Hasan el-benna - kimdir ? Hayatı , biyografisi
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●49 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Peygamberler ve Evliyalar
- Hasan el-benna - kimdir ? Hayatı , biyografisi
-
09-09-2019, 18:14:18
HASAN EL-BENNA
17 Ekim 1906'da Misir'in Mahmudiye kentin de dogan Hasan el-Benna dini ve ilmi yonden koklu bir aileye mensuptur. Babasi hadis alimi idi. Hadis konusunda bizzat kendisinin de yazdigi eserler vardir. Iste boyle ilmi bir yuvada buyuyen Benna ilim, takva ve zuhd atmosferinde cok guzel yetismistir. Daha kucuk yaslarda ustun bir zeka ya sahip oldugu gozleniyordu. Gece namazlarina ve pazartesi, persembe gunleri oruclarina devam ediyordu. Kucuk yaslarinda Kur'an-i Kerimi yari sina kadar ezberleyen Benna 15 yaslarinda hifzi ni tamamladi.
Yuzunun hatlarinda -devamli bir elem ve hu zun gorunuyordu. Kalbinde muslumanlarin dertlerine careler arama aski vardi. Onun bu hali za man zÂman bazi kotulukleri bizzat kendi eliyle degistirmeye goturuyordu.
Nafile ibadetlere devam etmesiyle ruhu en ginlesmis ve nefsi daha da ,paklasmisti. Ayrica daha talebelik yillarindaki IslÂmi calismalarin dan dolayi da genel kulturu oldukca gelismisti. Okudugu medrese de "kotuluklere karsi mucadele" adinda bir teskilat kurarak bazi onemli sahsiyetlere mektuplar gonderip, onlara nasihat etmeye ve onlarin dikkatlerini toplumdaki kotu luklere cekmeye baslamisti.
Liseden mezun oldugunda Misir'daki tum talebeler arasindaki siralamada besinciydi. Universiteyi ise."Darul Ulum"da okumustu. Universiteyi bitirme imtihanlarini verirken onsekizbin siir beyti ve bir o kadarda nesir ezberlemisti. Darul Ulum'u bitirdiginde onun ayarinda talebe yoktu. Cunku birincilikle bitirmisti.
Universiteyi bitiren Hasan el-Benna Ismaili ye'deki okullardan birine tayin edilmisti. O zaman Ingilizlerin tum gucleri Ismailiye'de toplan misti. Okullarda Avrupa usulu egitim yapiliyordu. Ismailiye bu haliyle sanki Londra'nin muhit lerinden birini andiriyordu.
Halkin cogu ise bir Ingiliz sirketi olan "Su veys"te isciydiler. Hasan el-Benna Ingilizlerin Misir halkini ezdigini ve onu zelil ettigini goruyordu. Misir halki sanki onlarin kolesiydi. Her turlu fesat almis yurumus ve haramlar mubahlastirilmisti. Ozellikle 1924'de Ataturk tarafindan hilafet yikildiktan sonra bu durum daha da artmisti. Diger taraftan Benna batililarin IslÂmi ortadan kaldirmak icin yaptigi calismalari gordukce kalbi parcalaniyordu. Iste Benna o donemleri anlatirken soyle diyordu: "Allah bilir nice geceleri ummetin dertlerine careler aramak icin gecirdik. Ve ummetin hallerini tahlil etmek, dertlerini ortadan kaldirmak icin ne kadar dusunduk. Bu hallerin tesirinden bazen aglama durumuna gelirdik." Derken Hasan el-Benna kendilerinde hayir alemetleri olan bazi kisilerle irtibata geciyordu. Kendisiyle birlikte alti kisi biraraya gelerek IslÂmi calismalarin cekirdegini olusturmak icin anlastilar. Benna bu kurdugu teskilatina yeni bir isim almamasi icin "Biz Musluman Kardesleriz" dedi ve cemiyetin adi "Ihvan-i Muslimin" oldu. Benna ilk davetine Ismailiye'de baslamisti. Calismalarini bereketlendiren Allah TeÂl onun elleriyle kahvelerde zamanlarini bosa geciren insanlardan IslÂm davasi icin mumtaz sahislar yetistirmisti. Bunlara ornek olarak IslÂm davasinin ilk onculerinden Seyh Muhammed Fergali Ingiliz komutaninin karsisina dikilmis soyle diyordu: "Beni bu Ismailiye'den sadece bir kisinin emri ci kartabilir. O da Hasan el-Benna" ' Hasan el-Benna Ismailiye'deki calismalari ge nisleyince ve tum gayretlerini IslÂm icin tahsis edince Ismailiye'den Misir'in baskenti olan Kahi re'ye tasindi. Ihvan-i Muslimin'in merkezini orada kurdu.
Butun gayretlerini IslÂma davet ve onu tanit ma yolunda harcadi. Koyleri gezdi, sehirleri do lasti. Gittigi her yere bir sube aciyordu. Oyle ki bir kac sene icinde Ihvanin hareketi Misir'in go zunu ve kulagini doldurmustu. Her tarafta ona katilmalar oluyor ve Misir'in evlatlari onun ka natlari altina giriyordu. Bunu goren hukumet Ih vanin yayilmasindan korkarak onu kontrol etmek icin her turlu careye basvuruyordu.
