Mevla Teala Hazretleri, zikredeceğimiz ayet-i kerimelerde kendine gelen peygamberleri inkÂr eden onlar ile istihza (alay) da bulunan kimselerin, ne kadar hasret icinde kalacaklarını ihtar ederek buyuruyor ki:

“Yazıklar olsun o kullara ki, ne zaman kendilerine peygamber gelse, muhakkak onu alaya alırlardı.”

Bu uzuntuler bir pişmanlıktır, ilacı olmayan bir nedamettir. Hasret bunun icindir. Bir adam kendini kopruden atmaya kalksa sen ona acırsın fakat o sarhoş olduğu icin buna hic aldırmaz. İşte boyle bir insan helak olmuş demektir. Ve ne zaman ki kişi dirilir, o zaman iş işten gectiğini ve ilacı olmayan bir derde duşmuş olduğunu anlar.

Anlatılan mananın vukuuna binaen Mevla diğer bir ayet-i kerimesinde şoyle buyurmaktadır;

Sonra gunahkÂr nefsin şoyle demesi var:

“Yazık bana! Allah’a (ibadette) kusur etmişim. Ben muhakkak (Kur’an ve mu’minlerele) alay edenlerdendim.” (Sure-i Zumer:56)

Ayet-i kerimeden de anlaşılacağı uzere kişi Allah’ın yanında geri kalması yani dunyada iken Allah-u Teala’nın kendisini en yuksek makama cıkarması icin verdiği fırsatların tarafına dahi bakmaması sebebi ile helakı cağırır fakat helak gelmez ki kurtulsun. O zaman insan ister ki yerler yarılsa o da, arasına duşup kaybolup gitse. Zira cehennem de olum yoktur. Oraya girecek olan kişi yanıp kul olacak sonra o kullerden aynı insan vucuda gelecek. Nitekim bu manaya işaret eden Mevla Teala şoyle buyurmaktadır:

“Şuphesiz ki ayetlerimizi inkÂr eden kafirleri yarın ateşe atacağız. Derileri piştikce azabı duysunlar diye o derileri başka deriler ile değiştireceğiz. Cunku Allah gercekten Aziz’dir. Hakim’dir hukmunde hikmet sahibidir.” (Nisa suresi:56)

Allah cok buyuk Allah’dır. Ne oluyor insanlara ki bunun onemini anlamıyorlar.

İnsanların coğunun kalbinde dunya sevgisi var. Şarap icen şarabın verdiği sarhoşluk bir zaman gelir gider amma dunya sevgisinin verdiği sarhoşluk kolay kolay gitmez. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına hitaben şoyle buyurdu:

“Siz Rabbinizden bugun beyyine (acık delil) uzeresiniz. Fakat sonra icinizde iki turlu sarhoşluk zahir olacak. Bunlardan biri dunya sevgisi sarhoşluğu diğeri ise cahillik sarhoşluğu.”

Dunya sevgisinden dolayı Kur’an-ı Kerimin manevi kokusundan koku dahi alınmıyor.

Gelelim dersimizin ayet-i kerimesine. Mevla Teala asi kullarına uzulerek (Ya hasretu alel ıbad….) buyrmuş idi. Peki Mevla uzulur mu? Uzulecek iş yapıldı mı, Mevla uzulur ki bundan kasıd uzulme muamelesi yapar demektir. Onun uzulmesi bizim gibi değildir. Birisi dedi ki: “Bu gunlerde Mevla cok dertli, kulları asilik ediyor.” Dinleyen de: “Sus boyle denmez. Mevla isterse hepsini bir ummet kılar” diye cevap verdi.

Mevla’nın kullarına uzulme muamelesi nasıl olur? Bunu bir misal ile acıklayalım.
Bir kimsenin cocukları kendilerine zarar verecek şeyler yapsalar, baba yavrularına acıdığından o şeyleri ortadan kaldırır. İşte Mevla Teala ve Tekaddes Hazretleri de kullarını kendilerine zararı olacak hal, hareket ve kavillerden sakındırmak amacı ile Kur’an-ı Kerim vasıtası ile ikaz ediyor, uyandırıyor. İşte Mevla’nın uzulmesi de boyledir.

