Mubarek Mirac Kandili nedeniyle yeni bir seri başlatmayı duşundum. İslamın en şanslıları ve en cok eziyet cekenleri,mutluluk yıllarının aktorleri diyebileceğimiz SAHABELER.
Sahabe;Hz.Muhammed(s.a.v)Efendimizi hayatında gormuş olan muslumanlara denir.Hem musluman olarak olecek,hem S.A.V i gormuş olacak
Tabiin;Sahabeyi gormuş olan kimselere denir.YAni bu kişiler S.A.V ile muşerreflenemiş Ama O'nu goren kişileir gorenlerdirr.
Tebeut Tabiin;Tabiini gormuş kişilerdir.Yani S.A.V efendimizden sonraki
3.kuşaktır
Muhadram;Peygamber Efendimiz(s.a.v)zamanında yaşamış ama O'nu gorememiş kişilerdir.Veysek Karani Hazretleri gibi
Hulefai Raşidin;S.A.V Efendimizden sonra halifelik yapan 4 kişidir ki bunlar:1-Hz.Ebu Bekir(r.a) 2-Hz.Omer(r.a) 3-Hz.Osman(r.a) 4-Hz.Ali (r.a)
(r.a=Radıyallahu Anh(a)erkekler icin,Radıyallahu Anhu Kadınlar icin kullanılır. Allah Onlardan Razı olsun demektir)
Aşerei Mubeşşere;Dunyada iken cennetle mujdelenen 10 kişi(hepsi sahabedir zaten) bunlar: Hz. Ebu Bekir 2 - Hz. Omer 3 - Hz. Osman 4 - Hz. Ali 5 - Hz. Sad Bin Ebi Vakkas 6 - Hz. Zeyd Bin Sabit 7 - Hz. Talha Bin Ubeydullah
8 - Hz. Zubeyr Bin Avvam 9 - Hz. Ebu Ubeyde Bin Cerrah 10-Hz. Abdurrahman B. Avf(r.a) dırlar
LUTFEN TERAZİYE TIKLAMAYIN.SIRF ALLAH RIZASI İCİN YAPILMIŞ BİR CALIŞMADIR
İlk sahabemiz Hz Ebu Bekir Sıddık (r.a).İlk iman eden sahabe O değil aslında. Hazreti Hatice(r.a), ardından amcaoğlu Hz.Ali(r.a), sonra da azatlısı Hz.Zeyd(r.a)musluman olmuştur. Ancak iman eden hur erkeklerin ilki Hz Ebu Bekir(r.a)dır.Hz hatice kadın,Hz Ali cocuk,Hz Zeyd de koledir. Tabi ki burada kadın erkek veya kole hur ayrımı yapacak değiliz. İlk Hz Ebu Bekir Sıddık’ı(ra)secme sebebimiz O’na SIDDIK unvanını kazandıran olayın Mirac hadisesiyle verilmiş olmasındandır.
O raşit halifelerin, aşere-i mubeşşerenin ilki.. CĂ‚miu'l Kur'an, es-Sıddîk, el-Atik lakaplarıyla bilinen buyuk sahabi. Asıl adı AbdulkĂ‚be olup, İslĂ‚m'dan sonra Rasûlullah (s.a.s.)'in ona Abdullah adını verdiği kaydedilir"Deve yavrusunun babası" manasına gelen Ebû Bekir adıyla meşhur olmuştur Teym oğulları kabilesinden olan Ebû Bekir'in nesebi Murre b. KĂ‚'b'da Rasûlullah'la birleşir. Anasının adı Ummu'l-Hayr Selma, babasının ki Ebû Kuhafe Osman'dır. Kunyesi Abdullah b. Osman b. Amir b. Amir... b. Murra ...et-Teymî'dir. Bedir savaşına kadar muşrik kalan oğlu Abdurrahman dışında butun ailesi musluman olmuştur. Babası Ebû Kuhafe, Ebû Bekir'in halifeliğini ve olumunu gormuştur
Hz. Ebû Bekir, Fil yılından iki sene birkac ay sonra 571'de Mekke'de dunyaya gelmiş, guzel hasletlerle tanınmış ve iffetiyle şohret bulmuştur. İcki icmek cĂ‚hiliye doneminde cok yaygın bir Ă‚det olduğu halde o hic icmemiştir. O donemde Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve ahbĂ‚r ilimlerinde meşhur olmuştur. Kumaş ve elbise ticaretiyle meşgul olurdu; sermayesi kırk bin dirhemdi ki, bunun buyuk bir kısmını İslĂ‚m icin harcamıştır. Rasûlullah'a iman eden Ebû Bekir (r.a.) İslĂ‚m dĂ‚vetciliğine başlamış, Osman b. AffĂ‚n, Zubeyr b. AvvĂ‚m, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi İslĂ‚m'ın yucelmesinde buyuk emekleri olan ilk muslumanların bir coğu İslĂ‚m'ı onun dĂ‚vetiyle kabul etmişlerdir. Umûmî ve husûsî olan onemli işlerde ashĂ‚bıyla muşavere eden Peygamber (s.a.s.) bazı hususlarda ozellikle Ebû Bekir'e danışırdı. Araplar ona "Peygamber'in veziri" derlerdi.
