Yaşadığınız şehirde sadece 7800 insanın bulunduğunu duşunun. Bu kişilerden sadece birisi hastalandığında, şehirdeki tum sağlık sistemi cokmeye, uzmanlar evinizde kalın uyarısı yapmaya, dukkanlar kapanmaya, herkes işini kaybetmeye başlasın... Dahası şehirde alışık olduğunu her ne varsa hepsi bir anda değişsin, sosyal hayatınız sıfırlansın. Unutmayın hepsi sadece 1 kişi hastalandığı icin gercekleşecek.
Guncel verilere gore 7,8 milyar insanın yaşadığı Dunya gezegeni icin de durum tam olarak bu. Koronavirus salgını, 1 milyondan fazla insana bulaştı ve olum oranı %5’in uzerinde. Dunyanın en guclu ulkeleri, tarihlerindeki en buyuk krizin eşiğine geldi. Dunya ekonomisinin ve pek cok teknolojinin merkezi olan ABD’de 30 ila 50 milyon insanın işsiz kalması bekleniyor. Avrupa ve Turkiye icin de tahminler ic karartıcı. Gozle gorulmeyen bir duşman, tum insanlığı ve insanlığa ait "modern" olarak bildiğimiz duzeni dize getiriyor.

Hastalığa yakalanmasak bile değişen dengeler hepimizi etkileyetecek. En başta sosyal ilişkilerimiz hızlı bir donuşum surecine girdi, calışma hayatlarımız değişti Belki de tum bunlar, kalıcı sistemlerin kurulmasına onculuk edecek. Bu aşamadan sonra alacağımız her kişisel, toplumsal ve uluslararası karar hayatımızın geri kalanını kalıcı olarak etkileyecek. Bunları biz değil, Sapiens: Hayvanlardan Tanrılara İnsan Turunun Kısa Bir Tarihi kitabının yazarı, Yuval Noah Harari soyluyor.
[h=2]İnsanlar ve hukumetler geleceği duşunerek hızlı ve etkili karar vermek zorunda:[/h]
İnsanlık tarihine dair en populer kitapların yazarı ve tarihci Yuval Noah Harari, bu kriz anlarında hem bireysel olarak bizlerin, hem de bizleri yoneten hukumetlerin hızlı ve etkili kararlar alacağını dile getiriyor. Financial Times icin yazdığı koşede geleceği duşunerek karar verilmesi gerektiğinin de altını ciziyor.
[h=2]Normalde gercekleşmesi yıllar alan gelişmeler, artık birkac saatte gercekleşiyor:[/h] Harari, daha onceki kriz donemlerinde olduğu gibi koronavirus krizinde de tarihsel sureclerin ileri taşındığını soyluyor. Bir başka deyişle krizle mucadele etmek icin kullanacağımız olgunlaşmamış teknolojiler ve imkanlar, hızla hayatımıza giriyor. Cunku mucadelede başka caremiz kalmıyor. Orneğin herhangi bir ilacın koronaviruse karşı etkili olduğunu goruyor, hemen insanlarda denemelere başlıyoruz. Uzaktan eğitime ihtiyacımız oluyor, hemen var olan sistemleri buna uygun şekilde duzenliyoruz.
[h=2]Butun ulkeler buyuk bir sosyal deneyin kobayı oldu:[/h]
Dunya uzerinde mumkun olan tum sektorlerde evden calışma sistemine gecildi. Neredeyse tum okullar ve universiteler eğitimi uzaktan surdurme modelleri uzerinde calışıyorlar. Tum bunlar insanların sadece uzaktan iletişim kurmak zorunda olduğu sosyal sistemleri hayatımıza getirdi. Bundan once pek de yaygın olmayan sistemler bir cırpıda hayatımıza girdi.
Harari’ye gore insanlar, hukumetler, eğitim kurumları ve buyuk şirketler normalde boylesine buyuk capta denemeleri asla kabul etmezler, cunku tum calışanların ve tum oğrencilerin evlerine gonderilmeleri riski de beraberinde getirir. Verim duşer. Şimdiden zorunlu olarak birbirimizden uzaklaştığımız iş ve eğitim hayatlarımız, dunya capında milyarlarca dolar zarara neden oldu.
[h=2]Tarihte ilk kez kuresel bir kriz sırasında tum insanlar takip edilebiliyor:[/h]
Salgını durdurmak icin Harari’ye iki farklı seceneğimiz var. Her ikisi de insanların belirli kurallara uymalarını gerektiriyor. Birinci secenek, hukumetlerin teknoloji sayesinde insanları izlemesi ve yonergelere uymayanları cezalandırması. Salgının merkezi olan Cin, insanları teknoloji sayesinde gozetim altında tutmayı başardı. Orneğin WeChat ile alışveriş yapan bir Cinli, marketten cıkınca guvenlik kameralarıyla takip edildi, testi pozitif cıkınca girdiği market, markette bulunan herkes karantina altına alınabildi.
