Senûsîlik hareketinin buyuk mucĂ‚hid lideri. İslĂ‚m birlik ve kardeşliğinin en mukemmel orneğini veren velî.
Ahmed es-Senûsî'nin soyu Peygamber efendimizin torunu hazret-i Hasan efendimize kadar uzanmaktadır. Ceddi Seyyid Muhammed ibni Ali es-Senûsî, Kuzey Afrika'da İtalyan ve Fransız istilĂ‚ hareketlerine karşı İslĂ‚m dunyĂ‚sının birlik ve berĂ‚berliğini temin maksadıyla Senûsîlik tarîkatını kurdu. İlk defĂ‚ Derne civĂ‚rında dağlık bir arĂ‚zide ZĂ‚viye-i BeyzĂ‚ adını verdiği tekkesini tesîs etti. Mertliği, dînine bağlılığı ile kısa zamanda muhitinde geniş ilgi topladı. Her taraf Senûsî tekkeleri ile doldu. Harekete dĂ‚hil olanlar oncelikle şahsî ahlĂ‚k ve inancları bakımından en mukemmel bir seviyeye getirilirdi. Sonra da aynı ustunluğu etraflarına yaymak uzere faĂ‚liyete gecirilirlerdi. Fakat Senûsîlik hareketinin hedefi yalnız KuzeyAfrika değil, butun İslĂ‚m dunyĂ‚sıydı. Musluman milletlerin sosyal, ekonomik ve kulturel seviyelerinde muazzam bir inkılĂ‚p vucuda getirerek İslĂ‚m dunyĂ‚sını uyandırıp kalkındırmak ve birleştirmek istiyorlardı.
Seyyid Muhammed 1895 yılında olunce yerine oğlu Muhammed Mehdî es-Senûsî gecti. Hareket onun zamĂ‚nında alabildiğine genişledi. Butun sĂ‚ha kontrol altına alındı. Kısa zamanda Guney ve Batı Afrika'da milyonla zencinin sistemli bir şekilde musluman olmasını sağladılar. Arabistan'a, Malezya'ya ve hattĂ‚ Hindistan'a tarîkatlarının mumessillerini gondererek İslĂ‚m dunyĂ‚sı capında bir uyanış sağlamaya calışıldı. Senûsî tarîkatı Ă‚detĂ‚ hakîkî bir devlet hĂ‚line geldi.
1902'de ise Muhammed el-Mehdî'nin olumu uzerine yeğeni Ahmed eş-Şerîf es-Senûsî hazretleri daha buyuk bir azimle dĂ‚vĂ‚yı eline aldı.
Ahmed eş-Şerîf, 1873'te Cağbûb'da doğdu. Babası Muhammed eş-Şerîf'tir. Kucuk yaştan îtibĂ‚ren mukemmel bir tahsîl ve terbiye gordu. Din ilimlerinde Ă‚lim oldu. Her turlu silĂ‚h kullanmakta mahĂ‚ret sĂ‚hibi idi. Orduların sevk ve idĂ‚resinde fevkalĂ‚de meziyet sĂ‚hibiydi.
Tarîkatin başına gectikten sonra faĂ‚liyetleri hızlandırdı. Her tarafa yayılan ihvanlar (kardeşler) ornek ekonomik organizasyonlara girişerek, muşterek zirĂ‚î, sınĂ‚î ve ticĂ‚rî teşebbusler kurdular. Her yerde okullar acarak ornek bir ahlĂ‚kın yenilmez îmĂ‚nlı fertlerini yetiştirdiler. Senûsîlik tarîkatı 1911'de İtalyanların Trablusgarb'ı ele gecirmek icin giriştikleri buyuk askerî harekĂ‚ta kadar tamĂ‚men bir kultur hareketi olarak sulhcu metodlarla calıştı. Ancak Trablusgarb'ın tehdîd altına girmesiyle derhĂ‚l burayı mudĂ‚faa mevkıinde bulunan Turk kuvvetlerinin yanında yer aldılar. Turk askerlerinin gerilemeye mecbûr olmasından sonra da memleketlerini dağlık mıntıkaya cekilerek azimle mudĂ‚faa ettiler. Bu mucĂ‚delelerde sayıca, duşman kuvvetlerinin cok altında bulunmalarına rağmen cihĂ‚n tĂ‚rihinin en buyuk kahramanlık orneklerini verdiler. Ahmed es-Senûsî, bu savaş sırasında ilk defĂ‚, yayımladığı beyannĂ‚meleri, el-Hukûmetu's-Senûsiyeti'l-Celîle adı ile imzĂ‚lamaya başladı. Boylece Senûsiye hareketini ilk kez bir devlet olarak îlĂ‚n etti.
