Bir kimse, din ve dunya işlerinde, kendine yani nefsine tÂbi olur, ona uyarsa, perişan olur. Zira din işlerinde kendi bilgisine guvenerek nefsine uyan bir kimse, haram işlemeye başlar. Haram işleyen, zamanla bunlara alışır, alışınca da haramlardan zevk almaya başlar ve dinin emirlerine, yasaklarına ehemmiyet vermez olur. Harama ehemmiyet vermeyenin ise, imanı gider, kÂfir olur. Ehemmiyet vermemek, zerre kadar da olsa uzulmemek demektir.

Aklı olan bir kimse, İslamiyet’e uyar, Musluman olur ve insanlara hizmet eder. Nefsine, şeytana uyan kimse ise, kufre, inkÂra kayar. İslamiyet’e uyan Cennete, nefsine uyan ise, Cehenneme gider.

İslamiyet’in temeli, insanın nefsine karşı gelmesi, ona muhalefet etmesi ve boylece kibrini kırmasıdır. Kişinin nefsini kıran en muhim husus ise, herhangi bir kimseye bilmediği bir şeyi sormaktır. Cunku nefs, bilmediği bir şey de olsa, bunu sormayı sevmez ve istemez. O da benim gibi bir insandır diyerek kendini beğenmeye davam eder. Kendini beğenen, kendi bilgisine guvenen, İslam Âlimlerini beğenmez, onlara uymayı reddeder. Bu da onun felaketi olur. Şeytan da kendini beğenmiş, ustun gormuş, kendi ilmine guvenmiş ve neticede kaybetmiştir. Nefs, Allahu teÂlÂnın duşmanıdır. Hadis-i kudside; (Nefsine duşmanlık et! Cunku, o benim duşmanımdır) buyuruldu.

Demek oluyor ki, nefsi kuvvetlendirmek, onun, mal, mevki, rutbe, herkesin ustunde olmak, herkesi aşağı gormek gibi isteklerini yapmak, Allahu teÂlÂnın bu duşmanına yardım ve onu kuvvetlendirmek olur ki, bunun ne buyuk bir suc olduğunu anlamalıdır. Allahu teÂlÂ, hadis-i kudside buyuruyor ki:
(Buyukluk, ustunluk, bana mahsustur. Bu ikisinde, bana ortak olmak isteyen, buyuk duşmanımdır. Hic acımadan, onu Cehennem ateşine atarım.)

Mal, mevki, rutbe gibi dunya ziynetlerini, nefse uyarak değil, Allahu teÂlÂnın emirlerini yapmak, yaptırmak ve millete, Muslumanlara hizmet etmek icin istemelidir. Bu niyet ile istemek ve bunları yapmak ibadet olur.

Allahu teÂlÂnın duşmanım dediği nefse dost olan bir kimse, nasıl Allah’ın dostu olabilir ki! Kişi, ya Allahu teÂlÂnın veya nefsinin dostudur. Allahu teÂlÂyı dost olarak secenler, Onun dostları, sevdikleri ile beraber olur. Nefsini dost olarak secenler de, nefsinin dostları ile beraber olur.

Allahu teÂlÂ, her turlu nimeti verdiği halde, Ona şukretmemek ve Onun duşmanlarını dost edinmek, ne buyuk ahmaklıktır. Bir kimse, Peygamber efendimize İslamiyet nedir diye sual edince; (Allahu teÂlÂnın emirlerine saygılı olmak, hurmet gostermek ve mahluklarına şefkatli olmaktır) buyurmuşlardır.

İyinin ve bilhassa doğrunun duşmanı coktur. En başta şeytan ve nefs duşmandır. Allahu teÂlÂnın, Âdem aleyhisselamdan Muhammed aleyhisselama kadar gonderdiği dinlerin hepsi, hep insanın nefsine uymaması, daha doğrusu nefsin, bir duşman olduğunu anlatmak ve anlamak icindir. İslamiyet de, nefsin, Allahu teÂlÂya duşman olduğunu, Allahu teÂlÂnın da nefse duşman olduğunu bildirmek icin gelmiştir. Nefse uymak, nefsin arzularının peşinde koşmak, nefse kul olmak demektir. Din buyukleri; “Teberri etmedikce, tevelli olmaz. Yani uzaklaşmadıkca, dostluk olmaz” buyurmuşlardır.

Bir kimse, doğudan uzaklaşmazsa batıya, batıdan uzaklaşmazsa, doğuya yaklaşamaz. Duşmandan uzaklaşmayan, dosta yaklaşamaz. Nefsinden uzaklaşan, Allahu teÂlÂya, Allahu teÂlÂdan uzaklaşan da, nefsine kavuşur. Allahu teÂlÂya kul olanlar, Onun arzu ettiği, razı olduğu yerde buluşurlar. Nefse ve şeytana tÂbi olanlar da, nefsin ve şeytanın icinde olacağı yerde buluşacaklardır.

Allahu teÂlÂ, bu dunyaya, insanın nefsini azdırdığı icin, yarattığı gunden beri, hicbir gun rahmet nazarı ile bakmamıştır. Cunku nefs, cok mal mulk ister, nefs şohret ister, nefs başkanlık ister, emir vermek ve herkesin kendine boyun eğmesini, hatta Allah korusun ilah olmak ister. Allahu teÂlÂ, Kur’an-ı kerimde nefsin bu isteklerini, doymak bilmeyen bir hayvana benzetiyor ki, bu hayvan ne yese doymaz. Bunun şerrinden kurtulabilmek icin, nefsinin şerrinden kurtulmuş olanlarla beraber olmak lazımdır. Yani ehl-i sunnet Âlimlerinin, evliyanın kitaplarını hayatlarını okumak lazımdır. Nefs, insanlara rehberlik eden, yol gosteren bu Âlimlere uymak, tÂbi olmak istemez ise de, kurtuluşu da, bunlara uymakta ve bunlarla beraber olmaktadır.

Netice olarak insan, kendine değil, ehl-i sunnet Âlimlerine tÂbi olmalı, onların kitaplarında yazdıklarına uymalıdır. Boylece kişinin, işi de, ahlakı da duzelir. Nefsine uyan kimse ise, luzumsuz şeylerle uğraşarak, dolap beygiri gibi dolanıp durur ve sonunda helak olur.
Kaynak
__________________