Gunumuzden 20 yıl once insanları gozlemeyi sağlayacak teknolojilerimiz yoktu. Hukumetler, her vatandaşını takip edecek ajanlara sahip değildi. Ancak şimdi her devlet bu teknolojik imkanlara sahip. Akıllı telefonlarımız, şehirlerdeki binlerce yuz tanıyan kamera sistemleri birden onem kazandı. Tum bilgilerinizle entegre calışan yeni nesil salgın takip uygulamaları da buna eklenince teknoloji, krizin cozumunde en buyuk araca donuştu. Ancak bu durum kalıcı olabilir.
[h=2]Peki tum bu yaşananlar ne anlama geliyor? [/h]
2000’li yılların başından bu yana kazandığımız teknolojik imkanlarla hem şirketler hem devletler insanları izlemek, hatta fikirlerini değiştirmek icin mucadele veriyor. 2016 ABD Başkanlık secimleri sırasında yaşanan ve 2018’de ortaya cıkan skandallar zincirinde de durum buydu. Facebook profilinizdeki bilgiler ile siz acıkca soylemeseniz bile hangi partiye oy vereceğiniz biliniyor, diğer partilerin reklamları karşınıza cıkarıyordu. Benzer bir şey bir ayakkabı alırken de gecerliydi. Siz Nike markalı ayakkabılar ararken karşınıza Adidas’ın reklamları cıkıyordu.
Belki fikirlerinizin, davranışlarınızın izlenmesi, takip edilmesi ve iradeniz dışında değiştirilmeye calışılması sizin icin bir anlam ifade etmiyordur. Ancak iradeniz dışında olan değişimler, hayatınızı ve geleceğinizi belirliyor. Kişisel olarak onem vermiyor olsanız bile kullandığınız tum teknolojiler, sizin ve sevdiklerinizin geleceğini belirlemek icin arac olarak kullanılıyor. Coğu zaman bundan haberimiz bile olmuyor...
[h=2]Eskiden onemli olan parmaklarınızın ekranda nereye dokunduğuydu, şimdi onemli olan parmağınızın sıcaklığı, kan basıncınız ve ne kadar sağlıklı olduğunuz:[/h]
Apple ve Samsung gibi dev şirketlerin akıllı telefon dışında uretimini yaptıkları akıllı saatler ve kulaklıklar aslında sıradan urunler değiller. Bu cihazların icerisinde var olan sensorlerle sağlık durumunuz da elektronik verilere donuşuyor. Orneğin Apple Watch, kalp atış hızınızı duzenli olarak takip edip EKG raporları cıkartabilecek bir urun.
Koronavirus salgını ile şirketlerin ve hukumetlerin odak noktası da değişti. Artık ekranda nereye dokunduğunuz, hangi sitelere girip cıktığınız, kimlere hangi mesajları gonderdiğiniz eskisi kadar onemli değil. Tum bu bilgiler sadece şirketlerin sizi hedef alan reklamlara para kazanmasını sağlıyordu. Ancak koronavirusle birlikte sağlık verileriniz de onem kazandı. Microsoft’ın CEO’su Bill Gates, gelecekte yaşanacak olası virus salgınlarına karşı insanların vucutlarında cipler taşımaları gerektiğini soyluyor.
[h=2]10 yıl once bilim kurgu olarak gorulen şeyler bugun eski bir haber. Peki 10 yıl sonrası?[/h]
Bundan 10 yıl once bir saatle kalp sağlığınız hakkında bilgi almak imkansızdı. Ancak şimdi mumkun. Koronavirus ile odağı değişen şirketler, sağlık bilgilerinizi daha detaylı teknolojilerde toplayıp, bundan 10 yıl sonra bir salgın yaşandığında devreye girmek istiyor. Yani daha siz semptomları bile gostermeden, dunyanın obur ucundaki herhangi bir ofiste sizin enfekte olduğunuz bilinecek.
[h=3]Harari’nin bu konudaki orneği ise fazlasıyla can alıcı:[/h] Devletlerin vucut ısınızı ve kalp ritminizi takip edecek birer bileklik takmanızı zorunlu kıldığını duşunun… Boylece hasta olan kişiler anında saptanabilir, salgınların onune sadece birkac gunde gecilebilir. Mukemmel bir imkan oyle değil mi? Ne yazık ki değil. Orneğin A sitesindeki haber yerine B sitesindeki bir haber tıkladığımı biliyorsanız, hangi politik goruşe sahip olduğum ve kişiliğim hakkında fikir sahibi olursunuz. Ancak bir video izlerken vucut sıcaklığımı, kan basıncımı, kalp atış hızımı bilirseniz, beni nelerin guldurduğunu, nelerin ağlattığını, nelerin sinirlendirdiğini da nokta atışıyla tespit edebilirsiniz.