Birinci DunyĂ‚ Savaşında İtalya muttefikleriyle harbe girince Senûsîler mecburî olarak onun karşısında yer aldılar. 1915'te Mısır'ı işgĂ‚l eden İngilizlere karşı giriştikleri harplerde buyuk kayıplar verdiler. Ahmed es-Senûsî, Birinci DunyĂ‚ Savaşının sonlarında Sultan Mehmed ReşĂ‚d'ın isteği uzerine İstanbul'a geldi. O, son derece bağlı bulunduğu Osmanoğullarına ve Turk milletine, İslĂ‚m dunyĂ‚sı uzerindeki nufûz ve îtibĂ‚rından istifĂ‚de ederek faydalı olmak istiyordu. Fakat bir muddet sonra Mondros mutĂ‚rekesinin imzĂ‚lanmasıyla son mustakil İslĂ‚m devleti olan Turkiye'nin de Batı emperyalistlerinin taksimine mĂ‚ruz kaldığını elem ve dehşetle gordu.
Birinci DunyĂ‚ Savaşında İngilizler, İslĂ‚m dunyĂ‚sını parcalayıp yutmak icin cok kesif bir cĂ‚susluk ve propaganda faĂ‚liyetlerine girişmişlerdi. Bu calışmalar sonucunda Hint muslumanlarının aşırı dostluk ve bağlılıklarına mukĂ‚bil Arap dunyĂ‚sında bĂ‚zı cozulmeler başlamıştı. Bircok Arap liderlerine Osmanlı Devletinin yıkılmasıyla kurulacak devletlerden taclar vĂ‚dedilerek ayrılık telkin edilmekteydi. Sultan ReşĂ‚d Han sarsılan İslĂ‚m birliğini "hilĂ‚feti hĂ‚iz olan Turkler" etrĂ‚fında yeniden tesis ve takviye icin Şeyh Senûsî hazretlerini huzûruna kabûl etti. Ondan Musluman Âlemini dolaşarak HilĂ‚fet etrafında bozulan birliği yeniden kurmasını ricĂ‚ etti. Gercekten de o devirde muslumanların en fazla sozunu dinleyecekleri şahsiyet gĂ‚yet haklı bir şohrete mĂ‚lik olan Şeyh Senûsî hazretleri idi. Şeyh hazretleri derhĂ‚l muvĂ‚fakat ederek Sultana, Turk milletine hizmete hazır bulunduğunu bildirdi. Ancak tam İslĂ‚m DunyĂ‚sını dolaşmaya cıkacağı sırada kendisini dĂ‚vet eden Sultan ReşĂ‚d Han vefĂ‚t etti. Sultan Vahideddîn'in culûs merĂ‚siminde bulunmak uzere seyĂ‚hat ertelendi.
