Piyasada bazı tur operatorlerinin "Yuzde 10 indirim yapın" şeklinde yazılı bir talepte bulunduklarını soyleyen AKTOB Başkanı Yusuf Hacısuleyman, "Biz şu anda bu talebin haklı olduğunu duşunmuyoruz. Fiyatsal cazibe yaratmayı gerektirecek bir durum gormuyoruz. Bu hamle icin henuz cok erken. Yapılması gerekiyorsa da son care olarak yapılabilir" dedi.



AKTOB Başkanı Yusuf Hacısuleyman, erken rezervasyonların durumu ve 2015'te turizm sektorunu bekleyen sorunlar hakkında değerlendirmelerde bulundu. 2015'in sıradan bir yıl olmayacağını ifade eden Hacısuleyman, "Bunun bircok etkeni var. Bu sene birinci pazarımızda cok fazla orta olcekli tur operatorumuz iflas etti. Goruyoruz ki o pazarda bir konsolidasyon yaşanıyor. Ya iflas ediyorlar, ya satın alınıyorlar" dedi.

Daha once Almanya veya Batı Avrupa'da gorulen Thomas Cook ve TUI'nin oluşumu sırasında ortaya cıkanların aynısının Rus pazarında gorulduğunu belirten Hacısuleyman,kucuklerin ya iflas ettiğini ya da birileri tarafından satın alındığını soyledi. Hacısuleyman, piyasadaki oyuncu sayısının Batı Avrupa'daki gibi 5-6'ya indiğini vurgulayarak şunları soyledi:

"RUSYA PAZARINDA ALT SEGMENTTEN MİSAFİRLERİ KAYBEDECEĞİZ"

"Sayılarla ilgili Rusya pazarındaki ongorum, 2014'teki rakamları yakalayamayacağımız yonunde. Bu hangi kesimden olur derseniz, ruble-dolar paritesini ana etken olarak gorduğumuze gore, yani turistik imajımızda bir eksilme olmadığını duşunduğumuze gore, ruble- dolar paritesinden doğan eksiklik alt segmentteki misafir kesiminden olur. Yani o yuzde 40 develuasyonu artık senete cıkamayacak bir etken olarak cebinde hisseden, geceleme suresi, harcama kapasitesi duşuk alt segmentte yer alan profilden kaybederiz. Buna hitap eden otellerimizin kendilerine yeni hedef kitleleri bulmaları gerekiyor. Aksi takdirde bu kadar kısmı boşlukta gecirebilirler. Kolay değil bu tabi.

"İNGİLTERE PAZARINDA BİR CEKİNGENLİK VAR"

Bu yıl zorluklarla ve calışmakla gecireceğimiz bir yıl olarak gozukuyor. Oransal olarak değerlendirme yapamasak da yaklaşık 3-4 puanlık bir kayıp da İngiltere'de yaşanabilir. Cunku İngiltere'de de pound-euro paritesinde poundun aleyhine bir gelişme var. Euro pazarlarında, bir miktar harcama gucunun azaldığını goruyoruz. İngiltere'de her zaman konservatif bir yapı da vardır zaten. Daha ihtiyatlı bir davranış sergilediklerini şu anda bile belli oluyor. Ama bir şey soylemek icin cok erken. İngiltere pazarında bir cekingenlik var. Bu cekingenlik kısa sureli midir bilmiyoruz. Hemen insanlar elini meyveye atmadı. Biraz etrafında dolaşıyor. Sonra da alabilirim diyerek bekliyor. Erken rezervasyon doneminin ilk kısmı ocağın sonunda bitiyor. 2'inci kısım ise Mart sonunda sona eriyor. Hatta bazen biraz uzatabiliyoruz da. Henuz donemin cok başındayız.

Erken rezervasyon kampanyasının son gunlerini bekleme trendi oluşabilir bu yıl. Bakalım ne olacak. Nasıl olsa tatilci aynı fiyattan 31 ocağa kadar rezervasyon yaptırabiliyor. Kasımda tatil satın almak ile ocağın 15'inde almak tuketici acısından bir fark yaratmıyor.