Hasan el-Benna'yi gizli istihbarattan bir cok kisi takip etmeye baslamisti. O nereye giderse on larla pesinden ayrilmiyorlardi. Derken 1947 se nesinde Hasan el-Benna bazi mucahidlerini Filis tin'e gonderiyordu. Filistin daglari ve koyleri da ha once gormedikleri ender mucahidler gormeye baslamislardi. Evet Filistin yahudiye kuvvetli bir ders vermek ve onlara zilleti tattirmak icin olumu hayata tercih eden insanlara sahit olmustu.
Bu arada Kral Faruk, bu buyuk gelismeler den dolayi meseleyi Ingilizlerle beraber dusunme ye basladi. Ozellikle Kral Faruk'un Misir ordusu na dagittigi silahlarin bozuk oldugunun anlasil masindan ve araplarin hiyanetlerinin aciga cik masindan sonra Kral Faruk icin mesele iyice teh likeliydi. Filistinde cihad eden Ihvan-i Muslimin MucÂhitlerinin Misir'a gonderilmesinden korkan Faruk, Musluman Kardesleri tutuklatip hapisha nelere dolduruyordu. Disarida sadece Hasan el Benna kalmisti. Kralin maksadi onu oldurtmekti. Iste bu esnada Mahmud Abdulmecid gizli is tihbarattan bes kisiyi Benna'yi oldurmeleri icin gonderdi. Ve Kahire'nin en buyuk meydaninda Musluman Gencler Teskilatinin onunde 12 Subat 1949 tarihinde Hasan el-Benna kursunlandi. Te davi icin hastaneye kaldirildi. Bu arada Benna'ya mudahale edilmemesi ve kan kaybindan olmesi saglandi.
Boylece omrunun sonuna kadar teblig icin calisan Hasan el-Benna ruhunu tertemiz olarak Allah TeÂlÂ'ya teslim ediyordu. Cenazesini bir yasli babayla birlikte dort kadin kabre goturmustu. Bolgede elektrikler kesilmis ve bu dort kadin dehset verici bir ortamda tanklarin arasinda Benna'yi goturup defnetmislerdi. Butun bunlar yetmiyormus gibi muslumanlar Benna'nin cesedini cikaripta gosteri yapmasinlar diye mezarinin basinda nobet tutturuyordu.
Hasan el-Benna dunyayi terketmis Kral Faruk'ta Hasan el-Benna korkusundan rahata kavusmustu. O oldugunde cocuklarina ihtiyaclarini giderecek bir sey birakmamisti. Hatta ev kirasini bile verecek durumlari yoktu.
Faruk, Hasan el-Benna'dan kurtulmustu ama geriye bir problem kalmisti. O da Ihvan-i Musli minin Filistinde hala cihada devam eden mucahid gruplariydi. Bunlardan kurtulmak icin Faruk, Misir tanklarina ve askerlerine Filistin'e hareket emri verdi. Maksadi oradaki Ihvan mensuplarini tutuklatmakti. Ve tanklar kamplarin etrafindaki duvarlari doverek mucahidleri ya teslim olmak ya da uzerlerine toplarin atilmasina razi olmak arasinda secim yapmaya zorladilar. Mucahidlerde etrafin cehenneme cevrilmesini istemediklerinden teslim oldular. Oradan hapishaneye tasinan mucahidler boylece duvarlar arkasina terkediliyordu.
Gercek su ki liderlikte buyuklugun belli bir olcusu yoktur. Bazen olur ki buyukluk ilmi yonden olur. Bazen buyuk bir fatih veya kesifci, ya da bir ruhi terbiyeci yahud da bir siyasi lider bu yuk olabilir. Fakat kaliciligi bakimindan en buyuk lider ummeti yeniden insa eden, yeni nesille rin yetismesini saglayan ve tarihin gidisatini degistiren liderlerdir.
Iste Hasan el-Benna bu kalici liderlerden birisi, belki de yirminci yuzyilda IslÂm tarihinde en goze carpanlardandi. Onun bu buyuklugu sadece alim olusundan veya iyi bir hatipliginden ya da siyaset adami olusundan degil, IslÂm davasini bina eden yeni bir nesil yetistirmesinden ve ozelde Misir'in genelde de IslÂm aleminin tarihini sars masindandir. Bu gun dahi onun siddetli sarsmasindan olaylar gidisatini degistirmektedir.
Misir'in yeni tarihini yazmak isteyen herhangi bir tarihci, yahut Filistin meselesini yazmak isteyen birisinin Hasan el-Benna'yi yazmadan bu konulari yazamamasi onun buyuklugunu gostermeye kafidir.
Tarihcilerin her ne kadar Hasan el Benna hakkinda kendilerine ozgu ayri ayri gorusleri olsa da, hepsi de olaylarin meydana gelisinde Hasan el-Benna'nin buyuk tesirleri oldugunda ittifak etmektedirler.
