Oteden beri şaşarım. Alemlerin Rabbi nasıl olur da fani bir kulunun sozunu alıntılar? Cok yerde İbrahim'in [as] sozunu Kendi sozu eyler mesela: "Batan şeyleri sevmem!" Nuh'un [as] sozunu kelamı arasına alır. Yeri gelir Yakub'un[as] ağzından konuşur, yeri gelir Yusuf'ca [as] hitap eder. Hazreti Lokman'ın oğluna babacan konuşmasını seslendirdiği de olur, Yunus'un [as] ateşli yakarışıyla da, Eyyub'un mahzun cığlığıyla da ağız birliği eder. Niye ama?
Bu kutsi tercih, bana oyle geliyor ki, kullarını onurlandırmak adınadır. Hem sozu alınana hem sozden alınmak isteyene şereftir bu... "Sizinle hem yoldaşım hem haldaşım hem solukdaşım!" demeye getiriyor Rabbimiz.
Allah sozlerinin arasında insan sozlerinin olması, O'nun sozlerinin her insanın dudağına değesi sadelikte olduğunu somutca gostermek icindir. İşte bu kadar "yanımızdan konuşur" Allah. İşte bu kadar eğilir seviyemize. Kur'Ân'ın bir adı olan "Tenezzul"un icini doldurur; tenezzul eder biz acizlere. Kur'Ân'ın unuttuğumuz anlamı olan "okuma"yı hakkıyla yerine getirir; icimizi okur bizim, icimizi okutur bize. PekÂl hakkı olduğu halde tepeden bakmaz sozleriyle bize... Kimse itiraz edemeyeceği halde, tahakkum edasıyla konuşmaz. Nezaketle konuşur. Şefkatin anadiliyle hitap eder. Gonullu katılımımızı bekler emirlerine. Zorlamaz. Zorlamamızı da zorlanmamızı da cirkin bulur.
İnsanî şaşkınlıkları ve beşeri surcmeleri sozlerinin katına alan Alemlerin Rabbi, her gun gozumuzun onunde yaptığı bir başka işin benzerini yapıyor aslında.
Yağmur gibi dokunduruyor sozlerini kirpiklerimize. Denizlerinde calkalanan tuzlu suları goğe kaldırdığı gibi, icimizin calkantılarını duru sozler olarak katına alıyor. Muhtac olana, ozleyene, hasretle yanana, dudağı kavrulana hep yine ama hep yeni bir yağmur olarak dokunduğu gibi, vahyin goğunden bize taze dokunuşlar indiriyor. Gonlumuze serinlik bahşediyor. Yureğimize su serpiyor.
Yağmurun yağışı cok eskidir. Ama her yağışı yenidir, her dokunuşu tazedir. Yağmur herkese yağar, her yere iner. Ama her kişiye ozeldir, her pencere onune kendince birikir, her sac teline dokunuşu bi'tanedir.
Kulların ağzından gelen her soz, bir kul olarak hepimizin ağzına gelesidir, değesidir. Sanki o sozler Kur'Ân'ın goğunde bulutlar gibi bekleşmektedir ve ihtiyac olduğunda taze damlalar gibi dokunacaktır yureğimize. Kur'Ân'ın zikrettiği her hal, canlandırdığı her diyalog gun gelip bize değecektir, bizim gerceğimiz, bizim taze yağmurumuz olacaktır.
Rabb-i Rahimimizin halimizi anladığının işaretidir bu. İnsanlık hallerimizin O'nun tarafından anlaşılır olduğunun zarif fısıltısıdır.
Yureğimizin tam ortasında akıp duran halleri soze dokuyor aslında Rabbimiz. Dilsiz acılarımızı seslendiriyor. Suskun sızılarımız icin ağzımıza dil veriyor. Yakıcı pişmanlıklar icin kelime tutuşturuyor dudaklarımıza.
İşte bu yuzden, tam da bu yuzden, Kur'Ân okuyan kendisiyle tanışır, kendine doğru yurur, kendi yureğini adımlar, yitik cennetinin altından akan ırmakların cağıltısını duyar.
Ornek mi?
D/okuyalım mı Yusuf 91've 92'yi yureğimize?
