Âlemlerin Rabbi; ilk insan ve ilk peygamber Âdem (a.s.)’ dan son peygamber Hz.Muhammed Mustafa(s.a.v.)’e kadar gelmiş gecmiş butun peygamberleri, insanlığa yol gosterici gercek onderler olarak gonderdiği gibi onlar aracılığıyla tebliğ ettiği yuz dort kitabı da, hidayet rehberleri olarak nÂzil buyurmuştur.

Aynı Allah’ın (ki, O’ndan başka ilah yoktur) aynı gorevle sorumlu elcileri olmak bakımından peygamberler arasında bir fark yoktur.(el-Bakara, 285) Ancak mertebe ve fazilet bakımından peygamberlerin kiminin kimine ustun kılındığı da ayetle sabittir.(el-Bakara, 253)

Oyleyse; -insanlığı aynı ulvi hedefe cağırma bakımından- ilahi kitaplar arasında da fark yoktur. Ancak muhteva, hitap alanı ve fazilet bakımından kitapların da farklı olduğunu soyleyebiliriz. Hal boyle olunca; en son ve Âlemşumul bir kitap olan Kur’an’ın yuceliği tartışma goturmez. HÂtemu’l-Enbiya ve Resûl-u Sekaleyn olan Peygamber Efendimiz’in yu celiğinin tartışılamayacağı gibi.

Kendinden onceki butun kitapları nesh etmesi (hukmu nu kaldırması) ve kıyamete kadar -korunarak- hukmunun de vam edecek olması, Kur’an’ın başka bir farkını ortaya koy maktadır.

Butun bunlara rağmen, gecmiş butun peygamberlere ve butun ilahi kitapların asıllarına inanmak bir Muslumanın iman borcudur.(el-Bakara, 285)

Cenab-ı Hak, Kur’an’ı Nasıl Takdim Ediyor?

Yuce Rabbimiz, Son Seygamberi aracılığı ile en buyuk mucize olarak gonderdiği Kur’an’ı, bizzat kendisi tanıtıyor ve vahiy yoluyla takdim ediyor:

“Sana bu Kitab’ı, herşeyi acıklayan ve Muslumanlara yol gosterici, rahmet ve mujde olarak indirdik.”(en-Nahl, 89)

“(Bu Kur’an), Rablerinin izniyle insanları karanlıktan aydınlığa; yani her şeye galib (ve) ovguye layık olan Allah’ın yoluna cıkarman icin sana indirdiğimiz bir kitaptır.”(İbrahim Sûresi, 1)

“Ramazan ayı -ki; insanlara yol gosterici, hidayeti, doğ ruyu ve yanlışı birbirinden ayırdedip acıklayıcı olarak- Kur’ an o ayda indirilmiştir.”(el-Bakara, 185)

Bu ayetlerin acık beyanı, Kur’an’ın genel olarak şu ozelliklerini tespit etmemizi sağlıyor:

Kur’an, herşeyi acıklayan(tıbyan) bir kitaptır: Kur’an, bircok ayetinde, kendini “Kitab-ı Mubîn” olarak tanıtıyor. Yani, “Apacık Kitap”; herşeyi en net ve duru bir şekilde beyan eden bir kitap.

Cenab-ı Hakk’ın, insanlığın hidayeti icin gonderdiği kitabını noksan ya da anlaşılmaz bir kitap kabul etmek; Kur’an’ın gonderiliş gayesine ve Allah’ın sıfatlarına aykırıdır. Kullarının her zaman ve mekanda ihtiyaclarını bilen (Alîm /Habîr olan) Allah(c.c.) noksan sıfatlardan mu nezzehtir (Subhandır.) Onun icin, Allah’ın kitabında, insanlığın her meselesine bir ışık bulabilirsiniz. Yeter ki; meselenizi Kur’an’ın nuruyla aydınlatmaya karar veriniz. Rabbimizin şu ayeti, Kur’an’ın her hususta bizim icin yeterli ve yol gosterici olduğunu beyan etmiyor mu?:

“Yaş ve kuru, hicbir şey mustesna olmamak şartıyla apacık bir kitapta(Levh-i Mahfuz’da /Kur’an’da)dır.”(el-En’am, 59)

Kur’an, muminler icin bir hidayet kaynağıdır: Kur’an, kendisine inananlara en doğru yolu(SırÂt-ı Mustekîm) gosterir. Munkirler, Kur’an hidayetinden mustefid olamazlar. Cunku ışıktan mahrum olanlar, karanlıkta yollarını daima şaşırmaya mahkumdurlar. Kur’an’ın nurunu, samimi ola rak rehber edinenler, yollarını asla şaşırmazlar. Evet, “Ken din de hicbir şuphe bulunmayan Kur’an,” “Takva sahipleri icin bir hidayet rehberidir.”(el-Bakara, 2)

Kur’an bir rahmettir: Kur’an; “Alemlere rahmet olarak gonderilen”(el-Enbiya,106) HÂtemu’l-Enbiya(s.a.v.)’in en bu yuk rahmet mucizesidir.

Sevgili Peygamberimiz(s.a.v.), ‘rahmet’ olan Kur’an’ın mubelliği olduğu icin ‘alemlere rahmet’ olmuştur. Cunku O, inkarı sebebiyle kurumuş ve olmuş gonulleri, Kur’an’ın rahmet sağanaklarını serpmek suretiyle yeşertmiş ve diriltmiştir. Bugun dahi insanlığın dirilişi, o ‘Ebedi Rahmet’e bağlılıkla mumkun olmaktadır. Kur’an’ın rahmetinden mahrum olmak demek; dunyada da, ukbada da huzursuz ve eza icinde yaşamak demektir.

Kur’an, bir mujdedir: Kur’an, kendine tabi olanları hidayetle,(el-İsra, 9) fani dunyanın ve ebedi ahiretin her turlu huzur ve saadetiyle; en guzeli de, cennet ve cemalullah ile mujdeler. İnkara saplanıp kalanları da ‘elîm bir azap’la mujdeler-!-..(el-Bakara, 25)

Kur’an, furkandır: Yani; doğru ile yanlışı, musbet ile menfiyi, iyi ile kotuyu, haram ile helali, hak ile batılı mutlak manada ancak Kur’an’ı mikyas yaparak, onu olcu alarak ayırt edebilirsiniz. Gercek adaleti, ancak Kur’an’ın ebedi dusturlarıyla sağlayabilirsiniz.

Oyleyse; insanlık huzur, barış ve gercek mutluluğu tatmak istiyorsa; her turlu derdinin devası icin Kur’an eczanesine muracaat etmek zorundadır. Yani; Kur’an’ı, -Allah Resulunun, ashabına yaşattığı gibi- yaşamak durumundadır. Bu da; Kur’an’ın ozunden ve ruhundan habersiz olarak uc-beş ayet meali ezberleyip ahkam kesmekle olmaz… Bu, an cak; Kur’an’ı bir butun olarak anlayıp davranışlarına aksettiren “Peygamber vÂrisleri”nin, yani bizleri Allah’ın Sevgili Resûlu’ne ve Rabbu’l-alemine vardığı yoldan taşıma liyaka tindeki gercek Allah dostlarının terbiyesine girmekle; erenlerin tezgahında dokunmakla mumkun olacaktır.

ALINTIDIR


__________________