Yuce kitabımız Kur’Ân-ı Kerim’in en guzel şekilde okunmasında buyuk hizmet*leri bulunan mumtaz bir sahabi de Ubey bin Ka’b’dır (r.a.). Peygamberimizin ifadesiyle, “en guzel Kur’Ân okuyan”[1]o idi. “Kur’Ân Okuyanların Efendisi” ve “Ensar’ın Efendisi” lakapları da ona aitti.
İkinci Akabe Biatı’ndan once Musluman olmuş, orada Re*sû*lul*lah’a olan bağ*lılığını teyit etmişti. Hicret’ten sonra Re*sû*lul*lah kendisini Aşere-i Mubeşşere’den olan SÂid bin Zeyd ile kardeş yaptı. Hz. Ubey, Re*sû*lul*lah ile birlikte olduğu muddetce butun gazalara iştirak etti.
ZekÂt emri geldikten sonra Re*sû*lul*lah kendisini Benî Huzeym, Benî Kudame, Benî Sa’d ve Benî Uzre kabilelerinde zekÂt toplamakla vazifelendirdi. Bu vazifeyi hakkıyla yerine getirdi.
Bircok defa Peygamberimizin mubarek iltifatına mazhar olan Hz.Ubey, Kur’Ân-ı Kerim’e olduğu gibi, Tevrat’a, İncil’e ve diğer semavi kitaplara da vÂkıftı.
Bir gun Re*sû*lul*lah kendisine “Kur’Ân’da en muazzam Âyet hangisidir?” diye sormuştu. O, “Allah ve Resûl’u daha iyi bilir.” diye cevap vermişse de, Re*sû*lul*lah ısrarla tekrar tekrar sormuştu. Nihayet, “Âyete’l-Kursî’dir.” diye cevap ver*di. Re*sû*lul*lah bu cevaptan son derece memnun olarak şoyle karşılık verdi:
“Ne mutlu sana ey Ubey! Bu ne bilgi! Allah’a yemin ederim ki, bu Âyetin, CenÂb-ı Hakk’ı zikreden, takdis eden dili ve dudakları vardır.”
Bir gun Re*sû*lul*lah kendisine gelerek, “Ey Ubey! Allah bana, sana Kur’Ân okumamı emretti.” buyurdu.
Ubey, “Allah benim adımı zikretti mi?” diye sordu.
Re*sû*lul*lah, “Evet. Mele-i Âla’daki isminle ve nesebinle zikretti.” diye cevap verdi.
Ubey de “Oyle ise okuyunuz ey Allah’ın Resûl’u.” dedi. Sonra bu İlahî lutuf ve teveccuh karşısında duygulanarak gozyaşlarını tutamadı ve ağlamaya başladı.
Daha sonra bu hadiseyi naklettiği sırada oğlu kendisine “Cok mu duygulan*mış ve sevinmiştin, babacığım?” diye sorduğunda ona bir Âyetle cevap vermiş*ti: “Onlara soyle ki, ancak Allah’ın lutfuyla ve rahmetiyle ferahlansın*lar. Bu, onların dunyada toplayıp durduklarından daha hayırlıdır.”[2]
Re*sû*lul*lah’ın vefatından sonra kendisini tamamen Kur’Ân hizmetine verdi. Etrafında toplanmış olan talebelere Kur’Ân’ı en guzel şekilde okumayı ve manasını talim ediyordu. Başta Hz. Ebû Bekir ve Hz. Omer olmak uzere bircok mumtaz sahabi de onun Kur’Ân talebeleri arasında idi.
Hz. Omer, Ubey bin KÂ’b’ı cok takdir ederdi. Hz. Ubey butun ısrarlara rağmen idari bir vazife kabul etmeyerek ilmî hizmetinden ayrılmadı. Hz. Ebû’d-DerdÂ’nın Şam’da yaptığı hizmeti o Medine’de yapıyordu. Hz. Omer’in ricaları uzerine, onun şûrasında bulunmayı kabul etti.
Hz. Ubey ahlak ve fazilet orneği bir sahabiydi. Cok doğru sozluydu. Bir gun Hz. Omer onun yanında bir Âyet-i kerimeyi yanlış olarak okumuştu. Hz. Ubey, Hz. Omer’e kıraatini duzeltmesini soyledi ve ilave etti: “Ey Omer! Ben bu Âyet-i kerimeyi bizzat Re*sû*lul*lah’tan dinlemiştim. Ben onu dinlerken sen Baki’de alış verişle meşgul idin.”
