Eskiden tekkelerin, konakların ve koy odalarının kapısında “Edep YĂ‚ Hû” yazan levhalar bulunurmuş. İnsanlar boyle mekĂ‚nlara girerken bu sozle karşılanır, ikaz edilir, girdikleri mekĂ‚nda edepli olmaya dĂ‚vet edilirlermiş. Edep kapısından gecen insan girdiği mekĂ‚nda bulunanlara edeplice selĂ‚m verir, yaşına ve konumuna uygun olarak lĂ‚yık olduğu yere otururmuş. Soze ve sohbete katılırken de, edeb dairesinde hareket eder, haddini bilir, hakkından tecavuz etmezmiş. Ulu kişilerin dergĂ‚hına edeple giren, lutufla cıkarmış.

Edeb, kaynağını dinden alan terbiye, guzel ahlĂ‚k, seviyeli ve saygılı davranış olarak tanımlanabilir. “Âdap”, edebin coğulu olup, her turlu guzel ahlĂ‚k ve davranışı icine alan bir ifadedir. Dilimize “Ă‚dab-ı muaşeret” olarak yerleşen deyim ise, insanlar arasındaki ilişkilerin edep dairesinde olmasını ifade eder. “Âdab-ı muaşeret” hayatımınızın her alanında uymamız gereken kurallar butunudur. Kimliğimizin, inanc ve kulturumuzun kodlarını taşıyan davranış bicimleridir.

Âdab-ı muaşeret yerine “gorgu kuralları” şeklinde bir ifade ikame edilmeye calışılsa da, “gorgu” kelimesi “edeb”i karşılamaz. Gorgu, gelenek ve gorenekten gelen, yerleşmiş toplumsal kurallardır. Kaynağını o toplumun hayat biciminden alır. Edep ise, kaynağını Vahiyden, Hadis-i Şerif’ten ve sunnet-i seniyyeden alır. O bakımdan, Ă‚dab-ı muaşeret dururken gorgu kuralları ile hayatımıza şekil vermek, guneş dururken mum ışığından istifade etmeye calışmak gibidir.

Edep dairesi, hayatın her alanını kuşatmıştır. Bir Muslumanın konuşmasından gulmesine, yemesinden icmesine, yuruyuşunden oturmasına, şefkatinden hiddetine kadar her davranışı edep dairesinde olmalıdır.

Birisiyle karşılaştığında selĂ‚m vermek,
verilen selĂ‚mı en guzel şekilde almak,
yemeğe besmele ile başlayıp şukurle bitirmek,
buyuklere hurmetle, kucuklere şefkatle muamele etmek,
edebin birer numunesidir.
Yerde gorduğu bir ekmek kırıntısını alıp, saygı ile optukten sonra bir duvar uzerine veya ağac dalına koymak,
yeşili korumak,
cevreye saygı duymak,
yağmura “rahmet” diye hitap etmek gibi guzel ahlĂ‚k ornekleri de,
inancımızdan kaynaklanan edep dairesindeki davranışlardandır.

Edebin ana kaynağı vahiy olduğuna gore, en guzel edep timsali de vahye mazhar olan Peygamberlerdir. Nebîler Nebîsi olan Hazret-i Muhammed (asm) ise, edebin zirve noktasındadır. CenĂ‚b-ı Hak, Habib-i Edîbini “şuphesiz sen en guzel ahlĂ‚k uzerindesin” (Kalem Sûresi, 4) diyerek iltifatına mazhar etmiştir. Sevgili Peygamberimiz de, (asm) “Rabbim bana edebi en guzel şekilde ihsan etmiş, edeplendirmiş” (Feyzul Kadir, 1:224) diyerek, doğrudan CenĂ‚b-ı Hak tarafından terbiye edildiğini ifade etmişir.

Hz. Ayşe Validemize soruyorlar: Peygamber Efendimizin ahlĂ‚kı nasıldı? Ayşe Validemiz cevap veriyor: “Siz hic Kur’Ă‚n okumaz mısınız? Onun ahlĂ‚kı yaşayan Kur’Ă‚n’dı”.

Bediuzzaman Hazretleri, gazetecilerin ve yazarların edebe uygun olmayan yazılarına karşı, yazarları şoyle ikaz eder: “Edipler edepli olmalı, edeb-i İslĂ‚miye ile muteeddip olmalıdır”. İslĂ‚m edebi deyince de, ilk akla gelen Sevgili Peygamberimiz (asm) olduğu icin, onun edebinin ornek alınmasını ister. “Sunnet-i Seniyye edeptir. Hicbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın” (Lem’alar, 181) diyerek, edep dairesinin Sunnet-i Seniyye dairesi olduğunu gosterir.

Edep, hayatın mayasıdır. Bir insanın hayatı edeple mayalanmışsa, o hayat cennet hayatını netice verir. Hem bu dunyada, hem ebedî Ă‚lemde, o insanı selĂ‚mete cıkarır. İnsanın edebi, ebedî saadeti netice verir. Edebi bozuk olanın ise, mayası bozulmuştur. O hayat curumuş, kokuşmuştur. Bozulmuş mayadan sağlam bir hayat ortaya cıkmaz.

Kulturumuzde edebin cok onemli bir yeri vardır. Edep uzerine soylenmiş pek cok atasozleri, vecizeler ve deyimler olduğu gibi, yazılı edebiyatımızda da edebe ilişkin şiir ve hikĂ‚yeler mevcuttur. Ozellikle tekke edebiyatı edep uzerine inşaa edilmiştir. “Edep Ya Hu” levhası bu yuzden tarikatların serlevhası olarak kabul edilmiştir.

Edebe dair bir kac guzel sozle yazımıza son verelim:

“İnsana en guzel yakışan elbise, edep libasıdır.” (Atasozu)
“Ehl-i irfan arasında aradım kıldım talep”
“Her huner makbul imiş, illa edeb, illa edeb” (Ziya Paşa)
“Sunnet-i Seniyye’yi terk eden, edebi terk eder, hasĂ‚retli bir edepsizliğe duşer.” (Bediuzzaman Lem’alar, 181)

Abdil YILDIRIM


alıntı
__________________