Yusuf 91: "Doğruya doğru, Allah seni bize ustun kılmış, biz hataya gomulup gitmişiz işte..."
Yusuf'un kardeşleri, kuyuya attıkları, unuttukları, unutturdukları Yusuf'u kendilerine iyilik yapar halde bulunca, derin pişmanlıklarını ve yakıcı utanclarını işte bu ayetin anlam yatağına akıttılar kan revan...
Yusuf'un [as] kardeşlerine soylediği ise Allah sozunun arasına katışarak gelir 92. ayetle: "Bugun sizi kınayıp ayıplama yok, Allah sizi affetsin, O merhametlilerin merhametlisidir."
Artık hem Yusuf sozudur bu, hem Allah sozudur. Yusuf'ca bir civanmertliğin arkasında durmuştur Rabbimiz. O kadar ki, Yusuf'un sozunu soze etmiştir.
Aslında boylece, kardeşlerinin Yusuf'a yaptıklarını Kendisine yaptığımızı anlayacağımız "o gun" biz mucrimleri bu sozle karşılayabileceğinin mujdesini vermektedir. Biz de kuyuya atmadık mı Rabbimizin hatırını? Biz de unutkanlık zindanlarına surmedik mi Yaradanımızın kadrini? Biz de nankorlukle karşılık vermedik mi Yusuf'ca guzel iyiliklerine? Biz de Rabbimizin bize verdiği ile, hatta Rabbimiz bize verdi diye Rabbimize kafa tutmaya kalkmadık mı utanmadan?
Yusuf kadar guzeldir işte bu bağışlama cumlesi. Bu guzelliğe muhatap olmak icin, "Doğruya doğru, biz hataya gomulup gitmişiz işte" harbiliği, duruluğu gerekiyor elbet. Yusuf yuzlu olmaya can atanları Yusuf sozlu olmaya da cağırıyor bu cumle: "Sen de bağışla..." Yusuf yuzlulerle muhatap olmanın gereğini hatırlatıyor Yusuf'un kardeşleriyle ağız birliği ettiğimiz o cumle: "Biz hataya gomulup gitmişiz işte..."
Şu kısa omrumuzde ya bir Yusuf rolunde oluruz ya kardeşleri rolunde. Ya bir yanlış yapmışızdır Yusuf'ca guzel bir kalbe. Ya da bir yanlış yapılmıştır Yakub'un gozlerden sakındığı gibi sakındığımız Yusuf yuzlu kalbimize? İncitmişizdir; kacınılmaz. İncinmişizdir; kacılmaz.
Yanlış yapanlar ve yanlış yapılanlar sahnesi burada. Bu sahnede yeri olmayan kaldı mı? Bu senaryoda rolu olmayan var mı? Hepimiz, her birimiz, korku ve umit arasındayız işte. Ya Yusuf 91'i soyleyecek olma korkusu ya Yusuf 91'in bize soylenecek olması umidi.
Benim omrum Yusuf 91'i yureğime değdirecek pişmanlıklarla dolu. Hata yaptım, ayıpsız değilim. Saklıyorum sadece. Yusuf 91'i can kulağımla duyma hasretleriyle dolu. Bana da hata yapıldı. Hangi birini sayayım? Ben yanlış yaptım ve bana yanlış yapıldı.
Kulların hatasız olmadığı şu dunyada, başka secenek var mı ki? Kulların hatalı olduğu şu kısa omurde, Yusuf 92'yi duymayı ozleyen yok mu benim gibi? Yusuf 91'i kardeşlerinden duyacak olsa, hic bekletmeden Yusuf 92'yi soylemeye hazırlanmış olanlar yok mu benim gibi?
Bu ayetler orada dururken kimse masum sayamaz kendini. O sozler, idrakimizin goğunde yağmur yuklu bulutlar gibi bekleşirken, kimse o sozlerin dokunmasıyla ıslanmaktan kurtaramaz kendini.
Omrumuzun ozetini cıkarsak, sahiden oz bir gecmiş yazsak, Yusuf 91 ve 92 yeter bize. Farklı sahnelerde, farklı zamanlarda, farklı oyuncularla hep aynı repliği soyleyerek gecirdik bu omur. Siperimiz Yusuf 91 ve 92. Herkes oraya atmış kendini; caresiz.
