Soru : “Kim LÂ ilÂhe illallÂh derse cennete girer” anlamında hadisler var. Bu hadislere gore “Muhammedun Rasûlullah” demeksizin “LÂ ilÂhe illallÂh” demek Musluman olmak icin yeterli olur mu?

Cevap: Oncelikle bilinmelidir ki, hangi ortamda olursa olsun, prensip olarak bir hadisin doğru anlaşılması ve yorumlanması icin, Kur’an Âyetleri ışığında bir yol ve yontemin izlenmesi, ilgili hadisin diğer tariklerinin goz onunde bulundurulması ve selef Âlimleri tarafından yapılan acıklamaların onemsenmesi gerekir.

Hatırlattığınız “Kim LÂ ilÂhe illallÂh derse cennete girer” hadisi, tÂbiîn Âlimlerinden İbn ŞihÂb ez-Zuhrî’ye sorulmuş, o da bu durumun henuz farzların, emir ve yasakların inip soz konusu olmadığı İslÂm’ın ilk yılları icin gecerli olduğunu soylemiştir. Ayrıca sÂlih amel ve ibadet olmaksızın sırf iman ile yetinerek Âhiret saÂdetine erişilebileceği izlenimini veren bu hadis, ihlÂs, yakîn gibi kayıtların yer aldığı diğer hadislerle birlikte duşunulmelidir. “Kim, ihlÂs ile (veya kalbi mutmain, sıdk ve yakîn uzere) LÂ ilÂhe illallÂh derse cennete girer” hadisi onlardan biridir.

Kurtuluşa erenlerin kimler oldukları hususunda Yuce Rabbimiz şoyle buyurur: “Azabıma dilediğimi uğratırım, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Ne var ki rahmetimi Allah korkusu taşıyıp (dinî-ahlÂkî konularda) titizlik gosterenlere, zekÂtı verenlere ve Âyetlerimize inananlara yazacağım. Ki onlar, ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları o Elciye, o ummî Peygamber'e uyarlar. Peygamber on*lara iyiliği emreder ve onları kotulukten nıeneder. Onlara temiz şeyleri helÂl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını kaldırır, uzerlerindeki zincirleri cozer. O Peygamber'e inanan, onu koruyup destekleyen, ona yardım eden ve onunla birlikte gonderilen nura uyanlar, işte bunlardır kurtuluşa erenler”(A’rÂf 7/156-157).

Sonuc itibariyle, kelime-i tevhîdin kayıtsız (mutlak) vÂrid olduğu hadisin, ihlÂs ve sıdk/sadÂkat lafzının gectiği kayıtlı (mukayyed) hadis gibi anlaşılması gerekir. Kuşkusuz, sorumluluk bilincini duşunduren ihlÂs ve yakîn / sıdk kaydı, ibadet, sÂlih amel ve ahlÂk-ı hamîdeyi beraberinde getirmesi bakımından onem taşır. Bu yuzden, Musluman olduğunu soyleyen bir insanın, sadece kalp ve vicdan temizliğini one surerek sekuler bir ağızla kendini temize cıkarması, beyhude bir soylem olmaktan başka bir anlam taşımaz.



Esasen “LÂ ilÂhe illallÂh” (Allah’tan başka ilah yoktur) diyen bir Musluman’ın kelime-i tevhidi icinde Hz. Peygamber’i kabul ve tasdik anlamı vardır, var olmalıdır. Ancak yalnızca “LÂ ilÂhe illallÂh” deyip de peygamberler zincirinin son incisi olan Rasûl-i Ekrem’e inanmayan bir insan Musluman olamaz. Başka bir deyişle, Rasûl-i Ekrem’i kısmen veya tamamen devre dışı bırakarak onu kişisel ve toplumsal hayattan uzak tutan bir zihniyet, İslÂm inanc ve tasavvuruyla asla bağdaşamaz.

Kaldı ki pek cok hadiste, L ilÂhe illallÂh ile birlikte Muhammedun Rasûlullah ifadesi de yer alır. Bu hadislerden birinde; “Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah’ın resûludur diye şehÂdet getiren kimseye Allah TeÂl cehennemi haram kılar” (Muslim, ÎmÂn, 47) buyurulur. Yine Rasûlullah (s.a) şoyle buyurur: “Direnenler hÂric ummetimin hepsi cennete girer.” Dediler ki, “Ey Allah’ın Resûlu, kimler direnir? Peygamber (s.a.v.): “Bana itaat edenler cennete girer, bana isyan edenler de direnenlerdir” (BuhÂrî, İ’tisÂm, 2; Ahmed b. Hanbel, II, 361) buyurdu.

Yine bir gun Peygamberimiz (s.a), genc sahÂbî Ebû Saîd el-Hudrî’ye (r.a) hitaben, “Ey Ebû Saîd! Her kim rab olarak Allah’a, din olarak İslÂm’a, peygamber olarak da Muhammed’e rÂzı olursa, cennet ona vacip olur” buyurdu (Muslim, İmÂre, 116). Burada rÂzı olmak, ona kÂni olmak ve onunla iktifa ederek başka bir arayışa girmemek mÂnasına gelir. Bu demektir ki cennetin yolu, Peygamber Efendimize inanıp onun Kur’an eksenli hayat tarzı ve ahlÂkı demek olan sunnetinin ciddiye alınmasından gecer.


Prof. Dr. Zekeriya Guler / Haber7
__________________