Dusûkî hazretleri mutasavviflar tarafindan dort buyuk kutuptan biri kabul edilir. Diger ucu ise Abdulkadir GeylÂnî, Ahmed er-RifÂî ve Ahmed el-Bedevî’dir.Hakîki mursid:
Mursid muctehid degilse, onun muridi iflÂh olmaz. Cunku kendisi uyursa muridi de uyur, kendisi ibÂdet ederse muridi de ibadet eder. Insanlara ibÂdeti emreder, kendi ibÂdeti ise bÂtildir, onlari bÂtildan sakindirir, kendisi bÂtil islerin pesinden kosar. Boyle yapan bir kimseye gulerler, sozlerine kulak asmazlar.

MISIR-SEYYİD İBRAHİM DUSSUKİ

Seyyid İbrahimi Dusuki Hazretleri Hicri 633 (Miladi 1236) senesi, Şaban ayının otuzuncu gecesi, Mısır’da Nil nehrinin batısındaki Dusuk koyunde dunyaya geldi.
Omrunun cogunu orada gecirdi ve bundan dolayi Dusûkîdiye tanindi. Babasi Ebu’l-Mecd Abdulaziz, RifÂî tarîkatinda onemli bir mevki sahibi idi. Seceresi ZeynelÂbidin, Hz. Huseyin ve Hz. Fatima ile Hz. Peygamber’e ulastigi icin, seyyittir.
IbrÂhim Dusûkî egitimine Dusûk’ta basladi; Kur’an’i ezbeledi; Safiî fikhinda derinlesti, fakîh oldu. Sonra babasindan RifÂiyye hirkasini giydi. Daha sonra Suhreverdî seyhlerinden Necmeddin Isfahanî’ye intisap etti. SÂzeliyye tarîkatina da bagliydi.
Zamanın evliyasından Muhammed bin Harun; İbrahim Dusuki’nin babası Ebul Mecid hazretlerini nerede gorse ayağa kalkardı. Bir muddet sonra bu adetinden vazgecti. Sebebi sorulduğunda,
- Onceleri Ebu’l Mecidin temiz sulbunden zamanın evliyasının buyuklerinden olacak bir cocuğun doğacağını anladım. Bu cocuğun nuru Ebu’l Mecid’de idi. Fakat şimdi ise bu nur Ebu’l Mecid’ten hanımına gecmiştir; demiştir.
Seyyid İbrahim Dusuki doğduktan bir gun sonra idi. Halk o gunun Ramazan olup olmadığı hususunda tereddutlu idi. Hilalin gorunup gorunmediği hakkında Şuhud adlı koyde bulunan evliyaullahdan Şeyh Muhammed bin Harun hazretlerine muracaat ettiler. Şeyh Muhammed bin Harun keşf yoluyla İbrahim Dusuki’nin doğduğunu anlayıp gelenlere; “ Dun gece mubarek bir cocuk dunyaya geldi. Gidin onun sut emip emmediğini oğrenin.” Dedi. Gidip sorulduğunda annesi Ebul’ feth Vasıti’nin kızı Seyyide Fatıma hanım uzgun bir şekilde ;” Bugun fecr vaktinden beri hic emmedi.” Dedi . Durum Muhammed bin Harun hazretlerine bildirildiğinde ;” Seyyide Fatıma hanım uzulmesin, akşam olunca cocuğu emer. Ramazan-ı şerifin birinci gunu olduğu icin emmemiştir.” Boylece Ramazan’a girildiği anlaşılmış oldu.
Seyyid İbrahim Burhaneddin Dusuki; Necmuddin Mahmud Isfehani’den ilim oğrendi ve feyzlerinden istifade etti. Ayrıca Abdurruzzak hazretlerininde teveccuhlerine kavuştu. Ebu’l Hasan’ı Şazeli’den de ilim oğrendi. Abdusselam Bin Mesiş Hazretlerinin ruhaniyetinden feyz aldığı gibi Peygamber Efendimizin ruhaniyetinden de vasıtasız olarak feyz aldı.