Osmanlı pĂ‚dişĂ‚hlarının saltanata cıkışlarında culûs merĂ‚simi denilen bir merĂ‚sim yapılırdı. Bu merĂ‚simde devrin en kıymetli İslĂ‚m Ă‚limi tarafından Eyyûb el-EnsĂ‚rî hazretlerinin turbesinde yeni pĂ‚dişĂ‚ha umûmiyetle hazret-i Omer'in kılıcı kuşatılırdı. Sultan Vahideddîn'in culûs merĂ‚siminde ona bu kılıc Şeyh Ahmed es-Senûsî tarafından kuşatıldı. Şeyh hazretleri pĂ‚dişĂ‚ha kılıcı takarken şoyle duĂ‚ etti: "CenĂ‚b-ı Hak'tan zĂ‚t-ı şĂ‚hĂ‚nelerine omru tavil (uzun omur), ecr-i cemîl (sevap) niyĂ‚z ederim, efendimiz."
Ancak bu sırada netîceleri îtibĂ‚riyle bir felĂ‚ket olan Mondros mutĂ‚rekesi imzĂ‚lanınca, PĂ‚dişĂ‚h, Senûsî hazretlerine maiyetiyle birlikte Bursa'da oturmasını irĂ‚de etti. Şeyh Ahmed Senûsî hazretleri daha sonra yine Vahideddîn Hanın isteği uzerine Turk Kurtuluş Savaşında calışmak uzere Anadolu'ya gecti. Anadolu'yu, daha ziyĂ‚de doğu ve guney vilĂ‚yetlerimizi bir bir dolaşarak halkı Ankara'ya bağlamaya calıştı. Her gittiği yerde beyazlara sarınmış olarak mahallî kıyĂ‚fetiyle kursuye veya minbere cıkıyor, vĂ‚z ve irşĂ‚dlarıyla ordumuza gonulluler kazandırıyordu. Onun her sozu bir nasîhattı. Elinde kılıcı, at ustundeki hali, heybeti, Anadolu Turk insanının uzerinde efsĂ‚nevî tesirler meydana getiriyordu. Onun Kurtuluş Savaşındaki vĂ‚z ve nasîhatları, halkı birliğe dĂ‚vet edişi yalnız Anadolu'da değil, butun İslĂ‚m dunyĂ‚sında derin akisler uyandırdı. Bu maksatla rastladığı gazetecilere Turk milletinin mucĂ‚delesinin meşrûluğunu ve butun muslumanların kendilerini desteklemelerinin dînen vĂ‚cib olduğunu ifĂ‚de eden kat'î beyĂ‚natlar vermekteydi.
Şeyh Ahmed Senûsî hazretleri, Kurtuluş Savaşının sonlarına doğru, bu hareketin kurmayları arasında hilĂ‚fete ve halîfeye karşı başgosteren soğukluk uzerine Anadolu'da daha fazla durmayı uygun bulmadı. Buyuk bir uzuntu icerisinde Ankara'dan ayrılarak Arap memleketlerine gitmek uzere yola koyuldu. Giderken soylediği şu sozler onun siyĂ‚sî bir dĂ‚hi olduğunu gostermektedir:
"Bugun İslĂ‚m milletleri arasında en kuvvetli ve haşmetlisi ve dînî vahdet ve idĂ‚re yonunden en umit vericisi Turk Milleti'dir. BinĂ‚enaleyh, butun İslĂ‚mî harekĂ‚t ve dayanışmanın kuvvet merkezi Turkiye olmalıdır. Kahraman Turk Milletini bu yakın alĂ‚ka ve yardıma, dayanışmaya ve bu cok muhim vazîfeye ehil kılan bircok tĂ‚rihî ve stratejik imtiyazlar vardır. HilĂ‚feti temsil etmiş olması, butun İslĂ‚m Ă‚leminin kalbgĂ‚hı olan Haremeyn ve civĂ‚rının hĂ‚dim ve hĂ‚misi olmak şerefine sĂ‚hip bulunması ve butun emĂ‚nĂ‚t-ı mukaddeseyi hĂ‚lĂ‚ uhdesinde mahfûz bulundurması, asırlar boyunca İslĂ‚m'ın alemdĂ‚rlığını yapması ve onu, İlĂ‚hî bir lutufla her turlu tehlike ve saldırıdan koruması ve nihĂ‚yet hĂ‚li hazırdaki tutumun hĂ‚lĂ‚ umid verici olması gibi sebepler, bu buyuk milleti bugun de İslĂ‚mî hareket ve dayanışmanın ve İslĂ‚m Ă‚lemi icin, duşunup cırpındığımız topyekun bir kurtuluşun yegĂ‚ne kuvveti, rehberi ve lideri olmaya sevk etmektedir.
