İnsan İnanan ve Anlam Arayan Bir Varlıktır


İnsan yaşayabilmek icin anlamak, anlamlandırmak, acıklamak zorunda olan bir varlık. İnsan, başta hava, su, toprak ve guneş olmak uzere kendi dışındaki varlıkların varlığı sayesinde var olmakta ve varlığını surdurmektedir. Her ne kadar, nefes almakta gucluk cektiği ana kadar havanın ne olduğunu, ne anlama geldiğini pek duşunmek istemese de, bol oksijenli ortamın ne anlama geldiğini tecrube ederek fark etmektedir. Dağlara tırmanırken, belli bir yukseklikten sonra nefes almakta zorlandığında, sebebini araştırmak ihtiyacı hissetmektedir. İnsanla ilgili her şey, onun kendi varlığının farkına varmasıyla birlikte başlamaktadır.


Yaşamak icin anlamak ve anlamlandırmak ihtiyacı, insanı hayatın anlamını aramaya yoneltir. İnsan nicin yaratıldı? Var olan her şeyin bir yaratılış amacı olmalı değil mi? Gozumuzun, gormek icin tasarımlandığını, gozu meydana getiren hucrelere boyle bir gorev yuklendiğini anlamak pek de zor değildir. Duşunen insan, bilincli, ya da bilincsiz hayatın anlamını sormaya, soruşturmaya, anlamaya, bulmaya calışır.

Belki bu yuzden unlu psikiyatr Victor Frankl, “Anlam arayışı insan olmanın ayırt edici ozelliğidir” demek ihtiyacı hissetmiştir.Buyuk kafaların arayış seruvenleri de, sancıları da, heyecanları da buyuk olmalı...

R. Garaudy, hakikati arayış seruvenini, “Yuzyılımızda Yalnız Yolculuğum” ismiyle Turkce’ye tercume edilen otobiyografisinde okuyucu ile paylaşıyor. Musluman olduktan sonra şoyle der Garaudy: “Hayatımın en buyuk davası, hayatın anlamını bulmak oldu. Ve de tarihin anlamını… Yonumu değil, sadece cemaatimi değiştirdim”.


Tolstoy’un, “anlam arayışı”, hayatın anlamını bulabilmek icin gosterdiği caba, ortaya cıkan tecrube, gercekten nefes kesecek nitelikte… İnsan onu okurken, bazen onun gectiği girdaplarda boğulacak gibi oluyor. Hele ipi ve silahı kendisinden saklaması, gercekten insanı urpertiyor. Ona gore, “inanc insanın var oluşunun anlamına ilişkin bilgidir ve ancak bu bilginin sonucunda insan kendi kendisini yok etmeyip varlığını surdurebilir. İnanc var oluşun gucudur. Bir insan yaşıyorsa bir şeylere inanıyordur. Eğer bir şeyler icin yaşamak gerektiğine inanmasaydı, yaşıyor olmazdı. Eğer insan fani olanın aldatıcı doğasını gormuyor ve fark etmiyorsa fani olana inanıyor demektir. Fani olanın aldatıcı doğasını kavrayabiliyorsa sonsuza inanmak zorundadır. Bir inancı olmadan yaşayamaz”. (İtiraflarım, 59).