İbrahimi Dusuki onceleri arapca, farsca, suryanice ve ibraniceyi oğrendi. İlimde ustun derecelere ulaştıktan sonra tasavvufa yoneldi. Babası gibi Rıfaiyye yoluna intisab etti. Suhreverdiyye tarikatı buyuklerinden Şeyh Necmuddin Mahmut Isfehani’nin sohbetlerinde bulunarak bu yoldan da icazet aldı.Şazeliyye ve Şeyh Ebu Medyen Mağribi’nin mensub olduğu Medeniyye yolundan da hırka giydi. Zamanındaki tasavvuf buyuklerinin sohbetlerinde bulunup dort yolda da kemale erdi. Tasavvufta yuksek derecelere kavuşup, kutbul erbaadan oldu. Gavsiyyeti kubra makamına ulaştı.
Comertliği ile temayuz eden İbrahim-i Dusuki Hz. Bedeviyye, Şazeliyye, Suhreverdiyye, ve Rıfaiyye yollarının adap ve usullerini birleştirerek Dusukiyye yolunun usullerini ortaya koydu. Pek cok talebe yetiştirdi. İslam dininin emirlerini yapıp yasaklarından sakınma hususunda son derece titiz ve dikkatli idi.
-Cenab-ı Hakka kulları arasında en sevgili olanı şu evsafda olanlardır.
Temiz bir kalbe sahip olan
Edep yerini koruyan,
Dilini gıybetden ve luzumsuz sozden koruyan,
Elini fenalıktan men eden
İffetli olan ve affetmeyi seven,
İyilik, ikram ve ihsana koşan,
Geniş bir gonule sahip ve zikri pek cok olan..
Kim yekdiğerini severse, sevilir. Kim kime arka donerse karşılığını gorur.
Kur’an ehlinin dillerini şeriatın men ettiği şeylerle kirletmemeleri lazımdır.
Bir murşide murid olan kimsenin dışını şer’i taharetle temizlemesi, kalbini gafletten uyarması lazımdır.
Seyyid İbrahim Dusuki hazretleri omrunun son zamanlarında ; bir gun tekkede bulunan nakiplerden birine , Camiul Ezherde ders vermekle meşgul bulunan biraderim Seyyid Musa Dusuki’ye git , selamımı tebliğ et ve zahirinden once batınını temizlemesini soyle dedi.

Insanlar kendisine gelip "Bize nasîhat et, bir-iki misÂl ile bizi irsat et" dediklerinde onlara soyle derdi:
Kendisi himmete muhtac bîdede
Nerde kaldi gayriya himmet ede
Muridin seyhine karsi tutumu
Murid, seyhinin huzurunda bulunursa onun emri ile konusmalidir. Onun izni olmadan asl konusmamalidir. Sayet seyhinin huzurunda bulunmazsa, kalbiyle ondan izin istemelidir. Ancak bu sekilde vuslat mak..... ve Allah’a ulasilabilir. Seyh, muridinin bu edeplere riÂyet ettigini gorunce, onu terbiye eder, terbiye suyundan ona kana kana icirir, ilÂhî ve manevî sirlarla kendisini gozetir.
Mursidine karsi guzel edebe riÂyet etmek ne buyuk saÂdet!
Bu edeplere riÂyet etmemek ne kotu sekÂvet!
Allah gizli olarak ibÂdet edeni, gizli-acik her seye muttali kilar.
Kim istikÂmet yolunu tutarsa, her cesit supheden ve ihtilafdan kurtulur.
Kim Rabb’inin huzurunda kalbiyle gaybet Âlemine dalarsa, gaybet Âleminde bulundugu bu muddet icerisinde mukellef tutulmaz. SehÂdet Âlemine ciktigi zaman, kacirdigi ibÂdetlerini kaz eder. Bu, mubtedîlerin yani daha isin basinda olanlarin halidir. Mursid-i kÂmillere gelince, bu hukum onlar icin gecerli degildir. Onlar, ibÂdetlerini ed etmek icin Allah tarafindan serbest birakilirlar.
