Bir musluman. Bir ateşperest. Birlikte calışıyorlar. Namaz vakti.


Musluman:


-Namaz kılacağım. Namaz kılarken, bana ilişmiyeceğine dair soz verir misin?


-Veririm.


Namaz....


Bir muddet sonra... Ateşperest. İbadet zamanı...


-Şimdi sıra ben de, ben ibÂdet ederken, bana ilişmiyeceğine soz verirmisin.


-Olur sana ilişmem... Rahatca ibÂdetini yapabilirsin.


Fakat ateşperest ateşe tapmak uzere secdeye varınca, Musluman hemen uzerine atılır. Sozunde duramaz.. Tam o esnada şoyle bir ses duyar:

- Soz verdiğin zaman sozunu yerine getir.


Bunun uzerine adama ilişmeden geri cekilir. Sonra ateşperest ibÂdetini bitirdiğinde sorar:


-Evvela hucum ettin. Sonra niye vazgectin?...


-Allah'dan başkasına secde ettiğin zaman, dayanamadım, uzerine atıldım. Seni oldurmek istiyordum. Fakat tam o anda :


-Soz verdiğin zaman ahdini yerine getir, diyen bir ses, beni o teşebbusumden alıkoydu.


Bunun uzerine mecûsi:


-Şimdi inandım ki, asıl ve gercek ilÂh senin Rabbindir. Kendi duşmanı icin dostunu bile azarlıyor. İşte huzurunda musluman oluyorum diyerek kelime-i şehÂdet getirir.





Kanlı Elbiseler



Seyyid AbdurrahmÂn, ihsÂn sÂhibiydi. Mal ve canını Allahu teÂlÂnın dînini yaymak icin sarf etti. ZamÂnının kutbu olduğu icin uzak yerlerde Allah yolunda, O'nun dînini yaymak icin savaşanların yardımına koşardı. Hanımı şoyle anlattı:

Efendim, arada-sırada silÂhlarını kuşanır, evden cıkar, sabahtan once yine eve gelirdi. Geldiğinde ustunde-başında kan lekeleri olurdu. Elbiselerini yıkar sesimi cıkarmazdım. Yine elbiseleri kan icinde kaldığı bir gun kendisine;

-Efendi! Sık sık gidip, sabaha bu vaziyette geliyorsun. Nereye gidiyorsun ve elbisen nicin kan icinde donuyorsun?" diye sordum.

O da;

-Hanım, sağlığımda iken kimseye soylemezsen, bu sırrı sana soylerim." dedi.

Ben de;

-Soylemem,dedim.

Bunun uzerine;

-Biz vazîfemiz îcÂbı zaman zaman dunyÂnın neresinde muslumanlarla kÂfirlerin harbi varsa oraya gideriz. Muslumanlara yardım eder, kuffÂr ile harbederiz. Ayrıca darda kalmış muslumanların da yardımına yetişiriz." buyurdu.

Ben bu sırrı o vefÂt edinceye kadar kimseye soylemedim, sakladım.



Uyan Cavuş tiz uyan



Birinci Cihan Harbinde Jandarma cavuşluğu yapmış Murteza Baba İstanbul'un işgal hangÂmesinde sallandığı yıllarda Rumlar Batı Anadolu koylerinde muzırlık yapmaya başlayınca, oralara sevk edilen kuvvetlerin icinde Murtaza Cavuş'da vamış.

RumIarı geri puskurte puskurte Daya Kadın diye bir yere varmışlar. Hem epey yoruldukları icin, hem de gece bastırdığı icin, orada, Balkan Harbinden kalma tabyalarda geceleme durumu hasıl olmuş. Bir nobetci dikmişler, diğerleri yatmış.

Murtaza Cavuş da yatmış tabii, derken, bir muddet sonra nobetci de uyuklayınca Murtaza Cavuş'a gorunmeyen biri:

Uyan Cavuş tiz uyan!
Atik ol kurnaz davran!
Hemen kaldır eratı,
Aha geliyor duşman!

der gibi tekmelemeye başlıyor! Hemen uyanı*oyr' tabii, asker tetikte uyur. Sonra dikkatlice etraflarına şoyle bir bakıyor ki, Rumlar surune surune kendilerine doğru gelyor! Ayın ondorduymuş o gun, ay ışığında goruyor bunu. Ondan sonra, askerleri uyandırarak bir cayırtı koparıyorlar! RumIarın bir kısmı olu, bir kıs* mı yaralı def olup gidiyorlar ..


Sabah olunca, gece kendisine gorunmeyen bir kimse tarafından tekme atılan yeri kazdırınca bir Turk şehidi cıkıyor.

Evet!

O şehid uyandırmış Murtaza Cavuşu!

Subhanallah, Subhanallah!



__________________