LUTFEN TERAZİYE TIKLAMAYIN.SIRF ALLAH(cc)RIZASI İCİN YAPILMIŞ BİR CALIŞMADIR
İslĂ‚m'ı Benimsemesi
Ebû Bekir ticaret icin Yemen bolgesine gitmişti bu esnada Mekke'de tandır kızışmaktadır. Muhammed'in,(s.a.v.),yeni bir din ile ortaya cıktığı haberi hızla yayılmakta, yayıldıkca da ilgi artmaktadır. Mekke'nin ileri gelenleri bir karar aşamasına varmak uzeredirler. Onlar KĂ‚inatın Efendisi'nin en yakın arkadaşı ve dostu olan, aynı zamanda da Mekke'nin en hatırı sayılır kişileri arasında bulunan Ebû Bekir'i beklemektedirler.Ebû Bekir'in de icinde bulunduğu bir meclisin alacağı kararın uygulanırlığı daha kolay olacaktır. Bu duşunceler icinde bulundukları bir sırada Ebû Bekir cıkagelir.
Ebû Bekir Mekke'nin hatırı sayılır ticaret adamlarından biri idi.Yemen'de yapacaklarını yapmış ve Mekke'ye donmuştu. Mekke'nin başta Ebû Cehil olmak uzere ileri gelen zatları, bir noktada Ebû Bekir'in Yemen'den donmesini bekliyorlardı. Cunku Ebû Bekir, Mekke'de herkes tarafından sevilen, sayılan, bir anlaşmazlık hĂ‚linde hakemliğine başvurulan onemli bir şahsiyetti. Başka bir ozelliği de KĂ‚inatın Efendisi ile cocukluğundan bu yana cok guzel bir arkadaşlıkları vardı. Onlar Mekke'nin en iyi iki arkadaşı idiler. Butun bu sebeplerden dolayıdır ki, Mekke'nin ileri gelen zevatı, Ebû Bekir donmeden bir şey yapmak istemediler. Ebû Bekir donunce o Mekke'nin ileri gelen zevatına sordu:"Ben Mekke'de yokken neler oldu? Bana vereceğiniz onemli bir haberiniz var mı?""Hem de ne haber! Ebû Talib'in yetimi peygamberlik iddiasında bulundu!" Mekke'de olmadığı zaman icinde meydana gelen olay hakkında bilgi sahibi olan Ebû Bekir, bir de olayın diğer tarafını dinleyeceğini soyledi:
"Sizin anlattıklarınızı dinledim. Bana musaade edin, bir de Muhammed'i dinleyeyim ve olayın ic yuzunu oğreneyim." diyerek meclisten ayrıldı
Doğruca Hz.Hatice'nin(r.a) evine gitti. KĂ‚inatın Efendisi ile karşılaştıklarında doğrudan meseleyi sordu:
"Ey Ebu'l–Kasım! Senin hakkında bana erişen haber nedir?"
"Ey Ebû Bekir! Benim hakkımda sana ulaşan haber ne imiş?"
"Bana erişen habere gore; sen bir olan Allah'a davet ediyor, ben Allah'ın Resûlu'yum diyormuşsun."
"Evet, ey Ebû Bekir! Aziz ve Celil olan Rabbim beni, Beşir, Nezir ve İbrahim'in duası kıldı ve butun insanlara peygamber olarak gonderdi."