IbrÂhim Dusûkî yirmi yil kadar halvethÂnesinde mucÂhede ve tefekkurle mesgul oldu. HalvethÂneden ancak babasinin cenaze namazini kilmak icin cikti. Tekrar buraya donmek istediyse de dostlarinin recÂsi uzerine vazgecti.

Kim bu yolda hainlik ederse helÂk olur. Kim de sozlerimizden ibret almazsa, kervanımızda yuruyemez, Bizi hakkıyla bilemez. Biz, evlÂtlarımızdan ancak kÂmil Hakk yolcusu ve iyi huylu olanları severiz. Boyle olan evlÂdımıza sırda veririz.
Ey evlÂtlarım! Allah´ı severseniz yolumuzu kotulemeyin, bu hakikatlerle oynamayın, hilekÂrlık yapmayın, hakk ile batılı karıştırmayın, ihlÂslı olun ki kurtulabilesiniz. Sizi sevdikce ve diğer insanlardan sizi sectikce siz de bizi uzmeyin, yolumuza kotu soz atmayın. Terbiye ve nasihat konusunda nasıl size hakkınızı oduyorsak, sizde dinleyerek ve oğut alarak Bizim hakkımızı yerine getirin. Ben size ancak Rabb´inizin emrettiklerini emrediyorum. Bunlar Benim değil, Allah´ın emirleridir. Eğer ahdinizi bozarsanız bilin ki, bu bozduğunuz ahd Allah´ın ahdidir. Bizden sadece icazet belgesi alma niyetinde iseniz, Bizim size ihtiyacımız yoktur. İstediğiniz yere gidebilirsiniz.
Ey oğulcuğum! İnsanların ve cinlerin ameli kadar amelin olsa bile "Ben" demekten sakın, zira Allah “Ben” iddiasında bulunanları acz icerisinde bırakır. Benlik davasında isen maddî-manevî derecen duşer, bunu unutma.
Bir kimse gunluk dersi olan vazifesini terk ettiği zaman o gun onun uzerinde Allah-u ZulcelÂl’in rahmeti, Hz. Peygamber (sav) şefaati, evliyaların himmet ve imdadı muhakkak kesilir.
Ey evlÂtlarım! Size birisi tasavvuf, marifet ve muhabbetten sorarsa, Allah dostlarının ki gibi işleriniz duzgun olmadıkca ona dilinizle cevap vermeyiniz. Sizden biriniz dinî emirleri yerine getirip amelde de sÂdık olduğu zaman, dili faydalı şeyler soylemeye başlar. İşte bu onun sadakatinin bir semeresidir. Kim ozunde ve sozunde dosdoğru ve ihlÂslı olduğunu iddia edip de kendisinde edep ve tevazunun semeresi gorulmezse yalancıdır, ameli riya ve gosteriştir. Onun bu kotu ameli, kendisi istese de istemese de ancak kibir, ucub, nifak ve kotu ahlÂka sebep olur. Allah muhafaza buyursun.
Tasavvuf sadece yun giymekten ibaret değildir. Yun, belki tasavvufun alÂmetlerinden biridir. Tasavvufun asıl onemli yonu, tasavvuf ehlinin, tasavvufun ince noktalarına ve guzelliklerine uymasıdır. Bu da hemen olmaz, tedricen olur. Sûfi, tasavvufun hakîkatine ulaştığı zaman, sert elbise giyemez. Cunku o, letÂfet makamına ulaşmış, ic Âlemine donmuştur. Onun icin ayrılık da bitmiştir.
Murid ise boyle değildir. O, nefsini terbiye etmek ve onu Mevl´ya boyun eğdirmek icin, sert elbise giyebilir, latif olmayan gıdalardan yiyebilir. Boylece murid yuksek makamlara hazırlık yapmış olur. Manevî perde inceldikce, elbise de incelmeye başlar.