Turkiye'nin ve İslĂ‚m Âleminin kurtuluşu Allahu teĂ‚lĂ‚nın izniyle, ancak Musluman Turk Milleti sĂ‚yesinde mumkun olabilir ve boyle olacaktır."
Şeyh Ahmed es-Sunûsî hazretleri Turkiye'den ayrıldıktan sonra Şam'a gitti. Yaygın şohreti ve ziyĂ‚retcilerinin cokluğu yuzunden kendisinden korkan Fransızlar, onu Şam'ı terke zorladılar. Buradan Filistin'e gecti. Orada da İngilizler kendisinden cekinip, endişelendiler. Artan İngiliz baskısı yuzunden Mekke'ye gecti ise de vehhĂ‚bî inancında olan İbn-i Suûd'la anlaşamadı. Sonunda Yemen imamlığı ile Suûd krallığı arasında tampon bir devlet olan Asîr'e cekildi. Burada Senûsî şeyhlerinden İdris es-Senûsî'nin torunu olan başka bir İdris es-Senûsî hukumdĂ‚rdı. Ancak Asîr'de lĂ‚yık olduğu husn-i kabûlu goren Ahmed es-Senûsî, 10 Mart 1933 (H.1352)'te vefĂ‚tına kadar burada kaldı.
DİN HAYATTIR
Şeyh Ahmed es-Senûsî hazretleri Tarsûs Gazetesi muhabirine memleketin icine duştuğu durumun sebeplerini ve kurtuluş cĂ‚relerini şoyle belirtmiştir.
"Bu memleketin istikbĂ‚li her şeyden evvel ve her şeyin ustunde İslĂ‚miyet'in ahlĂ‚kî prensiplerine dayanmaktadır. Bu prensipler uzerindedir ki şanlı yarının, geleceğin binĂ‚sını kuracağız. Evet bu memleketin istikbĂ‚li, dînimizin hukumlerine uymakta yasaklarından sakınmaktadır. Bu din en yuksek medeniyet, fikir ve ahlĂ‚k dînidir. Bize saĂ‚det evini, yurdunu bağışlayan ancak bu dindir. Dînimiz bize adĂ‚leti, iyiliği, icĂ‚dı, ictihĂ‚dı, vatan muhabbetini, calışmayı ve izzet-i îmĂ‚nımızın muhĂ‚fazasını emrediyor. Dînimiz en ahlĂ‚kî ve ictimĂ‚î bir dindir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem; "Ben guzel ahlĂ‚kı tamamlamak icin gonderildim." buyuruyorlar. Dînimiz fuhşiyĂ‚ttan, muskirĂ‚ttan, sefĂ‚hetten, tefrikadan, tembellikten, cehĂ‚letten ve butun kotu ahlĂ‚klardan nehyediyor. Goruluyor ki din, butun hakîkatıyla guzel ahlĂ‚kla amel etmektir.
Bizim gucumuzu kıran ve şevketimizi yıkan, duşmanlarımızı ustun eyleyen en buyuk sebep, hic şuphesiz ki dînimizi ihmĂ‚l etmekliğimizdir. HissiyĂ‚tımıza mağlûb olmaklığımızdır. Bu durum işlerimizin ve ihmallerimizin neticesi olarak bize acı bir ders oldu. Artık şimdi kendimizi ıslah etmek bize vazifedir. Yoksa buyuk zaferin bize hazırladığı gĂ‚yeye ulaşmak muyesser olmaz. Din neyimizdir? Din hayatımızdır, onsuz hayat olamaz."
__________________
Ahmed Es-Senusi
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●47 Görüntüleme