Allah TeÂl şoyle buyuruyor:

"(Ey Resûlum), Mumin erkeklere soyle, gozlerini haramdan beri alsınlar ve ırzlarını zinadan korusunlar. Bu kendileri icin daha temizdir. Muhakkak ki Allah, onların butun yaptıklarından haberdardır. Mu'min kadınlara da soyle, gozlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, ziynetlerini (suslerinin takılı olduğu boğaz, gerdan, baş, kol, bacak ve kol gibi yerlerini) gostermesinler. Ancak bunlardan gorulmesi zaruri olan (yuz, el ve ayaklar) mustesnadır. Baş ortulerini yakalarının ustune koysunlar. ..." (Nur, 24/31)

Yukarıdaki ayetler erkek olsun kadın olsun butun Muslumanlara zinanın haram kılındığını bildirmektedir. Ayrıca, yine hem erkek hem kadınlara, kendilerini zinaya goturecek davranışlardan sakınmaları emredilmektedir. Yine bu ayetlerden insanı zinaya surukleyen en onemli şeyin şehvetle namahreme bakmak olduğu oğrenilmektedir. Bu nedenle Allah TeÂla, erkek kadın butun muminlere gozlerini haramdan sakınmalarını, yani namahreme bakmamalarını emir ve tavsiye buyurmuştur.

Bakış zinanın başlangıcıdır. Bunun icin gozu korumak muhimdir, "Bir bakıştan ne olur?" diyerek bu konuda aldırmazlık gosterenler, sonunda buyuk felaketlerle karşılaşırlar. Kasdi olmayan ilk bakıştan, kişi sorumlu tutulmamıştır. Fakat tekrar tekrar bakmak yasaklanmıştır.

Bu konuda Hz.Peygamber (asm) şoyle buyurmaktadır:

"Birinci bakış sana, ama ikincisi aleyhinedir."

Yabancı erkek ve kadınların birbirine goz kırpmaları, kadının gozlerini suzmesi, gozlerin zinasıdır.

Şurası unutulmamalıdır ki; şehvetle bakışın "zina" olarak ifadesi, hakiki manada cinsi temasla meydana gelen zina olmayıp, belki zinaya goturen en onemli sebeplerden biri olduğunun anlatılması sebebine bağlıdır. Bunun icin "goz ve dil zinası" olarak bildirilen durumların "hakiki zina" ile bir tutulması mumkun değildir.

İşte size 18 yaşındaki bir delikanlının acı feryadı: “Muhterem ağabey. Bu maili goz yaşları icinde yazıyorum. Bana bir hocam hep Hz. Yusuf’u ornek almam gerektiğini soylerdi. Ancak ben onun gibi Rabbime karşı vefalı olamadım. Gozlerime ihanet ettim. Onları kirlettim. Cok pişmanım. Şimdi o kirleri gozyaşlarıyla temizlemeye calışıyorum. Sizden ricam bana dua etmeniz. Cenab-ı Hak, Hz. Yusuf hurmetine asrımızın Yusuflarını korusun…”

Kur’an, butun olarak kÂinatı yaratanın, kÂinat icinde insanı yaratanın ve insana “gorecek gozler” verenin Allah olduğunu hatırlatır ve bize şoyle seslenir: “Gozlerini haramdan korusunlar.” (Nur, 24/30) Bu emri veren, insanı bu fıtratla yaratandır. İnsan icin en fıtri ve en uygun hali, Cenab-ı Hak’tan başka kim bilebilir? Kim o fıtratı verenin ustunde soz soyleyebilir?

Yuce Yaratıcı, bu emriyle, bizi yaratılışımızın gereği olan bir duruma davet eder. Gozunu haramdan sakınmama, her onune gelene bakma, İlahi takdirin uygun gorduğu fıtratla celişen bir durumdur. Cunku insana verilmiş sınırsız duyguları tek bir duygunun emrine verir. İradesini hukumsuz bırakır. Butun hayatını, butun dunyasını ve butun duşuncesini sadece bir yere odaklayan kişilikler ortaya cıkarır.

Gozlerin harama kaymasının, imani bir zaafın eseri olup bu zaafı giderek beslemesinin yanı sıra, insanı insanlıktan aşağıya duşuren bir boyutu da vardır. Zira butun kÂinatı saracak duygu ve kabiliyetlerle donanmış olan insanı, şehevi arzu ve hislerinin esiri kılmakta; karşı cinsten olanları da yalnız cinsel bir objeden ibaret gostermektedir. İnsan tarifini bu denli bayağılaştırmaktadır.