Allah (cc) bu nasihatleri hakkınca anlayanlardan ve bu kıymetli nasihatlere uyanlardan eylesin bizleri…

Es-Seyyid İbrahim Dussuki (ks) Hz.leri yirmi yıl kadar halvethanesinde mucahede ve tefekkurle meşgul oldu. Halvethaneden ancak babasının cenaze namazını kılmak icin cıktı. Tekrar buraya donmek istediyse de dostlarının ricası uzerine vazgecti. Halvethaneden cıkarak irşada başladı. Uzun yıllar her dil ve ırktan insanları irşad etti.
Bir gun Es-Seyyid İbrahim Dussuki (ks) Hazretlerini imtihan etmek niyetiyle, yedi kişi yola cıktı. Desûk nahiyesi yakınlarına geldiklerinde Es-Seyyid İbrahim Dussuki (ks) Hazretleri dervişlerinden birini bunlara gonderdi. Derviş adamların yanına varınca, onlara Es-Seyyid İbrahim Dussuki (ks) Hazretlerinin kendisini gonderdiğini ve beldelerine geri donmelerini istediğini bildirdi. İbrahim Dussuki Hazretlerini imtihan maksadıyla gelen bu adamlar biraz tereddut ettiler. O anda kendilerini bir sahrada buldular. Uzun muddet burada perişan bir halde kaldılar. Yiyecek bir şey bulamayıp ot yediler. Uzerlerindeki elbiseleri eskidi, lime lime olup dokulmeye başladı. Cok buyuk bir zatı imtihan etmek isteği yuzunden bu hÂle geldiklerini anlayıp, tovbe ettiler. Onların bu hallerine vÂkıf olan Seyyid İbrahim Dussuki Hazretleri, dervişini tekrar onların yanına gonderdi. Derviş onlara; “Artık buradan gidiniz!” dedi. O kişiler etraflarına bakınırken, bir anda kendilerini İbrahim Dussuki (ks) Hazretlerinin huzurunda buldular. Seyyid Hazretleri onlara; “Haydi hazırladığınız sualleri soyleyin!” buyurdu. Onlar da; “Efendim, biz bir kabahat işledik. Bundan cok uzgunuz, affınızı ve bizi dervişliğe kabul etmenizi istiyoruz.” dediler. Es-Seyyid İbrahim Dussuki (ks) Hazretleri de bunları affedip, dervişliğine kabul etti.
İbrahim Dussuki (ks) Hazretleri, birkac dervişini alışveriş icin şehre gonderdi. Şehirde dervişler, bir iftiraya uğrayıp, zÂlim bir vÂli tarafından zindana atıldılar. Hallerini mektupla ustatlarına bildirdiler. Bunun uzerine Seyyid İbrahim Dussuki (ks) Hazretleri, vÂliye şu satırları yazıp gonderdi:
Gece okları ulaşır hedefe,
Atılırsa huşû yayları ile.
Menzile kavuşmak icin erler kalkar,
Rukû ile berÂber secdeyi uzatırlar.
Ellerini acıp Allah'a,
Gonulden ederler duÂ,
Ok yaydan cıkınca,
Zırh bile etmez fayda.
Mektup valiye ulaşınca, vali, arkadaşlarını topladı.
“Şunlara bakın hele, ustatları bana bir mektup gondermiş.” dedi ve ağır hakaretlerde bulunup, mektuptaki şiiri okumaya başladı. Tam “Ok yaydan cıkınca” mısrasına gelince, bir ok gelip, valinin goğsune saplandı ve oracıkta oldu. Valinin adamları, korku icinde mazlumları alelacele salıverdiler.
Es-Seyyid İbrahim Dussuki (ks) Hazretleri; Şeriat’a sıkı sıkıya bağlı bir şeyh olmakla birlikte gizemli bir şahsiyete, neşeli ve şatır bir meşrebe sahipti. Nitekim O’nun Suryanî, İbranî ve eski Mısır dillerini bildiği, hayvanların ve kuşların lisanından anladığı rivayet edilir.
İmam ŞarÂnî (ks), et-TabakÂtu’l Kubr adlı eserinde, Onun hangi dille yazıldığı belli olmayan bir kac mektubunu nakletmektedir.