Kalbimizin arayışlarına acık adrestir Yusuf 91-92 arası. Bir o duvara carpıyoruz başımızı, bir berikine: "Biz hataya gomulup gitmişiz işte.." diyeniz bir gun, "bugun size kınama yok" diyeceğiz bir başka gun.
Demek ki Yusuf 91'in "nuzul sebebi"yiz her daim. Ya arefesindeyiz Yusuf 91'in ya ertesinde. Ya soyleyeniyiz ya soyleneni. Biz yaşadıkca iniyor ayet. Nefeslendiğimiz her yere siniyor o sozler. Pişmanlıklarımızın ve kırgınlıklarımızın yarıklarına değiyor. Yağmurun actığı yaralar gibi kırıyor kabuğumuzu. Dilimize değmekten ote bir d/okunuş sunuyor bize. Yureğimizin sesi oluyor. Kalbimizi tercume ediyor. Her hatada yeniden titreyen sinir uclarımızda tazelenen tomurcuklar gibi yeni/den buyuyor o sozler.
Cıkış yok Yusuf 91-92 arasından. İyi ki, yok. Tum ozgurlukler burada. Omzumuzu cokerten yuklerin hepsini bu arada cozuyoruz. Ayağımıza pranga vuran pasların cumlesi bu arada eriyor. Kin ve nefreti bu arada nefeslenerek siliyoruz kalbimizden. Kuskunluğu ve dargınlığı, uzaklıkları ve soğuklukları bu(a)rada tuketiyoruz. Kalbimizin kanatlarına sonsuz bir gok aralıyor bu iki sozun arası.
Doğru ya doğru, ya ozur dilenecek biriyiz ya da ozur dileyecek biriyiz. Hem ozur dilenecek biriyiz hem ozur dileyecek biri. Hem aldandık hem aldattık. Hem hıyanet ettik biz, hem hıyanet edildi bize. Cırpınışlarımızın hepsi Yusuf 91'in avuclarında sakinleşecek ve Yusuf 92'nin kucağında yeni baştan teselli bulacak.
İşte şimdi kendimi Yusuf 91'in dizi dibine mahzun ve mahcup bırakıyorum. Kendilerine mahcup olacağım sozler soylediklerim, haklarına girdiğim kardeşlerim benim: "Doğruya doğru; Allah sizi bana ustun kılmış, ben ise hataya batıp gitmişim."
Hic kimseden bu sozu duymayı hak etmeden yaşamaya razıyım. En kotusu Senai olan bir toplum, en iyisi Senai olan toplumdan hic şuphesiz daha guzeldir. Hep sozu benden duymayı hak eden kardeşlerim olsun etrafımda; daha cok sevinirim.
Ben Yusuf 91'in dizi dibindeyim. Dileyen herkes gelsin yanıma. Omrumun geri kalanını bu koşede beklemeye değer goruyorum. Başka ne işe yarar ki bu omur? Koskoca bir omrun hızla tukenişini, vaktin elimden huzunle kayıp gidişlerini, hayatımın husranla eksilmesini hangi kÂrla telafi edebilirim ki?
Edebilirim, umitliyim.
Harika bir umidim var benim. Seve seve paylaşmak isterim.
Ustelik Yusuf'un kardeşlerinden daha da fazlasıyla umitlenmeyi hak ediyorum. Yusuf yuzlu Peygamber'e [asm] Yusuf'un kardeşlerinin Yusuf'a yaptığının daha kotusunu yapmamış olduğumu sanıyorum. Sonunda, en sonunda şu sozu duyarım diye umuyorum. Bu sozu en son hak eden olmayı bile kurtuluş biliyorum: "Bugun seni kınayıp ayıplamak yok, Allah seni affetti, cunku merhametlilerin en merhametlisidir O."
Sahi, Yusuf sozlu Peygamber'den [asm] Yusuf tebessumlu bir soz olarak duyulmuş değil miydi bu soz? İlk soyleyeni alemlere Rahmet Peygamberim [asm] ise, son soyleyeni niye olmasın? Son soylediği, en son soylediği ben niye olmayayım?
Senai Demirci
__________________
d/okunsun mu Yusuf senin de yureğine?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- d/okunsun mu Yusuf senin de yureğine?