara ayırdı ve parcaları sabaha kadar sobada yaktı. Bir sure ortada gozukmedi, şehre geri donduğunde eskiden tanıdığı Jack Smart'ın yanında calışmak istedi. Kendisinden şuphelenen Smart'ın polise haber vermesiyle kıskıvrak yakalandı ama delil yetersizliğinden serbest kaldı. Eyalet turlarına tekrar başladı Lucas ve kendine sevişecek yeni cesetler bulmakta sıkıntı cekmedi. Kasabada dukkanı olan Ruben Moore ile temasa gecti ve Moore gelip kendisi ile calışması icin guzel para teklif etti. Lucas dukkana vardığı sırada polis de onu bekliyordu.
Hic bir zaman sucu kanıtlanamayan Henry Lee Lucas'ı yeterince iceride tutacak kadar suc vardı artık. Onu her seferinde elinden bırakmak zorunda kalan şerif Bill F. Conway, sonunda başarmıştı ama yine de cinayetleri onun işlediği hakkında bir kanıt bulamıyordu.
15 mayıs 1983'te Joe Don Deaver şafak vaktinde son kontrolleri yaparken, en sevdiği zamanın sessizliğini Lucas'ın cığlıkları bozdu: "Burada ışıklar var! Işıklar benimle konuşuyor." "Ne ışığı, her yer karanlık. Kapat ceneni de biraz uyu, iyice kafayı yedin!" diye cıkıştı gardiyan Deaver. Birazdan yine Lucas'ın sesi geldi : "Gardiyan, cabuk buraya gel!" Sinirle yanına gelen gardiyana "Don, ben cok kotu şeyler yaptım." dedi ve boylelikle gecenin bir yarısı yataktan Deaver'ın telefonuyla kalkan şerif Conway, belki hayatı boyunca bulamayacağı bilgilere ulaşma şansını yakaladı. Henry'yi motive etmek icin en sevdiği şeyler olan kahve ve sigaradan mahrum bırakarak daha cabuk yol kat etti. Yalan testlerinden kolayca gecmeyi başaran Henry bu gecenin sonunda her şeyi anlatmaya karar vermişti. Şerif, karşısında oturan Lucas'a soruları sormaya başlarken elindeki kağıtta:
"O kadar uzun zamandır yardıma ihtiyacım var ki ve kimse bana inanmayacak. Gecen on yıl boyunca hep oldurdum ve kimse bana inanmayacak. Bunu yapmaya devam edemem, tek sevdiğim kızı da oldurdum. " yazıyordu. Şerif mahkuma "Bayan Rich'e ne yaptın?" diye sorduğu sırada sadece tarihin en buyuk seri cinayet soruşturmalarından biri başlamıyordu belki de en sıra dışı olanı buydu.
Henry Lee daha sonra bu cinayetleri yeniden Hıristiyan doğduğu icin itiraf ettiğini aslında bu cinayetleri işlemediğini ileri surse de Texas'taki hapishanede idam gunu yaklaşıyordu. Ottis'e paranoid şizofreni teşhisi kondu ve cezası idamdan 6 omur boyu hapis olarak değiştirildi. Daha sonra Florida'da Fox televizyonunun "America's Most Wanted" programının doğuşuna neden olan 6 yaşındaki Adam Walsh'un kacırılmasından ve olumunden sorumlu olduğunu itiraf etti. 15 Elul 1996'da hastanede karaciğer yetmezliğinden oldu. Lucas cinayetle ilgili olarak Toole'un cocuğun cesedini kendisine gosterdiğini ve goruntu karşısında: "kendimi cok kotu hissettim, midem bulandı. Hadi buradan defolup gidelim!" dediğini soyledi. 31 Mart 1998'de bulunduğu sırada uzerindeki tek giyecek olan "turuncu coraplar" olarak bilinen otostopcu kızın cinayeti davasında idama mahkum edildi. Kız oldurulduğu sırada başka bir şehirde calıştığını iddia eden Lucas'ın iddiasını doğrular nitelikte banka kayıtları ve faturaların ortaya cıkması uzerine 27 Haziran 1998'de donemin Texas valisi George W. Bush tarafından hayatı bağışlandı. "Gerceğe inandıkları ve doğru olanı bulmak adına gosterdikleri cesaretten oturu adalete teşekkur borcluyuz." Sozleri gazetelerde yankılandı. "Ama Henry Lee Lucas şuphesiz ki bir cok ayrı cinayetin suclusudur ve hayatının geri kalanını hapiste gecirecektir."
Henry Lee Lucas, hala hapishanede; yaptıkları, yapmadıkları, soyledikleri ve yalanladıklarıyla bilinmezliğini ve akıllara zarar profiliyle Amerikan adalet sisteminde onemini koruyor.