“Gozunu haramdan koruma” emrinin manidar bir yonu de, oncelikle ice donuk bir cabayı emrediyor olmasıdır. Gerek mu’min erkeklere, gerek mu’mine kadınlara soylenen ilk soz “Gozunuz onune gelen haramları ortadan kaldırın” değildir; “Sen gozunu koru”dur.

Bu, Kur’an’ın onceliği insana veren, duğumu fertlerde cozen genel uslubunun manidar bir yansımasıdır. Cunku problemin koku, dış dunyada değil, icimizdedir. İc dunyası, iman kalesi sağlam olan biri, tum dunya haram tablolarla dolu olsa bile, sarsılıp sapmayacaktır.

Nitekim, Yusuf (a.s.) kıssası, bunun bir orneğidir. Onunde kendini tum ziynetleriyle sunan dunyalar guzeli biri karşısında, Hz. Yusuf’un tavrı, gozunu ve sırtını donmek olmuştur. Hz. Yusuf (a.s.), tum insanlığa şu dersi vermektedir: İnsan, eğer gozunun sahibini tanır ve O’nun emrini hakkıyla bilirse, en baştan cıkartıcı manzara bile onu baştan cıkartamaz.

Goz, gore gore...

Tum şehvani şeylerde en kritik nokta, yaklaşmaktır. Eşik noktası gecildi mi, gerisi corap sokuğu gibi gelir. Mesela, acık bacaklara bakan bir goz, onunla yetinmez, daha fazlasının izini surer. Cunku gozu haramdan korumama gibi eşiklerde, artık iradeyi devre dışı bırakan, insanı kalben ve vicdanen istemese bile gunahın son kertesine surukleyen şeytani bir cekim vardır.

Hususi bir hayÂsızlığın genelleşmesi gorme yoluyla gercekleşir. Goz gore gore, kural dışı olan kural haline gelir; anormal olan normalleşir. Gerek mu’min erkeklere, gerek mu’mine kadınlara yonelik gozlerin haramdan korunması emri, işte bu umumi yozlaşmayı ta başından kesmektedir. (Metin Karabaşoğlu)

Nur Suresi’nin 30 ve 31. ayetleri, nice mu’minin kalp hanesini yandıran acık sacıklık fitnesi karşısında, bize imani bir şuurlanmaya dayalı aydınlık bir cıkış yolu sunuyor. Rabbimiz şoyle buyuruyor:

“(Ey Resulum), mu’min erkeklere soyle, gozlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar! Bu, onlar icin en uygun olan davranıştır. Allah yaptıkları her şeyden hakkıyla haberdardır. Mu’min kadınlara da soyle, gozlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar! Yine soyle ki mecburen gorunen kısımları mustesna olmak uzere ziynetlerini teşhir etmesinler. Başortulerini yakalarının uzerini kapatacak şekilde ortsunler.” (Nur, 24/30-31)

Yukarıdaki ayetler erkek olsun kadın olsun butun Muslumanlara zinanın haram kılındığını bildiriyor. Ayrıca, yine hem erkek hem kadınlara, kendilerini zinaya goturecek davranışlardan sakınmaları emrediliyor. Yine bu ayetlerden insanı zinaya surukleyen en onemli şeyin şehvetle namahreme bakmak olduğunu oğreniyoruz. Hz. Peygamber de bir hadislerinde, “... Gozlerin zinası şehvetle bakmaktır” (Buhari, İstizan 12) buyurarak harama bakmayı, goz zinası olarak niteliyor.

İslam Âlimleri, yukarıda mealleri yazılı ayetlere ve konuyla ilgili hadislere dayanarak, erkeklerin ve kadınların, nikÂhlı eşleri dışında herhangi bir kimseye şehvetle bakmalarının haram olduğu uzerinde ittifak etmişlerdir. Tedavi, şahitlik ve evlenme maksadı gibi, zaruret veya ihtiyac halindeki bakmalara, fıkıhta belirtilen şartlar ve olculer dÂhilinde musaade edilmiştir.