İnancın anlamla ilgili boyutunu fark etmek cok zor değil. Belki de insanın yaratılışı gereği inanan bir varlık oluşu, imanla anlam arasındaki ilişkiyi cozumlemeyi kolaylaştırıyor. Tanrı’ya, ustun bir gucun varlığına inanmak, insana muazzam bir guvenlik kalkanı sunuyor. Aslında bu durum, insanın hem zaaflarını, hem de gucunu işaret ediyor. İnsanın cok korktuğu, ya da cok sevdiği şeylere “tanrısal guc” yuklemesi, Kur’an’ın ifadesiyle “şirk” tam da bu zaafların eseri. Gurur, kibir bu zaafların zirve yapması durumudur. İnanmanın varoluşsal bir ihtiyac oluşu, bilgi temelli, ust seviyede bilincle gercekleşen bir imanın inşa edilmesini de mumkun kılıyor. İşte, Kur’an’da dikkat cekilen “inananların guclu, ustun olması”, fıtrata uygun bir imanın insana neler kazandırabileceği ile ilgili onemli bir ipucudur.
Diğer taraftan imanın bir de varoluşsal boyutu vardır. İnsan, Tanrı’ya inanabilmesi icin once kendi varlığının farkında olmalıdır. Bu bilinc, imanı “var olma”, ya da “varlık” uzerinden okumayı mumkun kılar. O zaman, iman, Tilich’in ifadesiyle “var olma cesareti”ne donuşmuş oluyor. İman, insanın var olduğunun Tanrı tarafından onaylanarak, insanda kendisi ile ilgili ust seviyede bir varoluşsal bilinc oluşturmaya başlıyor.
Tolstoy’un arayışı, “olma cesareti”nin bir orneği olarak anlaşılabilir. Şoyle diyor Tolstoy, “Sadece Tanrı’ya inandığım anlarda yaşamış olduğumu hatırladım. Bu gecmişte nasılsa, bugun de oyleydi. Yaşamak icin Tanrı’nın varlığının farkında olmaya ihtiyac duyuyordum. O’nu unutmaya, ya da O’nu inkar etmeye goreyim; oluyordum. Bu canlanma ve olme neyin nesi? Tanrı’nın varlığına olan inancımı yitirdiğimde yaşamıyorum. Şayet O’nu bulmaya yonelik icimde bir umut kırıntısı olmasaydı kendimi coktan oldurmuştum. Sadece O’nu hissettiğimde ve bulmaya calıştığımda yaşıyor; gercekten yaşıyordum. ‘Daha ne arıyorsun?’ diye haykırdı icimdeki bir ses. ‘Bu O. O, onsuz yaşanılamayandır. Yaşamak ve Tanrı’yı bilmek aynı şeylerdir. Tanrı var oluştur. ‘Tanrı’yı arayarak yaşadın mı, bir daha Tanrısız yaşayamazsın”. (Tolstoy, İtiraflar, 74).
İmanı, var olma cesareti olarak okuduğumuz zaman, hayatın anlamı da, kendini inşa etmenin otesine geciyor ve hem hayatımız daha anlamlı oluyor, hem de bu anlamı bizim yaratıcı yetilerimiz zenginleştiriyor. Bu, Tanrı’nın her şeyi kuşatan rahmet denizinin icine, kok salmak gibi bir şey… Bu, Yuce Allah’ın “insana şah damarından daha yakın” olduğunu derinden kavramak demektir. Bu “dosdoğru olmayı” başarmak demektir.
İslam’ın en temel amacı, insanın hem duşunce, hem de davranış planında dosdoğru/ durust olmasını sağlamaktır. Aslında Allah’ın varlığına ve birliğine iman da, temel İslami ibadetler de, ozu itibariyle bu amaca yoneliktir. Bunun icin de, oncelikle insanın kendi varlığının, insan olduğunun farkında olması ve Allah’tan herhangi bir şeyi gizlemenin, saklamanın mumkun olmadığını bilmesi gerekmektedir. Nitekim Yuce Allah şoyle buyurmaktadır: “Gercek şu ki, insanı yaratan Biziz ve onun ic benliğinin/nefsinin ona ne fısıldadığını Biz biliriz; cunku Biz ona şah damarından daha yakınız.” (50/16) Yuce Yaratıcı’nın her şeyi bildiğini bilmek, insanın aklını, duşunce dunyasını terbiye etmek anlamına gelir.
Hayatın anlamına yonelik her soru, ancak “var olma bilinci” uzerinden sorulursa anlamlı olabilir. Cunku insan vardır ve varlığının da farkındadır. Ne var ki, “var olma bilinci”nin duzeyi, ya da etkinliği her zaman arzu edilen duzeyde olmamaktadır. Yuce Allah, insanoğlu icin varoluşsal duzeyde onemli bir uyarı yapıyor: “Allah’ı unutup da, Allah’ın da kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın; onlar yoldan cıkmış kimselerdir”. (59/19). İnsan, hayatını, ancak ust seviyede bir bilgi ve bilincle inşa ettiği sağlıklı bir imanla daha anlamlı kılabilir.


http://hasanonat.net/index.php?option=com_content&view=article&id=179:n san-nanan-ve-anlam-arayan-bir-varlktr&catid=36:makale&Itemid=54


__________________