Boylece işin aslı oğrenilmiş oldu. KĂ‚inatın Efendisi'ni en iyi tanıyanlardan biri Ebû Bekir'di. Onun doğruluğunu, şartlar ne olursa olsun kesinlikle yalan soylemediğini, hicbir kimsede olmayan ustun bir ahlĂ‚ka sahip olduğunu herkesten iyi biliyordu. Bu ozellikleri bunyesinde toplayan birinin, Allah'a iftirada bulunması mumkun değildi. Bunun uzerine Ebû Bekir:
"Vallahi ben, senden hicbir zaman yalan bir soz cıktığını ne gordum ne de duydum. Sen emanete son derece riayet edersin, akrabanı, yakınlarını gozetirsin, herkese yardıma koşarsın, senin her işinde bir guzellik vardır. Butun bu ozelliklerinle peygamber olarak gonderilmeye lĂ‚yıksın. Uzat elini sana biat edeceğim."KĂ‚inatın Efendisi elini uzatır. Dost ve arkadaşı hem biat eder, hem de Ă‚lemlerin Rabbi'nden gelen her şeyi ikrar ve tasdik eder.
Bir başka rivayette ise Hz. Ebû Bekir, Hira dağından donen Hz. Muhammed ile karşılaştığında, Rasûlullah (s.a.s.) ona, "Allah'ın elcisi" olduğunu soyleyip "Yaratan Rabbinin adıyla oku" (el-AlĂ‚k, 96/1) diye başlayan Ă‚yetleri bildirdiği zaman hemen ona: "Allah'ın birliğine ve senin O'nun rasûlu olduğuna iman ettim" demiştir
KĂ‚inatın Efendisi Ebû Bekir Radıyallahu Anh icin şoyle buyurmuştur:
"İslĂ‚m'a dĂ‚vet ettiğim kişiler bazen ağır davranır, tereddut eder, sorular sorar ya da duşunmek icin zaman isterlerdi. Ancak Ebû Bekir bunların hicbirini yapmadı. Onu İslĂ‚m'a davet ettiğim zaman hic tereddut etmeden, duşunmeden kabul etti."
Ebû Bekir'in İslĂ‚m ile şereflenmesi cok onemli bir hĂ‚dise idi. Bu KĂ‚inatın Efendisi'nin gucune guc katmış, muşriklerin de direnclerini kırmıştı. Ebû Bekir bu durumu şoyle anlatmaktadır:
"İki dağ arasında, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i benim Musluman oluşumdan daha cok sevindiren bir hĂ‚dise vuku bulmamıştır."
LUTFEN TERAZİYE TIKLAMAYIN .BU SIRF ALLAH(C.C)RIZASI İCİN YAPILMIŞ BİR CALIŞMADIR
Mu'min Ebû Bekir,hayatının sonuna kadar tum varlığını İslĂ‚m'a adadı Hz. Peygamber'in bir gecede Mekke'den Kudus'e oradan Sidretu'l Munteha'ya gittiği İsra ve MirĂ‚c hĂ‚disesini duyan muşrikler bunu Hz. Ebû Bekir'e yetiştirdikleri zaman; "O dediyse doğrudur." demiştir. Bu sozunden sonra Ebu Bekir'e;ihlĂ‚slı,asla yalan soylemeyen,ozu doğru,itikadında şuphe olmayan anlamında, "Sıddık" lĂ‚kabı verildi. Ki şu zamanda dahi akıl ve mantık sınırlarının dışında olan bir hadiseye o andaki şartlarda şeksiz ve şuphesiz kabul edilmesi ne buyuk bir sadakat orneğidir. Bu olay bize islamın akıl değil de nakil dini olduğunu ne guzel ifade etmektedir. Yine Hz Ebu Bekir(r.a)bir keresinde “Ben Resullah’a kalben dahi şuphe duymadım”demiştir. Yani bırakın olur mu olmaz mı demeyi boyle bir şuphe Onun kalbinden bile gecmemiştir. Kur'an tĂ‚biriyle, "O, ne iyi arkadaştı " (en-NisĂ‚, 4)Hatta Hz. Peygamber (s.a.s.), "Butun insanların imanı bir kefeye, Ebû Bekir'in ki bir kefeye konsa, onun imanı ağır basardı " diye lĂ‚tif bir benzetme de yapmıştır.