Herşey bir “bakış”la başlar

Harama bakış zinanın başlangıcıdır. Bunun icin gozu korumak muhimdir. “Bir bakmadan ne olur” diyerek bu konuda aldırmazlık gosterenler sonunda buyuk felaketlerle karşılaşırlar.

Kasti olmayan ilk bakıştan, kişi sorumlu tutulmamıştır. Fakat tekrar tekrar bakmak yasaklanmıştır. Efendimiz, Hz. Ali’ye, “Ya Ali! (Harama karşı) bakışa bakış ekleme. Birincisi senin icin (vebal yoktur; ama) ikincisi aleyhinedir” (Tirmizi, Edeb 28) demiştir.

Ancak burada hemen şunu da ifade edelim: Buradaki “birinci bakış”, insanın carşıda pazarda yuruyebilmesi icin zaruri olarak baktığı yerlerde istemeyerek gozunun rastladığı durumlar icin soz konusudur. İnsan gozu kapalı gezemeyeceğine gore, zaruri işleri icin, luzumlu yerlerde kasti değil, elinde olmayacak şekilde rastladığı durumlar birinci bakışa girer. Bu durum, bilhassa Asr-ı Saadet icin soz konusudur.

Ama şimdi “Nasıl olsa ilk bakış caizdir” deyip sağı solu teftiş eder gibi bakarak gitmek doğru değildir. Cunku zamanımızda aniden ve farkında olmadan rastlama gibi bir olay yoktur; her tarafta her an harama rastlanmaktadır. Bunun icin tum bakışları kontrol altında tutmak gerekir. (Cemil Tokpınar, Peygamberimiz’in Diliyle Genclik, s. 33)

Allah “yapmayın” değil “yaklaşmayın” diyor!

Dinimizde insanı kotuluklere iten zaaflar ve alışkanlıklar konusunda yasaklayıcı hukumler bulunmaktadır. Bu hukumlere uyabilenler ahiretlerini kurtardıkları gibi, dunyalarını da kurtarıyorlar. Gittikce yaygınlaşan olumsuz alışkanlıklardan kendilerini ve cocuklarını da muhafaza ediyorlar. Rabbimizin şu ikazına kulak verelim: “Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayÂsızlıktır ve cok kotu bir yoldur.” (İsra, 17/32)

Cenab-ı Hak, “Zinaya yaklaşmayın!” diyor. “Zina yapmayın!” demiyor. Onun icin zinaya vesile olabilecek, davetcilik manasına gelebilecek, tahrik ve teşvikci goruntulere bakılmasını dinimiz caiz gormez. Cunku asıl mesele yaklaşmamaktadır. Yaklaşmazsanız kurtulmanız kolay olur. Yaklaştıktan sonraki gelişmelere dayanmanız zorlaşır, ateşe yaklaşanın icine duşmesi gibi bir sonuc cıkabilir.

Gozler mustehcene nazar etmekten sakınılmalı ki hayaller tertemiz olsun, zihinler kirlenmekten korunsun. Mana buyukleri, “Sadece kafa gozlerini kapamakla, sakınmakla kalınmamalı, haramlar hayallere dahi alınmamalı, hayaller bile korunmalı” diyor.

Harama bakmama uzerinde niye bu kadar duruluyor?

Cunku butun gunahlar, ahlaki bozulmalar mustehcene bakışla başlar, bakışın ısrarıyla gelişir, sonra fiilî gunaha donuşur.

Ustelik gozler baktıklarının resimlerini de ceker, hayal arşivinde depo eder. Nereye gitse, nerede olsa artık cektiği bu resimler, hayal Âleminde gozlerinin onundedir.

Oğrenciyse dersine calışamaz, işciyse mesleğine tam yonelemez, fikir adamıysa zihnini toparlayamaz; derken her konuda gerileme ve duşuş soz konusu hale gelebilir. Bu duruma duşmemek icin din, mustehcene karşı yasaklar koyar, mensuplarını boylesine gerilemelere duşmekten kurtarır.

Cinsel tahrik amacı olsun veya olmasın İslam’a gore cıplaklığın sınırları icine girecek resim ve film cektirmek ve cekmek haramdır. Bu resim ve filmlere bakmak ve bunları pazarlamak da haramdır.

Haramdır, cunku doğrudan cıplaklıkla resim ve film aracılığıyla cıplaklık temelde aynı gayr-ı meşru amaca yoneliktir. Fark yalnızca tesir bakımındandır. Bizzat cıplaklık, bilvasıta cıplaklıktan şuphesiz daha tesirlidir. Ancak bilvasıta cıplaklıkta da yaygınlık ve sureklilik vardır.

