Hayırlı işleri sonraya, yarına bırakmak, kotu huylardandır. İbadetleri vaktinde yapmamak, haramlardan sakınmamak ve kendisine lazım olan ilimleri oğrenmeyi geciktirmek, kotu huylardan sayılmaktadır. Peygamber efendimiz; (Olmeden once tevbe ediniz. Hayırlı işleri yapmaya mani cıkmadan once acele ediniz. Allahu teÂlÂyı cok hÂtırlayınız. ZekÂt ve sadaka vermekte acele ediniz. Boylece Rabbinizin rızklarına ve yardımına kavuşunuz!) buyurmaktadır.

Zekatını vaktinde vermeyen kimse, fakir olunca, cok pişman olur. Namazlarını vaktinde kılmayan, orucunu tutmayan, farzları yapmayan, haramlardan sakınmayan kimse de, cok pişman olacaktır. Bu borclardan kurtulmadan vefat ederse, ahirette cok ah eder. Fakat bu ah etmenin bir faydası olmaz. Cunku onun feryadını kimse işitmez ve dinlemez. Nitekim Resulullah efendimiz; (Yarın yaparım diyen helak oldu, ziyÂn etti) buyurmuştur.
Abdulehad Serhendi hazretleri, bir talebesine hitaben; “İyi amelleri sonraya bırakanlar helak oldular. Yarın yaparım diyenler, ya yarına kavuşamazsa.. Yarına kavuşup da, bu imkÂnı, sıhhati, kuvvet ve rahatlığı bulamaz. O zaman cok pişman olurlar” buyurmuştur.

Amasya'da yetişen velilerden Ali HÂfız Efendi de talebelerine sık sık; "Olumden korkuyor ve hazırlığımız yok diyorsak ne duruyoruz? Ne yapacaksak bir an once yapalım. Yarın, vakit, fırsat elverir mi, bunu bilmiyoruz. Giden gunler omurden gidiyor. Sonra bu sermaye aniden tukenir de haberimiz bile olmaz!" diye nasihat ederdi.

İmam-ı Rabbani hazretleri de, bir yakınına hitaben; “Bugun, her istediğini kolayca yapabilecek bir haldesin. Gencliğin, sıhhatin, gucun, kuvvetin, malın ve rahatlığın bir arada bulunduğu bir zamandasın. SaÂdet-i ebediyyeye kavuşturacak sebeplere yapışmayı, yarar işleri yapmayı, nicin yarına bırakıyorsun?” buyurmuştur.

CÂfer-i Sadık hazretleri, Peygamber efendimizin torunlarındandır. Cok alcak gonullu olup kimseyi incitmezdi. Her mumini kendisinden daha kıymetli bilirdi. Bir gun hizmetcilerini cağırıp onlara;
-Geliniz, sizinle sozleşelim. KıyÂmet gunu icinizden hanginiz kurtulursa, onun diğerlerine şefaatci olması icin birbirimize soz verelim buyurdu. Onlar da;
-Ey Allahu teÂlÂnın Resulunun evladı! Sizin bizim şefaatimize ihtiyacınız yoktur. Dedeniz Muhammed aleyhisselam, butun insanların ve cinlerin şefaatcisidir dediler. Bunun uzerine CÂfer-i Sadık hazretleri;
-Ben bu amellerimle, işlerimle yarın kıyÂmet gununde ceddimin yuzune bakmaya utanırım buyurmuştur.

Daygam bin MÂlik hazretlerinin yakınlarından biri, başlarından gecen bir hadiseyi şoyle anlatır:

"Biz, Daygam bin MÂlik hazretleri ile beraber gemi ile yolculuk yapıyorduk. Gece olunca O, sabaha kadar ağladı, inledi. Sabah olunca biz; "Ey MÂlik! Gecen cok uzun surdu" dedik. Yine ağladı. Sonra; "İnsanlar yarın başlarına gelecek şeyleri bilseler, hayattan ebedi olarak lezzet almazlardı. Vallahi şu gecenin şiddetli karanlık ve korkusu, bana ahireti ve oradaki işin zorluğunu hatırlattı. O gun butun işler insanı uzer dedikten sonra, Lokman suresinin 33. Âyet-i kerimesini okudu. Bu Âyet-i kerimede mealen; (Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evladı, ne evladın babası icin bir şey odeyemeyeceği gunden cekinin. Bilin ki Allah'ın verdiği soz gercektir. Sakın dunya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah'ın affına guvendirerek sizi kandırmasın) buyurulmakta idi."

Ebu'l-Hasan-ı ŞÃ‚zili hazretleri, başlarından gecen bir hadiseyi şoyle anlatır:

"Bir arkadaşımla bir mağarada bulunuyorduk. Allahu teÂlÂnın muhabbetiyle yanmayı ve Ona kavuşmayı istiyorduk. Yarın kalbimiz acılır, velilik makamlarına kavuşuruz derdik, yarın olunca da, yine yarın acılır derdik. Yarınlar gelip geciyor ve bir turlu bitmiyordu. Bir gun birden heybetli bir zÂt yanımıza girdi. Ona; "Kimsin?" dedik. Abdulmelik'im, yÂni Melik olan Rabbimizin kuluyum dedi. Velilerden olduğunu anladık. "Nasılsınız?" dedik. "Yarın olmazsa, obur yarın kalbim acılır diyenin hÂli nasıl olur? Allahu teÂlÂya, sırf Allah icin ibadet etmedikce, vilayet ve kurtuluş yoktur" dedi. Bu soz uzerine gafletten uyandık. Tevbe ve istigfÂr ettik. Bunun uzerine kalblerimiz Allahu teÂlÂnın muhabbetiyle doldu."

Ebu Said-i Ebu'l-Hayr hazretleri buyurdu ki:
"Vakit, iki nefes arasındadır. Biri gecti biri henuz gelmedi. O halde dun gitti, yarın nerede. Gun bugundur. Vakit keskin bir kılıctır."

İmam-ı GazÂli hazretleri de; “Bugun, ecelin geldiğini, daha bir gun musaade etmeleri icin, yalvardığını, sızladığını ve sana, bir gun bağışladıklarını ve şimdi, o gunde bulunduğunu farzet ve yarın olecekmiş gibi, dilini, gozlerini ve yedi azÂnı haramdan koru!” buyurmuştur.

Netice olarak, Bişr-i HÂfi hazretlerinin buyurduğu gibi; "Dun oldu, bugun can cekişiyor, yarın doğmadı. Oyle ise şu anı değerlendirmek icin amele sarıl."

Gel, duşunme kara kara!
Yarın, girince mezara,
Cevap icin hazır mısın?

Kaynak
__________________