İmam ŞarÂnî bu buyuk zatı şu sozleriyle metheder:
“Himmete muhtac olanların şeyhlerinden ve mukarrabînin onde gelenlerinden idi. Acık kerametleri vardı. Ustun basiret ve makama, yuce himmetlere, buyuk rutbelere, melekûtî sırlara ve ulvî kelamlara sahipti.
O Marifet ilminde yuksek dereceye, Hakikat ilminde ustun makama, yuce Âlemde buyuk rutbeye, kaynak ilimlerde guclu bir bilgiye, tasarrufta buyuk yetkiye, ayetlerin hakikî manalarını cozmede keşfe, muşahede Âlemine ait sırları anlamada kat kat bilgiye sahipti.
O, Yuce Allah’ın yarattığı mustesna bir insandı. Allah O’nu Âdeta insanlara rahmet olarak yaratmış; gerek avam, gerek havÂs herkese sevdirmiş, kendisine tasarruf yetkisi ve velÂyet sırrı vermiş, butun gozleri O’na cevirmiş, Marifet ilmiyle kendisini konuşturmuştur. Allah kendisinden razı olsun. O’nun, tarikat ehlinin dilinden duşurmediği pek cok yuce kelÂmları vardır.”
Ortadoğu, Anadolu ve Balkanlar'da Desuki tarikatının izlerine pek rastlanmaz. Desuki tarikatı Mısır'da Şazeliyye ve Bedeviyye'den sonra en yaygın tarikattır. Mısır, Sudan ve Kuzey Afrika'da yayılmıştır. Korfez ulkelerinde de mensupları bulunmaktadır.
Tarikatta başlangıcta semaya pek onem verilmezken sonraları sema ve kıyam zikri onem kazanmıştır. Zikir esnasında dervişler “Ya Daim” lafzını sık sık tekrarlarlar. Desûkîler genellikle yeşil libas giyerler.
Desûkiyye, şeyhinin lakabı sebebiyle "Burhaniyye" diye de anılır. Usul, adap ve erkÂnı ile silsilesi itibariyle RıfÂiyye, Suhreverdiyye ve ŞÃ‚ziliyye ile benzerlik arz eder. Desûkiyye'yi Bedeviyye'nin şubesi sayanlar da vardır.
Desukiyye tarikatı, cehri zikir ve riyazete onem verir. Şeriat’a bağlılık ve Allah dostlarının guzel ahlÂkını benimsemek, tarikatın ana esasları arasında yer alır.
Es-Seyyid İbrahim Dussuki (ks) Hazretlerinin Şeriat’ın onemi, ilim oğrenmenin ve oğrendikleri ile amel etmenin fazileti ile ilgili biz ihvanlarına verdiği nasihatleri ise şoyledir;
Şeriat kok, hakikat ise onun dalıdır. Şeriat meşru olan butun ilimleri icerisinde toplar. Hakikat ise gizli ilimleri camidir. Butun makamlar Şeriat ve Hakikat’te gizlidir.
Nice insan vardır ki, “İsm-i Azam”ı okur da manasını anlamaz. HÂlbuki Allah dostlarından biri bir ağaca dokunur da ağac meyve verirse ancak O ismin hurmetine verir, yalcın kayalardan su akarsa ancak O’nun hurmetine akar, vahşî bir hayvan bir Allah dostuna teslim olursa ancak O’nun hurmetine olur, bir velî yağmur ister ve yağmur da yağarsa ancak O’nun hurmetine yağar.
Murid farz, vacip ve sunneti eda edecek kadar ilim oğrenmelidir. Butun işi fesahat ve belÂgatle yani guzel ve ahenkli konuşmakla uğraşmak olmamalıdır. Zira bunlar asıl maksada ulaşmaya mani olabilirler. Buna mukabil murid, sÂlihlerin yollarını araştırmalı, onlara uymalı ve zikre devam etmelidir.
