Sut satıp gecinen anne ve kızı. Anne, kızından sute su katıp satmasını istiyor. Kız, teklifi geri ceviriyor. Bakın daha sonra neler oluyor.
Zaman, adalet guneşi Hazret-i Omer’in devriydi. Efendimiz’in kutlu beldesi Medine’de kucuk bir kız cocuğu vardı. Annesinin kendisine verdiği sut guğumunu alır, carşının yolunu tutar, sutunu satar, onunla gecinip giderlerdi. Oyleydi de hayat yukunu taşımak pek zordu...
Hayatın nice cilveleri, nice elemleri ve nice dertleri de oluyordu. İhtiyar kadının belini buken de gecim sıkıntısı idi... Calışmadıkca hic kimseye gokten rızık yağmıyordu. Kucuk kızın annesi cırpınıyordu da şeytan, kadının yaralı yureğine gunaha sevk edici telkinleri verip:
- Sen, diyordu, ne aptal kadınsın! Madem ki sut satıyorsun, o halde sute nicin biraz su katmıyorsun? Şeytan, bu cileli kadının akıl dağını sarsmıştı. Kendi kendine:
"Pekala bu iş olur" diyordu. Yuzu birden sevincle parıldadı. Adeta kanatlı kuş olup ucuverecekmiş gibi cırpınıyordu. İşte gece de bitmiş, sabahın ilk ışıkları kapıya dayanmıştı. Ne var ki, gecenin siyah perdesi daha dunya uzerinden kalkmış değildi. Birden yatağından fırlayıp kucuk kızına seslendi: - Yavrucuğum, kalktın mı? Kucuk kız seslendi: - Kalktım, annem! Dinliyorum, ne diyecektin? - Satacağın sute biraz su karıştır.
- Su mu katayım?
- Evet!
- Bu da nereden cıktı, anneciğim! Bilmez misin ki, Hazret-i Omer sute su katılmasını yasak etti. Kızına ornek olması gereken yaşlı kadın: - Hadi kızım sen de, dedi, Omer de nereden bilecek?
BEN ALLAH'TAN KORKARIM
Halbuki bu konuşmalar olurken Muslumanlar’ın Halifesi Hazret-i Omer o evin kapısı onunden geciyordu. Onun guzel adetlerinden biri de geceleri halkın selameti icin sokak sokak gezmesiydi. İceriden akseden bu sozlere birden kulak kabarttı. Kız, yaşlı annesine harika bir cevap veriyordu:
- Anneciğim! Omer’in emri var. Ben sute su katamam! Kadın yine aynı sozunu tekrarladı:
- Omer de nereden bilecek, kim bilir o hangi uykunun kollarında? Kucuk kız yaralı bir ceylan gibi cırpınarak haykırdı: - Ey anne, Omer bilmese de Allah bilmez mi? Ben Allah’tan korkarım, sen bu kotu işe beni alet etme! Kızından boyle bir şey beklemeyen anne taş gibi donup kalıvermişti. Yureğine sanki mızraklar girip cıkıyordu, dudakları acı ile buzulup acıldı. Yuzu kirec kesildi ve bir yere yığılıp kaldı.
GİT, O KIZLA EVLEN
Hazret-i Omer ise sevinc ve saadetinden kanatlı kuş misali ucarak evinin yolunu tuttu. Eve varır varmaz oğlunu karşısına aldı ve dedi:
- Yavrucuğum! Filan yerde bir kız var, imkan bulabilirsen onu kendine nikahla, cunku Allah’tan korkan biri o. Aradan zaman gecti, kız gelinlik cağına geldi ve Hazreti Omer’in oğlu o kızı eş olarak aldı...
Bu iki gencin evliliğinden Ummu Asım doğdu. O da buyudu, Abdulaziz ile evlendi. Onların evliliğinden de Omer bin Abdulaziz dunyaya geldi. Ve tıpkı dedesi Hazret-i Omer gibi adaletiyle aleme ışıklar sactı...
İşte bu harika kızın neslinden harika bir insan ortaya cıkmıştı. Hazret-i Omer’in kerametinden olacak ki, şoyle buyurmuştu: - Benim neslimden yuzunde iz olan biri gelecek ve yeryuzunu adaletle dolduracaktır! Gercekten de oyle oldu.
Omer b. Abdulaziz kucuk yaşta iken bir atın darbesiyle yuzunden yaralandı ve yuzunde bir iz kaldı. Ve onun zamanında ikinci Omer devri yaşandı. Bizler de helal kazancımız icine haram karıştırmamalı, haram kazancın sadece bizi değil ailemizi de olumsuz yonde etkileyeceği gerceğini aklımızdan cıkarmamalıyız.
__________________