Bahis ile alakalı bir başka ayet-i celile de şoyle buyurulmaktadır;

“Allah’ın huzuruna cıkacaklarını inkÂr edenler gercekten ziyana uğramıştır. Nihayet kendilerine kıyamet ansızın geldiği zaman şoyle diyecekler:”-Vay bize yazıklar olsun! Dunyada kusur yaparak vaktimizi boşa cıkardık.” Onlar gunahlarını arkalarına yukleneceklerdir. Dikkat edin ki, yuklendikleri gunah ne kotudur.”(Enam Suresi:31)

“Dunya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Elbette ahiret yurdu takva sahipleri (Allah’tan korkanlar) icin daha hayırlıdır. Hala aklınız başınıza gelmeyecek mi?” (Enam Suresi:32)

Kınanan dunya bizi Allah’tan ayıran dunyadır. Kalplerde oyle bir kavga gurultu gidiyor ki, pazar yerlerindeki gurultuden daha fazla. “O, nicin oyle dedi, bu nicin boyle yaptı?” gibi duşuncelerle dopdoluyuz. İşte bu duşuncelerin kalpten atmakla Mevla bulunur. Pazar meydanına benzeyen kalbin gurultusu dinleneceğine Mevla’nın emirleri dinlenmelidir.

Bir kimseye bir arkadaşı kotuluk etti mi: “Beşerdir ne yapalım, Allah onu da afiftesin.” demeli. Boyle denmesi gerekirken o kotuluk onun kalbinde şişiyor da şişiyor. Affetmek nerede kaldı.
“Sulh en hayırlı bir iştir” ayeti kerimesi ile amel etmek nerede kaldı? Oyle oluyor ki muslumanlardan hoca olanlar arasında dahi dargınlık olabiliyor. Bu hal oyle bir hadde ulaşıyor ki dunya bir araya gelse de onlar duzelmiyorlar. Peki ilim, hocalık, kardeşlik boylemidir?… “İlim bizde amel başkasında.” Kin cok acaibtir, oyle bir hastalıktır ki kansere care bulunur buna ilac bulunmaz. Oyle ise bizlerde aramızda sulh edelim ve bunu bozmamaya cok dikkat edelim.


KURSTA TİYATRO CEVİRENLER
Gelelim dersimizin ayet-i kerimesine;

“Ya hasretu ale’l ibad”

Cumlesinin asıl manası: “Kullarım peygamber ile Âlimlerle istihza etmeyi bırakın onlara hurmet edin.” demektir. Şu halde care var, Mevla Teala hic caresiz iş buyurur mu? Fakat kıyamet geldi mi durumlar artık duzelmez. Kıyamete kadar care vardır yeter ki, biz işimizi yarına bırakmayalım.

Aşık Yunus var yarine
Koma bugunu yarına

Bir takım muslumanlar ise careyi tiyatrolara gitmekte, piyesler oynatmakta buluyorlar ve zannediyorlar ki bu gibi şeylerle dunyaya hÂkim olacaklar. Dikkat edersek goruruz ki bugun Hıristiyanlıktan kiliselerde sadece calgı aletleri ve calgı calmak kalmıştır.

Sizin de malumunuzdur ki Ayasofya Camii idi. Sonra onu muzeye cevirdiler ve orada bir gun konser verildi. Sultan Fatih manada bu işe cok uzulmuş olarak zuhur etti ve buyurdu ki: “İstanbul’u bıraktım”… Bunu gidermenin tek caresi oranın tekrar ibadethaneye cevrilmesidir.