İlk zamanlarda ibadetler gizli yapılırdı.Bir gun Efendimiz a.s ve tum Muslumanlar Kabeye gelmişlerdi ki toplam 38 kişi idiler. Hz Ebu Bekir ortaya cıkalım deyince Rasullah ;azız ya Ebu Bekir,demiş Ama Hz Ebu Bekir’in ısrarı ile ortaya cıkılmıştır. Butun muslumanlar kendi hısımlarının yanına gitmişlerdir. Bu esnada Hz Ebu Bekir ayağa kalkarak halka hitap etti. İslamdaki ilk hatib Hz Ebu Bekir(r.a)dir. O zaman muşrukler O’na saldırmış feci şekilde hırpalamışlardır. O kadar yuzu burnundan ayırt edilemez olmuştu. Teym oğulları gelerek Onu kurtarmışlardı. Herke Ona oldu gozu ile bakarken O ilk olarak Peygamber Efendimiz s.a.v sormuşlardır.
Rasûlullah hicret emrini alıp Ebû Bekir'e gelerek ona beraberce hicret edeceklerini soyleyince Ebû Bekir sevincten ağlamaya başlamıştı (İbn HişĂ‚m, es-Sire, II, 485).69) denilebilir. İşte o "Sıddîk" ile o "Emîn", o iki arkadaş beraberce Sevr dağındaki mağaraya hareket ederek hicret etmişlerdi Ebû Bekir mağarada kaldıkları gunu şoyle anlatır: "Rasûlullah (s.a.s.) ile beraber bir mağarada bulundum. Bir ara başımı kaldırıp baktım. O anda Kureyş casuslarının ayaklarını gordum. Bunun uzerine, 'Ya Rasûlullah, bunlardan birkacı gozunu aşağı eğse de baksa muhakkak bizi gorur' dedim. O, 'Sus ya Ebû Bekir. İki yoldaş ki, Allah onların ucuncusu ola, endişe edilir mi?' buyurdu.
İz suren Mekkeli muşrikler Sevr mağarasına kadar geldiler. Rasûlullah bu sırada Kur'Ă‚n'da anlatıldığı bicimde şoyle diyordu: "Uzulme, Allah bizimledir" (et-Tevbe, 104/40). Nitekim Allah ona guven vermiş, goremedikleri askerleriyle onu desteklemiştir; Allah gucludur,
Bu konu oldukca onemli arkadaşlar. Burada S.A.V Efendimiz Hz Ebu Bekire kalbinden feyz akıtmış ve Onun mahsun olmamasını sağlamıştır. Tarikat dediğimiz olayın kaynağı bu olay kabul edilir. Tum tarikatlar Hz Ebu Bekir r.a ile başlar.(Tabiki asıl kaynak S.A.V)Bu olay Allah’a ulaşma dediğimiz tarikatın başlangıcı kabul edilir ve tum tarikat silsilelerinin başı Hz Ebu Bekir(r.a)dır
LUTFEN TERAZİYE TIKLAMAYON.SIRF ALLAHc.c RIZASI İCİN YAPILMIŞ BİR CALIŞMADIR BU
Hz.Ebu Bekir r.a. anlatmaya devam ediyorum
Mescidi Nebî inşĂ‚ edildi. Masrafların bir kısmını Hz. Ebû Bekir karşıladı. Medine'de kardeşlik tesRasûlullah ile birlikte bizzat carpıştığı savaşlarda (Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te) Ebû Bekir de yer aldı. O, Mureysi, Kurayza, Hayber, Mekke, Huneyn, Taif gazvelerinde de bulundu. Rasûlullah'ın bizzat idare ettiği harplere gazve denir. Ebû Bekir, bu sozu gecen buyuk savaşlardan başka, otuzdan fazla gazveye katılmıştır. Carpışma olmaksızın Veddan, Buvat, Bedr-i ÛlĂ‚, Uşeyre gazveleriyle de duşmanlar itaat altına alınmıştır. Butun bu gazvelerde Hz. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın en yakınında yer almış olup onun "veziri" gibi idi. Bedir'de, oğlu Abdurrahman muşrikler safında yer aldığında Ebû Bekir oğluyla carpışmıştır. Sadece o değil, Bedir'de bircok sahĂ‚bî, oğlu, kardeşi, babası, dayısı ile carpışmıştı. Bedir savaşı, muslumanların İslĂ‚m'ı herşeyden ustun tuttuklarını, Allah icin en yakınları olan muşrikleri kan bağı veya kabile taassubu icinde kalmadan, başka insanlardan ayırdetmeden oldurduklerini gostermektedir.is edildiğinde Ebû Bekir'in kardeşliği Harise b. Zeyd oldu