"FİYAT DUŞURMEK BAŞVURULACAK SON CARE OLMALI"

Piyasada bazı tur operatorlerimizin durum şimdiden iyi değil. "Yuzde 10 indirim yapın" şeklinde yazılı bir talepte bulundular. Daha cok Almanya ve Batı Avrupa ağırlıklı pazarlar icin gecerli. Biz şu anda bu talebin haklı olduğunu duşunmuyoruz. Fiyatsal cazibe yaratma gerektirecek bir durum gormuyoruz. Bu hamle icin henuz cok erken. Yapılması gerekiyorsa da son care olarak başvurulabilinir, ilk care olarak değil. İlk olarak, seyahat endustrisindeki yapı motive edilmeli, başka cazibeler sunulmalı, tatil duygusunu daha da arttıracak davetkar reklam ve gorseller kullanmak lazım. Yoksa hemen fiyatı kullanırsan, son aşamada gereken ihtiyacı heba etmiş olursun. O yuzden turizm sektoru dik durmalı diyoruz. Biz tehlikeyi gorduğumuz anda zaten sivil toplum orgutu olarak otelleri uyarırız. Oranı herkes kendi belirler. Biri yuzde 2, biri yuzde 20 yapar o ayrı konu.

İRAN VE İSRAİL PAZARINDA YAŞANAN ARTIŞLAR MOTİVASYON SAĞLIYOR

Bazı pazarlarımız da sayısal olarak kuvvetli değil ama ufak tefek gelişmeler oluyor. İran ve İsrail pazarı fena değil. 30 binden 80 bine cıkmış. Bu da bir trend. Bunu da pozitif karşılamak lazım. Ustelik bunlar bolgeyi iyi bilen ve bolgenin icinde yer alan ulkeler. Demek ki boyle bir motivasyon da orada yeşermeye başlamış. Bunun bir Alman pazarı veya Rus pazarı olması mumkun değil ama sonucta bir motivasyon.

"ARSASI OLAN İSTEDİĞİ ZAMAN OTEL YAPABİLİR"

Turkiye Irak ve Suriye krizlerinden dolayı ziyaretci kaybı yaşamadık. Ve biz bu sayıları koruyabileceğimizi duşunuyoruz. Yalnız korumak bizim icin yeterli değil. Cunku yatak kapasitesi artışı var. Her yıl yaşanan doğal bir surec var. Dolayısıyla arzımız artıyor. Biz zor bir yıl olacak derken illa kaybedeceğiz anlamında da soylemiyoruz. Ama arz artıp da talep aynı kalırsa bu da bizim icin olumsuzdur. Yatak arzına biz mudahale edemiyoruz. Onumuzdeki 5-10 yıl hangi bolgeye, hangi yıllarda tesis yapılması gerektiğini gosteren bir planlama ve o planlamaya bağlı izin prosedurumuz yok. Bugun herkes turistik tesis alanı sıfatıyla bir arsası varsa gidip oraya istediği zaman otel yapabilir.

"OTEL YAPIMI İCİN BİR MURACAAT SURESİ OLMALI"

Bizim gibi orgutlerin bu planlamalara mudahil olması gerektiğini duşunuyoruz. Bu planlamanın bir yaptırım gucu olması lazım. Bana devletin 'Bu onumuzdeki 5 yıl icerisinde yapmak isteyenler gelsinler, muracaatlarını yapsınlar' diyebilmesi lazım. Bir muracaat suresi olmalı. Ondan sonraki izinlerin bir sonraki 5 ile 10 yıl arasına devredilmesi lazım. Bu şekilde hic olmazsa yapılmış ve yapılacak olanların pazara entegrasyonu sağlanabilir. Arzın fazlalığından dolayı fiyat duşukluğu oluşmamalı. Ama biz şu anda 2 yıl sonra hatta 1 yıl sonra yapılacak yatak sayısını bilmiyoruz. Sadece gorduğumuz teşvik belgelerinden bakabiliyoruz.