Bazı kardeşlerimiz hakkında bize yanlış işler yaptıkları haberleri geliyor. Piyeslere, tiyatrolara nasıl aldanıyorlar bilemiyorum. Onlara yedi kat goklerden gelen ayetleri okuyorum da ikna olmuyorlar, acaba kimler ne şekilde bunları aldatıyor. Ben piyes yapanlardan razı değilim. Eğer carşaflı kardeşlerimiz piyes yapıyorlar ise bu soz dinlememeyi onlara yakıştıramıyorum.

(Ders ayeti)
“Onlar (Mekke kÂfirleri) gormediler mi ki, kendilerinden evvel ne kadar nesiller helak etmişiz; onlar (oldukten sonra) hic donup onlar gelmiyorlar.”

Biz de Amerika ve batı tarafından her gun biraz daha eziliyoruz ve bir de huruz diyoruz. Haddi zatında kÂfirlik bir ota benzer bir bakarsın solar, sararır, cop olur gider. İslamiyet ise solmaz sararmaz ve gitmez.

Bir dinin guclu olması ilim, amel ve ihlÂsa bağlıdır. Din muhafaza edilmedi mi bize bir şey oldu demektir. Osmanlılar islamı yaşadıkca ilerlediler. Ne zaman ki Avrupa’ya meyletmeye başladılar haller değişti. Muslumanlar icin zafer ancak islamiyeti yaşamakla mumkundur.

Bir zamanlar Şibli Hazretlerinin zikir sebebi ile Bağdat’ın kurulduğu soylenir. Şimdikiler ise piyeslerle, tiyatrolarla uğraşmaktan zikre zaman bulamıyorlar. Hatta zikir ehlini kotu goruyorlar. Fakat zikir ehli olmasa helak olacaklar farkında değiller. Şu ilimler, Mevla’nın kitabını oğrenmek ve onunla amel etmek yetmedi mi?

Akaid, tasavvuf yetmedi mi? Ama siz bildirilen ilimlerle amel etmek niyetinde değilseniz her şey havadır, boştur. Peki, sizin kendinizde bir hayır var mı? Bir kerre olsun can cekişen İslama uflediniz mi? Benden soylemek, dinlemeyene Allah dinlettirir.

Gelelim dersimizin ayet-i kerimesine:

” (Ummetlerin) hepsi muhakkak toplanıp huzurumuza getirileceklerdir.”

Yani kıyamet gunu insanlar dosyaları ellerinde huzurumuzda cem edilecek ve biz onları hesaba cekeceğiz. Herkese ameline gore muamele edeceğiz, ameli hayır ise mukÂfatlandıracağız, ameli şer ise şer ile cezalandıracağız demektir.

Mevla Teala muşrik ve sapık kullarını tefekkur edip uyanmaya davet ederek buyuruyor;

“Hem olu (kurumuş) arz, (kudretimize ve oluleri dirilttiğimize delalet eden) bir alamettir onlara; Biz, ona (yağmur sebebiyle) hayat verdik; ondan daneler cıkardık da ondan yiyip duruyorlar.”

Kış mevsiminde ortalık kupkuru olur bahar gelince her taraf yeşerir cicekler acar. Ya Rabbi! 20. asıra geldik fakat bizler ortalığı yeşillendiremedik, bu gidişle 40. asıra ulaşılsa da yine bir şey yapılmayacak.

Butun dunya insanları bir araya gelse yerden cıkan kucuk bir otun bir benzerini yaratmaya muktedir olamazlar nerde kaldı meyveler, sebzeler yaratacaklar. Boyle olduğu halde bunca mahlûkatı yaratan Allah (Celle ve ala) huner sahibi olarak kabul edilmiyor da, kÂfirler huner sahibi olarak goruluyor oyle mi? Edison’un keşfine şaşıyorlar bir defacıkta onu yaratana hayret etseler ya. Hem sonra Edison’un keşfettiği ilimde Allah’ındır. Maalesef okullar da boyle oğretilmiyor. Hatta zikir adamı icin “Mantar adam” diyorlar.