Peygamber Efendimiz'e bağlılık
Mekke’nin fethinden sonra İslĂ‚m’ı kabul edenler arasında Hz. Ebû Bekir’in babası Ebû KuhĂ‚fe de bulunuyordu. Yaşı sekseni aşmış, Ă‚mĂ‚ bir kişi olan Ebû KuhĂ‚fe, Hz. Peygamber’in huzurunda hidayete ermekte gec kalmışlığını telĂ‚fi edercesine aşkla kelime–i şehĂ‚det getiriyordu. Bu esnada sevinmesi gereken “Sıddîk” lakaplı Ebû Bekir ağlıyordu. Fakat bu ağlayış bir sevinc ağlayışı değil uzuntu ağlayışıydı. Bu, meclisteki herkesin hayretine sebep olmuştu. Sordular: "Ey Ebû Bekir, neden sevinilecek bir gunde gozyaşı dokuyorsun?" Cevap verdi: "Allah’ın Resulunun en buyuk arzusu amcası Ebû Talib’in Musluman olmasıydı. Fakat bu dileği bir turlu gercekleşmedi. Ben isterdim ki şu anda benim babamın yerinde şehadet getiren Ebû Talib olsun, babamın Musluman olmasından dolayı benim gonlum hoşnut olacağına, amcasının Musluman olmasından dolayı Allah Rasûlu’nun gonlu hoşnut olsun. İşte bu olmadığı icin ağlıyorum." Elbette ki, Hz. Ebubekir'in huznu, kendi yaşadığı mutluluğu Efendimiz'in yaşayamamış olmasından dolayı idi. Yoksa babasının imanına sevinmemiş olması duşunulemez.
Bu sevgiside karşılıksız değildi.Hz.Ebu Bekirin.S.A.V Efendimizde en cok O'nu severdi.Ki bu yuzden Mirac hadisesinde 7 kat semada O'na gelen ses Ebu Bekirin sesi olarak duyurulmuştu.
Hilafeti
Ebû Bekir, Rasûlullah'ın iyi olduğu bir sırada ondan izin alarak kızının yanına gitmişti. VefĂ‚t haberini duyar duymaz hemen geldi, Rasûlullah'ı alnından optu ve "Babam ve anam sana fedĂ‚ olsun ya Rasûlullah. Olumunde de yaşamındaki kadar guzelsin. Senin olumunle peygamberlik son bulmuştur. ŞĂ‚nın ve şerefin o kadar buyuk ki, uzerinde ağlamaktan munezzehsin. YĂ‚ Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma; hatırında olalım ..." dedi. Sonra dışarı cıkıp Omer'i susturdu ve; "Ey insanlar, Allah birdir, O'ndan başka ilĂ‚h yoktur, Muhammed O'nun kulu ve elcisidir. Allah apacık hakikattir. Muhammed'e kulluk eden varsa, bilsin ki o olmuştur. Allah'a kulluk edenlere gelince, şuphesiz Allah diri, bĂ‚kî ve ebedîdir. Size Allah'ın şu buyruğunu hatırlatırım: "Muhammed sadece bir elcidir. Ondan once de peygamberler gelip gecmiştir. Simdi o olur veya oldurulurse siz okcelerinizin uzerinde geriye mi doneceksiniz? Kim okcesi uzerinde geriye donerse Allah'a hicbir ziyan veremez. Allah şukredenleri mukĂ‚fatlandıracaktır" (Âl-u İmrĂ‚n, 3/144). Allah'ın kitabı ve Rasûlullah'ın sunnetine sarılan doğruyu bulur, o ikisinin arasını ayıran sapıtır. Şeytan, peygamberimizin olumu ile sizi aldatmasın, dininizden saptırmasın. Şeytanın size ulaşmasına fırsat vermeyiniz"
EnsĂ‚r, Benû SĂ‚ide sakifesinde toplanarak Hazrec'in reisi olan Sa'd b UhĂ‚de'yi Rasûlullah'tan sonra halife tayini icin bir araya gelmişlerdir. Ebû Bekir, Hz. Omer, Ebû Ubeyde ve Muhacirlerden bir grup hemen Benû Saîde'ye gittiler. Orada EnsĂ‚r ile konuşulduktan ve hilĂ‚fet hakkında ceşitli muzakereler yapıldıktan sonra Hz. Ebû Bekir, Omer ile Ebû Ubeyde'nin ortasında durdu ve her ikisinin ellerinden tutarak ikisinden birine bey'at edilmesini istedi. O, kendisini halife olarak one surmedi. Hz. Ebû Bekir'in konuşmasından sonra Hz. Omer atılarak hemen Ebû Bekir'e bey'at etti ve, "Ey Ebû Bekir, muslumanlara sen Rasûlullah'ın emriyle namaz kıldırdın. Sen onun halifesisin ve biz sana bey'at ediyoruz. Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana bey'at ediyoruz" dedi. Hz. Omer'in bu Ă‚ni davranışı ile orada bulunanların hepsi Ebû Bekir'e bey'at ettiler. Bu ozel bey'attan sonra ertesi gun Mescid-i Nebî'de Hz. Ebû Bekir butun halka hutbe okudu ve resmen ona bey'at edildi. Rasûlullah'ın defni salı gunu gercekleşirken, onun nereye defnedileceği hakkında da bir ihtilĂ‚f meydana geldiğinde Hz. Ebû Bekir yine firasetini ortaya koydu ve "Her peygamber olduğu yere defnedilir" hadisini ashaba hatırlatarak bu ihtilĂ‚fı giderdi. Rasûlullah'ın cenaze namazı imamsız olarak gruplar halinde kılındı. Butun bunlar olurken, Hz. Ali'nin Hz. Fatıma'nın evinde Haşimoğulları ve yandaşları ile toplandığı ve bey'ata ilk zamanlar katılmadığı nakledilir. Hz. Ali rivĂ‚yetlere gore, el-Bey'atu'l-KubrĂ‚'ya bey'at edildiği haberini alır almaz, elbisesini yarım yamalak giydiği halde evden fırlamış ve gidip Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmiştir Hz. Ebû Bekir'in halifeliğine karşı kimseden bir cıkış olmamıştır. Zaten tabii, fıtrî, akli ve maslahata uygun olan da onun halifeliğidir. Hz. Peygamber olmeden once yazılı bir ahidname bırakmamış, ancak Hz. Ebû Bekir'in faziletine dair Mescid'de konuşmuş, hasta yatağındayken onu ısrarla cağırtmış ve yerine İmam tĂ‚yin etmiştir
Hz. Ebû Bekir, Ridde harplerinde, vahiy kĂ‚tiplerinin ve kurrĂ‚'nın bircoğunun şehid olması uzerine, Hz. Omer'in Kur'Ă‚n'ın toplanması fikrine once sıcak bakmamışsa da sonra ona hak vererek, Kur'Ă‚n Ă‚yetlerinin toplanmasını sağlamıştır. Rasûlullah zamanında peyderpey inen vahiy, kĂ‚tiplerce ceylan derilerine, beyaz taşlara, enli hurma dallarına yazıldığı gibi, ashĂ‚bın coğu da Kur'Ă‚n hĂ‚fızı idi. Ancak, yazılı olan Ă‚yetler dağınıktı, kurrĂ‚ da azalınca Kur'Ă‚n'ın muhafazası hususunda endişe edildi. Ebû Bekir, Zeyd b. SĂ‚bit'in başkanlığında bir heyet teşkil ederek, herkesin elindeki Ă‚yetleri getirmesini emretti. Ayrıca şĂ‚hitlerle Ă‚yetler doğrulanıyor, kurrĂ‚' ile te'kid ediliyordu. Boylece butun Ă‚yetler toplandı ve "Mushaf" meydana getirildi. Bu Mushaf Ebû Bekir'den Omer'e, ondan da kızı Hafsa'ya gecti ve Hz. Osman zamanında coğaltılarak DĂ‚ru'l-İslam'ın butun vilĂ‚yetlerine dağıtıldı.
VefĂ‚tı
HilĂ‚feti iki sene uc ay gibi cok kısa bir muddet surmesine rağmen Hz. Ebû Bekir zamanında İslĂ‚m devleti buyuk bir gelişme gostermiştir. Hz. Ebû Bekir Hicrî 13. yılda CemĂ‚ziyelĂ‚hir ayının başında hicretten sonra Medine'de yakalandığı hastalığının ortaya cıkması uzerine yatağa duşunce yerine Omer'in namaz kıldırmasını istedi. AshĂ‚bla istişĂ‚re ederek Hz. Omer'i halifeliğe uygun gorduğunu soyledi. Hz. Omer'in sert ve kaba oluşu gibi bazı itirazlara cevap verdi ve hilĂ‚fet ahitnamesini Hz. Osman'a yazdırdı. Ebû Bekir (r.a.) de, cok sevdiği Rasûlullah gibi altmışuc yaşında vefĂ‚t etti. Vasiyeti gereği Rasûlullah'ın yanına -omuz hizasında olarak- defnedildi. Boylece bu iki buyuk insanın, iki buyuk dostun, kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.
