John Horgan adında bir araştırmacı, Kanser Endustrisi: Yutturmaca vs Gerceklik adlı bir konuşma yaparken, konuşmasında kanser tedavisi hakkında merak edilenlere cevap verdi. Konuşmanın temelindeyse para kazanmak icin kanserin tedavi edilmediği iddiası yer aldı.
[h=2]Buyuk sorun, buyuk endustri, buyuk yalanlar[/h]
Kanser, dunya uzerindeki en olumcul hastalıklardan birisidir. ABD ’de kalp rahatsızlıklarının ardından olumlerin ikinci sebebidir. ABD Ulusal Kanser Enstitusu ’ne gore her 10 kişiden 4 ’u hayatının bir doneminde kanser teşhisiyle karşılaşacak.
Kanser gibi buyuk bir hastalık, haliyle buyuk de bir sektor yarattı. Bu sektorde devlet kurumları, ilac ve biyomedikal firmaları, hastaneler, klinikler, universiteler, profesyonel topluluklar, kÂr amacı gutmeyen kuruluşlar ve medya yer alıyor. Gecen 10 yılda kanserin bedeli, ABD ’de 125 milyar dolardan 175 milyar dolara cıktı.
Araştırma fonları buyurken ceşitli kurum ve kuruluşlar da kendi araştırmalarına başladı. Amerikan Kanser Topluluğu ’na gore araştırmalar, testler ve tedaviler inanılmaz bir ilerleme kaydetmeyi sağladı ve milyonlarca olumu engelledi. Kanser araştırma kurumlarının reklamlarının ise umut ve korku uzerine kurulu olduğu, risklerden, masraflardan ya da faydalardan pek soz edilmediği goze carptı.
[h=2]Sigarayı azaltma dışında net kazanclar az[/h]
Bu heyecanın arkasında ne olduğu ise bir başka konu. Azra Raza, kendi kitabında “Kanser savaşını kimse kazanmıyor” diyor. Bazı ozel kanser turlerinde tedavilerin ilerlediğini belirten yazara gore diğer kanser turleri soz konusu olduğunda araştırmalar başarısız oluyor.
Yaş ilerledikce hem kanser riski hem de kanserden kaynaklanan olum oranı artıyor. Toplumun yaşlanmasını da hesapladığımız zaman 1991 yılından bu yana olum oranı %30 azalmış durumda. Ote yandan bu rakam, 60 yıl boyunca kanserden olumler surekli olarak arttıktan sonra elde edildi.
Kanserden kaynaklı olumler ile sigaradan kaynaklanan olumler arasındaki ilişki de birbirleriyle ilişkili cıktı. ABD ’de sigara tuketimi 1930 ve 1970 ’te artsa da geri kalan donemlerde duzenli olarak duşuş gosterdi. Sigara icmek pek cok kanser riskini artırıyor ancak en cok akciğerleri vuruyor.
2006 yılındaki bir araştırmaya gore, sigara tuketimindeki azalmayı devreden cıkardığımızda 1990 ’ların başındaki kanserden olum oranları neredeyse hic değişmemiş durumda. Bu da tedavileri tartışmaya acıyor.
[h=2]Yeni tedaviler pahalı ancak yeterince verimli değil[/h]
Bir diğer nokta ise kullanılan ilaclar. FDA ’dan onay alan 72 yeni kanser onleyici ilac icin araştırma yapan bilim insanları, bu ilacların yaşam suresini ortalama 2,1 ay uzattığını ortaya cıkardı. 2017 ’de yayınlanan bir rapora gore ilacların buyuk kısmı, testlerde net bir sonuc vermiyor.
Kanser tedavisi, en azından ABD icin enflasyondan daha hızlı yukselmesiyle dikkat cekiyor. Bir tahmine gore ABD ’deki kanser hastalarının %40 ’tan fazlası, hayat boyu elde ettikleri birikimi 2 yılda tedaviye harcıyor. Walter White bir noktada pis işlere bulaşmakta sonuna kadar haklı yani.
İmmunoterapi ise buradaki bir başka nokta. Bu yontemin devrim niteliğinde olduğu belirtilmiş, hatta geliştiren bilim insanları Nobel odulu de almıştı. Yontem gercekten faydalı ancak her kanser turunde işe yaramıyor ne yazık ki. 2017 yılında iki ontolog, yaptıkları calışmada en iyi durumda hastaların %10 ’unun bu tedaviden fayda goreceğini belirtmişti.