Niyazi Mısri bu gibi adamlara hitaben buyuruyor;
MISRİYE SOVSUN OL AĞIZ
ALLAH DEMEK BİLMEZ OLA

Allah demek bilmeyen adamların sovmesine bakılmaz. Şeriatı yaşamayan oludur.

Piyes, tiyatro muteber olsa idi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bilir miydi, bilmez miydi? İhtiyac olsaydı o zaman olurdu, duyulurdu. Bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) , Hulafa-i Raşidin (Rıdvaullahi Teala aleyhim ecmein) yapmadı sana ne oluyor? Bu zatlar ne zahmetler cektiler din bize ulaşsın diye, bizde uğraşalım. Kuran’dan bir harf okumak yasak idi, sizler medrese actınız okutuyorsunuz bunun şukru piyes yapmak mıdır? Mevla goruyor. O’na kul olalım. O’na dayanalım.

Davası İslam olanlar benim kardeşimdir bende onların kardeşiyim. Calışmalarınıza cok seviniyorum fakat piyes, tiyatro sozlerini duyunca cok uzuluyorum, kırılıyorum. Bu uzuntulere sebep olmak size yakışır mı?

Bir de bazı duğunleriniz İslama uygun olmayabiliyor. Avrupalıların gelinlikleri gibi elbiseler giyiliyor, duğunler salonlarda yapılıyor, calgılar calınıyor, oyunlar oynanıyor.

Anlatıla gelen bir hikÂye vardır; şahsın biri kedisini eğitir ona mum tutmayı oğretir. Bir gun yemeğe misafirleri davet eder.
Onun kedisini eğittiğini bilen birisi kibrit kutusu icerisine saklamış olduğu fareyi yemek esnasında kediye gosterir. Kedi fareyi gorunce onu yakalamak ici atılır her taraf birbirine karışır. İşte duğun meselesi ortaya cıkınca sizlerde farenin ustune atlayan kedi gibi oluyorsunuz.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hasır uzerinde yatıyordu. Başının altında da icinde hurma lifi bulunan bir yastık vardı. Hazreti Omer (Radıyallahu anh) bir gun gelip bu hali gorunce ağlamaya başladı. Efendimiz “Seni ağlatan nedir ya Omer!” diye sorunca
Hazreti Omer (Radıyallu anh); “Acemistanın hukumdarı Kisra, Rum imparatoru Kayser zevki sefada yaşıyorlar. Sen Allah’ın habibi ise bu haldesin bundan sebep ağlıyorum” deyince Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) “Dunya onların, ahiret bizim olsun razı olmaz mısın Ya Omer?” buyurdu.

Bu anlatılanlardan ders almamız lazımdır. Dunyanın butunu toptan size verilse de yine ona rağbet etmeyin cunku sonu var.

Bir şahıs ahirette kiminle beraber olacağını gormek istedi. Allah’a yalvardı. Ona manada denildi ki: “O kimse Kufe’de falanca yerde bulunan bir hanımdır.” Bu habere sevindi bunun uzerine gidip hanımı buldu, merada koyun otlatıyordu. Bir tarafda koyunlar otluyor diğer bir tarafta kendi namaz kılıyordu. Koyunlar ile kurtlar aynı mekÂnda idiler. Birbirlerine hic saldırmıyorlardı.

Kadın bir şahsın yaklaştığını hissedince namazını kısalttı selam verdi: “Vaad burada değil, ahirette şimdi niye geldin?” dedi o kişi şaşırarak beni nasıl bildin deyince, kadın:

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): “Ruhlar, toplu ordulardır. Onlardan (ezelde, Allah yolunda) birbiriyle tanışanlar iltifat eder (anlaşır. Allah uğrunda ) tanışmayanlar ise ihtilaf eder (dunyada zıtlaşır) lar” buyurdu. (Buhari, Enbiya:2) işte bu hadis-i Şerif in muktezasınca seni tanıdım” dedi.

Yuce Allah’ın bu dunyada boyle kulları da vardır.
www.mahmudelofi.com



__________________