Hakkında Kitap:
Henry Lee Lucas, 1991, Joe Norris
Hakkında Film:
Henry: Portraitof a Serial Killer
HARVEY MURRAY GLATMAN [KATİL FOTOĞRAFCI]
Muazzam bale fantezisi Kırmızı pabuclar ile tanınan Britanyalı film yonetmeli Michael Powell, 1960'ta halkı ve eleştirmenleri o kadar ofkelendiren bir film cevirdi ki, kariyeri tam anlamıyla sona erdi. Filmin adı Peeping Tom'du (Rontgenci) ve bıcak gibi kullandığı bir kamera ayağıyla kurbanlarını oldururken bir yandan da bu sahneleri kaydeden sadist bir rontgenciyi anlatıyordu. Nasıl hasta bir beyin boyle bir oykuyu hayal edebilir diye sormuştu ofkelenen seyirciler. Ancak Peeping Tom gosterime girmeden bir yıl once, Harvey Murray Glatman adında Amerikalı bir psikopat, filmde anlatılanlara cok benzeyen suclardan San Quentin'de idam edilmişti.
Ergenlik cağında bile, Glatman sapık cinsel eğilimler gosteriyordu. En sevdiği masturbasyon yontemi, kendi kendini boğmaktı, boynuna gecirdiği tavan arasındaki kirişlere asılı bir ipin ucunda sallanırken, buyuyunce bu tuhaf huylarından vazgececeğini soylemişti. Ancak olgunlaştıkca, bağlama, sadizm ve boğulma fantezilerini birer saplantı haline getirmişti. 29 yaşındayken de sapık hayallerini gercekleştirmeye koyuldu. Bir profesyonel fotoğrafcı pozu takınarak, kendilerine bir kariyer edinmeye calışan bir dizi genc modeli 1950'lerde cok moda olan ucuz dedektif dergilerinin kapaklarına resimlerini bastıracağını soyleyerek kandırdı. Bu kapaklarda genellikle bağlanmış ve caresiz durumda genc kadınlar olduğundan, modeller Glatman'ın kendilerini bağlayıp ağızlarını tıkamasına ses cıkarmadılar. Ayrıca gorunuşunden de korkmamışlardı; Glatman biraz tuhaf ama zararsız bir adama benziyordu.
Kadınları bir kez hakimiyeti altına aldı mı onları soyup fotoğraflarını cekiyor, tabanca tehdidiyle tecavuz ediyor ve icinde bulundukları durumun korkuncluğunu kavradıklarında da yuzlerindeki dehşet dolu ifadeleri tekrar fotoğraflıyordu. En sonunda da onları bir iple boğarak cesetlerini cole atıyordu.
Glatman bu şekilde toplam 3 genc kadını oldurdu. Dorduncu bir fotoğraf cekimi ayarladı, ama bu seferki kurbanla başa cıkamadı. Glatman arabasında ona silah cekince, kız uzerine atladı, silahını elinden aldı ve polis gelinceye dek namluyu ondan ayırmadı.
Glatman gozaltındayken her şeyi tum ayrıntılarıyla itiraf etti. 1958 Kasımında uc gun suren bir duruşmadan sonra verilen idam cezasını cok filozofca bir tavırla karşıladı. "Boylesi daha iyi." Bu yoruma cok az insan karşı cıkardı.
JEFFREY LİONEL DAHMER
(05/21/1960-11/28/1994)
(Milwaukee Canavarı)
"Onları yediğimde icimde tekrar dirileceklerini umut ediyordum"
"Bu yaptıklarımı bir insanın yapabileceğine inanmam cok zor"
21 Mayıs 1960'de doğdu. Babası Kimya Muhendisi, annesi psikolojik problemleri olan isterik bir kadındır. Annesi butun gun yatakta, babası laboratuarda olduğu icin Jeffrey kendi kendine buyumuştur denilebilir. Sık sık taşınırmış Dahmer ailesi, Ohio'ya geldiklerinde 8 yaşındayken yaşlı bir komşuları tarafından tecavuze uğramıştı ve bunun intikamını tum insanlıktan almaya calıştı. Aşırı sorunlu ve kendini ifade etme yetersizliğiyle dolu bir ergenlik doneminden sonra sonunda kendini en iyi ifade edebileceği yontemi keşfetti. Sanıldığının aksine hicbir davranışında cinsel guduleri onu yonlendirmedi. Homoseksualiteye karşı olan tepkisini zorla homoseksuel ilişkiye girmek ve oldurmek gibi davranış bozukluklarıyla gosterdi ve bu şekilde kendini ifade etti. O bir homoseksuel değildi.