Cıplak resimleri sadece kadın resmi diye sınırlamamak lazımdır. Cıplak resimler kadının olursa gunah, erkeğin olursa sakıncasız diye bir şey yoktur. Avret sayılan yerlerin acılması ve bakılması, kimden olursa olsun haramdır ve gunahtır. Ancak haramlık ve gunahlık en mahrem noktalara yaklaştıkca artar ve ağırlaşır.

Guzele bakmak sevap mı, yoksa gozlerin ihaneti mi?

Guzel nedir, guzel kimdir, guzel kime goredir, guzel kimin icindir? Guzel, nefsin hoşlandığı nesne midir? Yoksa guzel, kalbin akl-ı selimle marifet ve ilim devşirdiği şey midir? Başlıkta sorduğumuz soruyu bu sorular cercevesinde ele almamız gerekir.

Bunlardan birincisi kotuluğu emreden nefsin guzeli, ikincisi kalbin ve gonlun guzelidir. Birincisinde nefis, gorduğu guzele kendi hesabına bakar ve cirkinleştirir. İkincisinde kalp ve gonul, gorduğu guzele Allah hesabına bakar ve daha da guzelleştirir.

Birincisinde nefsin cıkış noktası kendi acısıdır, niyeti ve nazarı kendi zevkidir ve sınırsız arzularıdır. Burada goz bir tahrik Âleti derecesine inmiştir. Bu bakışta hayır yoktur. Bu bakış şukursuzdur, nankorcedir; bundan dolayı haramdır. Namahrem acık da olsa, ortulu de olsa, guzel de olsa, cirkin de olsa, ona nefis hesabına bakmak haramdır.

İkincisinde kalbin ve gonlun cıkış noktası, niyeti ve nazarı Allah’ın sonsuz guzelliğine ulaşmaktır; yaptığı iş ilim, marifet ve şukurdur. Gayesi Allah’ın rızasını tahsildir. Ustad Bediuzzaman’a gore, burada goz, her şeye gozun yaratıcısı hesabına bakar, her şeyi guzel gorur, buyuk kÂinat kitabının okuyucusudur, Allah’ın sanat mucizelerinin bir seyircisidir ve yeryuzu bahcesindeki rahmet ciceklerinin mubarek bir arısıdır. (Sozler, 6. Soz, s. 55)

Bu ikinci yaklaşımda her şey guzeldir. Bu bakışta lutuf da guzeldir, kahır da guzeldir. Huzur da guzeldir, bela da guzeldir. Goz, Kur’an gibi, “Allah her şeyi guzel yaratmıştır” (Secde, 32/7) der, her tecellide guzellik arar, guzellik bulur. Allah’ın isimlerinin ve sıfatlarının eserlerini buyuk bir saadet ve huzur icinde izler, gorur.

Bu bakışta kalp Bediuzzaman gibi, “Melekutiyet (eşya ve hadiselerin ic yuzu) ve hakikat itibariyle her şey şeffaftır, guzeldir” (Sozler, 22. Soz, s. 393) der, Allah’ın isimlerinin tecellilerinden ilim, marifet ve şukur balı toplar. Gonul, bu bakışta İbrahim Hakkı gibi her tecelli icin, “Gorelim MevlÂ’m neyler, neylerse guzel eyler!” der, Cenab-ı Hakk’ın tasarruflarına teslim olur.

Nefis hesabına namahreme bakmak sevap değil, gunahtır. NikÂhımız altında olan guzele ya da bakışı haram olmayan yaratılış, fıtrat ve tabiat guzelliklerine Yaratıcı hesabına bakmak ise sevaptır.

Kur’an, haram bakışı “hÂinete’l-a’yun/gozlerin ihaneti” sozuyle ifade eder. Cenab-ı Allah şoyle buyurur: “Allah gozlerin ihanetini de bilir, gonullerin sakladığını da...” (Mu’min, 40/19)

Gozlerin ihaneti ifadesi, Kur’an’ın eşsiz dilinde, gozlerin gizlice harama kayması demektir. Burada nefs-i emmare, birer kudret harikası olan gozleri kendi hesabına kullanıyor. O iki inci tanesini harama yonlendiriyor.