"3 YILDA BİR TEŞVİK BELGELERİ VERİLEBİLİR"

İkinci bir cozum şu olabilir: Turkiye'nin coğrafi bolgelerine gore yani turistik arzın kapasitesine bakılarak bazı bolgelerde 3 yılda bir turizm teşvik belgesi verilebilir. Oncelik tabii ki Antalya olmalı. Bu bir yasaklama değildir. Bu, devletin verdiği bir belgedir. Diyelim ki 2015'te veriyorum, bir sonrakini 2018'de vereceğim ki muracaatları alabileyim. Dolayısıyla bu teşvik belgesi bir avantaj sağladığı icin onunu goren bir yatırımcı 3 yılda bir teşvik belgeleri dağıtılacak gibi bir duzenlemeye dikkat eder. Ama hayır ben teşviklerden faydalanmak istemiyorum diyen birisi istediği gibi hareket edebilir. O zaman bu belgeden yararlanmaz. Bu şekilde yasal bir engel olmadan, yaptırım olmadan arz artışını en azından mesafeli bir şekilde kontrol edebiliriz. Bu bir cozum olabilir.

"İNSANİ DOKUNUŞU OLAN SLOGANLAR ONE CIKMALI"

Misafirperverliğin ve insana dokunuşu olan sloganların şu anda tekrar bu ortamda kullanılmasının doğru olacağını duşunuyorum. Normal ortamlarda turistik cazibeyi on plana cıkarabilirsin. Denizi, guneşi, aile fotoğrafları ve diğer hayalleri... Ama daha farklı bir surecten gecerken bence Turkiye'nin ne kadar misafirperver olduğunu vurgulamak, insanın duygularına dokunan reklam ve sloganları kullanmak gerekir. Mesela Almanya'da kullanılan "dostlar arasında" sloganı hicbir şekilde denizi guneşi falan kapsamıyor. Orada onemli olan dostlar arasında bir tatili vurgulanması. Bir guven var. Bir duygu, insana dokunuş var. Belki şu sıralarda bunları kullanmak lazım.

"G-20'Yİ İYİ DEĞERLENDİRMEMİZ GEREK"

G-20'nin Antalya'da yapılacak olmasını kesinlikle kullanmak lazım. G-20'nin yapılması demek bu kentteki bir cok olgunun, duzenlemenin, yapının mukemmele yakın olduğunu gosterir. Yoksa G-20'yi Antalya'da niye yapsın? Bunu tanıtımda cok iyi kullanmamız lazım. G-20 Antalya'da toplanabiliyorsa burası sizin icin guzel bir yer. Dunyanın en onemli insanları burada rahat hareket edebiliyorlarsa, sadece guvenle ilgili değildir bu. Mesela şoyle de denebilir: G-20 Antalya'yı tercih etti. Her birimiz aynı zamanda tuketiciyiz de. Bize ne hitap edebiliyorsa başkalarına da aynı şeyler hitap edebiliyor demektir. Obama Antalya'da golf oynayacak diye bir haberle cık, bu pozitif bir haberdir. Merkel ile Obama geliyor diye şehir guzelleştiriliyor. Antalya Merkel'i bekliyor!

"ULKE İMAJINI KAMUOYUNUN ŞEKİLLENDİRMESİ LAZIM"

Ulke imajının iyi tutulması lazım. Orneğin Suriye'den 3 milyon insana kapımızı actık. Bu iyi bir şeydir. Belki her gun aynı corbayı cıkarmıyorsun ama onemli olan o kapının acılmış olması. Takdir almamız gereken bir konuda eksik arıyoruz. Amac eksik bulmak değil. Ben orada senin canını kurtarıyorum, once can. Bunu başka bir ulke olsa o kadar pozitif işler ki. Bizim sektor olarak bunu yapma şansımız yok. Biz ancak turistik imajı tazeleyebiliriz, Onu cilalayabiliriz. Ulke imajına bizim gucumuz yetmez, onu kamuoyunun yapması lazım.


KAYNAK

__________________