Ey Kur’an’ı ezberlemiş olan Kur´an hÂmili! Onunla amel etmiyorsan sırf ezberlemekle sevinme. Zira Allah (cc) "Tevrat´ı ezberleyip icindekilerle amel etmeyenlerin durumu, kitapları yuklenmiş merkeplerin durumu gibidir" (Cuma, 62/5) buyurmaktadır. Sen, Kur´an´da bulunan butun hukumlerle amel etmedikce merkep olmaktan kurtulamazsın ve O’nda bulunan butun harfler aleyhinde şahitlik eder.
Ey evlÂtlarım! Bu kadar aldanma, aldatma, oyun, eğlence, cehÂlet, hevÂ, iftirÂ, cimrilik, sozunde durmama, yanılgı, unutma, gaflet, hata, gunah, yalan, bıkkınlık nedendir? Nice nasihatler dinlersiniz, ibret alıp duzelmezsiniz. Sanki oluler gibi olmuşsunuz.
Şeriat’a ve Kitab’a tabi olan kimse eğer emir ve yasaklara vakıf ise anlayışı da hakiki olur. O bu hakiki anlayışı ile butun muşkulleri cozer, butun rumuzları halleder ve butun kapalılıkları acar. Ama onun anlayışı sadece soz ezberlemek ve bazı zatların makamını oğrenmekten ibaret ise, bu hakiki anlayış sayılmaz; aksine hakiki anlayışa ve hakiki ilimleri oğrenmeye perde olur. Butun işi sadece laf uretmekten ibaret olan kimse; anlayan, amel eden ve irfan lisanı ile konuşan kimse gibi değildir. Muşahede makamına ulaşan bircok insan vardır ki, kendisinden o makamın anlatılması istendiğinde anlatamaz, o ancak yaşanır.
Butun bunlardan kastım tum evlÂtlarımın laf ureten değil, tadan ve hakîkatı yaşayan kimseler olmaları; ilimleri sadırlardan ve satırlardan değil, Rabb’ani kaynaktan almalarıdır. Cunku Allah dostları ancak tattıkları şeyleri soylerler. Onların kalpleri Allah´ın lutfu ve ihsanı ile doludur. O kalplerden Âb-ı hayat damlaları akar. İşte, Allah dostlarının ilimleri butun ilimlerin kaynağı olan ilÂhî kaynaktan gelir.
Laf uretene gelince o sadece başkasından hikÂye eder, Allah dostlarının yaşadığı zevkten bir nokta veya bir zerre istifade edemez. Ona şoyle nida edilir: "Bu o kimsedir ki, bu aldanma dunyasında kabukla yetindi, hÂlbuki biz oyle insanlar gorduk ki, testere ile bicilseler bile ulaşamadıkları makamları asl anlatmazlardı.”
Allah bu nasihatleri amellerine nakşedebilenlerden eylesin…
Buyuk tasavvuf erlerinden İbrahim Dussuki (ks) Hazretleri hicrî 676 yılında kırk uc yasında iken vefat etti, kendisinden sonra vazifeyi kardeşi Şeyh Musa’ya devretti. Vefat ettiğinde halvethanesine defnedildi.
Es-Seyyid İbrahim Dussuki (ks) Hazretlerinin elinde dunya bir yuzuk gibiydi. Kalp gozuyle dunyanın her tarafını gorur; cok şeye vakıf olurdu. Melekût Âlemine cıktığı bildirildi. Bircok kerameti goruldu. Kerametleri hayatta iken de vefatından sonra dillerde dolaştı. O insanların kalbindeki gizli hususları keşfedip haber veren Allah adamlarının onde geleni idi. Pek cok Âlim, veli ve kadı O’nun dervişiydi. İbrahim Dussuki Hazretleri; ilm-i ledune mazhar, manevi makamı cok yuksek olan ve rasih ilme sahip mustesna bir evliya idi.
Biliyoruz ki onların manevi derecelerini anlatmaya lisanımız aciz kalır, her şeyin en doğrusunu Âlim olan Cenab-ı ZulcelÂl Hazretleri bilir. Mana erlerinin hayatlarını naklederken eksik ve kusurlarımız var ise Yuce Mevla’m affetsin.
Rabb’im kendisine layık kul, Rasulu’ne layık ummet ve mana erlerine layık ihvan eylesin…
__________________