Ote yandan immunoterapilerin ciddi yan etkileri olabiliyor ve bu tedaviler oldukca da pahalı olmalarıyla biliniyor. Onkolog Siddhartha Mukherjee ’ye gore bu tedavi, geniş olcekte tercih edilmesi durumunda ABD sağlık sistemini bitirebilir.
[h=2]Testler işi karışıklaştırıyor[/h]
Kanserde erken teşhis kesinlikle hayat kurtarıyor. Bu konuda kimsenin bir itirazı yok. Konuşmacıya gore sorun, teşhislerde ortaya cıkan kanserli dokunun iyi mi kotu mu olduğunun bilinemiyor olması. Bu da gereksiz ameliyatlara, tedavilere ve tabii ki masraflara neden oluyor. Aşırı teşhis yapmak, yanlış teşhis yapmaktan daha sinsi olarak goruluyor. Biyopsiler yanlış teşhisleri ortaya cıkarabiliyor ancak aşırı teşhisleri bulamıyor.
Ozellikle meme kanseri ve prostat kanseri soz konusu olduğunda aşırı teşhislerin sayısının bir hayli fazla olduğuna dikkat cekilirken bazı durumlarda agresif tedaviler nedeniyle kişilerin hayatlarını dahi kaybedebildiği iddia ediliyor.
Testlerin başarısı olculurken cok basit bir istatistik temel ele alınıyor. Orneğin mammogram cektiren kadınların kanserden olum oranı, cektirmeyenlerin olum oranından daha duşuk olduğu icin test başarı sağlamış gozukuyor. Konuşmacıya ve ceşitli gruplara gore bu durum, testlerin olduğundan daha iyi gozukmesine neden oluyor.
Genel kapsamlı calışmalar yapan araştırmacılar ise testlerle olum oranları arasında bir ilişki olmadığını one suruyor. Bu konuda yayınlanan bir makalede testlerin, ozellikle de mammogram ve prostat testlerinin faydadan cok zararının olduğu ve terk edilmesi gerektiği belirtiliyor.
[h=2]Kanser bir endustri haline mi geldi?[/h]
Agresif, sert Amerikan yontemleri kanser tedavisinde pek de sonuc veriyor gibi gozukmuyor. Buna ek olarak erken teşhisin hayatta kalma suresini arttırmadığı, kişilerin daha erken teşhis sayesinde kanser olduklarını daha uzun sure bildiğini soyluyor.
Bu yonteme karşılık olarak araştırmacıların daha nazik ve daha hafif tedaviler uygulaması oneriliyor. Kendisine tıbbi muhafazakarlar adını veren bir grup, buyuk başarısı gorulmedikce bu tedavilere yonelmemek gerektiğini soyluyor.
Konuşmacı ayrıca doktorların tek başına cabalamasının da bir anlam ifade etmeyeceğini, insanların da ilacların limitlerini bilmesi ve doğru tedavinin peşinden gitmesi gerektiğini ifade ediyor.
[h=2]Kanser gercekten 'kazanclı' bir iş midir?[/h]
Gunumuz şartlarında, ABD sistemi icerisinde belki kanseri gercekten tedavi etmek yerine surdurmek şirketler icin kazanclı olacaktır ancak dunyanın buyuk kısmı icin bu gecerli değil. Pek cok devlet, Turkiye de dahil, ilaclar icin fiyat belirler ve ilac firmalarıyla bu fiyatlar uzerinden anlaşır. Yani ilac firmaları devletlerin fiyat baskısı altındadır. Ayrıca surekli denetlenirler.
Normal şartlar altında devletler, vatandaşların hasta olmasını ve hasta kalmasını istemez. Hastalık nedeniyle calışamayan bireyler katma değer uretmez, ulkeye gelir yaratmaz ve birikmiş kaynağın tukenmesine neden olur. Bu da devletlerin istediği bir durum değildir, ilac firmaları da kaynaklarını kısıtlı gelir elde edebildikleri bir alana ayırmak zorunda kalacaktır.
Son olarak kanser oldukca kişisel bir hastalıktır. Pek cok farklı etmenden beslenir ve her bunyede farklı ozellikler gosterebilir. Bu nedenle de bir tedavisini bulmak hic kolay değildir. Yapılan calışmalar da bir gunde cozum bulmayı değil, cozume goturecek adımları ortaya cıkarmayı amaclamaktadır.