Hindistan evliyÂsının buyuklerinden. İsmi Ahmed bin Mevdûd bin Yûsuf el-Ceştî'dir. 1113 (H.507) senesinde Hindistan'ın Ceşt beldesinde doğdu. 1181 (H.577)'de Ceşt'te vefÂt etti. Kabri oradadır. EvliyÂnın meşhûrlarından HÂce Mevdûd Ceştî hazretlerinin oğludur. Babasının ders ve sohbetlerinde yetişip kemale erdi. EvliyÂlıkta ustun derecelere yukseldi. Babası onu kendine halîfe, vekil tÂyin etti. Babasının vefÂtından sonra, talebeleri yetiştirmekle vakitlerini gecirdi. Herkese karşı şefkatli ve merhametliydi. İstisnÂsız butun insanlara karşı iyilik etmek, onlara İslamiyeti tanıtmak, doğru olarak anlatmak icin cırpınırdı. Herkes tarafından sevilir, kendisine hurmet edilirdi.
Yaşayışının her safhasında İslÂmiyete tam uyan Ahmed bin Mevdûd Ceştî hazretleri, omrunu İslamiyete hizmetle gecirdi. EshÂb-ı kirÂmın Peygamber efendimizden naklen bildirdiği Ehl-i sunnet îtikÂdını ve din bilgilerini yaydı. İnsanların bu doğru îtikÂdı ve din bilgilerini oğrenmeleri ve oğrendiklerini seve seve uymaları icin gayret sarfetti. Her evliy gibi o da, icinde yaşadığı topluma bir murÂcaat kaynağı oldu. Kendisi ise Allahu teÂlÂnın ve Peygamber efendimizin muhabbetine gark olmuştu.
Bir sene hac mevsimi yaklaşırken, Ahmed-i Ceştî hazretleri, bir gece ruyÂsında Fahr-i kÂinÂt efendimizi gordu. Kendisine; "Ey Ahmed! Biz sana muştÂkız, Âşıkız." buyurdu. Sabah olunca, Ahmed bin Mevdûd hazretleri, kendisine en yakın uc kıymetli dostu ile yola cıkıp, Mekke-i mukerremeye vardı. Hac vazîfesini yaptıktan sonra, Peygamber efendimizin mubÂrek kabr-i şerîflerini ziyÂret icin Medîne-i munevvereye gitti. Peygamber efendimize olan aşkından dolayı, oradan ayrılamadı. Devamlı ibÂdet, tÂat ve Allahu teÂlÂyı zikretmek ve Resûlullah efendimize salevÂt-ı şerîfe getirmekle meşgûl oldu. Altı ay orada kaldı. Ahmed bin Mevdûd hazretlerinin hÂlini anlayamayan bÂzı kimseler, onu Ravda-i mutahhera etrÂfından uzaklaştırmak istediler. Bu sırada Ravda-i mutahheradan şoyle bir ses duyuldu ki: "Sakın bu kimseyi incitmeyiniz!O, bize muştÂk ve cÂn atanlardandır. Biz de ona muştÂkız." diyordu. Orada bulunanların hepsi bu sozu duydular.
HÂce Ahmed bin Mevdûd hazretleri, daha sonra Resûlullah efendimizin mÂnevî musÂade ve işÃ‚retleri ile BağdÂt'a donup, evliyÂnın buyuklerinden ŞihÂbuddîn-i Suhreverdî hazretlerinin hÂnegÂhına geldi. ŞihÂbuddîn hazretleri ona cok izzet ve ikrÂmda bulunup, hurmet etti. BağdÂt'ta halîfe ile goruştu. Halîfe kendisini dÂvet ile, cok iltifÂt edip, ikrÂmlarda bulundu. O da, halîfeye cok guzel oğutler, hoşa giden nasihatlar ile Allahu teÂlÂnın emirlerini yerine getirmenin fazîletini, insanlara hizmet etmenin kıymetini anlattı. Butun nasihat ve tavsiyeleri kabûl edildi. Gideceği zaman, halîfe kendisine pek cok hediye arzetti ise de, onun hatırı icin az bir mikdÂrını kabûl etti. Bunları da şehrin dışına cıkınca fakirlere verdi. Kendisi ise, Horasan'a gidip, orada insanlara İslÂmiyeti, Allahu teÂlÂnın emir ve yasaklarını anlattı.
KAYNAKLAR
1) NefehÂt-ul-Uns Tercumesi; s.368
2) Hadîkat-ul-Evliy (2. kısım); s.152
3) İslÂm Âlimleri Ansiklopedisi; c.6, s.22
4) Sefînet-ul-EvliyÂ; s.91
__________________
Ahmed Bin Mevdûd Ceştî
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●18 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Peygamberler ve Evliyalar
- Ahmed Bin Mevdûd Ceştî