Bu olaylar ki yarim asirdan gunumuze kadar hala tesirini devam ettirmektedir. Isterse gunumuzdeki insanlar onun kiymetini bilmesinler ve isterlerse onun hayatinda veya sehadetinden sonra da onu geregi gibi takdir etmemis olsunlar. Bu durum butun liderler icin boyledir. Insanlarin veya ileri gelenlerin onun kiymetini geregi gibi bilememeleri El-Benna'ya en ufak bir zarar veremez.
Gercek su ki, IslÂm onderleri tarihte hic bir zaman insanlar bilsinler ve taktir edip methetsinler diye, calismamislardir. Bilakis IslÂm onlari oyle ozel bir duruma getirmistir ki, tarihte bizden baska milletler bu onderleri pek bilemezler. Cunku IslÂm onlari ruhi terbiye ve buyuk bir iman uzere yetistirir. Oyle ki o ruhaniyet ozel bir anlayis kazandirmis, hayatin gercek yonlerini ve varligin sirlarini ogretmistir.
IslÂm onlari oyle yetistirmistir ki en ustun fedakarliklari yaparlar ve insanliga karsi cok buyuk bir muhabbet beslerler. Iste IslÂm onderlerini kendi aralarindaki bazi mizac farkliliklariyla birlikte onlarin genel durumu budur. Onlar Allah rizasindan baska hic bir sey de istemezler. Sadece Allah'in hesabindan korkar ve O'ndan sevap beklerler. Yalniz Allah'in indinde itibarlari olsun isterler. Hic bir zaman kendileri icin rahatlik ve huzuru talep etmezler, rahatligi ancak Allah'a kavusmakta ararlar. Onlarda sohret veya methedilmeyi isteme, yahut makam hirsi veya haset bulunmaz. Onlarin dunya hayati veya sehevi arzulari icin herhangi bir is yapmalari mum kun degildir. Onlar insanlardan karanliklari kaldirmak icin gonderilmis bir nurdurlar. Gokyuzun de devamli olarak parildarlar. Onlar yeryuzunde ki topraklara karismayan ve en yuksek bina ile en kucugune dahi vuran bir gunes subesi gibidirler.
Yeryuzundeki tum ser gucler, somurgeciler, krallar, partiler, Ezher Universitesi ve fesat ehli Hasan el-Benna ile mucadele ettiler. O da butun bunlara karsi savasti. Halk bizzat kendi menfaatinden cahil kaldi. Hepsi de Hasan el-Benna'nin yolunu engellemek ve davasindan alikoymak icin calismalarina ragmen o, yuce daglar gibi, ruzgara ve balyozlara aldiris etmeden yoluna devam etti. O, yolunu tutmak icin belki saga sola sallanmistir ama butun tehditlere ragmen hic bir zaman kasirgalardan etkilenerek davasindan geriye adim atmamistir. Dunya onun etrafinda kararmis olsa da, o hic bir zaman zafere olan kuvvetli imanindan en ufak bir zayiflik gostermemistir. Karsi kuvvetler ne kadar cok olsa da ve ne kadar uzeri ne cullansalarda o, hic bir zaman mucadelesinde yenilmemistir.
Butun bunlara ragmen, tipki arkadaslarina oldugu gibi dusmanlarina bile gonlu acikti. O, hic bir zaman dusmanlarindan birine karsi hasetlikten dolayi tiksinmemistir. Cunku buyuk insanlarin kalbinde hasede yol yoktur. Fakat onun tiksinmesi ve kerih gormesi, dusmanin batila sap masindan, fesadindan ve iftiralarindandi. Eger dusmani kotuluk ve seryolurida gitmeye devam ediyorsa ve halkin menfaatlerine zarar veriyors onlardan nefret eder tiksinirdi. Tipki hakka karsi inatlik eden basiretsizlik gostererek anlayissizlik yapan ve ahlaki bakimdan davay sikinti veren dostlarindan nefret ettigi gibi.
Fakat Benna butun bunlara ragmen Rasûlullah'in Uhud gunu yaraliyken ettigi su du ayi devamli olarak ediyordu: "Allah'im sen benim kavmimi hidayete erdir. Cunku onlar bilmiyor lar." Dusmanlari devamli olarak ona karsi hile ve tuzaklari surdururken o da dusmanlarina karsi surekli sefkat ve nasihata devam ediyordu. Benna'nin bu hali, ta onu her turlu kuvvetten, makamdan ve yardimcidan yoksun bir halde tek basina karanlikta vurarak oldurdukleri zamana kadar devam etti.
Evet onu oldurduler. Onlar kuvvetli Benna ise zayifti. Onlar hukumran Benna ise bir kenara itilmisti. Onlar silahli, Benna ise eli bostu. Evet Benna'yi oldurduler, simdi onlar katil ve mucrim, Benna ise mutlu ve saadet icinde.
Daha sonra onlar halkin merhametinden kovulurken, Benna Allah'in rahmetiyle bagislaniyordu. Onlar simdi bati ulkelerinde dagilmis vaziyette. Benna ise istirahatgahinda. Allah O'na ve tum mucahidlere bol bol rahmet etsin. ( Amin.)
Yazan: Fethi Yeken
__________________