Hz. Omer de ona şoyle cevap vermişti:
“Cok doğru soyledin! Ben de senin doğru konuşma hususundaki hassasiyetini tecrube etmek istemiştim. Cunku huzurunda doğru soz soylenmeyen idareci*lerde hayır yoktur.”
Hz. Osman devrinde Kur’Ân-ı Kerim’i okuma hususunda farklı goruşler orta*ya cıktığında, Kureyş ve EnsÂr’dan 12 kişilik bir heyet teşkil edilmiş, Hz. Ubey bu heyetin başına getirilerek Kur’Ân’ı okumuş ve Zeyd bin SÂbit de yazmıştı. O, bu hizmetiyle İslam tarihinde bambaşka mevkie sahiptir.
Ubey bin KÂ’b malayani ve boş sozlerden şiddetle kacardı. Kendisine sorulan gayriciddi sorulara cevap vermezdi. Ciddi ve samimi suallere ise butun dikkatiyle ve titizliğiyle cevap verir, alakadar olurdu.
Talebelerinden ayrı bir yere oturmaz, onlarla aynı seviyede bulunur, ders ve*rirdi. Kıraat ilmine olduğu gibi, tefsir ilmine de buyuk hizmetleri oldu. Bu hiz*meti de iki şekilde ortaya cıkıyordu: Re*sû*lul*lah’a Âyet-i kerimelerle alakalı ola*rak sorduğu sualler, kendisine Âyet-i kerimelerin nuzul sebepleri ve manaları ile alakalı olarak sorulan sorulara verdiği cevaplar…
Hz. Ubey, Re*sû*lul*lah’tan bircok hadis rivayet etmiştir. “Hanînu’l-Cizi’ [kuru direğin ağlaması]” mucizesinin şahitlerinden ve ravilerinden birisi de odur. Pey*gamber Mescidi’nde minber yapılmadan once Re*sû*lul*lah orada bulunan kuru bir hurma direğine yaslanarak hutbelerini verirdi. Minber yapıldıktan sonra Re*sû*lul*lah’ın o direği terk etmesi uzerine direk kalabalık bir cemaatin huzurunda inleyerek ağlamıştı. Re*sû*lul*lah bunun uzerine “Onun mevkiinde okunan zikir ve hutbedeki zikr-i İlahî’nin ayrılığındandır ağlaması.” buyurmuştu. Sonra Re*sû*lul*lah direğin yanına geldi, onu kucakladı ve bir şeyler konuştu.
Rivayete gore, direk Re*sû*lul*lah’a (a.s.m.) “Cennette beni dik ki, benim mey*velerimden CenÂb-ı Hakk’ın sevgili kulları yesin. Hem bir mekÂn ki, orada beka bulup, curumek yoktur.” dedi.
Re*sû*lul*lah (a.s.m.) “Peki, oyle yaparım.” dedi ve ilave etti: “Ebedî Âlemi, ge*cici Âle*me tercih etti.” Daha sonra direk, minberin altına konuldu. Peygamber Mescidi genişletilmek icin minber yıkılacağı sırada da Ubey bin Ka’b (r.a.) dire*ği yanına aldı ve curuyunceye kadar muhafaza etti.[3]
Butun hayatını Kur’Ân hizmetinde geciren Ubey’in (r.a.) cok veciz sozleri var*dır. Bunlardan bazıları şoyledir:
“Mumin dort vasfından belli olur: Bela ve musibete maruz kaldığında sabre*der. Ni*met ve ikrama mazhar olduğunda şukreder. Konuştuğu zaman doğru ko*nuşur. Hukmet*ti*ği zaman adalete riayet eder.”
“Mumin beş nur icinde donup dolaşır. CenÂb-ı Hakk’ın ‘Nur uzerine nur’ bu*yur*ma*sı buna işarettir. Onun sozu nur, ilmi nur, girdiği yer nur, cıktığı yer nur ve kıyamet gunu gideceği yer nurdur.”[4]
Hz. Ubey bin Ka’b, Hicrî 35 yılında Medine’de vefat etti. Cenaze namazını Hz. Osman kıldırdı.
Allah ondan razı olsun!
_______________________________
[1]Tirmizî, MenÂkıb: 90.
[2]Yunus Sûresi, 58.
[3]MektûbÂt, s. 219-220.
[4]Muslim, FedÂil: 121; Usdu’l-Gàbe, 1: 49-50; 1: 251-255.
ALINTI#
__________________
Ubey bin Ka’b (r.a.)
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●42 Görüntüleme