Kişiliği ve Yonetimi
TĂ‚cir olarak geniş bir kulture sahip olan Hz. Ebû Bekir, durustluğu ve takvĂ‚sı ile ashĂ‚b icinde ilk sırada yeralır. Karakteri; yumuşak huyluluk, cok duşunup cok az konuşmak, tevĂ‚zu ile belirgindi. Hz. Âişe'nin rivĂ‚yetine gore, "gozu yaşlı, gonlu huzunlu, sesi zayıf" biri idi. CĂ‚hiliye doneminde muşrikler ona guvenir, diyet ve borc-alacak işlerinde onu hakem tanırlardı. Rasûlullah'ın en sadık dostu olan Ebû Bekir'in MirĂ‚c olayında sergilediği sonsuz bağlılık orneği ona "es-Sıddık" lĂ‚kabını kazandırmıştır. O bu olayda "O ne soyluyorsa doğrudur" demiştir. Comertlikte ondan ustunu de yoktur. Butun malını mulkunu İslĂ‚m icin harcamış, vefĂ‚t ederken vasiyetinde, halifeliği muddetince aldığı maaşların, topraklarının satılarak iĂ‚de edilmesini istemiş ve geride bir deve, bir koleden başka birşey bırakmamıştır. Dort eşinden altı cocuğu olan Ebû Bekir, kızı Âişe'yi Rasûlullah ile hicretten sonra evlendirmiştir
Hicret sırasında mağarada iken ayağını bir yılan soktuğunda ve ayağı acıdığında o sırada dizine yatıp uyumuş olan Peygamber'i uyandırmamak icin sesini cıkarmaması, ağlarken Hz. Peygamber uyanıp ne olduğunu sorduğunda, "Anam-babam sana fedĂ‚ olsun ya Rasûlullah" demesi olayı Ebû Bekir'in Rasûlullah'a olan bağlılığının orneklerinden sadece biridir. Hz. Ebû Bekir'in beyaz yuzlu, zayıf, doğan burunlu, sakallarını kına ve civit otuyla boyayan sakin bir adam olduğu rivĂ‚yet edilir (İbnu'l Esir, el-KĂ‚mil fi't-TĂ‚rih, II, 419-420). Rasûlullah'tan sonra bu ummetin en hayırlısı Ebû Bekir'dir. O, Hz. Peygamber'in veziri, fetvĂ‚larda en yakını idi. Rasûlullah'ın, "İnsanlardan dost edinseydim, Ebû Bekir'i edinirdim" (BuhĂ‚ri, SalĂ‚t, 80: Muslim, MesĂ‚cid, 38: İbn MĂ‚ce, Mukaddime, II) ve "Herkeste iyiliklerimin karşılığı vardır, Ebû Bekir haric" demesi ve son hutbesinde, "Allah, kullarından birini dunya ile kendi katında olan şeyleri tercih hususunda serbest bıraktı; kul, Allah katında olanı tercih etti'' diye Ebû Bekir'i ovmesi ve mescide acılan tum
Hz. Ebû Bekir, Ridde harplerinde, vahiy kĂ‚tiplerinin ve kurrĂ‚'nın bircoğunun şehid olması uzerine, Hz. Omer'in Kur'Ă‚n'ın toplanması fikrine once sıcak bakmamışsa da sonra ona hak vererek, Kur'Ă‚n Ă‚yetlerinin toplanmasını sağlamıştır. Rasûlullah zamanında peyderpey inen vahiy, kĂ‚tiplerce ceylan derilerine, beyaz taşlara, enli hurma dallarına yazıldığı gibi, ashĂ‚bın coğu da Kur'Ă‚n hĂ‚fızı idi. Ancak, yazılı olan Ă‚yetler dağınıktı, kurrĂ‚ da azalınca Kur'Ă‚n'ın muhafazası hususunda endişe edildi. Ebû Bekir, Zeyd b. SĂ‚bit'in başkanlığında bir heyet teşkil ederek, herkesin elindeki Ă‚yetleri getirmesini emretti. Ayrıca şĂ‚hitlerle Ă‚yetler doğrulanıyor, kurrĂ‚' ile te'kid ediliyordu. Boylece butun Ă‚yetler toplandı ve "Mushaf" meydana getirildi. Bu Mushaf Ebû Bekir'den Omer'e, ondan da kızı Hafsa'ya gecti ve Hz. Osman zamanında coğaltılarak DĂ‚ru'l-İslam'ın butun vilĂ‚yetlerine dağıtıldı.