Oysa bu esnada gozlerin haram noktaya kayıp gidişini Allah gormektedir. Nefs-i emmare ise, Allah’ın, gozlerin bakışını goruyor olduğunu ya nazara almıyor ya da unutuyor. Kur’an buna “gozlerin ihaneti” diyor.

Mustehcen goruntulere bakmaya din ne diyor?

Acık sacık goruntulere bakmak, mustehcen icerikli filmler seyretmek ve buna benzer muhtevada yayın yapan internet sitelerine girmek haramdır. Kur’an iki yerde fuhşiyat, bir yerde acıkca zina tabirini kullanarak fuhşiyat ve zinanın yasak olduğunu acıkca ifade buyurmuştur.

“De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını ben okuyup acıklayayım: O’na hicbir şeyi ortak yapmayın, anneye babaya iyi davranın, fakirlik endişesiyle cocuklarınızı oldurmeyin, cunku sizin de onların da rızkını veren Biz’iz. Kotuluklerin, fuhşiyatın acığına da gizlisine de yaklaşmayın! Allah’ın muhterem kıldığı cana haksız yere kıymayın! İşte aklınızı kullanırsınız diye Allah size bunları emrediyor.” (En’am, 6/151)

“De ki: Rabbim o guzel şeyleri değil, acığı ile gizlisi ile, butun fuhşiyatı haram kılmıştır. Keza her turlu gunahı, haksız tecavuzu ve kendisine tapılması hakkında Allah’ın herhangi bir delil bildirmediği bir nesneyi Allah’a şerik yapmanızı, bir de Allah’ın emretmediği birtakım şeyleri iftira ederek O’na mal etmenizi haram kılmıştır.” (A’raf, 7/33)

Ayette bahsedilen acık fuhşiyat genelev, metres, gizli dost vs. hangi yolla olursa olsun zinadır. Gizli fuhşiyat ise insanı zinaya goturen şeylerin butunudur. Zina haram olduğu gibi insanı zinaya goturen, gayr-ı meşru şekilde şehvet hislerini kamcılayan şeyler de haramdır.

Nitekim İslam tarihinin başlangıcından bugune kadar gelen sayısız İslam fıkıhcıları meseleye hep boyle yaklaşmıştır. Ayette fuhuş kelimesinin “fevahiş” denilerek coğul olarak ifade edilmesi insanı zinaya goturen yolların cokluğunu gostermektedir.

Ucuncu ayet ise: “Sakın zinaya yaklaşmayın; cunku o, cirkinliği meydanda olan bir hayÂsızlıktır, cok kotu bir yoldur.” (İsra, 17/32)

Dikkatlice bakılacak olduğunda hemen herkesin rahatlıkla yapabileceği cıkarım, ayette sadece zinanın değil zinaya yaklaşmanın yasaklandığı gerceğidir. Bu da daha once ifade ettiğimiz zinanın yanı sıra zinaya goturen yolların haram olduğunu bir kere daha vurgulamaktan ibarettir.

Hadis-i şeriflere baktığımızda Allah Resulu, mustehcen manzaralara bakmanın haram olduğunu, gayr-ı iradi olduğu icin birinci bakmada bir vebal olmasa da ikinci ve daha sonraki bakışların haram olduğunu soyluyor. (Tirmizi, Edeb 28)

Kudsi bir hadiste ise harama bakışın şeytanın oklarından zehirli bir ok olduğu, kişinin bundan sakınması durumunda Cenab-ı Hakk’ın o kişiye bu hareketinden dolayı imanının tadını kalbinin derinliklerinde hissettireceği ifade ediliyor. (Munzirî, et-Tergib ve’t-Terhib, III, 63)

Diğer bir hadis ise umumi: “Hic şuphe yok ki, Allah Âdemoğluna zinadan nasibini yazmıştır. Buna kesinlikle erişecektir. (Yani kacış yoktur. Binaenaleyh) gozlerin zinası bakmak, dilin zinası da konuşmaktır. Nefis temenni eder ve şehvetlenir. Ferc (avret mahalli) de ya bunu tasdik eder ve (yahut da) yalanlar.” (Buhari, İstizan 12)

Hadisin bir başka rivayetinde şu ilaveler var: “Eller de zina eder, onların zinası tutmaktır. Ayaklar da zina eder, onların zinası yurumektir. Ağız da zina eder, onların zinası da opmektir. Kulaklar da zina eder, onların zinası da dinlemektir.” (Muslim, Kader 21)

Mustehcene bakmak niye zinadır?