18 yaşında başladı cinayetlerine. İlk kurbanı bir otostopcu genctir. Zaten bu ilk cinayette olayı aşmıştır Jeffrey, otostopcu cocuk ilişki teklifini reddedince demirle kafasına vurup oldurmuş, sonra ilişkiye girmiş, ardından mutfak bıcağıyla parcalamış ve bu parcaları asit dolu bir fıcıda eritmiştir. Kemiklerini ise cekicle ezip bahceye gommuştur. Arada bir polisin dikkatini cekmiştir. 1986'da ortalık yerde masturbasyon yaptığından dolayı bir ceza almıştır.
En acı vakalarından birisi* sudur: 1988'de 13 yasındaki bir cocuğa tacizden iki seneye mahkum oluyor, ama sonra "iyi halden" bırakılıyor. Bundan 3 sene sonra o 13 yaşındaki kurbanın kucuk kardeşini buluyor ve evine getirip olduruyor.
Yakalanana kadar 13 sene gecmişti ve 1978-1991 yılları arasında coğu zenci cocuklardan oluşan toplam 17 kişiyi oldurdu. Oldurduğu insan sayısı Henry Lee Lucas ile kıyaslandığında duşuk olsa da akil hastalığı ve kurbanları uzerinde uyguladığı tekniklerden oturu hayat hikayesi diğer seri katillere oranla bir cok filme konu olmuştur. Kurbanları genelde siyah homoseksuel erkeklerdir. Cinsel arzuları uzerinde deney yapmak icin Dahmer kurbanlarına lobotomy uygulamış, yani beyinlerinin bir kısmını kesip cıkarmıştır. Aynen Ed Gein gibi Cannibalism Ve Nekrofili hastalığından muzdarip olduğundan kurbanları da bu uygulamalardan nasiplerini almıştır. Bunlardan kimisiyle oldurmeden once, kimisiyle de sonra ilişkiye girmiştir, kimisinin ise pazılarını ve poposunu yemiştir. Kafasını matkapla deldiği bir diğer grubu ise robota cevirmeye calışmıştır
Son kurbanının bir şekilde kacmaya calışması ile yakalanmıştır. 14 yaşındaki Asyalı kurbanı yari sarhoş ve cırılcıplak şekilde sokağa kacmayı başarmıştır. Peşinden giden Jeffrey Dahmer, sokakta cocukla ilgilenen insanları onun gay olduğuna ve aralarında tartışma cıktığına inandırmayı başarmış, cocuğu eve geri goturup oldurmuştur.
Durumdan şuphelenen sokak sakinleri polisi aramış, Pedofili şuphesi ile eve giden polis ağır kokular karşısında arama yapınca foyası ortaya cıkmıştır. Yakalandığında "Bu yaptıklarımı bir insanin yapabileceğine inanmam cok zor" demesi dikkat cekicidir.
Wisconsin'de 28 Kasım 1994'te hapishanenin camaşırhanesinde bir zenci tarafından arkadan kafasına -tesadufe bakin ki- indirilen bir demir cubuk darbesiyle oldurulmuştur. Olduren kişi ifadesinde "Tanrıdan onu oldurmem icin emir geldi" demiştir.
Jeffrey Dahmer'i diğer seri katillerden ayıran en onemli ozelliği, genel olarak cinayet işleyen kişilerin kurbanlarını oldurmeden once onlara işkence etmek suretiyle kendilerini tatmin etmeleri ve yeterince doyuma ulaştıktan sonra oldurme eylemine gecmeleridir. Dahmer icinse tam tersi gecerlidir, once oldurup ardından eğlenmeye başlar. On iki kişilik bir kurban listesi olmasına rağmen dunyanın en unlu seri katilleri arasındadır. Kurbanlarını genelde gay barlardan secen, onları katlettikten sonra ırzlarına gecen, hatıra olarak kafataslarını ya da cinsel organlarını kesip saklamadan once de hoşuna giden yerlerini yiyen en buyuk zevki ise saatlerce balığının gozlerine bakmaktır. Normal bir ailesi, ustun sayılabilecek bir zekası, iyi bir eğitimi ve gozle gorulur problemleri olmadığı icin yaptıklarına bir sebep bulunamamış ve Dahmer psikologların ilgisini ceken bir vaka olarak kalmıştır.
Hakkında Film:
Secret Life: The Jeffrey Dahmer, 1993, David Bowen tarafından cekilmiştir.
Hakkında Kitap:
The Men Who Could Not Kill Enough, 1972, Anne E. Scwartz
Not: Seri katillerin en canavarı diyebilirim. Oyle resimler vardı ki koymadım.
Yorum Bekliyorum Arkadaşlar
__________________
&&-- Şakanında Bu Kadarı Adamı Şok Eder --&&
Bilim ve Teknoloji0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Teknoloji Forumları
- Bilim ve Teknoloji
- &&-- Şakanında Bu Kadarı Adamı Şok Eder --&&