Tum duygularımız aslında bir dizi biyolojik olayla gercekleşir. Oksurukleriniz başlamadan ne hastası olacağınızı soyleyen bir teknoloji, siz gulmeden once neye guleceğinizi de tahmin edebilir. Bu teknolojiyi kullananlar ise sizi istedikleri gibi guldurup, istedikleri gibi ağlatabilirler. Şirketler ve devletler, sizin icinizi ve dışınızı hem fiziksel hem biyolojik hem de ruhsal anlamda sizden daha iyi tanıyabilir. Bu durum da Harari’ye gore kolayca manipule edilmenizi sağlayabilir.
[h=2]Yıl 2030, yer Kuzey Kore, siz de bir Kuzey Kore vatandaşısınız. Bileğinizde devletin takmayı zorunlu kıldığı bir bileklik var. Ekranda ise ulkenin kuruluş yıldonumu icin konuşma yapan Kim Jong Un. Eğer bu konuşma sırasında ofkelenirseniz, işiniz bitti:[/h]
Elbette yukarıdaki senaryo yaşanır mı bilinmez, ancak soz konusu teknolojileri kendi cıkarları icin kullanacak devletleri ve şirketleri gormemiz an meselesidir. Harari de bu konuya carpıcı orneklerle dikkat cekiyor, ancak zaten durumu gormek zor değil. Şirketler hakkımızdaki bilgileri kullanmak icin can atıyorlar. Sadece o bilgileri toplayacak teknolojilerin meşrulaşması gerekiyor.
[h=3]Koronavirus, yıllardır verilen gizlilik savaşının sonu mu?[/h] Harari, koronavirus salgınından sonra devletlerin salgın sırasındaki meşruiyet kazanacak teknolojileri geri cekmeyeceğini savunuyor. Cunku şirketler ve devletlerin elinde artık kanıtlarıyla birlikte bahaneler var. Herkes, ikinci bir virus salgını yaşanması ihtimalinden korktuğunu bahane ederek insanları izlemeye devam edecek gibi gorunuyor. Bu da teorik anlamda yıllardır verilen gizlilik savaşında kaybedeni gosteriyor: Biz.
[h=2]Hep kotuyu mu konuşacağız? Guney Kore, Tayvan ve Singapur desek…[/h]
Harari’ye gore yukarıdaki tum olası sorunların kaynağı yanlış soruya yanlış cevap vermek. İnsanların gizlilik ve sağlık arasında bir secim yapmaları şart değil. Teknoloji sayesinde hem sağlığın tadını cıkarabiliriz hem de mahremiyetin. Bunun icinde devletlerin ve şirketlerin insanları manipule etmeyi değil, onları toplumları guclendirmeyi oncelik edinmesi gerekiyor.
Koronavirus salgınına karşı ornek mucadele veren Guney Kore, Tayvan ve Singapur’da halk, koronavirus mucadelesine destek verdiler. Bunun en buyuk nedeni insanlar ile şirketler ve devletler arasındaki sarsılmaz guven ilişkisiydi. Bu 3 ulkede salgına dair tum bilgiler hastaların isimleri gizlenerek surekli halka acıklandı. Halk da devletten gelen uyarılara itimat ederek salgının yayılmasını onlediler. İyi bilgilendirilen insanlar, hem kendilerini guvende hissettiler, hem de başka insanların guveni icin caba sarf ettiler.
Elbette Guney Kore, Singapur ve Tayvan’da da teknolojik imkanlar kullanıldı. Ancak temelde yer alan guven ilişkisi, halkın mahremiyet endişesi yaşamamasını sağladı. Bu 3 ulkede kurallara uymayanlara cok sert cezalar verileceği soylenmedi, halk kendi polisi oldu, her şeyin yoluna girmesi icin caba gosterdi. En basit tabiriyle evinden dışarıya zorunlu olmadıkca adım atılmadı.
[h=2]Sonuc:[/h]
Harari’ye gore dunya uzerindeki her insanın salgına karşı aynı anda işbirliği yapabilmesi icin daha cok guvene ihtiyacı var. Bilime, devletlere, politikacılara, medyaya guvenmek gerekiyor. Bunların sağlanmadığı yerlerde ise asıl tehlikenin virusler olmadığına dikkat cekiyor Harari ve ekliyor:
Yıllarca aşınmış olan guven bir gecede yeniden oluşturulamaz. Ancak bunlar normal zamanlar değil. Kriz anında duşunceler ve algılar hemen değişebilir. Orneğin kardeşinizle yıllarca duşman gibi tartışabilirsiniz, ancak ailevi ve acil bir ortam oluştuğunda aniden dost olabilir, birbirinize sarılabilirsiniz. Halk uzerinde bir gozetim rejimi oluşturmak yerine insanların bilime, kamu otoritelerine, medyaya olan guvenini yeniden oluşturmak icin gec değildir. Teknolojileri vatandaşları yonlendirmek icin değil, onları guclendirmek icin kullanmalıyız.