Buraya kadar anlatılanlardan hareketle cinsellik noktasında zaafı olan, bunlara başka turlu tatminler arayan kişiler, “Zina olmadıktan sonra bu turlu bakıp etmelerde ne sakınca olabilir, neden bu kadar sert hukumler soz konusu?” diyebilirler. Veya “Neden Kur’an zina ve cinsellik konusuna bu denli sert yaklaşmaktadır” diye sorabilirler.

Şundan: Oncelikle aile, cok bilinen ifadesiyle, toplumun temelidir. Temeli eğer yerinden oynarsa butun bina sarsılacak demektir. Ailenin ve dolayısıyla toplumun huzurlu ve mutlu bir hayat surmesi ise eşlerden birinin, acıkca veya er ya da gec acığa cıkacak gizli fuhşiyatı ile mumkun değildir.

İkincisi, bilindiği ya da mutlaka bilinmesi gerektiği gibi, İslam eğer bir hareketin yapılması veya yapılmaması hakkında bir hukum beyan ettiyse onu destekleyen, zemini ona gore hazırlayan veya koruyan hukum ve duzenlemeleri de beraberinde getirmiştir.

Dolayısıyla evliliği teşvik ederken, evlenecek ciftlerin birbirine denk olması, evlilik oncesi birbirlerini gorup beğenmeleri, her turlu temizliğe riayet etmeleri, hoşlanmadıkları şeyleri yapmamaları, kocanın izni olmadan eve yabancı alınmaması vb. aile mutluluğunu alakadar eden onlarca-yuzlerce konuda direkt emir ve yasaklar sunmuştur. Zinayı yasaklarken insanları zinaya surukleyebilecek şeyleri de yasaklamıştır.

Soz gelimi; kadın ve erkeklerin cinsel cazibelerini ortaya koyacak bicimde giyinmeleri, suslenmeleri ve o halleri ile toplum icine cıkmaları, mustehcenlik, hayÂsızlık, karı-koca olmayan kişilerin birbirlerine şehvetle dokunması, bakması ve benzeri şeyler bu cumledendir.

Hatta bu hususta o kadar detaya inmiştir ki başkalarının tahrikine vesile olduğu icin kadınların koku surunmelerine, kışkırtıcı bakış, konuşma ve guluşmelere kadar sınırlama getirmiştir. Acık-sacık filmler seyretmek, internette insanın şehvani hislerine hitap eden sayfalar arasında gezinti yapmak bunlardan daha aşağı şeyler değildir.

Ucuncusu; hadiseye toplumsal acıdan baktığımızda genel ahlak ilkelerine gore kamu duzeninin sağlanması her devletin gorevi olduğu gibi, sağlıklı bir yaşam isteyen her toplumun da hakkıdır.

Zinanın, insanları zinaya goturecek mustehcenlik başta her turlu cinsel duyguları tahrik eden, cinsel ozgurluk deyip fıtrata rağmen o duygulara hicbir sınırlama getirmeksizin serbestisine izin veren duşunce ve uygulamaların genel ahlak ilkelerine aykırı olduğu ve son tahlilde kamu duzenini bozacağı muhakkaktır.

Eşcinsellikten evlilik dışı cocuklara, genelevlerden mustehcen yayınlara kadar, bu cizgi dışı şeylerin toplum hayatına getirdiği ve goturduğu şeyler mukayese edilirse ne demek istediğimiz daha net anlaşılır.

İşte İslam’ın soz konusu cinsellik eksenli sapkınlık ve taşkınlıklara bu kadar sert hukumler getirmesinin altında yatan temel esas budur. Aslında bu hukumlere “sert, serbestiyet tanımıyor, ozgurluğu kısıtlıyor” demektense, “her zaman icin kaymanın kacınılmaz olduğu, alabildiğine kaygan bir zeminde insanlara yardım ediyor, ellerinden tutuyor, istikamet kazandırıyor” demek daha uygun olsa gerek...

Evli bir insan hayÂsız resimlere niye bakar?

Meselenin dinî boyutunu boylece ortaya koyduktan sonra meseleye bir de başka perspektiften bakalım. İmanlı bir sine, ahirette burada yaptığı her şeyin hesabını vereceğine inanan bir gonul, neden bu turlu şeylere girer?

