Peygamberimize ve onun dava arkadaşları olan guzide cemaate kucak acarak, insanlık tarihinin kaydettiği en ustun misafirperliği gosteren Ensar’ın ileri gelen simalarından birisi de UbÂde bin SÂmit’tir (r.a.).
Hz. UbÂde, Hicret’ten once vuku bulan Birinci ve İkinci Akabe Biatlarına ka*tılan, Peygamberimizle her hÂl u kÂrda beraber olacaklarına, canlarını yoluna feda edeceklerine, onu her turlu tehlikeden koruyacaklarına soz veren Medineli Muslumanlar arasında bulunuyordu. İkinci Akabe Biatı’nda 70 kusur Musluman’ı temsil ederek Peygamberimizle bizzat goruşen 12 zattan birisiy*di. Yine Asr-ı Saadet’in nadide hadiselerinden olan Rıdvan Biatı’nda “Peygambe*rimizin emrinden cıkmayacaklarına ve her hususta ona itaat edeceklerine” dair yemin eden mumtaz şahsiyetlerin arasında UbÂde bin SÂmit de yer almıştı.[1]
Muhacirler Medine’ye teşrif edince, Peygamberimiz onlar arasında kardeşlik akdini yaptı. Hz. UbÂde’yi (r.a.) de ilk Muslumanlardan Ebû Mursed (r.a.) ile kardeş ilan etti. Ensar, Muhacir kardeşlerini tarla ve bahcelerine ortak ettiler. Onlar, emekleriyle, mahsulata ortak oluyorlardı. Bu durum Hayber’in fethine kadar senelerce devam etti. Hayber arazisi ele gecince bu iş ortaklığına ihtiyac kalmadı.
Hz. UbÂde 35 yaşında İslam dairesine girdi. Okuma-yazma bilen sahabilerden olma*sı dolayısıyla Peygamberimiz kendisini Suffe AshÂbı’na oğretmen ta*yin etti. Mescid-i Nebevî, Peygamberimizin evi ve Suffe talebelerinin mektebi yan yanaydı. Zaten her ucu de birlikte yapılmıştı. Peygamberimiz mescitte butun Muslumanlarla ilgileniyor, bitişikteki mektepte bulunan 100’e yakın talebe*nin iaşesinden yetişmelerine kadar her turlu meseleleriyle meşgul oluyordu.
Hz. UbÂde, bir defasında yazı ve Kur’Ân oğrettiği Suffe AshÂbı’ndan birinin kendisine yay hediye etmesi uzerine Peygamberimize muracaat etti. Peygam*berimiz de boyle bir hediyeyi almasının caiz olmayacağını soyledi.[2]
İslam tarihinin ilk yıllarında Kur’Ân oğretenler cok olduğundan ucret alınma*sı uygun gorulmuyordu, fakat daha sonraki asırlarda dinî vazifeleri goren kim*seler azalınca Kur’Ân’ın oğretilmesi karşılığında ucret almayı muctehitlerimiz caiz gormuşlerdir.
UbÂde bin SÂmit, butun savaşlarda Peygamberimizle birlikte bulundu. Kaynuka Ya*hu*dilerinin Medine civarından uzaklaştırılması vazifesi de Hz. UbÂde’ye verilmişti.[3]
Hz. UbÂde dirayetli, ustun kabiliyetli bir kimseydi. Hz. Ebû Bekir, hilafeti zamanında Bizans Kralı Herakliyus’a elci olarak Haşim bin Âs (r.a.) ile UbÂde bin SÂmit’i gonderdi. Bu iki zat, Şam’a uğradıktan ve uzun bir yolculuktan sonra İstanbul’a vardılar. Boyunlarında kılıcları olduğu hÂlde atlarının uzerinde kra*lın sarayına kadar yaklaştılar. İstanbul halkı onları hayret ve hayranlıkla seyre*diyordu. Hayvanlarından inerken “LÂilÂhe illallahu vallahu ekber!” deyince, sa*rayın, hurma ağacı gibi sallandığını gorduler.
Kralın huzuruna cıktılar. Kral kendilerine, Peygamberimiz ve İslamiyet hak*kında bir hayli sual sordu.
“Sizin yanınızda en buyuk kelamınız nedir?”
“LÂilÂhe illallahu vallahu ekber.”
“Siz evinizde, memleketinizde bunu soylediğiniz zaman evleriniz sarsılıp ta*vanlarınız uzerlerinize cokmuyor mu?”
“Hayır, biz onun hicbir zaman oyle yaptığını gormedik. Ancak senin yanında gorduk. O bize oğutten başka bir şey değildir.”
“Vallahi mulkumden cıkmaktan nefsim hoşlansaydı size tabi olurdum, olun*ceye kadar da sizin hakir bir koleniz olmayı isterdim!”
Bu itiraftan sonra kral, elcileri kıymetli hediyelerle gonderdi.[4]
Mısır fethi sırasında Amr bin Âs’ın (r.a.) yardım istemesi uzerine Hz. Omer’in “Sana dort kişi gonderiyorum. Bunların her birisi bin kişiye bedeldir.” diyerek gonderdiği zatlardan birisi de UbÂde bin SÂmit idi.[5]Daha sonra Filistin valiliğini de yuruten Hz. UbÂde, kalan omrunu Şam bolgesinde gecirdi.
Hz. UbÂde, sahabilerin Âlimleri arasında bulunuyordu. Hadis ve fıkıhta ustun bilgiye sahipti. Şam’da kaldığı muddetce hep hadis ve fıkıh dersleri okuttu. Ora*ların bir ilim yuvası hÂline gelmesinde buyuk gayret gosterdi. 80’den fazla hadis rivayet etti, bircok da talebe yetiştirdi.
Onun rivayet ettiği hadislerden biri şu mealdedir:
Bir gun hasta idim. Peygamber (a.s.m.), Ensar’dan bazı zatlarla beni gormeye geldi. Re*sû*lul*lah, şehitlerden bahsederken “Şehitlerin kim olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu. Herkes susmuştu. Re*sû*lul*lah suali uc defa tekrarladı. Cemaat susmakta devam ediyordu. Ben, hanımıma, beni yataktan kaldırıp tut*masını soyledim. Beni kaldırdı. Şoyle cevap verdim:
“Şehit, İslamiyet’i kabul eden, hicret eden, sonra Allah yolunda olendir.”
Bunun uzerine Re*sû*lul*lah şoyle buyurdu:
“O zaman ummetimin şehitleri cok az olur! Allah yolunda olen şehittir. Denizde bo*ğu*lanlar şehittir. Karın ağrısın*dan olenler şehittir. Lohusalıktan olen kadın şehittir.”[6]
Hicret’in 34. senesinde 72 yaşında Şam yakınlarındaki Remle’de vefat eden Hz. UbÂ*de bin SÂmit oraya defnedildi.[7]
Allah ondan razı olsun!
_____________________________
[1]TabakÂt, 3: 546.
[2]Musned, 3: 315.
[3]TabakÂt, 2: 356.
[4]İslam Tarihi, 2: 295-304.
[5]İsÂbe, 2: 268.
[6]Musned, 3: 317.
[7]Usdu’l-Gàbe, 3: 107.
ALINTI#
__________________
UbÂde bin SÂmit (r.a.)
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●42 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaþam & Danýþman
- Eðitim Öðretim Genel Konular - Sorular
- Peygamberler ve Evliyalar
- UbÂde bin SÂmit (r.a.)