VefĂ‚tı
HilĂ‚feti iki sene uc ay gibi cok kısa bir muddet surmesine rağmen Hz. Ebû Bekir zamanında İslĂ‚m devleti buyuk bir gelişme gostermiştir. Hz. Ebû Bekir Hicrî 13. yılda CemĂ‚ziyelĂ‚hir ayının başında hicretten sonra Medine'de yakalandığı hastalığının ortaya cıkması uzerine yatağa duşunce yerine Omer'in namaz kıldırmasını istedi. AshĂ‚bla istişĂ‚re ederek Hz. Omer'i halifeliğe uygun gorduğunu soyledi. Hz. Omer'in sert ve kaba oluşu gibi bazı itirazlara cevap verdi ve hilĂ‚fet ahitnamesini Hz. Osman'a yazdırdı. Ebû Bekir (r.a.) de, cok sevdiği Rasûlullah gibi altmışuc yaşında vefĂ‚t etti. Vasiyeti gereği Rasûlullah'ın yanına -omuz hizasında olarak- defnedildi. Boylece bu iki buyuk insanın, iki buyuk dostun, kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.
Kişiliği ve Yonetimi
TĂ‚cir olarak geniş bir kulture sahip olan Hz. Ebû Bekir, durustluğu ve takvĂ‚sı ile ashĂ‚b icinde ilk sırada yeralır. Karakteri; yumuşak huyluluk, cok duşunup cok az konuşmak, tevĂ‚zu ile belirgindi. Hz. Âişe'nin rivĂ‚yetine gore, "gozu yaşlı, gonlu huzunlu, sesi zayıf" biri idi. CĂ‚hiliye doneminde muşrikler ona guvenir, diyet ve borc-alacak işlerinde onu hakem tanırlardı. Rasûlullah'ın en sadık dostu olan Ebû Bekir'in MirĂ‚c olayında sergilediği sonsuz bağlılık orneği ona "es-Sıddık" lĂ‚kabını kazandırmıştır. O bu olayda "O ne soyluyorsa doğrudur" demiştir. Comertlikte ondan ustunu de yoktur. Butun malını mulkunu İslĂ‚m icin harcamış, vefĂ‚t ederken vasiyetinde, halifeliği muddetince aldığı maaşların, topraklarının satılarak iĂ‚de edilmesini istemiş ve geride bir deve, bir koleden başka birşey bırakmamıştır. Dort eşinden altı cocuğu olan Ebû Bekir, kızı Âişe'yi Rasûlullah ile hicretten sonra evlendirmiştir
Hicret sırasında mağarada iken ayağını bir yılan soktuğunda ve ayağı acıdığında o sırada dizine yatıp uyumuş olan Peygamber'i uyandırmamak icin sesini cıkarmaması, ağlarken Hz. Peygamber uyanıp ne olduğunu sorduğunda, "Anam-babam sana fedĂ‚ olsun ya Rasûlullah" demesi olayı Ebû Bekir'in Rasûlullah'a olan bağlılığının orneklerinden sadece biridir. Hz. Ebû Bekir'in beyaz yuzlu, zayıf, doğan burunlu, sakallarını kına ve civit otuyla boyayan sakin bir adam olduğu rivĂ‚yet edilir (İbnu'l Esir, el-KĂ‚mil fi't-TĂ‚rih, II, 419-420). Rasûlullah'tan sonra bu ummetin en hayırlısı Ebû Bekir'dir. O, Hz. Peygamber'in veziri, fetvĂ‚larda en yakını idi. Rasûlullah'ın, "İnsanlardan dost edinseydim, Ebû Bekir'i edinirdim" (BuhĂ‚ri, SalĂ‚t, 80: Muslim, MesĂ‚cid, 38: İbn MĂ‚ce, Mukaddime, II) ve "Herkeste iyiliklerimin karşılığı vardır, Ebû Bekir haric" demesi ve son hutbesinde, "Allah, kullarından birini dunya ile kendi katında olan şeyleri tercih hususunda serbest bıraktı; kul, Allah katında olanı tercih etti'' diye Ebû Bekir'i ovmesi ve mescide acılan tum
__________________
Sahabeler
Dini Bilgiler0 Mesaj
●35 Görüntüleme