Şehvani hissin insan olan herkes icin tabii ve fıtri olduğu bilinen bir gercektir. Bunu tatmin yolunun da meşru dairede evlilik olduğu kesindir. Evli ve inanan bir insan olmasına rağmen bir erkeğin bu turlu şeyler icine girmesinin sebebi eşiyle tatmin olamaması, aradığını bulamaması olabilir.

Utanılacak bir mesele olduğu icin derdini kimseye acamıyor, belki eşiyle dahi konuşamıyordur. Zinanın haram olduğuna inandığı icin de acık-sacık filmlerle bu hissiyatını tatmine calışıyor olabilir.

Bu ihtimali lutfen yabana atmayın. Cunku cinsel tatminsizlikten dolayı mahkeme kapılarında kendilerini bulan nice eşler var bugun. Evli oldukları halde kocası ve hanımı dışında gizli dost tutan, metres hayatı yaşayan veya genelevlere giden kişiler arasında yapılan anket ve istatistikler bu hususu varsayım ve tahmin olmaktan cıkarıyor.

Tabii, boylesi bir duruma muptela olma sadece erkeklere has bir hastalık değildir. Erkeklere nazaran daha az da olsa bir hanım da meşru olmayan goruntulere bakma hastalığına muptela olabilir.

Ama netice değişmez. Bir anlamda mustehcen goruntulere sığınmanın altında boyle bir neden varsa yapılacak şey eşlerin birbirlerine karşı alabildiğine acık ve cesur olmasıdır. Beklentilerini, isteklerini anlatmaları ve meşru daire icinde kalarak karşılıklı beklentilerini karşılamalarıdır.

Mustehcen goruntuler, alışkanlık yapar

Ama boyle bir problem yoksa o zaman geride başka bir ihtimal daha kalıyor: Kişi psikolojik bir hastadır ve cinsel duygularında bir sapma yaşamaktadır. Zira hayÂsız goruntuler, insanın duygularının karşı cinse uyandığı veya şehvani hislerinin aklını başından aldığı genclik donemlerinde anlık zevk olarak başlasa da sonra alışkanlık yapmıştır.

Uzun yıllar mustehcenliğe acık bir hayat yaşayan insanda bu durum cinsel sapma oluşturmuş ve o kişiyi sadece bakmakla, gormekle tatmin olan bir insan haline getirmiştir. Nitekim bugun toplumumuz icinde bu turlu vakalar hic de az değildir.

Bu tur bir hastalığa maruz kalan bir insan ne yapacak? Aslında boyle bir durumda yapılacak şey psikolojik tedavidir. Hz. Peygamber’in beyanına gore “imandan bir şube olan hayÂ, utanma hissi” (Buhari, İman 16) de buna mani olmamalıdır; cunku bu gercekten tedavi gerektiren ve belki de sadece cağımıza mahsus bir hastalıktır.

Peki, iman bu konuda yeterli değil midir? Elbette yeterli olmalı, psikologa ihtiyac bırakmamalı. Zaten şimdiye kadar Kur’an’ı ve Nebevi değerleri hatırlatmamızın, surekli onlara vurgu yapmamızın sebebi de bu…

Allah’a ve ahiret gunune iman, akıl ve irade ile butunleşmeli ve İslam’ın hem de boşluk bırakmadan sunduğu emir ve yasaklar butunu hayata tatbik edilerek bu sorun aşılmalıdır. Batı’nın ve Batılı değerlerin ticaret sektoru haline getirdiği bu turden cinselliğe prim verilmemeli, cinsel duyguların başkaları tarafından somurusune engel olunmalıdır. (Ahmet Kurucan)

Boylece Musluman fert olarak alnı ak ve acık, dik durarak bu hayatı surdurmeli ve ahirette hesabını veremeyeceğimiz, bizi Rabbimiz huzurunda amel defterleri acıldığı zaman mahcup edecek şeyler icine girmemelidir.

Kaldı ki bununla insanlık ailesini bugun her zamankinden daha fazla tehdit eden iğrenc zevklerin, cinsel sapıklıkların, gayr-ı meşru ilişkilerin, zina mahsulu cocukların, ruhi bunalımların, bunların sebep olduğu boşanma ve intiharların vs. onune set cekmiş oluruz.

Kaynak
__________________