Allahu teÂlÂ, kullarına gonderdiği kitapların hepsinde, kibri ve gururlanmayı kotulemiş ve yasak etmiştir. Nahl suresinin yirmi ucuncu Âyetinde mealen; (Allahu teÂlÂ, kibirli olanları elbette sevmez!) buyurulmaktadır.

Peygamber efendimiz de, bir hadis-i şeriflerinde; (Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete girmeyecektir) buyurmuşlardır.

İslam Âlimleri buyuruyor ki:
“Allahu teÂl ilim, kudret gibi butun sıfatlarından kullarına biraz ihsan buyurmuştur. Fakat, yalnız uc sıfatı kendine mahsustur. Bu uc sıfattan hic bir mahlukuna vermemiştir. Bu uc sıfatı, KibriyÂ, Gani olmak ve Yaratmak sıfatlarıdır. KibriyÂ, buyukluk, ustunluk demektir. Gani olmak, başkalarına muhtac olmamak, her şey Ona muhtac olmak demektir.”

Bunun icin kibirlenmek, Allahu teÂlÂnın sıfatına, hakkına tecavuz etmek olur. Allahu teÂlÂ, kullarına karşı mutekebbirdir. Zira O, kibriy sahibidir. Azamet, buyukluk ve kibriyÂ, yucelik ancak Allahu teÂlÂya mahsustur. Hadis-i kudside; (Azamet ve kibriy bana mahsustur. Bu iki sıfatta, bana ortak olmak isteyenlere, cok acı azap ederim) buyuruldu.

Tekebbur edene, yani kibir sahibi olana karşı tekebbur etmek caizdir. Kibir sahibine tekebbur etmek, sadaka vermek gibi sevaptır. Kibir sahibine karşı tevazu eden kimse, kendisine zulmetmiş olur. Bid’at sahiplerine ve kibirli zenginlere karşı da tekebbur etmek caizdir. Bu tekebbur kendini yuksek gostermek icin değildir. Onlara ders vermek, gafletten uyandırmak icindir. Takıyyuddin Subki hazretleri; “Cok iyi anlayıp gordum ki, butun fesadın başı kibirdir. Kibir, şeytanın buyuklenip kendini beğenmesi ile işlenen ilk gunah oldu. Kalbde kibir, buyuklenme hasıl olduğu zaman, kendisini buyuk gorup, başkalarını aşağı gorur. Kibir, kalbi nasihat kabul etmekten ve emre itÂat etmekten alıkoyar” buyurmaktadır.

BÂyezid-i BistÂmi hazretleri bir gun yolda giderken yanından gecen bir kopeği gorur ve kopeğe değip necÂset bulaşmasın diye elbisesini toplar. O anda kopek, Allahu teÂlÂnın kudreti ile dile gelip; "Benden sana bulaşacak kir, uc defa yıkamakla temiz olur. Ama senin nefsindeki kibir kiri, yedi deryÂda yıkansa temiz olmaz" der.

Kibriya yani ustunluk, yalnız Cenab-ı Hakka mahsustur. Sonradan yaratılan, dunyaya gelmesi ve olmesi kendi elinde olmayan bir insana, kibirlenmek mi yakışır yoksa tevazu gostermek mi? İmam-ı Zeynelabidin hazretleri buyuruyorlar ki:
“Kibir sahipleri benim cok garibime gidiyor. Kendilerinin bir damladan meydana geldikleri, sonra da curumuş, kokmuş leş olacaklarını bildikleri halde yine de kibirlenirler; bunlar neyine guvenirler!”

Musluman, kibirli olmaz, olamaz. Bir kimse kibirliyse, onun Muslumanlığında ve aklında noksanlık vardır. Zira Ahmed bin Hanbel hazretleri; "Kibir taşıyan kafada, akıla rastlayamazsınız" buyurmaktadır.

Kibirli kimse, saadet kapısından iceri giremez. Kendini beğenen, kendini ustun goren, kendini kabiliyetli goren, kendini iyi goren bir kimse, saadet kapısının dışında dolaşır, kapıdan iceri giremez. Kibirli kimse, kibrini kırarsa, kibrini yıkarsa o zaman saadet kapısından iceri girer.

Kibir, butun saadetlere engel bir duvar gibidir. Bu kibir duvarı, saadet kapısını acmaya engeldir. Diğer gunahlar, kibir gibi değildir. Allah hepimizi affetsin. Hepimizin gunahları vardır. Fakat elhamdulillah Muslumanız. Ancak Musluman kibirli olamaz. Eğer kibirliyse, o kimsede noksanlık var demektir. Bu cok muhim bir olcudur. Kibirden kurtulmanın tek caresi ise, kibirli olmayanlarla beraber olmaktır. Allahu teÂlÂdan ve Onun dininden bahsederek sohbet etmektir. Allah adamlarını ve Muslumanları Allah rızası icin sevmek ve sevilmektir. Hic kızmamak, gucenmemek, darılmamak, haddini bilmek, kusurunu gormek, ayıbını gormektir. İslam Âlimleri, akıllı olmak lazımdır buyurmuşlardır. Akıllı insan, karşısındakinin iyi tarafını, kendisinin kotu taraflarını goren kimsedir. Karşısındakinin kotu tarafını goren kimse, akıldan mahrumdur. Kendisinin iyi taraflarını goren kimse de, akıldan mahrumdur. Demek ki akıllı insan, akıllı, iyi bir Musluman, daima Muslumanların iyi taraflarını gorur, o iyi taraflarına aşık olur. Kendisinin iyi taraflarını goremez. Dolayısıyla daima arkadaşlarına muhtactır. Arkadaşlarına muhtac olmayan, onun hizmetine, duasına ihtiyac duymayan mahvolmuştur. İşte o, felakettedir.

İnsanoğlu, nefsinin esiri olunca, her şeyi yapacağını, her şeye sahip olacağını zanneder. Olumu unutur, hic olmeyecekmiş gibi hareket eder. Ele gecireceği şeylerde cok acelecidir, sabırsızdır. Halbuki insan, acele etse de, here şeye sahip olmayı arzu etse de, Allahu teÂlÂnın takdirinden başkası olmaz. Rabbimizin emri olduğu icin sebeplere yapışıp neticeyi sabırla beklemek lazımdır.

Kızmak, sinirlenmek kibirdendir. Aceleci, sabırsız olmak, şeytandandır. Her iki hÂl de, insanı felakete surukler. İnsan aceleci, sabırsız da olsa, iş olacağına varacaktır. Netice olarak, İslam Âlimlerinin buyurduğu gibi:
"Kibir, her iyiliğe, her fazilete, her guzelliğe ve her başarıya engeldir."
Kaynak
__________________